10 Eylül 2021

Taksim'deki göz bebeğimiz | Hemen HomeRoom | İHD'de ilk nöbetim | Ha Edith Brel, ha Jacques Piaf

Baskıya girerken: Yarım ameliyatım nedeniyle perşembe 23.55'e kadar sadece ve sadece 504 mesaj ve telefon geldi. Düşmanlarım sevinsin

Belmondo dünyanın en çirkin yakışıklısıydı - Jüride Tilbe Saran'la eşbaşkan olabilirdim - Ilıcalı, akademi kurmak için lisans diplomasının şart olmadığını hepimize gösterdi - Selçuk Tepeli'nin 'Edith Brel'i

***

Kıyametler kopardığım ve melodramlar yaratarak 5 Eylül'de yattığım Taksim İlk Yardım'dan (TEAH), 6 Eylül öğleden sonra şutlandım. Bütün Cihangir'in neyine bayıldığını anlamadığım doktorum İsmet Hazar, beni uyuşturup "sistoskopi" yapmış.

Önceki iki ameliyatımın aksine, bu kez bir şey bulamayınca "Tuğrul Abi'yi hemen taburcu edin. Boşuna yatak işgal etmesin" deyivermiş. Bu bilgileri hastanede bir saatte örgütlediğim muhbirimden aldım.

HomeRoom'da bana inanmayanlara kanıt: Hastane bileziği

Sistoskopinin üzerinden yarım gün geçti geçmedi, kendimi Sıraselviler'de karşıdan karşıya geçmeye çalışırken buldum. Yine Dr. Hazar dahil, tüm sağlıkçılara minnetlerimi sunarım. İlerde ne olur ne olmaz.

"Sistoskopi"nin ne olduğunu merak eden varsa üroloğuna sorsun. Orta ayıp bir tıbbi terim ve işlem. Google'da fotosu da var. 
Sadece benim değil, Mid ve Lower Cihangir'in "torpil" i Dr. İsmet Hazar (Foto Sevil Demirci)

Derhal HomeRoom

Hastaneden çıkar çıkmaz gittiğim ilk yer, tabii ki içki satmayan HomeRoom oldu. Derhal en yeni arkadaşım oyuncu Orhan Güner'in masasına çöktüm. Orhan Güner'i görmek isteyenler, öğleden sonra HomeRoom'a, akşamları da Cihangir 21'e gidebilirler. 

Güner, yılın yarısını Almanya'da geçirdiği hâlde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Orada Brecht, burada ise dizilerde oynuyor. Onunla otururken yan masadaki yönetmen Cemal Şan'ın yeni projesinde bana hapishane müdürü rolünü teklif etmesini kıskandı mı, bilmiyorum. 

Nekahat dönemindeki Gonzo Tuğrul, oyuncu Orhan Güner ve yönetmen Cemal Şan

Güner ile benim karşımda YT oturuyordu, izin vermediği için stajyer foto muhabirim Sevil Demirci onu kareye sokamadı. 

Çukurlu Çeşme'de bir nöbet

Son bir haftamı sadece hastane ve kafeler arasında geçirdiğimi sanmıyorsunuz herhalde. Hafta sonu evime 15 dakika mesafedeki İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi'nde başvuru nöbetindeydim. Hem de arkadaşım Leman Yurtsever'le birlikte.
 
Binanın yan tarafındaki üç-dört polisin önünden geçerken, Basquiat t-shirtlü 70+'yı merakla süzdüler. Çay içerlermiş hep orada.
 
Herhalde benim şansımdan olacak, sadece iki üç başvuru telefonu geldi. Biz de Yurtsever'le Esat Ayhan'ın gönderdiği nevaleyi atıştırdık.1986 yılından beri İHD üyesiyim ama derneğin işten haksızca kovulmuş genç tezgahtarla da ilgilendiğini bilmiyordum. Leman Yurtsever tevazuyla açıkladı "Her hak ihlâli bize başvurabilir. Ayrım yok"
 
İHD'de olduğuma inanmayan orta hainler gidip el yazımla aldığım başvuru notlarına bakabilirler. Tek façam görev yerimi 60 dakika erken terk etmek oldu ama o günkü patronum Leman Yurtsever'den izin alarak...

Leman Yurtsever kahveyi çok sulu yapıyor-Getirdiğim pahalı çikolatanın yarısını kendim yedim

Tarihimden yapraklar

Godard'ın Belmondo'su

 
"Kara panter" Seberg ve Belmondo, Serseri Aşıklar'da dayanılmazlardı
60'ların ilk yarısı. Lisedeyim. Karşıyaka'da her gece yazlık sinemaya gidiliyor itişe kakışa. Fakat bir gece "Serseri Aşıklar" adlı bir filme gidiyoruz ve hayatımız değişiyor.
 
Biz 'teenager'lar, başrol oyuncuları Jean Paul Belmondo ve Jean Seberg'e aşık oluyoruz. Meğerse Jean Luc Godard'ın filmiyle başlayan Yeni Dalga'ya adım atmışız ama farkında değiliz. O gün bugündür, en azından benim için Jean Paul Belmondo, bir ikon oldu ve öyle kaldı.
 
Bu hafta 88 yaşında aramızdan ayrıldığı haberini T24'te okuyunca oturup Youtube'da Serseri Aşıkları aynı gün iki kez izledim. Çok iyi geldi, hele Jean Paul Belmondo'nun parmak ve dudaklarıyla yaptığı Boart göndermesi....

Bu linkler ihmal edilmesin

* Hafıza Merkezi'nden Savunmasız Yargı Raporu ve Gökçer Tahincioğlu’nun derlediği Yaralı Hafıza.

* Aposto'nun Angst bülteninden: "Şimdi neden toplumsal cinsiyet üstüne konuşmamız lazım". Okumak için için tıklayın. 
 
 
* "Bu zamanda tiyatro nefes aldırır": 25. Tiyatro Festivali, ekim ve kasım aylarında hem sahnelerde hem çevrimiçinde olacak. 
* Ses Tiyatrosu, 10 Eylül-17 Eylül arası her gün 13.00-20.00 arası ziyarete açık olacak.
 

***

 
Ahh Fox TV'nin Tepeli'si
 
Geçtiğimiz hafta "muhalif"liklerine söz ettiğim ve kasabalı bulduğum HalkTV, Tele1 ve KRT'nin ahı tuttu galiba. Nasıl mı? 7 Eylül Çarşamba akşamı adı Anglosakson "muhalif" Fox TV'nin haberlerine baktım. 
 
Sayın Selçuk Tepeli'nin her şeyi nasıl anlamamız gerektiği konusunda yaptığı uyarıları bile kabul etmeye râzıydım. Ama o ne? Toprakla uğraşan bir aileden gelmekle övünen Tepeli, birden bire 'Edith Piaf'ın pişmanlıktan söz eden "Ne me quitte pas" şarkısı' demez mi? Durun, daha bitmedi. Haber bitince "Reji uyardı, Edith Piaf değil Jacques Brel'in 'Non, je ne regrette pas' imiş" demez mi? Derhal TRT Radyo3'e geçtim.
 
Meraklısına: Ne me quitte pas (Brel). Non je ne regrette rien (Piaf). Ah Fatih Portakal, sana ne haksızlık etmişim diyeyim bir kez daha. Bu arada Fransızca'mla övünüyorum sanmayın, Mülkiye'de öğrenciyken Ankara Fransız Kültür'de ikinci kurdan öteye geçememiştim, kurs param yanmıştı.
Jacques Brel -Edith Piaf

Selçuk Tepeli'nin Fransız şanson kültürü benden zayıfmış

Ah Cüneyt Özdemir!

Benden sonraki kuşaklardan en çok beğendiğim habercilerden biriydi Cüneyt Özdemir. Bir süredir kendisini üzülerek izliyordum, yine de sataşmamaya çalışıyordum.

Ne var ki, akademisyen bir arkadaşımın gönderdiği Youtube linkini görünce artık dayanamadım. Cüneyt Kampüste serisini yapan Özdemir, URAP'ın (University Ranking by Academic Performance) yaptığı sıralamada ilk 50' ye giremeyen bir vakıf üniversitesinin gizli-açık reklamını yapıyordu. Daha önce başkalarının da tanıtımını yapmıştı ama bu sefer benim gibi bir anarko-liberale bile fazla geldi.

Ben buna takıldım çünkü Acun Ilıcalı sanki bu üniversitenin lokomotifiymiş gibi, "Acun Medya Akademi" aracılığıyla tanıtılıyordu. Televizyon denen mecrayı Türkiye'de televizyona en büyük zararı verenlerden birine emanet etmek anlaşılır gibi değil. Bu sertifika programını "akademi" diye tanıtmak bence hiç doğru olmamış. Kendi başına özel bir dershane açsaydı kimsenin bir itirazı olamazdı. Benim derdim akademik bir kurumun, Acun Ilıcalı gibi bir tek özgün girişimi olmayan (MasterChef, O Ses Türkiye, Survivor...), Türkiye'de en çok konuşulan bir magazin ünlüsünden medet umması.

Yemin ederim bu ürkek dokundurmayı kıskançlığımdan yapmıyorum. Hem Özdemir'in hem Ilıcalı'nın para kazanma yeteneklerine hep hayran olmuşumdur.

Cüneyt Özdemir-Acun Ilıcalı

Sıkça sorulan sorular ve cheap shots

- Yine Antalya Altın Portakal, Adana Altın Koza jürileri diye kıyamet kopuyor. Fakat tek cesur olan ben, yazmaya cesaret ediyorum. 

Altın Portakal ön jürisinde haydi Sevin Okyay bir yana, eski stajyerim Mehmet Açar ve benim yarı ünümde T24'ten Muammer Brav'ın olması çok tepkiyle karşılandı. 

Benzer durum, Adana Ulusal jürisinde de var. Seray Şahiner ve Şenay Aydemir tıfıllarının olduğu jüride hiç değilse Tilbe Saran'ın yanı sıra eşbaşkan olamaz mıydım? Haydi o olmadı, Güven Kıraç'ın yerine Gonzo bir gazeteci koyulamaz mıydı? Görüntü yönetmeni Meryem Yavuz ve yönetmen Kıvanç Sezer'e bulaşmayacağım ve şöhret olmadıklarını söylemekle yetineceğim. 

- Fox TV'den İsmail Küçükkaya neyse de Halk TV'den İsmail Saymaz'ın eski İçişleri Bakanı Meral Akşener'in kıyağıyla maç seyretmeye gitmesi beni az da olsa şaşırttı. 

Advertorial (!)

Arzunun Serbest Dolaşımı

Malların serbest dolaşımı, fikirlerin serbest dolaşımı olur da arzunun serbest dolaşımı olmaz mı? Meslektaşım Ahmet Tulgar'ın yeni çıkan öykülerini okuyunca yanıtınız, herhalde, benim gibi olumlu olacak. Gazeteci-yazarlar beni hep biraz korkutmuştur ama Tulgar onlardan biri değil.
 
12 öyküden oluşan "Arzunun Serbest Dolaşımı"yla bunu bir  kez daha gösteriyor. Öyküler "Çiğdem ve İşçi Sınıfı" ile başlıyor ve "Eğlence Kültürü" ile sona eriyor. Cesur kişileri ne yapsanız hayatlarından vazgeçiremezsiniz. İletişim'den çıktı.

Müzik önerisi

Aposto'nun bir bültenindeki müzik haberini okur okumaz hemen seçimimi yaptım. "Cennetten Uzakta" filminin yönetmeni Todd Haynes deneysel rock'ın en önemli grubu Velvet Underground'un belgeselini yapmış ve ekim ayında gösterilecekmiş.
 
Velvet Underground deyince benim aklıma Lou Reed, John Cale ve Nico gelir. Buyurun Lou Reed'den bir 1972 şarkısı: Walk on the Wild Side. İsterseniz bir de "Heroin" i dinleyin Youtube'dan.
 

Yazarın Diğer Yazıları

Magazin noir girişimlerine yavaş yavaş başlıyorum

Gonzo gazeteciliğimin bu aşaması en fazla 6-7 ay sürecek, çünkü sizlere veda etmeyi düşünüyorum...

Happy bayrams!

Bayram seyran demeyip Cihangir kafelerini gezerek yazımı yazdırmayı becerdim, etraf pek boş...

Seçimlerle gelen rahatlama...

Yeniden, hafif çekinerek de olsa gülmeye başlamak ne kadar güzel bir şey, değil mi?