17 Şubat 2020

Zindaşti ve FETÖ bağlantıları

Bir uyuşturucu kaçakçısı, yıllar önce Atina’da kendisinin de ortak olduğu bir tondan fazla uyuşturucuyu yakalayan ABD kurumunun temsilcisi ile kendisini gizli tanık yapan sistemin savcılarından birisiyle adliyedeki odasında hangi amaçla bir araya gelir?

Büyüteç’te üç gündür kaleme aldığım Yeni Türkiye’nin Susurluk’u olarak tanımlanabilecek Zindaşti Dosyası’nın en önemli bölümlerinden birisi, İran asıllı uyuşturucu tacirinin FETÖ ile bağlantıları oluyor, hiç kuşkusuz.

Siyaset – suç örgütü – yargı – polis eksenindeki yapılanmanın günümüzdeki en bilinen simalarından olan Zindaşti’nin FETÖ ya da bilinen ismiyle Fethullah Gülen cemaatiyle tanışıklığı Ergenekon soruşturmasının ilk dönemlerine kadar gider.

Bu nedenle zamanı biraz geriye almakta yarar var.

Yıl 2007. İstanbul Emniyeti Narkotik Polisi, Büyükçekmece’deki operasyonunda İran menşeili 75 kilogram eroin ele geçirdi. Eroinin sahiplerinin peşine düşen polis, bazı ipuçlarına ulaştı. Bu ipuçlarının gösterdiği kimlik ise, yıllar içinde Türkiye’nin suç tarihine girecek olan yeni biri isimdi: İran uyruklu uyuşturucu taciri Naci Şerifi Zindaşti.

Tabii, Büyükçekmece’de uyuşturucunun yakalanıp Zindaşti’nin güvenlik güçlerinin arşivine girdiği günler, aynı zamanda Fethullah Gülen cemaatinin de kabuğunu kırıp, artık devlet yönetiminde siyasi iktidara ortak olma hevesiyle yanıp tutuştuğu dönemin başlangıcıydı.

Cemaat, kuruluşundan bu yana geçen zamanda oluşum evresini tamamlamış, 2000’li yılların başından itibaren siyaset ve bürokrasi içinde kendisine daha fazla hareket alan yaratmaya başlamıştı.

Yaratılan bu alanlardan birisi FETÖ’nün yargı ve polisteki üyelerinin çalışmalarıyla oluşturulan Ergenekon süreciydi. Hatırlayalım, bu süreçte adli ve idari sistemdeki mevzuat değişiklikleri sonrasında çok değişik soruşturma teknikleri kullanılmış ve siyasi iktidarın hedefleri tek tek etkisiz hale getirilmeye başlanmıştı.

* * *

Fethullahçı hâkim, savcı ve polislerin o dönemde kullandıkları en elverişli mekanizma ise, gizli tanık uygulamasıydı. Gizli tanık sistemini, "verimli" kullanan savcıların başında gelen savcıysa, bugün artık FETÖ üyesi olduğu için hakkında yakalama kararları bulunan İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’den başkası değildi.

Ülkedeki süreç böyle işlerken, elbette suç ve suçluyla mücadele çerçevesinde yeni hedefler FETÖ’nün hedefine giriyordu. İstanbul merkezli faaliyetlerini yürüten İran asıllı ve sonradan Türk vatandaşı olan Zindaşti de bu hedefler arasındaydı.

Adli soruşturmalara tam gaz hız veren cemaat, hem parasından hem de konumundan faydalanmak amacıyla bir süre sonra Zindaşti ile temasa geçti.

Zindaşti, polisin takibindeydi. Bu takibi yapanlar da elbette cemaat içinde yer alan polisler ve savcılardı. Güvenlik ve yargı bürokrasisini elinde tutan FETÖ’cü devlet görevlileri zaman içinde Zindaşti’yi deyim yerindeyse "kafa kola" aldılar.

Zindaşti, ufak ufak işlerini yürütüp uyuşturucu kaçakçılığı içinde parasını kazanacak, sonrasında ise hem cemaate himmetini verecek hem de bazı adli dosyalarda gizli tanık sıfatıyla çalışmalara dâhil olacaktı.

En önemlisi, gizli tanık olarak operasyonların önünü açması halinde serbest kalacaktı. İddia böyleydi.

Gelinen nokta, gerek cemaat, gerekse Zindaşti için "kazan- kazan" durumuydu.

Zindaşti’ye "kısmi yol verme" yani faaliyetlerini rahatça yürütebilme imkânını verenler arasında dönemin İstanbul Emniyeti’nde görevli bazı polis müdürleri vardı.

Cemaatin faydasına olabilecek her türlü yol ve olanak, mübahtı ve sonuna kadar kullanılıyordu.

* * *

Zindaşti, kendisine önerilen gizli tanıklık teklifini kabul ettikten sonra "Terazi" kod adıyla göreve hazırdı artık.

FETÖ’nün kudretli savcılarından Zekeriya Öz, Zindaşti’den ilk olarak, kendisiyle aynı davada beraber yargılandığı Cemal Nayır hakkında bilgi isteyip tanıklık yapmasını talep etti.

Cemal Nayır kimdi? Nayır, Türkiye’deki tanınmış uyuşturucu baronlarındandı. Ve kendisi gibi uluslararası uyuşturucu ticareti sistemi içindeki tanınmış isimlerden Örfi Çetinkaya’nın eski ortağıydı.

Zindaşti, gizli tanıklıktaki ilk işinde, Nayır’ın avukatları ile yargılamayı yapan 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Erkan Çanak arasında "rüşvet ilişkisi" bulunduğu yönünde özel bir ihbar mektubuna imza koydu.

FETÖ’nün buradaki asıl amacı gizli tanıktan gelen düzmece bir mektupla cemaatin hedefindeki hâkim Erkan Çanak’ı saf dışı etmekti.

Daha sonra FETÖ operasyonunda 2018’de gözaltına alınan Zindaşti, ihbar mektubunun bilgisi dahilinde yazıldığını, kendisinin sadece imzaladığını itiraf etti.

Bu aşamada Zindaşti, Terazi kod adlı gizli tanığın kendisi olmadığını iddia etti. Ancak, Tanık Koruma Yasası’nın ilgili maddelerindeki hükümler gereğince alına karar doğrultusunda Terazi’nin gizli tanıklığı kaldırıldığında savcılığın karşısına çıkan isim Naci Şerifi Zindaşti’ydi.

Unutmadan ekleyelim; söz konusu ihbar sonrasında başlatılan adli yargılamada mektupta adı geçenlerin tamamı beraat etti!

* * *

Zindaşti’nin FETÖ’yle yani Fethullahçılarla teması bu kadar değildi elbette. Suç örgütü oluşturup uluslararası uyuşturucu ticareti yapan Zindaşti’nin halen FETÖ kapsamında yargılaması devam eden ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu görevlisi Metin Topuz’la da temasının bulunduğu anlaşıldı.

Zindaşti, gözaltına alındıktan sonra verdiği ifadede, Topuz’la iki kez görüştüğünü itiraf etti. Topuz’la ilk görüşmesini dönemin FETÖ’cü savcılarından Cihan Kansız’ın odasında yaptığını anlatan Zindaşti, görüşmede Savcı Kansız’ın; Topuz’un görev yaptığı ABD Uyuşturucuyla Mücadele Teşkilatı’nın (DEA) Avrupa’da yakaladığı yakını İranlı Juma Khan ile görüşüp kendilerine tanıklık yapmasını istediğini anlattı.

Zindaşti, Topuz’la ikinci görüşmesinin ise Florya’daki bir otelde gerçekleştiğini ifadesinde anlattı.

Ayrıca, Topuz ve Zindaşti’nin cep telefonları üzerinde yapılan incelemelerde her iki hattın 35 farklı tarihte birçok kez aynı baz istasyonundan sinyal verdiği anlaşıldı. Zindaşti bu durumu, "otobanda veya yollarda sinyallerimiz birbiri ile kesişmiştir" diyerek açıkladı.

Şimdi şu soruyu soralım:

"Bir uyuşturucu kaçakçısı, yıllar önce Atina’da kendisinin de ortak olduğu bir tondan fazla uyuşturucuyu yakalayan ABD kurumunun temsilcisi ile kendisini gizli tanık yapan sistemin savcılarından birisiyle adliyedeki odasında hangi amaçla bir araya gelir?"

O dönem sorulmayan bu sorunun günümüzdeki yanıtı artık bellidir: FETÖ’nün organizasyonları.

Zindaşti, gözaltına alındığında kendisine ait dört ayrı evdeki aramalar ve baz istasyonlarından yapılan tespitlerde 10 ayrı cep telefonu hattı kullanıldığı belirlendi. Zindaşti, bunlardan altısını kullandığı açıkladı.

Bu telefonlardan savcı Zekeriya Öz’ün kullandığı telefonlarla 40 farklı zaman aralığında birçok defa ortak sinyal verdiğini sorulması üzerine Zindaşti, "Zekeriya Öz, Beşiktaş DGM’de savcıydı. Ben de duruşmalara gidip geliyordum. Buranın dışındaki ortak bazlarımız ise otobanda veya yollarda sinyallerimizin kesişmesi ile olmuştur" açıklamasını yaptı.

Hakkında yürütülen FETÖ soruşturması çerçevesinde Zindaşti’nin FETÖ’nün yargı imamı Ahmet Can’la 28 defa, yargı imam yardımcısı Osman Karakuş’la 1 defa, FETÖ’nün adliye imamı Ali Çelik’le 114 defa, FETÖ’nün Yunanistan imamı Recep Uzunallı ile 1 defa irtibatının olduğu belirlendi. Bu isimlerin yanında Zindaşti’nin 16 FETÖ’cü ile daha telefon irtibatı bulundu.

Zindaşti, telefonla görüşmeler yaptığı FETÖ’nün bu üst yöneticilerini tanımadığını ve irtibatının olmadığını öne sürdü.

* * *

Buraya kadar yazdıklarımdan anlaşılacağı üzere; İran asıllı ve Türk vatandaşı Zindaşti’nin faaliyetleri azımsanacak ölçüde değil.   

Örneklere bakıldığında; Zindaşti’nin, yasadışı faaliyetlerinde kimi zaman polisten ve yargıdan yani devletten, kimi zaman da siyasetten destek aldığı görülüyor.

Bir yandan Zindaşti’nin yargılaması sürerken, diğer yandan da AKP’li Burhan Kuzu hakkındaki savcılık incelemesi devam ediyor.

Bu aşamada, Zindaşti’nin Türkiye’deki yaşamının tamamıyla araştırılması şart. Nasıl Türk vatandaşı olduğu, siyaset ve devletteki bağlantıları. Bunların etraflıca araştırılıp soruşturulması Yeni Türkiye’deki ilgili birimlerin görevi olmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları

Burdur'da taciz skandalı: Skandalın adresi Burdur Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü!

İşin içinde taciz var, mahkemeden alınan uzaklaştırma kararı var, il müdürlüğünde görevli kamu personeli var, şüpheli, tanık ve mağdura ait adliye yansıyan ifadeler var, adı tacize karışan personelin görevden uzaklaştırılması amacıyla bakanlığa ve valiliğe yazılan yazılar var. Yetmedi, benzerlerinde olduğu üzere dini cemaat iddiası var. Yetmedi, siyaset var

Ayhan Bora Kaplan, polis muhbiri oldu mu?

17 - 25 Aralık 2013'te Gülen cemaatinin emniyetten tasfiyeye başlanması sonrasındaki personel değişimi sırasında yeni göreve gelen ekipler, Ankara'yı kasıp kavuran Aramaz'ı bir türlü yakalayamazken, muhbir olmak amacıyla şubeye gelen genç, Aranmaz'la ilgili önemli bir bilgiyi polise aktardı...

180. yaşına adım atan Türk Polis Teşkilatı...

350 bin kişilik teşkilatın başındaki yöneticinin Şeref Defteri'ne yazdığını düşündüğümüz bağlılık mesajlarına karşın teşkilatın içinde bulunduğu tablonun örtüşmediğini, deyim yerindeyse "sokaktaki insan" biliyor artık