26 Haziran 2020

İstanbullu Nana, Cihangir'den son haberler ve bir rica: 'Özel bir sektör' Marx'ıma dokunma, Marks and Spencer'la idare et!

Ressam Salvador Dali, animasyon kralı Walt Disney ve Pink Floyd. İyi kafayla bu haftaki müzik ve görüntü önerimizi dinleyin. Nasıl uçulur görün


Cem Mansur'la mı, Chomsky'le mi Nedim Gürsel'le mi başlayayım derken birden çakılıp kalıyorum bir isme; Ayşe Nana. Pardon konuya ortasından girdim. 100'üncü sayısını yeni kutlayan Şalom Dergi'yi ilk kez kanlı canlı elimde karıştırıyorum. Popomu kaldırıp derginin peşine düşemeyecek kadar tembel ve 65 plus olduğumu anlayan Yayın Yönetmeni Suzan Nana Tarablus kuryeyle göndermiş.

Sakın Ayşe Nana kim, demeyin. 1950'lerde Türkiye'yi kasıp kavuran afet-i devran bir İstanbul Ermenisi. Ben onunla babamın gözü gibi saklayıp ciltlettiği İnci dergisi sayesinde tanıştım.Tabii o arada Nana Aslanoğlu adıyla Lütfü Akad'ın "İngiliz Kemal Lawrence'a Karşı" filminde oynamıştı bile.
 
Nana ile ilk defa bir dergide karşı karşıya geldim 
Neyse Aslanoğlu, Ayşe bir yana o benim için hep Nana oldu. 1984 yılında ASALA sempatizanı olduğu gerekçesiyle vatandaşlıktan çıkarıldı, 2014 yılında öldü. Arkasında İstanbul, Roma ve Paris'te kendisine hayran bir şehirli erkek kitlesi bırakarak...(Annem Nebahat Hanım, dansöz Nana'yı kıskandığını hiç saklamadı)
Nana'nın soldaki fotoğrafının Fellini'nin "La Dolce Vita" filmine ilham verdiği bir şehir efsanesi olarak dolaşır
Lafı çok uzatmayayım, fotoğraflar Nana'yı anlatsın. Kaynakça yardımları için yakında T24'te yazmaya başlayacak Prof. Orhan Tekelioğlu'na teşekkürler. Meraklısı da M. Orhan Bayrak'ın Türkiye'de Gazeteler ve Dergiler Sözlüğü'ne (1831-1993) bir göz atsın.
Nana, 50'lerde İstanbul'un bütün ünlü gazinolarında sahneye çıkmıştı 

Cihangir'in Home Room'u

Ece Aksoy mekânını açıp bana ve YT'ye yemekleri kesince Cihangir Caddesi'nin başında yeni bir yemekçi keşfettim. 22'nin bitişiği ve benden başka herkes biliyormuş, Home Room. Emre Erdem neredeyse tek başına yürütüyor.
 
Yok, ünlü biri değil ama Eylül'ün babası. Tuz ve yağ içinde yüzmeyen, benim bile AMT ve YT'ye muhtaç olmadan parasını ödeyebildiğim bir yer. İlik çorbası, etten ve ince pizza hamurundan yaptığı lahmacunu pek Avrupai. Yanına bir de özel yapılmış erik suyu isteyin. 
 
Geçen gün öğleden sonra oturmuş sakin sakin makarnamı yerken birden sökün ettiler. Tarih dergisini çıkaran eski Cumhuriyetçi Gürsel Göncü, "Çatı Katı' değil de 'Çatı Katı Aşk'ta oynuyorum" diye beni tekzip eden Tülay Günal, Özcan Deniz ve Kenan İmirzalıoğlu'nun annesi, arkadaşım ve tiyatrocu İpek Bilgin, Esin Talu Çelikkan'ın gazeteci oğlu Murat Çelikkan (torunum Asya'nın yaşıtı kızı Ada ondan daha meşhur).
 
Tabii hepsine ayrı ayrı kendilerine bayıldığımı söylemek zorunda kaldım ve kendi paramı ödedim, yoksa fotoğraf çektirmeyeceklerdi. Bir de ben şüphelenmeyeyim diye "Paramız yok" deyip sadece pişi ve karpuz yediler. Ah bu ekmek parasının gözü kör olsun.
İpek Bilgin, Murat Çelikkan, Gürsel Göncü karşılarında Tülay Günal ve ben 

Kafeler dolmaya başladı

Cihangir ve mücavir mahalleler salgın yasaklarına uydu ve muhtar Halil Kalafat'ın söylediğine göre resmen hiç vaka tespit edilmedi komşularımızda. Ben de buna güvenerek Akarsu'dan eve doğru yürürken bizim oraların en eski kafesi Kahvedan'dan gelen daveti kabul ettim.
 
Kahvedan'ın işletmecisi Yeşim Kalkan'ın 'beş şarabı' ikramını kıramadım. İyiki de kırmamışım. Son kitabı "Barikattaki Çocuk"  üç baskı yapan işsiz oyuncu Ayhan Bozkurt masayı kırdı geçirdi. Daha 50 bile değil ama röportajdı, şiirdi diye tık almadığı kalmamış. Attila İlhan'dan İlhan Berk'e, Can Yücel'den Doğan Hızlan'a herkesle anısı var. İzin almadım ama birini özetleyeyim:
 
90'larda Başbakan Tansu Çiller'ın malvarlığı gündemdeyken Bozkurt da şairlerin malvarlığı dosyası yapmaya soyunmuş. Ama herkes "Dizelerim ve kitaplarım" diyor başka bir şey demiyormuş. Tam bu iş yattı diye düşünürken birden hepimizin sevgilisi Can Yücel'i aramış ve yazı kurtulmuş: "İpimle kuşağım, penisimle husyem...
 
Masamızda yoga hocası zarif Yöntem Yurtsever de vardı ama Ayhan Bozkurt cümleyi kafiyeli aslına uygun biçimde söyledi. Ama ben T24'ü poşete sokturma riskini göze alamadım. Tabii bu arada Bozkurt güya çaktırmadan benle aşık atmaya kalktı ama aldırmadım. Ne de olsa Kuzguncuk'tan Cihangir'e çok sık gelemez. Gidiş dönüş nereden baksan 20 kâğıda patlar.
Kahvedan masasındaki tek iş güç sahibi sesçi Suat Alhan, ben, işsiz oyuncu Ayhan Bozkurt, patron Yeşim Kalkan, danstan yogaya Yöntem Yurtsever

Tarihimden yapraklar

Tarihime güncellik adına 2015'le başlıyorum. Çünkü bir yerde mektepdaşımız İlber Ortaylı'nın "Bir Ömür Nasıl Yaşanır" kitabının Yılmaz Özdil'in Atatürk kitabından bile fazla sattığını okudum.

Gördüğünüz fotoğraf Etiler'de beş on kişilik bir Mülkiyeliler yemeğinde çekildi. Ortaylı daha Tarkan'ı bile kıskandıracak bir pop star olmamıştı. Murat Bardakçı'nın kimseye fazla söz hakkı vermediği tarih programlarına çıkıyor, Deniz Alphan'ın yönetimindeki Milliyet Pazar ekine mütevazı yazılar yazıyordu. 2020'ye geldiğimizde ise sınıfın sessizlerinden ve yarı-solcu Ortaylı, tarihe bile sığamamaya başladı.  Yüz binler satan kitabıyla deneyim aktararak bir tür yaşam koçluğuna soyundu. Umarım öğrencisi olmayan gençler kitabı okuyup kendilerinden başka kimseyi önemsememe tribine girmezler.

Öğrencisi olmayanlar, dedim çünkü Mülkiye'deki öğrencileri "Yine bizi küçümsedi" diyerek bence dost sohbetlerinde çok eğlenceli olan Ortaylı'ya pek bayılmazlardı. Bu arada akıllı bir yapımcı "Bir Ömür Nasıl Yaşanır"dan bir dizi çekse ya da sahneye koysa paraya para demez. Eminim İlber bana da bir rol ayarlar.

Mülkiye'den mezuniyet tarihleriyle; Gaye Köseoğlu (1969), Tuğrul Eryılmaz (1969), Samiye Aydar (1968), İlber Ortaylı (1969) ve Tuğrul Ünal (1967)

İngiltere'deki Glastonbury Festivali 50. yılında Korona yüzünden ilk kez iptal edilmiş. O zaman Londra'daydım ve gördüğüm ilk açık hava müzik festivali olmuştu. Hüseyin Cevahir'in öldürüldüğü, Mahir Çayan'ın yaralandığı Haziran'ın son hafta sonu Glastonbury'deydik Mini Cooper'ı olan bir Galli arkadaşımla.

Sahnedeki Joan Baez'e "We Shall Overcome"da sol kolum havada ağlaya bağıra eşlik  ettim:
"Kalbimin derinliklerinde inanıyorum ki bir gün kazanacağız..."
Sadece ben mi? Binlerce hippi. David Bowie ve Melanie de vardı. Bir daha kısmet olmadı.

Bu fotoğrafı maalesef ben çekmedim, BBC'den alındı. Festival tabii ki beleşti. Etrafta joint'ler ve ucuz biralar elden ele dolaşıyordu 

K.G.G.

Bu linkler ihmâl edilmesin

* LGBTİ'ye tiyatro, sinema ve tv oyuncusu Ahmet Mümtaz Taylan’ın seslendirdiği “Onur Haftası”

* Türkiye'nin su yüzüne çıkmamış sansür haberleri Susma Platformu'nda 

* Konak Mülteciler Meclisi; Ahmet Ümit'ten Halil Ergün’e dayanışma videoları

Sıkça sorulan sorular ve cheap shots

* FETÖ beni kandırdı diyen ve çatlasalar patlasalar da HDP'lileri ekrana çıkarmayacakların söyleyen Veyis Ateş ve "özel bir sektör" olan Didem Arslan Yılmaz'ın Habertürk'ünü tabii ki artık izlemiyorum. Ama hâlâ havuza çalışmak zorunda kalan kimi hain genç meslektaşlarım bana videolar atıyorlar. Son gelen videoda üç kişi: Moderatör 'özel bir sektör', sayın Nagehan Alçı ve ve sayın oyuncu Berhan Şimşek.

İzmir Belediye Başkanı sosyal demokrat Tunç Soyer ve İzmir bayrağı gibi üçüncü sınıf bir senaryoyu konuşuyorlardı. Birden birisi "Marxist" dedi, öteki "Nasıl Marxist dersiniz?" diye vaveylayı kopardı. Moderatör, "Lütfen efendim..."

Ağzım dişim kilitlendi. Buradan uyarıyorum; "Dünyanın yetiştirdiği üç büyük düşünürden birine hakaret ettiler" diye sizi yüce Türk adaletine şikâyet ederim. Sizleri AYM ve AİHM bile kurtaramaz. Hadsizler... Yasakları hep siz koymayacaksınız ya, ben de "kamusal bir sektör" olarak sizlere Marx'ı yasaklıyorum. Marks and Spencer'la idare edin!

Tunç Soyer'den Karl Marx'a Habertürk ekranı  

*  Tam magazinlerimi editörüm Melis Karaca'ya gönderirken, İzmirli bir hemşerim Hürriyet'ten Ahmet Hakan'ın Tunç Soyer'e "bayrak" muhabbetine dair 'belediye başkanına tavsiyelerini' içeren yazısını gönderdi. Boşa kürek çekmek bu, biliyorum ama dayanamadım. Bir hafta önce Alişan, Ajda Pekkan gibi isimleri Selda Bağcan ve Musa Eroğlu ile aynı potaya koyarak tarafsız olduğunu düşünen Hakan, Tunç Soyer'e tavsiyelerde bulunurken bu hafta sonu teenager'ların gireceği YKS sınavı ile yaşını başını almış insanların katılacağı CHP'nin Temmuz Kurultay'ını aynı kaba sokmakta bir beis görmüyordu.

İnsan 'tarafsız görünmenin 50 yolu' konusunda köşedaşı Ertuğrul Özkök'ten biraz ders almaz mı? Özkök, Jülide Ateş'ın yaptığı programda 'ne şiş yansın ne kebap' cevaplarıyla beni bile kıskandırdı. Ahmet Hakan da Özkök gibi kendine model olarak Güneri Civaoğlu ve Zafer Mutlu'yu alırsa başarılı olabilir. Bu da naçizane benim tavsiyem.

* Evet doğru duydunuz, gazeteci Nazan Özcan Bianet'in yayın yönetmeni oldu. 20 sene önce torpil kullanmaksızın Radikal'e gelip benden iş istediğinde 20'li yaşlarının başındaydı. Ayağında bot üsünde bir tür parka ve sıfır makyajla. Asu Maro, Nilgün Toptaş ve de bana en çok tahammül eden Nazan Özcan olmasaydı Radikal İki'yi zor becerirdim. O da bütün iyi gazeteciler gibi çok işsiz gezdi. Cumhuriyet bile olmadı. Sonunda sevgili muarızım Nadire Mater çok doğru bir kararla onu Bianet'in başına oturttu. Şimdi dikkatle Nazan'ı izleyeceğim, yeter ki beni geçmeye kalkışmasın. Farkındasınızdır, benden sonraki iki hatta üç kuşak biraz fazla iddialı ve hadsiz çıktı. Tabii ki kolay biat etmeyenleri kastediyorum.
 
Nazan Özcan: O artık yayın yönetmeni 

Advertorial 

Öldürülen Kürt gazeteci Musa Anter anısına düzenlenen haber ödülleri için müracaatlar başladı. Türkçe haber kategorisinin jürisinde Tuğrul Eryılmaz, Candan Yıldız, Fatih Polat , Faruk Eren, İbrahim Varlı, Hüseyin Aykol var.  Ödüller Kürtçe-Türkçe haberlere, çizgiye ve fotoğraflara da verilecek. Tabii ki onların jürisi de ayrı.
 
Bu arada cezaevinden şartlı da olsa tahliye edilen Ferhat Çelik ve Aydın Keser kendilerine aramıza tekrar hoşgeldiniz diyoruz. 

Müzik önerisi

Bu haftaki müzik önerimiz yarı Türk yarı Amerikalı Profesör Ali Çiçekdağ'dan. (Kendisi ünlü müzik programcısı İzzet Öz'ün de teyze oğludur).

 

Yazarın Diğer Yazıları

Hadi bi' cesaret, hep birlikte haykıralım: Kapitalizm öldürür!

Hastanede operasyonun ardından -3'e indirildim, yoğun bakıma... Çok soğuktu ve canım sıkılmıştı, hemşirelere bi' takılayım dedim, onlar benden daha komik çıktı! "-3'ün altında ne var" diye sordum; cevap pat diye geldi: Morg var Tuğrul Bey, morg var!..

"Dostum Trump" kazandı: Amerika'ya demokrasi, dünyaya huzur gelir mi?

Bu hafta başlığımıza uygun olarak Leonard Kohen'in ta 1992'de yaptığı şarkıyla giriş yapıyoruz: "Democracy is coming to the USA''. Amerika'ya demokrasi, dünyaya huzur gelir mi Kohen'in şarkısından dinleyin...

Hastaneye yatan kıskanç bir adamın hezeyanları

Dün saat 16.30 olmadan önce Taksim İlkyardım Hastanesi'ne yattım, umarım bu sefer çabuk çıkarım ama haftaya göremezseniz de çok panik olmayın...

"
"