CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu
Kemal Kılıçdaroğlu 12 Eylül 2010 referandumunun arifesinde 22 Mayıs 2010 günü Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanlığına seçilmişti. O gün için popüler lakabı "Gandhi Kemal" idi. Zamanla "Bay Kemal" veya "Kemal Dede" gibi lakaplarla siyaset sahnesinde varlığını gösteren Sayın Kılıçdaroğlu geçtiğimiz hafta CHP Genel Başkanlığındaki 13’üncü yılını tamamladı.
Şu bir gerçek: Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı döneminde CHP çehre değiştirdi. Bu dönemde partinin özellikle laiklik, devletçilik ve ulusçuluk gibi ilkelerine dönük yaklaşımında köklü farklılaşmalar oldu. Laiklik (hatta popüler deyişleriyle sekülerlik) kerhen vurgulandığı gibi, politik dillerindeki dinsel referanslarında ivmeli bir artış baş gösterdi. Siyasal iktisat yerine kimlik politikaları iyice geçer akçe oldu. CHP, geleneksel çizgisinden koparken örneğin Süleyman Demirel veya Adnan Menderes gibi CHP karşıtı figürler sıklıkla övgüyle ve adeta öykünerek anılır oldu. Özellikle politik İslamcı hareketin içinden gelen isimlerin parti listelerinde üst sıralardan aday gösterilmesi git gide olağanlaştı. İktisadi yönden de TÜSİAD vb. sermaye örgütleriyle olan ilişki daha az dolaylı hâle geldi. Yani CHP, "sağcılaştı" demeye dili varmayanlar için bile sağa canla başla "kucak açmış" bir partiye dönüştü.
Tüm bu gelişmelerden sonra parti içi muhalifler CHP’nin adı dışında neredeyse her şeyinin değiştiğini, hatta bu yeni partinin adının (yeni) Y-CHP olarak anılmasının daha doğru olacağını söylediler. Diğer bazı muhalifler ise nispeten temkinli durdu. Bu yeni açılımların başarı getirip getirmeyeceğini sessizce takip ettiler.
Öyle veya böyle bir seçim daha sona erdi. CHP, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa geldikten sonraki ilk seçimde (2011 seçimi) aldığı oydan bile daha az oy oranına geriledi. Aradan geçen on üç yılda ise başta laiklik olmak üzere kurucu ilkeler daha az sahiplenir oldu ve çok daha aşındı.
Baykal v. Kılıçdaroğlu
2000’li yıllarda CHP’nin başarısızlığının nedeni olarak Deniz Baykal’ı göstermek modaydı. Hatta bugün hâlâ tam olarak aydınlatılmamış olan bir kaset skandalı ile genel başkanlıktan düşmesine neden olan olaydan önce Baykal’ın seçim başarısızlıkları sıralanıyor, genel başkanlıktan istifa etmesi salık veriliyordu.
O önerileri getirenlerin çoğu bugün bu hesabı yapmıyor. Ama tutarlılık gereği bu sınamayı yapmak gerekiyor.
Deniz Baykal, CHP genel başkanı olarak 4 yerel seçim (1994, 1999, 2004, 2009), 4 genel seçim (1995, 1999, 2002, 2007) ve 1 referandum (2007) kaybetmişti. Kemal Kılıçdaroğlu ise CHP genel başkanı olarak 5 genel seçim (2011, Haziran 2015, Kasım 2015, 2018), 2 yerel seçim (2014, 2019), 2 referandum (2010 ve 2017) ve ikisinde kendi aday olmak üzere 4 de devlet başkanlığı (2014, 2018, 2023, 2023) seçimi kaybetmiş durumda. Başka bir deyişle Kemal Kılıçdaroğlu, girdiği 13 seçimde halkın desteğini alamadı. Üstelik buna 2009’da kaybettiği İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı seçimi dahil değil.
Kuşkusuz, başarının tek ölçütü seçim sonuçları değildir. Örneğin bazı ilkelerdeki ısrar ve buna bağlı olarak hegemonik etki gücü de bir başarı kriteri sayılabilir. Keza mesela güvenlik bürokrasisi üzerindeki nüfuz, Cumhuriyet değerlerinin taşıyıcılığı, kültürel iktidar ve emekçi halkın örgütü olma vb. parametrelerle de "başarı" belirlenebilir. Nereden bakıldığına bağlı. Fakat geçtiğimiz çeyrek asırda cari olan liberal akla göre başarı, seçimde alınan oya endekslendiği için bu şekilde düşünmeye alıştırılmış bulunuyoruz.
Gerçi böyle baktığımızda dahi seçimi kazanmamakla birlikte bir önceki seçime göre daha yüksek oy almış olmayı da bir başarı sayabiliriz. Ama o zaman Deniz Baykal’ın tamamen başarısız olduğunu söylememek gerekirdi. Nitekim Baykal’ın liderliğinde CHP 1999 genel seçimde %8,71 oyla barajın altında kalmıştı ama 2002 seçiminde %19,39 oy alarak oyunu iki kattan fazla oranda artırmış, takip eden yerel seçimde %18,23 oy alsa da 2007 ve 2009 seçimlerinde sırasıyla %2 ve %3 puan artış göstererek oylarını %23,08’e kadar yükseltmişti:
Kılıçdaroğlu Dönemi
Üstteki grafikte görüldüğü üzere Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı olduğunda parti zaten bir yükseliş trendindeydi. Her ne kadar Eylül 2010’da yapılan halkoylamasında CHP’nin öncülük ettiği "hayır" cephesi (BDP’nin boykotunun da etkisiyle) kaybetse de, devam eden seçimlerde yükseliş trendi bir süre daha devam etti. Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında parti 2011 ve 2014 seçimlerinde küçük de olsa oy arttırmayı başardı. Genellikle %25 bandında seyreden oylar Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın belediye başkanı seçildiği 2019 yerel seçimlerinde ilk kez %30 oranını gördü. Amma ve lakin geçtiğimiz seçim, oy oranlarının tepetaklak olup tekrar başa döndüğünü gösterdi:
Üstelik bu geri gidiş sadece oy oranında olmadı. CHP kendi listelerini liberalinden muhafazakârına, cemaatçisinden şeriatçısına sağın farklı renklerinden isimlere açtı. Bu durum, partinin Meclis’teki temsilini azalttığı gibi Cumhuriyet tarihinin en sağcı parlamentosunun oluşmasına da hizmet etti.
Bu iflas eden politikanın varsayımı, Cumhurbaşkanlığı seçimini Kılıçdaroğlu’nun kazanacağıydı. Fakat bu gerçekleşmedi. Recep Tayyip Erdoğan, derin ekonomik krize, deprem felaketine ve iktidar yorgunluğuna rağmen 2018’deki oy oranının bile gerisine düşmedi. Oysa Kemal Kılıçdaroğlu Muharrem İnce’nin aldığı oyun (Akşener ve Demirtaş’a verilen oylar katıldığında %48,48) dahi altında oy aldı:
Dolayısıyla nereden tutarsak elimizde kalan bir görüntü söz konusu…
Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz hafta Babala TV’de yayımlanan "Mevzualar Açık Mikrafon" programına katılmıştı. Bir dinleyici kendisine Avrupa’da seçim kaybedildiğinde genel başkanların istifa ettiğini hatırlatmış ve kendisinin bu konudaki olası tutumunu sormuştu. Artık milletvekili de olmayan Genel Başkan, bu soruya net bir yanıt vermedi, hatta geçiştirdi.
Fakat 28 Mayıs sonuçlarından sonra soruyu yinelemek ve açıkça sormak gerekiyor:
Acaba aradan geçen on üç yıldan sonra istifa etmeyi düşünüyor mu?
Tolga Şirin kimdir?
Tolga Şirin, İzmir'de doğdu. İstanbul Barosu'na kayıtlı avukat ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı'nda doçent olarak çalışmaktadır.
Hukuk alanındaki lisans ve lisansüstü eğitimini Marmara Üniversitesi'nde tamamladı. Lisans eğitimi sonrasında Londra Birkbeck Üniversitesi'nde insan hakları hukuku eğitimi aldı; doktora ve doktora sonrası aşamalarda Köln Üniversitesi Doğu Hukuku Enstitüsü'nde araştırmacı olarak görev yaptı.
TÜBİTAK Sosyal Bilimler Programı ve Raoul Wallenberg Enstitüsü bursiyeridir.
Aybay Vakfı (2010) makale yarışması ödülünün sahibidir.
2006-2008 yılları arasında İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi yürütme kurulu üyeliği yaptı.
Ondan fazla kitap ve çok sayıda makalesi olan Şirin, İngilizce ve Almanca bilmektedir.
Geçmişte Radikal ve BirGün gazeteleri ile Güncel Hukuk dergisinde güncel yazılar yazan Şirin, haftalık yazılarını 2020'den beri T24'te yayımlamaktadır.
|