02 Ekim 2020
Bir Karşıyakalı olarak gençliğimde hep ben de merak ederdim "İzmir taşra mıdır?" İzmir'in Kahramanlar taşrasından Hürriyet'çi Ertuğrul Özkök de aynı soruyu sormuş hafta sonu. Cevabını TDK'dan vermiş. Fakat ben, birden 50 küsür sene geriye ışınlandım.
Canımız Muammer Aksoy'un Medeni Hukuk dersindeyiz. Hocamızı ilk kez görüyoruz. İlk sorusu "Ankaralılar kimler?". Sınıfın yarısı Ankara Kolejli ve Kız Liseli'ymiş. İkinci soru "İstanbullular kimler?". Beşte birin eli kalkıyor. Aksoy tam derse başlayacak, biri söz alıyor, "Hocam İzmirlileri sormadınız" Hoca sevimlice gülüyor ve biz İzmirlileri üzüntüye garkeden cevabını veriyor: "Geri kalanlar taşradan gelmiş demek".
Biz 20-25 İzmirlinin uğultusu yükselince keyifle açıklıyor, "Başkent ve başkent değilse en büyük kentin dışındakiler taşralıdır. Bunda kötü bir şey yok" deyip Fransa, Paris örneğini veriyor. Benim de üyesi olduğum İzmirli Mülkiye Angara grubunun yazışmalarına bakılırsa hocamız yüzde 51 oranında haklıymış.
Son bir anekdot daha, ileriki günlede 68 gösterileri başlayınca bize tatlı sert "Siz kızılsınız, ben pembe" diyecek olan Muammer Aksoy, çiçekler içinde yatsın.
Juliette Greco artık yok. Durun durun varoluşçulardan, Fransız solcularından bahsetmeyeceğim. 60'lı yılların ilk yarısı, Karşıyaka'da lise öğrencisiyim. Françoise Sagan'ın kıyametler koparan romanından çekilen "Merhaba Hüzün" filmi (Otto Preminger) biraz gecikmeyle İzmir'e de gelmişti. Biraz Sagan ve esas Jean Seberg için koşarak gitmiştik.
Filmden çıktığımızda ise esas konumuz "Bonjour Tristesse"i söyleyen, siyahlar içindeki gizemli kadın olmuştu. Hiç bir yerde plağı yoktu.
Birkaç hafta sonra İzmir Saint Joseph'li bir arkadaşımızın doğum günü partisinde babası bize Juliette Greco'nun bir albümünü çalmıştı. Partideki 10-15 kişiden hayatta olanlar benim gibi yeni yetmeliklerine dönmüş ve bir bardak şarap içmişlerdir Juliette Greco şerefine...
Bu hafta 'Tarihimden Yapraklar' fotoğraflarından biri yenice, öteki ise taa babamın zamanından. İlk önce daha yeni olanla, Profesör Doktor İlber Ortaylı'yla başlayayım.
- Mektep arkadaşım, hemşerim ve akademisyen Baskın Oran'ın yazdığı her şey. Yeni fark ettim...
- Haftanın sansür gündemi Susma Platformu'nda
- Soğanı soymak, yüzeyi kazımak, Küresel Medyada Gezinti- Ragıp Duran Gazetecilik Meseleleri
- Fr(ON)t(LINE Club'da Ekim ayının gündemi
- "Arıza" dizisi nedeniyle bu ara fiyakası yerinde olan Ahmet Mümtaz Taylan kısa bir aradan sonra yeniden Cihangir'e döndü. Yok efendim, tatilde değildi. Evini su bastığı için Göztepe'deki çokça yakın bir arkadaşın başına kalmıştı. Evi, yazar Yıldırım Türker'in bir sokak altında 'Lower Cihangir'deydi. Yeni ev ise yedi yürüyüş dakikası mesafede ama 'Upper Cihangir'de. Aramıza hoş geldi.
- Epeydir "yabancı istilası" altında olan Cihangir'in sakinleri tatilden döndükleri ve/ya da Korona'ya karşı tam teçhizat sağladıkları için ortalıkta görülmeye başladılar. Uzun bir aradan sonra iki dostumla Kaktüs'te mesafeli bir kahve içebildim. Daha başkaları da var ama ( GS, RT, iki MÇ...) ucuz magazin sayfasında görünmek istemedikleri için adlarını yayınlayamıyorum. Zaten bir magazin değerleri de yok. Tabii ifade özgürlüğüne saygılı oldukları için, ortaya çıkanlar arasında oyucular İpek Bilgin, Deniz Türkali, yazarlar Seray Şahiner, Bilal Dede, gazeteciler Faruk Eren ve Şengün Kılıç'ın adlarını zikredebilirim.
Juliette Greco, Jean Paul Sartre gibi "Fransa'dır" derler. Ondan bir şarkı çalmasak olmazdı. Sous le ciel de Paris (Paris'in gökyüzü altında) .
Haftaya görüşeceğimizi umuyorum...
Bu magazinde üç duble rakının yaptıklarını okuyacaksınız...
Suat Toktaş, Barış Pehlivan, Kürşad Oğuz, Seda Selek, Serhan Asker, Şirin Payzın, Nevşin Mengü, Özlem Gürses...
© Tüm hakları saklıdır.