Sizi bilmem ama ben ömrümün büyük bir kısmını komplo teorilerine inanan insanları tiye alarak geçirdim.
Aklı başında kimsenin bu saçmalıklara inanmayacağını, bu konuların, iddia edilen şeylerin deli saçması olmaktan öteye gitmeyeceğini savundum durdum. Savunurken de muhatapları hiç ciddiye almadım, açıkça alay ettim.
Peki ne diyordu bu insanlar?
Küresel ısınma diye bir şey yok, insanlığı tehdit eden bir virüsten dolayı evlerimize kapatıldığımız da bir yalan, laboratuvarlarda üretilmiş bir virüs söz konusu olan.
Aşı işi şaibeli ve aşı olanlar zaman içinde başka sağlık sorunlarıyla karşılaşacaklar.
Amaç ise net; insanlığı korkutarak yönetmek ve hatta güçsüz olanların ölmesiyle nüfusu azaltmak! -Ki birazdan değineceğimiz listede yer alan isimlerin çoğu da bu konuların sözcüsü, bilirkişisi olmaya (örneğin Bill Gates) daha olaylar yaşanmadan soyunmuş kişiler, bu da tabii komplo teoricilerine bizi bir tık daha yakınlaştırmıyor değil.-
Biraz daha ilgilenip ne diyor bu adamlar, diye baktığımızda dünyada iyi ve kötünün bilim kurgu filmlerini aratmayacak yöntemlerle bir mücadele içinde olduğu iddiasındalardı.
Sayılan isimler de hep aynıydı; Clintonlar, Obamalar, Kenediler, İngiliz kraliyet ailesi mensupları, Bill Gates ve benzeri güçte insanlar, İsrail lobisi ve bunların kurduğu ağa dahil olan 'gençlik sevdalısı' ünlü isimler…
İddialar Madonna'dan tutun Kevin Spacey'ye kadar birçok ismin bu 'şeytani düzen'e dahil oldukları yönündeydi.
Ayinler yapılıyor, çocuklar kurban ediliyor, çocuklar seks kölesi olarak kullanılıyor, çocukların dokuları kullanılarak gençlik enerjisi, fiziksel gençleşme elde ediliyor ve tek amaç ölümsüzlüğü yakalamak, deniyordu.
Bu insanlar genç kalmanın sırrını bulduğu iddiasındaki birtakım 'güçlü' insanların 'çocuk kanı' kullanmasıyla güzelleşiyordu, yaşlanmıyordu.
Bu insanların 'reptilian ırk'tan geldiklerini, yani 'kertenkele insanlar' olduklarını, insan ırkından olmadıklarını iddia ediyorlardı.
Bu iyi ve kötü savaşı aslında reptilian ırk ve insan ırkının mücadelesidir, deniyordu.
Kim kazanırsa dünyayı da o ırk yönetecekti.
Şimdi bu iddialara inanmak, o günden bakınca delilikten, delirmişlikten öteye gitmiyordu.
İddiaların bir kısmı için hâlâ aynı nitelemeyi yapmak mümkün.
Ama bir kısmı için de, ete kemiğe bürünmedi, demek her şeyi topyekûn inkâr etmek manasına gelir.
Komplo teorilerinin en tehlikeli yanı bir miktar gerçeklikten beslenmesidir.
Fakat dünya öyle bir hâl aldı ki sadece o 'bir miktar doğruluk' payı bile muazzam bir tehlikeyi işaret eder oldu.
O da, dünyanın artık çocuklar için çok tehlikeli bir yer olduğu. Çocukları korumak gün geçtikçe daha da zor bir hâle geldi.
Bakınız, günlerdir Jeffrey Epstein meselesini konuşuyor dünya. Tabii araya gerçeği sulandıracak bilgiler, belgeler, görüntüler de katılıyor, tipik.
Bir protestocu, New York City'deki federal adliye binasının önünde Jeffrey Epstein'ın fotoğrafının yer aldığı bir pankart taşıyor. (Temmuz 2019)
Ama zamanlaması fazlaca manidar bu 'belgeleri halka açma' kararı.
'İsrail ajanı' olduğu iddia edilen Epstein dünyayı yöneten kim varsa avucunun içine almış, genç, hatta çocuk sayılacak yaşta insanlarla adına 'masaj seansı' dedikleri net pedofili partileri düzenlenmiş, bunlar da kayıt altına alınmış.
Avuç içine alınan insanlar 'süper güç'lü insanlar olunca da aslında otomatikman tüm dünyayı, seçimleri, başkanları, atılacak adımları, savaş ve barış kararlarını dahi yönetilir kılıyor bu sistem.
İddianame 950 sayfadan oluşuyor. İsimler arasında önemli avukatlar var, bakıyorsun Netanyahu'nun da avukatı Epstein'ın da!
Eski İsrail Başkanı dahi o ünlü 'ada partileri'nde boy göstermiş. Bak sen şu dünya düzenine!
Zaten zamanlama manidar dememin sebebi de bu, besbelli ABD'de bir 'iyilik kazansın dönemi'ne işaret etmiyor bunlar. Daha çok İsrail'in yönetimini değiştirmek ve gelecek ABD seçiminin yeni başkanını belirleyecek hamleler gibi duruyor.
Yani biz bu pislikleri öğreniyoruz, bir şekilde de servis ediliyor evet ama bu hamlelerin de başka karanlık emelleri var!
Epstein dosyasında yer alan sanıklar, şüpheliler, tanıklar kendilerine yöneltilen sorulara hep aynı yanıtı vermiş, ki bu da muazzam bir tek elden yönetilen süreç şüphesi uyandırıyor insanda: "Bu soruya cevap vermeme hakkımı kullanıyorum!"
Epstein'ın cezaevindeki çok şüpheli ölümü dahi dünya süper güçlerinin bu işlerle bağlantısını ortaya koyuyor aslında.
İfşa olan listelerde adı geçen tek bir ünlü isim de çıkıp "Bu pisliğe adımı bulaştıramazsınız" beyanını kamuyla paylaşmamış.
Oysa iddialar normal bir insanın adının karışmasına tahammül edemeyeceği kadar korkunç.
İddiaların -iddia düzeyinde dahi kalsa- içinde adının anılması kabul edilemez olmalı, diye düşünüyor insan.
Önemli bölümü iddia düzeyinde kalan, şikâyetçilerin beyanları dışında henüz bir veri de yok ortada evet.
Bugüne kadar yansıyanların dışında detaylı görüntülerin de servis edileceğine dair söylentiler var…
Komplocuların dillendirdikleri kim varsa, eksiksiz, hatta fazlasıyla listede adı yer alıyor. Bunu da görmezden gelemeyiz.
Epstein'ın kara kaplı küçük not defteri de iddianamede yer alıyor.
Kişiler, adresleri, telefon numaraları… Bizlerin not defterlerinden çok daha farklı, çünkü doğrudan Buckingham Sarayı'ndan veya Beyaz Saray'dan aranarak çok önemli isimlerle konuşabildiğini anlıyoruz o defteri incelediğimizde.
Tüm komplocuların iddiaları, 'çocuk kaçakçılığı' ve 'çocuk kaçırılmaları' yönündeki AB raporları, dünya genelinde yaşananlar da bu Epstein dosyasıyla birleşince benim açımdan tek bir elle tutulur gerçeği ortaya koyuyor; dünyayı yöneten insanların 'çocuklarla bir derdi olduğu' net.
Artık siz buna pedofili dersiniz, diğeri buna çocukların kök hücrelerinden elde edilen gençleşme yöntemlerinin çok daha ileriye gittiği ve işkencelerde salgılanan korku hormonu esnasında enseden alınan kanın tüm vücutta bir gençleşme yarattığı iddiasına inanırsınız, ona kimse karışamaz!
Ama tek bir doğru su götürmez, o da çocukların kız olsun, erkek olsun tüm dünya genelinde büyük tehlike altında yaşadığıdır.
Türkiye'de çocuk istismarı yok mu? Bebek, çocuk hepsi tehlikede değil mi?
Kim artık çocuğunu sokakta top oynamaya rahatlıkla gönderebiliyor?
Kayıp çocukların, kaçırılan çocukların akıbeti bizim ülkemizde de büyük bir sorun değil mi?
Organ mafyasından, pedofiliden, gençleşme merakından, artık ne derseniz adına tüm hastaca planlar dönüp dolaşıp çocuklarda birleşmiyor mu?
Evet kabul ediyorum, Epstein dosyası fazlasıyla magazinel bir merak uyandırıyor.
Ama mesele onun çok daha ötesinde.
İddianamede Türkiye'den çocuk kaçakçılığı iddiaları da yer almışken, insanlar haklı olarak, özellikle deprem bölgesinde kaybolan bazı çocukların bu 'seks trafiği'ne köle edilip edilmediğini sorgularken neden kimsenin çıkıp bir açıklama yapmadığını da anlamak güç.
Bill Clinton dosyada en çok yer alan isim. Ve eski ABD Başkanı olması dolayısıyla da çok önemli bir pozisyona sahip. Dosyada görüntüleri olduğu iddiası da var.
Muhabirlerin Bill Clinton'a bu soruyu yönelttiğinde takındığı o alaycı gülümseme bir tek beni rahatsız etmiş olamaz.
Birçoğumuzun 'çocukların geleceği adına' beyin göçünü sıklıkla düşündüğü bugünlerde aslında çocuklarımızın sadece Türkiye'de değil tüm dünyada tehlike altında olduğu izlenimi yaratıyor insanda.
Ve çocukları bu sapkınlıklardan uzak tutabilmenin tek bir yolu var maalesef, o da Bill Gates veya Bill Clinton gibi bir güce sahip olmak.
Sadece 'süper güçlülerin' çocukları güvende, gerisi, gerimiz tamamen açık hedefsiz!
Bu bağlamda uzun yıllardır çocuk meselesinin çok büyük bir sorun olduğunu, bazen ve hatta çoğunlukla delimsirek anlatımlarla dile getiren komploculardan da bir miktar özür dilemek mi gerekiyor belki?
Geride bıraktığımız yıllara bakınca üzülerek ifade etmem gerekir ki; sağcılar, solcular, liberaller, artık kaç fraksiyona ayırırsanız ayırın insanlığı, geldiğimiz noktada komplocuların inandıkları ve hepimizin alay ettiği 'saçmalıklar' yavaş yavaş çok da "haksız değillermiş sanki" dedirtiyor bize.
Adamlar yıllardır "büyük uyanış yaşanmazsa sonumuz vahim" diyor bizler de gülüyorduk.
Çünkü dünya şirazesinden çıkmış ve bilgiyle yorumlanabilecek, tecrübeyle anlaşılabilecek düzlemden çoktan uzaklaşmış. Gerçekte olan biten, bizim radarlarımıza daha yeni giriyor aslında.
Bu 'çocuk düşkünlüğü' Uzak Doğu'sundan, Orta Doğu'sundan, Amerika kıtasından tutun da İngiliz asilzadelerine kadar uzanıyor ne yazık ki, artık bu gerçekle yüzleşme vakti!
Savaşlardan, dayaklardan, işkenceden, aile içi tecavüzden zaten koruyamadığımız çocuklarımızı artık tüm dünyadan korumaya çalışma zamanı!
Ha gücümüz yeter mi bu süper güçlü sapkınlıklardan korunmaya? Zor görünüyor ama son ana kadar da mücadele şart!
Tuğçe Tatari kimdir?
Tuğçe Tatari, 1980 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Akademi Radyo Televizyon mezunu.
Gazeteciliğe 2000 yılında Habertürk'te muhabir olarak başladı. 2004 yılında Vatan gazetesine geçti. Gazete, dergiler ve ekler olmak üzere, dört yıl muhabirlik yaptı. 2009 yılında Akşam gazetesinde köşe yazarlığına başladı. Güncel konulara, sosyal hayata ve popüler kültüre dair eleştirel yazılar yazması için aldığı köşe yazarlığı teklifini kabul ettikten bir sene sonra siyasi yazılar yazmaya başladı.
Akşam gazetesine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu TMSF'nin devlet adına el koymasının ardından, 2013 Haziran ayının sonunda Gezi Parkı olaylarına "mesafeli" durmadığı gerekçesiyle işten çıkartıldı. "Eski ana akım medyada yasaklı" konumuna gelen ve izleyen dönemde T24'te yazmaya başlayan Tuğçe Tatari'nin, Kürt sorununu ele aldığı ve halen "yasaklı yayınlar" arasında bulunan "Anneanne Ben Aslında Diyarbakır'da Değildim" adlı bir kitabı bulunuyor.
|