07 Mart 2025
Söylemeye gerek yok ama ben yine de söyleyeyim, bugüne feministlerin patriyarkaya başkaldırmasıyla başlıyoruz! Nedense 'Dünya Kadınlar Günü' demek bana suya dokunuyor ama sabuna dokunmuyormuş gibi geliyor, o yüzden 'feminist başkaldırı' demek benim aşırı solculuğuma daha uygun... Yarın Feminist Gece Yürüyüşü var, biliyorsunuz... Bakalım, polisleri yine Cihangir'de kadınları kovalarken ya da engellemeye çalışırken görecek miyiz? Şimdiye kadar hep öyle oldu... Kim bilir, çok küçük bir ihtimalle de olsa 'yeni süreç (ya da ne diyorsanız)' belki senelerdir gördüğümüz görüntülerin oluşmasını engeller... Kovalamazlarsa bakarsınız ben de katılırım...
12 Eylül'de de bir süre cezaevinde 'konuk edilen' arkadaşım, İHD kurucularından Nimet Tanrıkulu sene 2025'e gelindiğinde bir kez daha 3 ay yatıp çıktı. Tabii çıktığı gün ben de koşarak İHD'nin İstanbul şubesine gittim, a ah, kimse yok! Meğer bütün kadınlar, onu karşılamaya gitmişler... Hem kıskandım hem de keyiflendim!
Kızılcık Şerbeti ve Kızıl Goncalar yetmiyormuş gibi bir de başımıza Piyasa çıktı... Niye mi böyle söylüyorum? Yine başörtülü (isterseniz tesettürlü de diyebilirsiniz, size kalmış) bir kadın üzerinden hikâye kuruluyor... Erkek kahraman da çapkın ve ünlü bir oyuncu... Başörtülü kadını İlayda Alişan, belli ki aralarında bir şeylerin olacağı ünlü erkek oyuncuyu da Alp Navruz oynuyor... Oyunculuklarına şimdilik bulaşmayayım ama hikâye belli ki hem zayıf hem de klişe... Başörtülü baş karakterin, “Bundan sonra başörtülü bir kadına dokunurken 2 kez düşüneceksin! Bu, bana dokunamazsın demek” repliğine de diyecek bir söz bulamıyorum...
Uzun uzun bakışmalı sahneleriyle içimi şişiren ve bana habire kahve içirtip kurabiye yedirten Uzak Şehir'de abisinin eşiyle evlenen Cihan Albora hâlâ aşkını tam olarak dışa vuramadı. Ama şunu da söyleyeyim, son seyrettiğim bölümde Mardin'in Midyat'ında öyle bir parti vardı ki... Benzeri Cihangir'de bile görülmez!
Mütedeyyin ve seküler dengesi için kendilerini paralayan Kızılcık Şerbeti ve Kızıl Goncalar'da hiç yeni bir şey yok... Tek merakım, kızından sonra çocuk doğuracak olan Alev'in çocuğunun sağlıklı doğup doğmayacağı ve de hâlâ nikahsız olduğu sevgilisiyle ne zaman evleneceği!
Benden gençlere sürekli kızıp dururum, yaşadıklarınızı sizden sonrakilere neden daha geniş aktarmıyorsunuz, diye... Mahalle arkadaşım Dr. İncilay Erdoğan, Sevim Belli'nin defin töreninde beni göremediğini söyleyince kıpkırmızı oldum... Mülkiye'de öğrenciyken ben ve benim gibileri sosyalizmle tanıştıran isimlerden biriydi Sevim Belli... Ve ben onun yaşadığını bile bilmiyordum! Sevim Belli'yi okulda bir sınıfta (O zamanlar dekanlar yasakçı değildi), eşi Mihri Belli'yi ise o zaman Siyasal'a bağlı olan Cumhuriyet yurdunda dinlemiştim... İkisini de izlerken beraber olduğumuz okul arkadaşlarım Osman Tokcan, Mahir Çayan, Hüseyin Cevahir ve Karmen Nursun'u da hatırladım... Sanırım başkaları da vardı ama şimdi tam çıkaramıyorum, yanlış bir şey söylemiş olmayayım...
*BirGün gazetesinin "Liberaller yine sahnede" başlıklı dünkü haberinde Hasan Cemal'in kısmen Ufuk Uras sonra da Cengiz Çandar, Halil Bektay, Yıldıray Oğur ve Mümtazer Türköne ile gibi isimlerle anılması beni şaşırttı. Doğrusu haksızlık edildiğini düşünüyorum; adam senelerce özeleştiri vermekten ve gazetecilik yapmaktan bir hâl oldu! Keşke biraz daha dikkatli davransak...
*Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy'un İmralı Heyeti üyesi ve DEM Parti milletvekili Sırrı Süreyya Önder'le yaptığı mülakatı üzüle üzüle izledim. Sağcı olduğu konusunda en ufak bir kuşkumun olmadığı (kendisini hiç tanımasam da...) ve HDP'lileri ekrana çıkarmamakla ünlü olduğunu duyduğum Ersoy'a Sırrı Süreyya Önder'in zekâsıyla ona ters köşe yapmasını beklerdim ama olmadı... Sırrı Süreyya'nın yanıtlarına gelince... Ben kendi adıma konuşayım, taa rahmetli Alparslan Türkeş zamanından 3-4 ay öncesine kadar MHP ve Ülkü Ocakları'ndan çekmediğim kalmamıştır... Bu geldi aklıma, birdenbire!
* Sıra sıra bütün dünyayı gezerek Florida'dan Bodrum'a, evler villalar alan Acun Ilıcalı nazara geldi. Sahibi olduğu TV8 ve Exxen'de yasa dışı bahis yapıldığı iddiasıyla hakkında dava açılmış... Eh, ne yapalım, insan zengin olmasın... Düşmanı çok olur!
* Salon İKSV'nin mart ayı programı açıklandı. 4 Mart'taki etkinliği kaçırmış oldunuz ama bugün, 14 Mart ve 23 Mart'taki performansları kaçırmamanızı öneriyorum. Program hakkında bilgi almak isterseniz buraya linki bırakıyorum.
* Hrant Dink Vakfı, 14-15 Mart'ta Nefret Söylemi: Güncel Tartışmalar ve Alternatif Yaklaşımlar konulu bir etkinlik düzenliyor. Hepimizin çok ihtiyacı olan bir etkinlik... Çünkü iki gün sürecek programda nefret söylemini tanımlama, tespit etme konuları tartışılacak.
* Malûm, yarın 8 Mart! Herhalde müzik önerimiz de buna uygun olacaktı... Kadınlar olmadan erkeklerin dünyasının bir hiç olacağını söyleyen It's a a Man's World... Christina Aguilera'nın sesinden...
Başka Bir Gün dışında çok keyifle izlediğim bir yapım kalmadığından ve gündem de yoğun olduğundan dizilere sallamaya vaktim kalmadı. Gülseren Budayıcıoğlu'nun kırkıncı (!) kitabından yapılan yeni diziyi de izlemeyi reddediyorum...
Kendimi tam anlamıyla sokaklara atabilmek için karlı günlerin geçmesini ve yüzde 30'luk kısmımın da iyileşmesini bekliyorum...
Haftaya görüşeceğimizi umuyorum...
© Tüm hakları saklıdır.