18 Haziran 2021

İyi ki İHD var | Medya büyük başlarının maaşları açıklansın | Irish Coffee'siz olmaz

Haydi sevgili fanlarım, bizlere dinlemekten bıkmadığımız notaları armağan eden müzisyenlerle dayanışmaya...

Torunum Asya'nın ileride Boğaziçi Üniversitesi'ne gideceği belli gibi - İHD'nin ödül töreninde torunumla aynı model maske taktım - Hatice Aslan "Cam Tavanlar"ı iyice renklendirdi - Yorum bile yapmayacağım Türkiye gazetesi köşecisi Cem Küçük

***

Haftaya hem çok demokratik hem de insanı kişisel olarak üzen bir eylemle başladım. İnsan Hakları Derneği'nin Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü ödüllerinden birini de bana verdirdiler (Eren Keskin ya da Leman Yurtsever'in torpili olsa gerek).

Cezaevinde olan HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun ödülünü, bir başka vekil, Musa Piroğlu'na ben takdim ettim.Tabii aklıma kişisel dostu olmaktan övünç duyduğum Gültan Kışanak, Aysel Tuğluk, Figen Yüksekdağ ve Selo Can geldiler. Üzüntü ve utançtan kahroldum.

Boğaziçi Üniversitesi'nin parlak gençleri Emir Taşçı, Nazlıcan Doğan, İrem Ok ve tabii Tuğrul the Gonzo 

Neyse ki benim dramalarım, 1968'den beri alışık olduğum üzere, kısa sürer. Yanımda oturan iki kız ve bir erkek çocuğunu gözüme kestirdim. Hemen bulaştım. Fakat neredeyse benim kadar zekice, karşılık verdiler. Meğerse, ikinci ödülün sahibi Boğaziçi Üniversitesi'nin bileşenlerinden biriymişler. Hani balta taş hikâyesi. Tabii ki bir "boomer" olarak Z kuşağına yenilmeyecektim. 10 dakika içinde bana Esat Ayhan'ın orta-pahalı şaraplarını ve de peynir, üzüm taşımaya başlamışlardı bile.

Üç oyuncu bir gazeteci

Sanki sevimli ve zengin bir Anadolu kasabasından ışınlanmış gibi duran Kaktüs kalabalığını pas geçip Cihangir'in ilk kafesi olan Kahvedan'a yönelirken tanıdık bir ses "Tuğrul" dedi. En son Arka Sokaklar ve Nasipse Adayız'da izlediğimiz Serhat Midyat. Hani şu üçte bir Mardinli, üçtü bir Teksaslı ve de üçte bir Cihangirli olan oyuncu. "Bir Irish Coffee?" deyince oturdum. İyi ki oturmuşum.
 
10 dakika sonra iki ünlü oyuncuyla daha aynı masadaydım. "Üç Maymun"dan beri tanıdığım Hatice Aslan, Show'da yeni başlayan "Cam Tavanlar" için sarışın olmuş. Bence kara kıza yakışmış. Öteki oyuncu ise benim "çıtır" sandığım Devrim Nas'tı. Biri 10 yaşında, iki çocuk sahibiymiş. Neyse ki ben fazla densizlik etmeden Nas, bizi katılacağı Adana Tiyatro Festivali bilgilerine gark etti. Ben ilk gözdem Kahvedan'a gitmek üzere kalktığımda üçlü hâlâ dizi ve tiyatro konuşuyordu.
Açık havada maskesiz oyuncular Hatice Aslan ve Devrim Nas ve de şık maskemle ben. (Fotoğraf: Serhat Midyat)

Yurt haberleri

Datça Bodrum mu olacak?

Telifsiz Datça muhabirim Figen Kumru'nun bildirdiğine göre; uzun yıllardır, doğada olmak ya da izole yaşamak isteyen büyükşehir yorgunlarının ve alternatif yaşam arayan gençlerin mekânı Datça’nın çehresi hızla değişiyor. Zincir mağazalar ve yeme içme mekânları peş peşe kasabanın ana caddesinde dükkân açmaya başladı.

English Home, Domino’s Pizza, Marmaris Büfe, İl Fico Gelato İtalyan Dondurmacısı ve Nişantaşı tarzı havalı kafeler birbiri ardına açılarak sezonu yakaladı. Lüks market MacroCenter ise Palamutbükü’nde dükkânını kiralamış, tabelasını asmış durumda.
Artık Datça'da yürürken ünlü zincirlerin mekânlarını görmek hiç sürpriz değil 
426 yatlık ve Datça için “dev” denilebilecek marina projesinin yaratacağı ekolojik yıkım ise şimdiden çevrecilerin tepkisini çekmeye başladı.
 
İyi haber, mülkünü yüksek fiyata satan ya da kiralayan Datça yerlisi bu durumdan memnun. Kötü haber ise Datça’nın hızla bozularak Bodrum’a dönüşeceğini düşünen bazı yerleşiklerin mutsuzluğu.

Normal nüfusu 20 bin olan, salgın göçleri yüzünden kışı yaklaşık 40 bin nüfusla geçiren Datça’da, yaz nüfusunun ise 100 bine ulaşması bekleniyor. Su kaynakları kısıtlı olan ve taşıma suyla yaşanan yarımadada bu yaz kolay geçmeyecek gibi görünüyor. Kurtulmak için oraya sığınan arkadaşlarım Ülkü Ahmet, Macit Akman, Nilgün Uysal ve Korhan Atay'ı uyarırım. 
 
Çöpten bitkiler
 
Samsun'da bir grup genç insan çöpten inanılmaz güzel bitkiler üretiyorlar. Samsun - Avdan katı atık depolama sahasında çöp gazından elde ettikleri elektrikle ısıttıkları serada, fideler yetiştiriyorlar.
 
Gönüllü muhabirim Defne Akman, daha fazla ilginç bilgi almak isteyenlerin Oral Zeki Şarman'a [email protected] adresinden ve 0212 258 18 20 telefon numarasından ulaşabileceğini söyledi.
Mülkiye'den doktoralı arkadaşım Necmiye Alpay, gazeteci Şengün Kılıç ve muhtar Halil Kalafat, çöpten elde edilmiş bitkilerle poz vermek için fazla nazlanmadılar 

Tarihimden yapraklar

Şimdiye kadar çıkmasına katkıda bulunduğum, bence en iyi dergim "Sokak"tı. Aradan otuz yıldan fazla geçmiş.

Dergiyi birlikte çıkardığımız meslektaşlarımdan Füsun Özlen gönderdi. Uluslararası bir sergide alternatif yayıncılığa örnek olarak gösterilmiş. Keyiften ağzım kulaklarıma vardı, biraz kendimi öveyim istedim.

Bu linkler ihmal edilmesin

* "İstanbul Sözleşmesi'nden Vazgeçmiyoruz" diyen kadın ve LGBTİ+ örgütleri, 19 Haziran Cumartesi, Maltepe Miting Alanı'na çağırıyor. Feminist arkadaşlarım, akademisyen Fatmagül Berktay ve doktor İncilay Erdoğan'ın aracılık ettiği çağrıyı atlayamazdım. 

 

* Benden sonraki kuşağın en parlak isimlerinden biri olan gazeteci Ahmet Tulgar'ın YouTube kanalı eyleme geçti. 

* 40. İstanbul Film Festivali, 18 Haziran - 4 Temmuz tarihlerinde sinema salonları ve çevrimiçi gösterimleriyle devam ediyor. 

***

İlahi Fatih Altaylı

Turgay Ciner'in Habertürk TV programcısı ve internet sitesi yazarlarından Fatih Altaylı, gazetecileri rezillikleri ifşaya çağırıyor. İlk ifşaat Sezgin Baran Korkmaz'dan gelmiş. Sayın Altaylı, bu bir "Me Too" olayı değil ki "Yanağımı sıktı, geçerken dokundu" diye ifşaat başlasın.
 
Benim önerim Demirören, Ciner grubunda ve de "muhalif" medyada çalışanlar (yandaşları "gazeteci" bile saymıyorum) maaşlarını açıklasınlar. Tabii ki üç beş bine çalışan muhabir-editör tayfasını değil yayın, yazı müdürleri ve köşe yazarlarını kastediyorum.
 
Benim şimdiye kadarki en yüksek maaşım, Radikal Ekler, Milliyet Sanat ve bir süre Milliyet'in Kültür-Sanat Rehberi'ni hazırlarken aldığım 12 bin 300 liraydı. İki üç gece Bağcılar'da koltuklarda sabahlardım(dık). Unutmayalım, para bozar. "Money corrupts, too much money corrupts absolutely". Yani para bozar, çok para kesinlikle bozar.
 
Eğer yanlış anladıysam "Boomer kıvırtıyor" denmesin diye, Altaylı'nın çağrısına uyup ifşaatta da bulunayım. 2000 başlarında BKM'nin çağrısıyla Nurcan Akad ve Selahattin Duman'la "Anadolu Ateşi" nedeniyle Pekin'e gitmiştik. Hem de "Business Class." Kaldığımız otel de en az 100 dolardı. 
 
Haftanın As'ları
 
Bu haftanın negatif kare ası: Sedat Peker bağlantılı Veyis Ateş, Sevilay Yılman, PARAmount Otel'de kaldığı ifşa edilen milli ve yerli Cem Küçük ve kafayı Biden adına "darbe" yapacak muhalefete ve hele hele "kapatılması vacip" HDP'ye takmış olan Demirören Holding'ten Nedim Şener.
 
Joker, Türkiye'nin futbol maçlarını anlatan Levent Özçelik. (yoksa Erdoğan Arıkan mıydı?)
Sevilay Yılman- Cem Küçük - Nedim Şener- Levent Özçelik
50. Yılında Pentagon Papers ve basın özgürlüğü
 
 
Dünyada hemen hemen her iktidarın çeşitli uygulamalarını açık etmemek için sıkı sıkıya tutunduğu "ulusal güvenlik" kavramı, ABD Yüksek Mahkemesi tarafından ifade özgürlüğünü kısıtlaması nedeniyle anayasaya aykırı olduğundan 50 yıl önce resmen alaşağı edilmişti.

ABD gazeteciliğinin  "İncili" olarak kabul edilen New York Times, ABD yönetimlerinin 1945 yılından başlayarak çeşitli kirli ve karanlık yollara başvurarak Vietnam savaşını nasıl hazırladıklarını gösteren resmi belgeleri Pentagon Papers adı altında yayımlamaya başlayınca yer yerinden oynamıştı. Richard Nixon başkanlığındaki yönetim, bu belgeleri sızdıran kişiyi casuslukla suçladı ve mahkeme yoluyla gazetenin yayınını durdurmaya çalıştı ama başaramadı.
 
Uzun süren adli süreçte son karar Yüksek Mahkeme'den geldi. Belgeleri sızdıran Daniel Ellsberg casusluk suçundan beraat etti ve gazetenin bu belgeleri yayınlayabileceği resmen onaylandı.

Bu zafer anılmaz mı ? New York Times da Pentagon Papers'ın 50. yıldönümünü ayrıntılı birkaç yazıyla kutladı. (Hatırlatma için meslektaşım Nilay Karaelmas'a teşekkürler.)
 
Birdenbire nedense aklıma Enis Berberoğlu, Can Dündar... geldi

Sıkça sorulan sorular ve cheap shots

* Cihangir kaldırımları

İşte tatile gidemeyen az zenginlerden bir grup. Yeni kitabının yayınını heyecanla bekleyen Lale Müldür, "Leman" Tuncay Akgün, ben ve "Bayan Yanı" ressam Ramize Erer.

Tam yarı neşeli, yarı entel konuşurken arkamızdaki masa, Cihangirli heteronormatiflerin baskınına uğradı.Tabii ben çaktırmadan onları dinlemeye çabaladım, taze de olsa magazinciyim ya. Onlar eski solcu ve ben aşırı solcu olduğum için bana eskisi kadar yüz vermiyorlar. Haklılar da.

Selim Akçin olmasa Hürriyet Kelebek çıkmaz. Ömer Özgüner olmasa OJO film olmazdı. Cengiz Semercioğlu Hürriyet'le "el sıkıştı" ama şimdi iyi bir yemek programı yapıyor. İyi ki 30 sene önce üçünü de Sokak Dergisi'nden atmışım, hepsi benden zengin oldular. Dördüncü heteronormatif, Pasaj Müzik Murat Doğan en çok sevdiğim çünkü bana gizli gizli Irish Coffee ısmarlıyor. Hayır, eski fraksiyonlarını yazamam Bülent Forta küsüyor.

Fişek Dergisi'nden genç Kaan'ın çektiği karede önde az ünlü Cihangirliler, arka masada gizli çok ünlü Cihangir heteronormatifleri

* Nihayet 10 bin adım

Arkadaşım oyuncu Orhan Güner'le Firuz Ağa Cami kahvesinde otururken birden bir mesaj geldi. İzmir HDP İl Başkanlığı'na yapılan saldırıyı kınamak için Şişhane'de bir protesto yapılacağı mesajıydı. Yarım saat kıvrandım sonra gitmeye karar verdim(dik). 

"Cihangir'den Tünel'e yürüyemezsem dönerim" dedim. Ama dönmedim, 14 ay sonra ilk mitingime katıldım. Polis sonunda müdahale etti ama meraklanmayın, hep kenarlarda ve arkalarda durduğum için yırttım. 

Cihangir'den Tünel'e gidiş-geliş neredeyse 10 bin adım. Üzülmeyin, arızasız evime gidip biber dolmalarımı ısıtıp yedim. Kıssadan hisse, 70 plus olunca evde oturup ölmeyi beklemek zorunda değilsiniz. 

Tuğrul the Gonzo aylar sonra dün, ilk eyleminde (Fotoğraf: Orhan Güner) 

* Cuma gecesi, İsmail Saymaz birkaç hafta önce birlikte hesap sorduğu Veyis Ateş’i sorguya çekecek. Saat 20.00'de. Sözcü değil, Halk TV'de. 

Advertorial (!)

Ağlaşmayı bırakalım ve pamuk elleri cebe atalım

Anadolu Müzik Kültürleri Derneği, 19 Haziran Cumartesi günü, "Müzik Emekçileriyle Dayanışma Konseri" düzenliyor. Haydi sevgili fanlarım, bizlere dinlemekten bıkmadığımız notaları armağan eden müzisyenlerle dayanışmaya...
Destek olup bilet almak için linke tıklayabilirsiniz. 

Bu sergide maskeler de var 

Nihal Güres'in 14 Haziran'da açılan "Fırça Sergisi", 30 Haziran'a kadar Ayşe Takı Galerisi'nde. 

Müzik önerisi

Bu haftanın şarkısı da, yine kendi haberi olmadan TRT Radyo 3 yapımcısı Ersoy Haktanır tarafından seçildi. Haktanır'ın Gri Ses programının bu sıralar maraton konuğu Herbie Hancock. Hancock, Watermelon Man'i çalıyor.
 

Yazarın Diğer Yazıları

Magazin noir girişimlerine yavaş yavaş başlıyorum

Gonzo gazeteciliğimin bu aşaması en fazla 6-7 ay sürecek, çünkü sizlere veda etmeyi düşünüyorum...

Happy bayrams!

Bayram seyran demeyip Cihangir kafelerini gezerek yazımı yazdırmayı becerdim, etraf pek boş...

Seçimlerle gelen rahatlama...

Yeniden, hafif çekinerek de olsa gülmeye başlamak ne kadar güzel bir şey, değil mi?