16 Eylül 2022

Cihangir, Londra, Paris ve İzmir

Bu hafta üç büyük acı yaşadım. Hem sürekli basın kartım iptal oldu hem de en çok sevdiğim ikinci İngilizle en çok sevdiğim Fransız’ı kaybettim

Kraliçe Elizabeth, nihayet 19'unda gömülecek - Birden fazla asi kuşağı etkileyen yönetmen Jean Luc Godard - RTÜK'ün gazâbına uğrayan Halk TV'nin iki as'ı Ayşenur Arslan ve Şirin Payzın -
HDP Eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın kitabına imha kararı verildi

***

Bu hafta beni en çok kaygılandıran şey ne ekonomik kriz, ne altılı masa ne de gazetecilere baskılar oldu. Sayıları katlanarak artan motosikletleri ve Martı'ları fark ettim. Ehliyetim olmadığı için bilmiyorum ama galiba kuralları çiğneyerek çoğunluğu rahatlıkla ters yönlere giriyor ve her kaldırımı park yeri olarak kullanıyorlar.

En korkutucu olanı ise duran araçların sağından ya da solundan peydah olmaları. Yine ezici çoğunluğu temiz suratlı gençler fakat nedense benim gibi sarı noktalı boomer'ları, çocuklu anneleri ve de engellileri hiç kaale almıyorlar. Bunun mutlaka bir önlemi vardır ama ben gerçekten bilmiyorum.

Fan'ım olan meslektaşlarım

Cihangir'de asık suratlı ama kısmen müşfik Emre Erdem'in HomeRoom'u favori mekânım. Bunda bazen benden çay, kahve parası almaması da etken fakat esas özelliği, müdavimlerin çeşitliliği.Tabii bir de, üç kişi dışında, herkesin bana hayran olması.
 
Bu haftaiçi yine orta ünlü oyuncu, pek az ünlü entelektüeller ve de çok ünlü gazetecilerle doluydu. Herkesi es geçip iki kadın meslektaşımın davetini kabul ettim. Bu sıralar benim favorim olan Yeniden TV'in Ayşegül Doğan'ı (YT'nin arkadaşı) ve editör, sunucu Medyascope'un Işın Eliçin'i. Epey bir zaman karşılıklı olarak birbirimizi övdük ve yan masada oturan er kişilerin tehditkâr bakışları altında hızlıca bu fotoğrafı çektik.
Hayranım iki kadın meslektaşım Ayşegül Doğan ve Işın Eliçin. Yandakiler, isimlerini yazarsam beni mahkemeye vermekle tehdit eden erkekler masasının bir bölümü
(Fotoğraf: #Tarih Gürsel Göncü)
Yazmayı unuttum Eliçin, Ogan'ın birinci annesi. İkinci anne ise yine mahalleden oyuncu ve güzel sesli Tülay Günal ki buraya Yürüyen Merdivenler'le verdiği son Gümüşlük konserinden bir tadımlık bırakıyorum. Ogan'ın babasını boşuna merak etmeyin. Cihangir'in en ünsüzü...
 
 

Dış haberler

Dünya Kraliçe Elizabeth'e ağlıyor
 
Beş yıllığına benim uyruğunda olduğum Kraliçe 2. Elizabeth'i, hâlâ gömülemedi ama, kaybettik. Kendisiyle hiç tanışamamıştım ama kız kardeşi Prenses Margaret'le çay ve sigara içmişliğim vardır. 
 
Cenaze törenini BBC'den adım adım izliyorum ve çok üzülüyorum. Beni esas şaşırtan, Türkiye'den sadece 14 "Başın sağolsun" mesajı aldığım. Daha fazlasını umardım. Neyse, tabii ki bütün ünlü dünya liderlerinin olduğu gibi, ölümünden sonra Kraliçe Elizabeth'in silüeti bir bulutta görülmüş. Çok fazla laf etmeden, onu sizlerle paylaşıyorum.
 
Fotoğraf, Gonzo Haber Ajansı Londra'dan yollandı
 

Tarihimden yapraklar

Sinemanın devrimcisi
Yeni Dalga'nın da yeni sinemanın da tanrısı: Jean Luc Godard

68'in iklimini hazırlayanlardan Jean Luc Godard "Artık yeter" demiş olmalı ki, 91 yaşında kendini sonsuzluğa attı. Benim gibi biraz okuyan, sinemaya bol bol giden kuşak ona çok şey borçlu. "Bir film seyrettim, dünyam değişti" dedirten Serseri Aşıklar'ı gördüğümde 16 falan olmalıyım.

Üç dört arkadaş bir öğleden sonra okulu kırıp, ya Karşıyaka Melek ya da Konak Elhamra'ya gittik. Belki de tam olarak anlamamıştık fakat bayılmıştık, arka arkaya üç ayrı gün izledik. Önce Jean Seberg ve Jean Paul Belmondo'ya yorduk. Ne var ki bu film onlardan çok fazlasıydı.

1960 yapımı Serseri Aşıklar'da yönetmen ve oyuncusu Jean Paul Belmondo

Godard'ın en favori ikinci filmi 1968 yapımı "One+One" yani, Sympathy For the Devil'ı gördüğümde artık Godard'ın sinemayı değiştiren adam olduğunu biliyordum;  yarısı Kara Panterler, yarısı The Rolling Stones.

Linkler ve çağrılar

* Bizim mahalle Cihangir'den Yersiz Kumpanya’nın ikinci oyunu “Nasıl Bilirdiniz?” 23 Eylül ve 24 Eylül'de Cihangir Atölye Sahnesi’nde seyirci karşına çıkıyor.



* Her yaştan gençler, İKSV'nin 6. Kısa Film Atölyesi'ni kaçırmayın. Başvurular başlıyor. 

* Figen Yüksekdağ’ın kitabı için imha kararı, cezaevinde gazete sansürü, 5-12 Eylül 2022 sansür gündemi Susma Platformu'nda. 

***

Eleştiri özgürlüğüme dokunma

Halk TV'ye RTÜK tarafından 'Sözüm Var' ve 'Medya Mahallesi' programları gerekçesiyle verilen cezayı şiddetle kınıyorum ve utanıyorum.

Buradan iki ay boyunca Halk TV'ye en ufak bir eleştiri yöneltirsem ellerim kırılsın diyorum.

Vur akademiaya, vur medyaya

Yok yok büyük siyasi laflar etmeyeceğim. Sadece Mülkiye'de sınıf arkadaşı olan iki kişinin aynı hafta başına gelenleri yazacağım. 

Boğaziçi Üniversitesi'nde part time ders veren Prof. Ali Çiçekdağ, yeni eğitim yılı için internetteki sayfasına girince isminin ve 'syllabus'ın birdenbire kaybolduğunu gördü. Tıpkı bilim kurgu gibi. Anlaşılan o da haber bile verilmeden atılan akademisyenlerden biri olmuştu. 

Neyse ben haddimi aşmayıp, sözü Boğaziçi Üniversitesi senatörlerine bırakayım. 

Aynı hafta başına iktidar tarafından vurulan ikinci Mülkiyeli, benim. CB İletişim Başkanlığı'nın bu hafta gönderdiği bir iadeli taahhütlü mektupla yıllardır taşıdığım sürekli basın kartımın iptal edildiği bildirildi. Gerekçe mi? Tıpkı Ali Çiçekdağ gibi, 70+ bir delikanlı olduğum için "milli güvenliğe zarar verecek eylemlerim" Fahrettin Altun ve ekibi tarafından cezalandırılmış. Gerçekten burası sözün bittiği yer. Üç yıldır ne yeni basın kartımı verdiler, ne iptal etmişlerdi. Şimdi iptal etmişler. Avukat param olmadığı için konuyla Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ilgileniyor. 

1975'te TRT Haber Dairesi'nde gazeteciliğe başlayarak aldığım basın kartını 2022 Eylül'ünde Fahrettin Altun iptal etti 

Sıkça sorulan sorular ve cheap shots

* Geçen hafta Hasan Cemal dâhil, tatile giden ünlüleri yazdığım ve kendilerini koymadığım için Gelişim Yayınları’ndan Deniz İnsel ve oyuncu Deniz Türkali kıyametleri kopardılar. Meğerse ben atlamışım, ikisi de orta zengin olduğu için Bodrum’dalarmış.

Nokta Yayın Kurulu’da güzel gözlü Deniz İnsel ve komşum oyuncu güzel sesli Deniz Türkali

Advertorial (!)

Aralarında tanıdıklarım da var

Haydi İzmirli emekli hemşerilerim, cumartesi fuara gidip hem eğlenin, hem direnin.

Müzik önerisi

Bu kadar Jean Luc Godard ve The Rolling Stones deyip ünlü filmin adını taşıyan şarkıyı çalmamak olmazdı. Sympathy for the Devil. Linke tıklayarak dinleyebilirsiniz.

Tuğrul Eryılmaz kimdir?


Tuğrul Eryılmaz, kendisini "sadece gazeteci" olarak tanımlıyor. Dünyayı etkileyen 1968 rüzgârı sırasında üniversiteye gitti. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. Bir süre Londra'da öğrenim gördükten sonra Türkiye'ye döndü.

Mülkiye'de yüksek lisans eğitiminin ardından Ankara'da TRT Haber Merkezi'nde gazeteciliğe başladı. Bir dönem Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda iletişim dersleri verdi. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından üniversiteden ayrıldı.

İstanbul'da haftalık Nokta, Yeni Gündem, Tempo ve Sokak dergileriyle Cumhuriyet ve Yeni Asır İstanbul gazetelerinde çalıştı.

Ankara, Bahçeşehir, Bilgi, İzmir Ekonomi ve Kadir Has üniversitelerinin iletişim fakültelerinde gazetecilik dersleri verdi.

1996’daki kuruluşundan 2013 yılına dek yaklaşık 16 yıl Radikal İki’nin yayın yönetmenliğini yaptı. “Gazeteci olarak yaptıklarımın çok azından pişmanım. Neyse, ‘önemli’ bir köşe yazarıymışım gibi sizlerin sütunlarından çalmayayım. Bize güvenerek yazı gönderen herkese bol minnettarlık ve sevgiyle…” satırlarıyla Radikal İki'ye veda etti.

Özgür Gündem Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği'nden yargılanan gazeteciler arasında yer aldı; bu nedenle açılan davada 1 yıl 3 ay hapis ve 6 bin lira para cezasına çarptırıldı.

Sinema ve dizilerde senaryo ve kurgu danışmanlığı da yapan Eryılmaz, IPS İletişim Vakfı kurucusu ve Yönetim Kurulu üyesi. Rolling Stones ve Marianne Faithfull hayranı. Asya'nın dedesi.

 
 

Yazarın Diğer Yazıları

Demokrasi yok, su ve para da yok; ya sigara?

Sizce moda olduğu üzere benim yerime de bir kayyım atayacak olsalar bu kim olurdu, cevaplarınızı bekliyorum...

Hadi bi' cesaret, hep birlikte haykıralım: Kapitalizm öldürür!

Hastanede operasyonun ardından -3'e indirildim, yoğun bakıma... Çok soğuktu ve canım sıkılmıştı, hemşirelere bi' takılayım dedim, onlar benden daha komik çıktı! "-3'ün altında ne var" diye sordum; cevap pat diye geldi: Morg var Tuğrul Bey, morg var!..

"Dostum Trump" kazandı: Amerika'ya demokrasi, dünyaya huzur gelir mi?

Bu hafta başlığımıza uygun olarak Leonard Kohen'in ta 1992'de yaptığı şarkıyla giriş yapıyoruz: "Democracy is coming to the USA''. Amerika'ya demokrasi, dünyaya huzur gelir mi Kohen'in şarkısından dinleyin...

"
"