14 Şubat 2020

Zindaşti’nin yeni sırları: Rüşvet, sahte kimlik zinciri ve sahte kimlikle silah ruhsatı…


Firari FETÖ savcısı Zekeriya Öz’ün 'gizli tanık'larından olan ve Burhan Kuzu ile ilişkisi sorgulanan Zindaşti’nin rüşvet karşılığında eşi ve kendisine çok sayıda sahte kimlik aldığı, sahte kimlikle silah ruhsatı sahibi olduğu saptandı

"Yeni Türkiye’nin Susurluk’u" biçiminde tanımlanabilecek İranlı uyuşturucu taciri Naci Şerifi Zindaşti’nin merkezinde yer aldığı gelişmeler birkaç gün önce yeni boyut kazandı.

Kısaca hatırlayalım, neydi Susurluk? 3 Kasım 1996 akşamı, dönemin siyasi iktidarının bir üyesi olan DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak, görevdeki İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ ile Balgat ve Bahçelievler katliamlarının sanıklarından ve Mehmet Özbay sahte kimliği ile yaşayan firari ülkücü Abdullah Çatlı aynı araçta seyahat ederken Balıkesir’in Susurluk ilçesi sınırları içinde trafik kazası geçirmişlerdi.

Bu kazayla birlikte "siyaset-suç örgütü-polis" ilişkileriyle birlikte devletteki bazı yasadışı oluşumların varlığı -aslında hemen yerde konuşulup bilinmesine karşın- ilk kez gün yüzüne çıkmıştı.

Ve sonrasında, yasadışı oluşumlar açısından işler eskisi gibi gitmemiş, İtalya’daki "temiz eller" hareketinin benzeri biçimde yasadışı oluşumlarla yasal biçimde mücadele girişimleri olmuştu.

* * *

Yarattığı uyuşturucu kaçakçılığı şebekesiyle zenginleşen ve böylelikle Türkiye’de de kendisine "statü" kazanmayı başaran İranlı Naci Şerifi Zindaşti’nin siyaset ve devletle bağının ortaya çıkarılmasıyla,  1996’daki süreci farklı bir boyutuyla yeniden yaşıyoruz şimdilerde.

"Paranın satın alamayacağı hiçbir şey olmadığı" prensibinden hareketle yola çıkan Zindaşti, Türkiye’de, daha doğrusu İstanbul’da yaşadığı sırada bazı suçlara bizzat ya da dolaylı olarak karıştı.

Silahlı yaralama ve cinayetlerin dışında kimi sahtecilik ve sahte belge düzenlenmesi olaylarına adı karışan Zindaşti, bazı suç örgütleriyle bağlantısı nedeniyle yakalanarak tutuklandı. Zindaşti, Ekim 2018’de tutukluluk hâline avukatı aracılığıyla itiraz etti. İtirazı kabul eden mahkeme Zindaşti ve üç adamını 19 Ekim 2018 akşamı tahliye etti. Sıralı üst mahkeme bu karara onamadı. Ancak bu arada cezaevinden çıkan Zindaşti, beklendiği üzere sırra kadem bastı. Halen hakkında yakalama kararı var. Her yerde aranıyor. Ancak, bugüne kadar herhangi bir ipucu bulunamadı.

Zindaşti’nin "FETÖ’nün gizli tanığı" olduğunu da unutmamak gerek. FETÖ döneminin kudretli savcısı Zekeriya Öz’ün gizli tanık yaptığı Zindaşti, bazı operasyonlarda FETÖ tarafından kullanıldı. Operasyon dosyaları, gizli tanık Zindaşti’nin verdiği "sözde bilgilerle" oluşturuldu. İranlı uyuşturucu taciri, bu konumunun verdiği kolaylıkla İstanbul’daki faaliyetlerini devam ettirme olanağını buldu.

* * *

Kayıplara karışmasına neden olan mahkeme kararı sonrasında Zindaşti’nin devlet ve siyasetle bağlantıları konusunda önemli gelişmeler yaşandı.

Susurluk kazası sürecindeki bağlantıları hatırlatan bu gelişmelerde önce meslektaşım Seyhan Avşar, Zindaşti’nin tahliyesi konusunda AKP’li Burhan Kuzu’nun mahkeme nezdinde devreye girdiğini ortaya koyan haberlere imza attı. Yine meslektaşım Zehra Özdilek de Kuzu’nun Zindaşti ile aynı masadaki fotoğrafına ulaşıp kamuoyu ile paylaştı.

Ardından yine meslektaşım Mustafa Şekeroğlu, Zindaşti’nin tahliyesiyle ilgili Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından başlatılan soruşturmada müfettişlerin bilgisine başvurduğu hâkimlerin ifadelerini haberleştirdi. Hâkimler, ifadelerinde mahkeme üzerinde baskı yarattığını anlattıkları Kuzu’nun adını açıkça verdiler.

"Eski Türkiye’nin medyası"nda daha çok etki yaratacak bu gelişme, yeni Türkiye medyasında hak ettiği değeri bulamadı, ne yazık ki.

* * *

Zindaşti’nin eşine sahte kimlik

Gelelim, bu haftaki Büyüteç’e.  Ben de bu konuda biraz katkım olsun istedim.

İlk katkım, Zindaşti’nin ailesi ve kendi adına hazırlattığı sahte kimlikler konusunda olsun.

Önce Zindaşti’nin eşi için çıkarttığı sahte Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanından başlayalım.

İranlı Zindaşti, eşi Nigar Şerifi Zindaşti’nin, Türkiye’de rahat yaşaması, herhangi bir arama ve yakalamaya muhatap olmaması için TC Nüfus Cüzdanı elde etmek amacıyla girişimde bulunur. Bazı aracılarla bağlantıya geçen Zindaşti, elbette parası karşılığında amacına ulaşır. Hakkâri nüfusuna kayıtlı olan ancak yaşamını yitirmiş Nigar Fırat isimli bir yurttaşın kimlik bilgileriyle, Nigar Şerifi Zindaşti’ye TC kimliğini hazırlanır.

Rüşvet karşılığında Zindaşti’nin TC kimliğine ulaşmasıyla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı’nca soruşturma başlatılırken, 4561 sayılı müfettiş raporu hazırlandı. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü kayıtlarında yapılan incelemelerde müfettişler, Nigar Şerifi Zindaşti’nin gerçek kimliğinin Leyla Tamarzade Zaviehjaki olduğunu tespit etti. Müfettişler, TC kimliğinin para karşılığında elde edildiği yönünde bilgi ve belgelere ulaştılar.

Bu kimlik çıkartılırken, AKP’li bir siyasinin Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü üzerinde etkili olduğu ve devreye girdiği iddia ediliyor. Hatta işlemler sırasında bir evrak kenarında söz konusu siyasetçinin konuyu takip ettiği yönünde not bulunduğu, bu nedenle genel müdürlükte görevli bir üst düzey yetkilinin dosyayı "sıkıntılı bularak" parafe etmediği biliniyor.

Sahte kimlikle silah ruhsatı

Bir başka örnek, Zindaşti’nin kendisi için sahte kimlik ve bu kimlikle silah ruhsatına sahip olması.

Zindaşti ile birlikte yakalanan E.Ö. adlı şüphelinin cep telefonunda inceleme yapan polis, bir tabanca fotoğrafına ulaştı. Bu fotoğraftaki B245444 seri numaralı tabancanın izini süren polis, kolayca tahmin edileceği üzere, Naci Şerifi Zindaşti’nin adına ulaştı.

Zindaşti’nin, üzerinde kendi fotoğrafının bulunduğu "Nevzat Denizhan" adına hazırlanmış sahte kimlikle jandarma bölgesinden yaptığı başvuruyla "silah taşıma ruhsatı" edindiği belirlendi. Bu ruhsatla birlikte B245444 seri numaralı silah sahibi olan Zindaşti, sonrasında hakkındaki adli süreçler nedeniyle ruhsat hakkını kaybetti. İranlı uyuşturucu taciri, ruhsat hakkını kaybetmesine karşın, yasa hükmüne göre teslim etmesi gereken silahı teslim etmedi.

Üçüncü sahte kimlik ve THY bileti

Sahte kimlik konusuna başka bir örnek daha verelim: Zindaşti’nin 5 Nisan 2018 günü gözaltına alındığı sırada polisin evinde yaptığı aramada Sharifi Amiri adına hazırlanmış Türk Hava Yolları bileti bulundu. Bunun üzerine polis, soruşturma kapsamında biletteki THY uçuşuna ait yolcu manifestosu ile havalimanı güvenlik kameralarını inceledi.

İnceleme sonunda ulaşılan isim yine aynıydı: Naci Şerifi Zindaşti.

Zindaşti’nin gerçek kimlik bilgileriyle Sharifi Amiri adına hazırlanmış sahte kimliği kullandığı anlaşıldı.

Zindaşti’nin sahte kimlik merakı bitmiyor maalesef.

Yine gözaltına alındığı dönemde polis, Zindaşti’nin cep telefonu kayıtlarında yaptığı incelemede ilginç bir ipucuna ulaştı. İmaj kayıtlarında, Zindaşti’nin Seyyid Nurullah Rezai adlı bir İranlı’dan, Kürşat Şerifoğlu adına kimlik hazırlanmasını istediği tespit edildi.

Yapılan araştırmalarda, Rezai’nin E.Ö.’yü aracı olarak kullandığı belirlendi. Bu kez E.Ö.’nün telefonunda yapılan incelemede Kürşat Şerifoğlu adına gerçek bilgilerle sahte olarak hazırlanmış ve üzerinde Zindaşti’nin resminin yer aldığı TC Nüfus Cüzdanı’nın resmi bulundu.

Bu tespit, Zindaşti’nin bilinen üçüncü sahte kimliğiydi.

Tabii bu noktada Zindaşti’nin söz konusu gerçek bilgili sahte kimlikleri nasıl ve kimlerin vasıtasıyla elde ettiği merak konusu oluyor.

Tıpkı bilgisayar yazılımlarındaki yeni sürümleri çağrıştıran "Susurluk 2.0" olarak tanımlayabileceğimiz bu konuya sonraki yazıda devam edeceğim.

Yazarın Diğer Yazıları

Ufuk Uras: Bahçeli "Bizim 50 vekilimiz var, çoğunluk AK Parti’de, onların adım atması gerekiyor" dedi

"Bahçeli, 'İlk adım olarak DEM grubunda el sıktım' dedi. Türkiye açısından tarihsel önemi var, atılan adımlar olumludur. Devlet akılsız olacağına, devlet aklı olsun. Bu olay bir turnusol kağıdı””

Dorukhan Büyükışık cinayetinde polislere yargı yolu

Soruşturmayı yürüten müfettişler, adları geçen 24 personelden dokuzu hakkında meslekten ihraç, maaş kesim cezaları ile kınama cezaları talep etti. Dönemin Narlıdere İlçe Emniyet Müdürü İsmail Köksal ve Komiser Yardımcısı Hüseyin Vurucu’ya “meslekten çıkarma cezası” verilmesi teklif edildi. Ancak polis müdürü Köksal’ın cezası, olayın işlendiği tarihten itibaren iki yıl içinde disiplin cezası verilmesini gerektiren mevzuat nedeniyle zaman aşımına uğradı!

7,5 yıl sonra yapılan keşif ve sıfırlanan telefonlar

"Resmi keşif raporuna göre; Onur muhtemelen bilinci yerinde değilken, birden fazla kişi tarafından balkondan bırakılmış, hafif sol tarafına doğru yere çarpması sonucu balkon altına doğru yönelmiş. Sanıkların beyanları, Onur’un aktif atlama yaptığı şeklinde olmasına karşın, resmi rapor diğer düşme analizleri gibi Onur’un kontrolsüz / serbest ve ilk hızsız düştüğünü tasdik etti"

"
"