21 Şubat 2025

1968'den 2025'e...

Kendimi tam anlamıyla sokaklara atabilmek için karlı günlerin geçmesini ve yüzde 30'luk kısmımın da iyileşmesini bekliyorum...

İki TÜSİAD yöneticisi, ki biri 65 diğeri 71 yaşında, polis eşliğinde (!) ifadeye götürüldüler... Ne diyelim, daha neler göreceğiz derken işte bunu da gördük! |
İnsan haklarına en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerde İHD, Genel Kurul'a hazırlanıyor |
Nekâhet sürecimde bol bol Marianne Faithfull ve David Bowie'den "I got you babe" dinledim... |
Ezgi Mola'lı Başka Bir Gün'ü şimdilik hiç fena bulmuyorum, izlemeye devam edeceğim... 

***

Nihâyet iki haftanın sonunda eklemlerim ve belim izin verdi de sokağa çıkmaya başladım. İlk gittiğim yer tabii ki İHD İstanbul Şubesi oldu. Fakat yazımın ilk fotoğrafı oradan olmayacak, eve gelip beni neredeyse iyileştiren Algoloji Uzmanı Dr. Özgür Emre Polat’ın fotoğrafı olacak. Birkaç başka doktorla birlikte açtığı kliniği daha tam çalışmaya başlamadığı için evime geldi...

Dr. Polat ve yüzde 70 iyileşmiş Gonzo Tuğrul; karlar bitince sokağa fırlayacak... 
Fotoğraf: Muhtar Halil Kalafat

İHD, Genel Kurul'a hazırlanıyor

Evden çıkacak kadar iyileşir iyileşmez İHD İstanbul Şubesi'ne gittim, demiştim... Çünkü evime sadece 10 dakika yürüyüş mesafesinde olduğu için iyileşme sürecimde yürüyebileceğim ideal bir mesafede... Şimdilerde şubede genel kurul hazırlıkları yapılıyor; uzun süredir gidemiyordum. Doğrusunu söylemek gerekirse genel kurul hazırlık toplantısında sadece 25-30 üyenin olması biraz üzdü beni. Katılımın hele ki bu dönemde az olmasından dolayı bir iki eleştiride bulundum. Biliyorsunuz, yaşım 79 olduğu için insanlar bana fazla kızmıyorlar artık... Şimdi bu yazıyı okuyanlar da gücenmesin. Bence insan haklarına duyarlı hepimiz fırsat buldukça hatta fırsat yaratarak İHD'ye gidip maddî ve manevî desteğimizi göstermeliyiz; yoksa bütün iş 10-15 kişinin üstüne kalıyor. Bu tablo, insan hakları savunucularına yakışmıyor... Neyse, daha fazla uzatıp canınızı sıkmayayım... 

İHD İstanbul Şubesi, Genel Kurul Hazırlık Toplantısı
Gördüğünüz gibi başrolde oturuyorum... 

Nekâhet dönemim dizilerle geçiyor

Tahmin ettiğiniz gibi düşüp de mecburen eve tıkılmak zorunda kalınca vaktimin çoğunu yerli televizyon dizilerini izleyerek geçirdim... Gelin, sizinle birkaçını paylaşayım...

Gözlemlerime göre dizilerin neredeyse tamamı, herhalde mekân kolaylığından dolayı, hastanelerde geçiyor. Bahar ve Uzak Şehir buna bir iki örnek.

İkincisi, 60 yaş üstü kadınların hepsi kötü ruhlu ya da çatlak... Birer birer bakarsak…. Türkiye halklarıyla televizyon ve sinema zevkim belli ki çok farklı. Uzak Şehir reyting rekorları kırıyor ve gerçekten kırıyor. Nasıl mı? "Aşiret” muhabbetini bir kenara bırakıp konuşursam 2 saate aşkın dizinin yarısı insanların hiçbir söz söylemeden birbirlerine bakması ve kapı dinlemesiyle geçiyor... Hatta arada kalkıp rahat rahat kahvenizi, çayınızı koyup kurabiye eşliğinde yerseniz hiçbir şey kaybetmezsiniz! Kanada'da öldürülen abisinin Mardin'e gelen karısı Alya Albora (Sinem Ünsal) ile evlenen erkek kahramanımız Cihan Albora'nın (Ozan Akbaba) birbirilerine aşık olmalarını izleyiciye hoş göstermek için her tülü numara dönüyor. Halbuki biz Orta Doğu'da bu tür evlenmelere çoktan alışmışız. Neyse…

Bölümlerdir Alya ve Cihan Albora'nın yakınlaşma çabasını izliyoruz...
Eh, ne diyelim, herhalde reyting rekorları böyle böyle kırılıyor!

Gayet umut verici başlayan Demet Evgar'lı Bahar herhalde uyarlaması yapılan senaryonun da sonu geldikten sonra işi tamamen hastane dramasına dönüştürdü! Uzak Şehir kadar değilse bile bayağı iç bayıltıcı hale geldi, diyebilirim... Doktorları ve hastaları görmekten baygınlık geçiriyor insan!  Neyse, arkadaşlarım Hatice Aslan, Sumru Yavrucuk, Nihal Yalçın ve Füsun Demirel hatrına ara ara izleyeceğim yine de... Ama ben sizlerin yerinde olsam televizyon dizilerini izleyeceğime TRT Radyo 3'te bir kadeh viski eşliğinde rock müzik dinlerim... Tabii seçim sizin, ben liberal demokratım!

Demet Evgar ve Buğra Gülsoy'un oyunculuğunu yabana atmak yine de çok zor... 

Şimdilik fena bulmadığım Başka Bir Gün dizisi ve torun olduktan sonra hamile kalan Evrim Alasya’lı ve Ahmet Mümtaz Taylan'lı Kızılcık Şerbeti'ne sonradan bulaşacağım.

Bu arada, farkında mısınız bilmiyorum ama reyting kaybeden dizilerin oyuncuları maşallah reklamlarda oynuyor. Kızıl Goncalar'ın Özcan Deniz'i, Bahar'ın Demet Evgar'ı, Deha'nın Aras Bulut İynemli'si... Reklam olmasın diye reklam adlarını saymayayım dedim...

Kızıl Goncalar'ın Özcan Deniz'i, Bahar'ın Demet Evgar'ı, Deha'nın Aras Bulut İynemli'si...

"Komprador burjuvazi"

Tam bu bölümü kapatırken yazıyı yazmamda yardımcı olan genç arkadaşım "Kara Gergedan" Vedat Özkan, “Bu hafta siyaset yok galiba“ dedi... Tam yok diyordum ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın taa 60 sonlarından kalma komprador burjuvazi lafı haber sitelerine düşünce iki kelâm laf etmem şart oldu.

Biz komprador burjuvazi lafını üniversite öğrencisiyken, 68-69'da kullanmaya başlamıştık. Bize bunu tanımı veren de sevgili Çetin Altan'dı..Kitabın adı yanlış hatırlamıyorsam Onlar Uyanırken'di. Bakar mısınız? 1968 nere, 2025 nere… Kahrolsun komprador burjuvazi, derken bu amcanız polisten az dayak yemedi!

Tarihimden yapraklar

Gördüğünüz fotoğraf, 68-69 yılından kalma... Ben ve ailem.. Fotoğrafı herhalde karede olmayan iki numaralı kardeşim Turhan Eryılmaz çekmiş... "Kahrolsun komprador burjuvazi" diye bağırıp birkaç günlüğüne gittiğim İzmir'de çektirmişiz... 

(Soldan sağa) Takım elbiseli 3 numaramız Turgut, kız kardeşim Türkan,
Vakko eşarbıyla duran annem Nebahat ve üniversite son sınıf öğrencisi Gonzo Tuğrul,
küçük çocuk Tolga, yanındaki ise artık emekli olan kardeşim Taner

Sıkça sorulan sorular ve cheap shots

*Evet, mart ayında yapılcak Mülkiyeliler Birliği seçimlerinde Hasan Cemal, Gonzo Tuğrul ve Mehmet Y. Yılmaz gibi T24'lüler olarak "Yetiştik Çünkü Biz" listesine destek veriyoruz....

Linkler ve çağrılar

*Mükiyeliler Birliği'nin Edebiyat Buluşmaları sürüyor. 22 Şubat'ta Şebnem İşigüzel, Memoria'sını anlatacakmış...Ankaralı okuyucularıma duyurulur... 

*Bu hafta İzmirli hemşehrilerim için de  bir çağrı paylaşıyorum... Biliyorsunuz, Türkiye'nin her yerinden bir doğaya sahip çıkma çağrısı yükseliyor, bu kez konu Kazdağları... Ritim Orman, Kazdağları için taleplerin sesini duyurmak için bugün Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde olacak. Nefes almakta zorlandığımız bugünlerde gitmenizi öneririm... 

Advertorial (!)

Arkadaşım Prof. Dr. Orhan Tekelioğlu, çok sesli Batı Sanat Müziği'nin dinî, siyasî ve kültürel anlamda tarihselliğini anlatacak. Bestecilerin ve bestelerinin modern dönemde nasıl rol oynadıklarını dinleyeceğiz... Katılım ücretsiz fakat kontenjanı 40 kişi ile sınırlı... Yani İstanbul'daki 40 şanslı kişi!

Müzik önerisi

Bu haftanın şarkısı hayranı olduğum, yakın zamanda kaybettiğimiz Marianne Faithfull ve David Bowie'den... "I got you babe"

 

Yazarın Diğer Yazıları

75 pluslar, içmeyin!

Bu magazinde üç duble rakının yaptıklarını okuyacaksınız...

Gazetecileri rahat bırakın!

Suat Toktaş, Barış Pehlivan, Kürşad Oğuz, Seda Selek, Serhan Asker, Şirin Payzın, Nevşin Mengü, Özlem Gürses...

"
"