31 Mayıs 2019

Türkiye Futbol Federasyonu’nun “ibra”sı

Bu kadar hatayı yapan, futbolu çığırından çıkaran TFF yönetimlerinin ibra edilmemesi mümkün mü?

Önce kelime anlamını açıklayarak başlayalım.

Arapça kökenli “ibra etmek” deyiminin sözlük anlamı “aklamak”. Aynı kökten türeyen “ibra olmak”ın anlamı ise “aklanmak”.

Son dönemde özellikle spor kulüplerinin genel kurullarında sıkça duyuyoruz. Kulüp genel kurul delegeleri, bir önceki dönem seçtikleri yönetimin görev süresi boyunca gerçekleştirdiği faaliyetleri oylarıyla değerlendiriyor.

İbra uygulamasıyla ile yönetim; ya aklanıyor ya da aklanmıyor.

Ve bu uygulama genel kurulların olmazsa olmazı.

Mesela; Galatasaray’ın son genel kurulunda delegeler, Mustafa Cengiz’in başkanlığındaki yönetimi ibra etmedi. Yani, faaliyetlerini aklamadı. Bunun üzerine Cengiz ve yönetimi, süreci yargıya taşımak zorunda kaldı.

Genel kurul üyelerince ibra edilmeyen yönetimler, gerek genel kurul üyeleri, gerekse kamuoyu önünde prestijini kaybetmiş ve yıpranmış sayılıyor.

***

Türk futbolu her ne kadar çağ atladı denilse de gözle görülür bir çöküş içinde.

Kulüplerin mali yapıları çok kötü. Süper Lig ve Birinci Lig’deki takımlar düzeyinde bakıldığında parasal olarak nefes alan kulüp sayısı bir elin parmağını geçmiyor.

Diğerleri maalesef adeta batakta. Çoğunluğu kulüp yönetimlerinin beceriksizliği ya da yöneticilerin istismarı sonrasında kapıya kilit vurma noktasına geldi.

Dört büyüklerin tablosu da çok farklı değil elbette. Büyük bütçeleri idare edemedikleri için yaşanan sportif başarıların da bir anlamı olmuyor. Yönetimler, gıpta ile baktıkları Avrupa’nın önde ligleri ve kulüplerini örnek almak yerine, “arabesk” yönetim tarzıyla “günü idare etme” yöntemini benimsiyorlar. Başarının sürekliliği sağlanamıyor.

Türk futbolunu idare ettiği iddiasındaki TFF’deki durum da bu tablodan çok farklı değil.

Türk futbolunda bir kaos ortamı oluşmuş durumda. Her ay binlerce lira maaş ödenen hakemlerin yaptığı bariz hatalar kaosu içinden çıkılmaz hale getirdi. Merkez Hakem Kurulu Başkanı Yusuf Namoğlu, hakkındaki iddialar nedeniyle görevi bırakmak zorunda kaldı.

Gün geçmiyor ki masa başı oyun iddiaları gündeme gelmesin.

TFF kurullarınca alınan kararların ve kuralların, futbolun bileşenleri olan camialar, kişiler, yönetimler ile oyunculara göre farklılık göstermesi, istenilen cezalar ile verilen cezaların örtüşmemesi, uygulamaların değişkenlik göstermesi, futbolu Türkiye’de can sıkıcı hale getiriyor.

Bunların yanı sıra, federasyonun bütçesi ve harcamaları dikkat çekici.

2018-2019 bütçesi yaklaşık 700 milyon lira olan TFF, kulüpler ve hakemlere yaptığı milyonlarca liralık ödemelerin dışında planladığı ve gerçekleştirdiği yatırımlara rağmen Türk futbolunun bir türlü toparlayamadı.

Yapılan günlük cansuyu müdahalelere rağmen Türk futbolu her geçen kan kaybediyor.

Dünyanın kabul ettiği uluslararası nitelikteki doğrular, bu topraklarda kabul görmediği ve arabesk yönetim tarzları devam ettiği müddetçe bu kan kaybı sürecek.

Yarın Ankara’da TFF’nin seçimli genel kurulu toplanacak.

Beş isim, önümüzdeki dönem TFF’yi yönetmek için sandık yarışı içinde olacak.

Seçim yarın ancak başkan adaylarının listeleri kamuoyu ile paylaşılmış değil. Hangi başkan adayı listesine kimleri almış, kamuoyu bunu halen bilmiyor. Oysa şimdiye kadar listelerin açıklanmış olması gerekirdi. Devlet sırrı niteliğinde olsa gerek bu isimler.

Benzer şekilde, TFF genel kurulunda oy kullanacak delegelerin kimler olduğu da bilinmiyor. TFF delegesi olmanın koşulları statüde belli, ancak delegelerin kimlikleri gizli tutuluyor. Başkan adaylarından Ayhan Sağaltıcı, listelerin kendisine verilmemesi nedeniyle kendi internet sitesi üzerinden TFF’yi eleştirdi.

Statüye göre en az 60 delegenin imzasıyla aday olunabiliyor. TFF’nin kaç delegesi var, hangi başkan adayı kimlerin desteği ile yola çıktı, o da ayrı bir muamma.

Başkan adaylarından sadece Nihat Özdemir kamuoyunca tanınıyor. Ama “futbolun abisi” olarak tanımlanan Özdemir’in yönetimde kimlerle çalışacağı sır.

Diğer adaylar futbol camiasında pek tanınmıyor. Hatta Durmuş Ali İlik ve Veli Olgaç’la ilgili açık kaynaklarda bilgi yok denecek kadar az. Ayhan Sağaltıcı ile Bülent Gürkut hakkında nispeten bilgiler mevcut. Her iki aday, hem 2012’de hem de 2015’de aday olmuş. Haklarındaki bilgiler bununla sınırlı.

Seçim gibi gözükse de aslında süreç, Özdemir’in “atanması” gibi olacak.

TFF, işte bu tabloyla seçimli genel kurulu gerçekleştirecek.

Genel Kurul gündemine göre, TFF başkanlarının, yönetim kurulunun ve denetim kurulunun faaliyetleri ayrı ayrı genel kurul delegelerinin ibrasına sunulacak.

İbra edilecek dönem, seçilmiş son başkan Yıldırım Demirören ve Demirören’in istifasından sonra süreci genel kurula taşıyan geçici başkan Hüsnü Güreli’ye ait.

Aslında ibra etmek delegeler açısından bakıldığında demokratik bir hak. İbra edilmeyen yönetimlerle ilgili hukuk yolu açılabiliyor.

Fakat seçimde delegeleri ibra konusunda etki altında bırakacak en önemli faktör, naklen yayın gelirlerinin paylaşımı ve ödenmesi. TFF, bunu kulüplere “havuç” olarak gösteriyor.

Tüm kulüpler bu paranın peşinde. Mali yapılarını kurtarmak ve yaşamak için bu paraya ihtiyaçları var.

Hal böyle olunca, bu kadar hatayı yapan, futbolu çığırından çıkaran TFF yönetimlerinin ibra edilmemesi mümkün mü?

Yazarın Diğer Yazıları

Emniyet’teki tayinlerin perde arkası: İstanbul’a yeni müdür atandı, Adıyaman’a müdür dayanmıyor!

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, bir hafta arayla iki ayrı il emniyet müdürleri kararnamesini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayından çıkarttı. Sekiz kente yapılan atamaların en önemlisi güç dengelerinin ortasındaki İstanbul’du, kuşkusuz. Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı ve Emniyet İstihbarat Başkanlığı gibi iki görevi beraber yürütmeye çalışan Selami Yıldız, nihayet çok istediği İstanbul Emniyet Müdürü koltuğuna oturdu. Atamaların perde arkasında neler yaşandı?

İçişleri Bakanlığı, Sisli Vadi faciasında ikisi vali, 9 kamu görevlisi hakkında “soruşturma izni” verdi

Denetimi gerçekleştiren personel, “yapı tatil zaptı” hazırlayıp arazi üzerindeki yapıları mühürledi. Mühürleme işlemiyle birlikte 28 Mart 2022’de toplanan İl Encümeni, söz konusu kaçak işleme yönelik imar para cezası uygulanmasına karar verdi. Nihayetinde, kaçak olduğu tespit edilen ve yıkılması gereken tesis, sosyal medyadan yaptığı duyurularla faaliyete geçirildi!

Kara Harp Okulu’nda İzmir Marşı süreci ve Beşiktaş’ta “turuncu devrim”in önlenemeyen tükenişi

MSÜ yönetimi görüntü kaydında İzmir Marşı’nın yasaklanmadığı göstermeyi amaçlasa da okulun bir önceki komutanı Gültekin Yaralı’nın imzasını taşıyan talimat / emir Büyüteç’in yayımlandığı güne kadar “talimat panosu”nda asılıydı. “Okunacak marşlar ve yürüyüş kararları” başlıklı listede; Harp Okulu Marşı, Vatan Marşı ve piyade, istihkâm, topçu sınıf marşları olmasına karşın “İzmir Marşı” yok!

"
"