Demokrasiyi; restorasyonunu doğrusal bir siyasi ilerleme olarak Kürt hareketinin gelişmesine bağlayan liberaller kadar Türkiye solu için de şaşırtıcıydı Kaz Dağları...
Gezi ile başlamıştı, soru şuydu:
-Bir daha olacak mı?
Oysa her gün oluyor. "Orman alanı, sigara içmeyelim/ Çöpleri toplayalım, arkada çöp bırakmayalım" uyarıları hep Gezi'nin getirdikleri.
Sloganlar; "Altına dokunma üstü kalsın, Kaz Dağları'nın sincabı yalnız değildir
Altıncı şirket Kaz dağlarını terk et, Balaban Direnme Tesisleri, Çay lobisi (Anarşizmin A'sıyla)" de hep Gezi'yi hatırlatan, Gezi'ye öykünen...
"Haziran İsyanı" değiştirdi, toplumsal hafızayı güncelledi, bünyesinde birleştirdiği tüm muhalefeti açtığı yeni bir yatağa taşıdı. Adalet Yürüyüşü ve İstanbul seçimleri bu yataktan akarak başarılı oldu. Bunlar, mevcut Kürt hareketinin dışında gelişen ivmelenmelerdi. Ulusalcılar, Kürtler, Liberaller, Solcular, irili ufaklı pek çok hareket şimdi buradan akıyor. CHP'nin oluşturduğu yeni liberal potada tanelenerek akıntıya karışıyor, güçleniyor. Kuvvetten ve itibardan düşen eski liberal motor ile solun ciddi bir bölümü bu fiili önderliği kabul etmiş görünüyor. Akıntı devam ederse HDP'nin kendisi (ve PKK) ile hesaplaşması kaçınılmaz. Kaz Dağları'nda gördüğümüz sahne, Adalet Yürüyüşü ile benzer. Sahne değişti (1).
Orta yaş ve üstü; gençlerle iç içe. Çocuklarıyla değil torunlarıyla gelen 68'liler; eski tüfekler, İyi Partililer, "Anti kapitalist Müslümanlar", Marksistler. Bu kez, 27 Mayıs kazanımlarının yarattığı uzlaşma bandında oluşmuş bir kuşağın önemli bir parçası ve devamı olarak oradalar.
Sadece Marx ve Engels'in yüzlerini taşıyan, ODTÜ'lü gençlerin kurduğunu bildiğim "MFT/Marksist Fikir Topluluğu üyeleri ise son derece sempatik. Benim gördüklerim de iki kişiydi. Onlar da kronolojik bir zaman yolculuğu yapmış, uzlaşma zeminini Lenin öncesinde bulmuşlardı.
Çan yoluna girdikten, ilk jandarma kontrolünü atlattıktan sonra Atıkhisar Baraj Gölü’nü sağda bırakarak yeşilin arasına daldıklarında o ikisini de, diğer binlerce insan gibi Fazıl Say'ın piyanosundan yayılan müzik karşılıyordu. Geç kalmadılar, henüz daha prova.
Orhan Pamuk'un ıskaladığını, Sezen Aksu'nun çok uzağında kaldığını Fazıl Say ve müziği yakalıyor. Kalabalık Fazıl Say'a sesleniyor:
-Türkiye seninle gurur duyuyor.
Elitist ve popüler. Say'ın müziği, AKP'nin oluşturduğu Yeni Türkiye profiline, Bıçkın ve Ağlak'a (2) bir cevap gibi.
Konser başlamadan, yine Gezi:
-Ön tarafı açalım, arka taraf müsait, geriye doğru (ilerleyelim)...
Metafor olmalı. Kilit cümle bu. Uzlaşma zeminine işaret; tam isabet.
Konser boyunca çıt çıkmıyor.
Kürtler, liberaller, Marksistler, Kemalistler yollar ayrılmadan böyleydiler.
Sessizce dinliyorlar.
"Katartik yolculuk" değil, daha çok dolma, yüklenme hali: İçine at ve bekle. Biraz; Fazıl Say, Nazım Hikmet ve zeybek; Mozart, Chopin, Beethoven ve Satie... Son üç parçaya dek... Yeni bestelediği söz aradığı Kaz Dağları, yine Mozart'dan devşirdiği "Alla Turca Jazz" adını verdiği Türk ve İzmir Marşları... Son ikisi alkışlarla, ölçülü bir coşkuyla...
Fazıl Say'ın çaldığı İzmir Marşı birleştiriyor. Orada genel yayın muhabirliğine yılmadan devam eden Hasan Cemal'in de bir itirazı yok belli ki.
AKP; ulusal-uluslararası şirketler istemeden /gayri ihtiyari yeni bir mücadele alanı açtılar. Altını, suyu, toprağı, yaşam alanlarını istiyorlar, alıyorlar. Karşılarına orada yaşayanlarla birleşmiş geniş bir toplumsal muhalefet dikiliyor, direniyor. Güçleniyor, genişliyor. Sakallı'nın "...Burjuvazinin yarattığı şey en başta, kendi mezar kazıcılarıdır." sözü Kazdağları'nda ne kadar gerçek. Dağ'ın sincabının kulakları çınlasın ne kadar politik. Ajitatif. Anlaşılan 68 kuşağı düz koşularını tamamladı; sahalara döndü. Torunlarıyla el ele; hâlâ görevi var.
18 Ağustos 2019 Kazdağları
(1) Kılıçdaroğlu yürüyor, sahne değişiyor. https://t24.com.tr/yazarlar/umit-aslanbay/kilicdaroglu-yuruyor-sahne-degisiyor,17584
(2) Bu harika kavram, AKP'li yeni Türkiye'yi tarif eden Can Kozanoğlu'ndan... https://www.idefix.com/Kitap/Bickin-Ve-Aglak-Yeni-Turkiyenin-Hikayesi/Edebiyat/Roportaj/urunno=0001757178001