Bekir Pakdemirli'nin "görevden affını" istemesinden sonra bakan değişikliği yaşanan Tarım ve Orman Bakanlığı'nda (TOB) yeni gelişmeler yaşanıyor.
Vahit Kirişçi'nin görev devralmasından hemen sonra başlayan görevden almalar çerçevesinde Et ve Süt Kurumu (ESK) Genel Müdürü Osman Uzun da makamını kaybedenler arasında yer aldı.
Bakan Kirişçi; geçen pazartesi, Ağustos 2018'den bu yana hem genel müdürlük, hem de yönetim kurulu başkanlığını yürüten Osman Uzun'u görevinden alarak yerine Mustafa Kayhan'ı atadı.
Atamayla ilgili yansıyan haberlerde, Uzun'un son günlerde et fiyatlarına yapılan yüksek zam hakkında "Çok uzun kuyruklar oluşuyordu. Bu nedenle biz fiyatı artırdık" şeklindeki açıklamasına dikkat çekildi.
Peki, Uzun gerçekten bu yüzden mi görevden alındı?
Büyüteç'i takip eden okurlar, Tarım ve Orman Bakanlığı'yla ilgili yazıları anımsarlar.
Bürokraside yaptığım araştırmada, Uzun'un başka bir süreç çerçevesinde görevden alındığı bilgisine ulaştım. Et fiyatları hakkındaki açıklaması görevden almaya "gölgeleme" yapılan bir durum aslına bakarsanız.
Depolardaki 70 bin ton et
Şimdi 2020'ye kadar uzanan süreci aktarmaya çalışayım.
Dosyayı aralamadan önce sürecin anlaşılmasına yardımcı olmak maksadıyla kısa bilgilendirme yapmam gerekli.
Şöyle ki; devletin yani Et ve Süt Kurumu'nun elinde zorunlu hallerde kullanılmak üzere her yıl ortalama 70 bin ton karkas et bulunur. Karkas et, hayvanın kesiminin ardından iç organlarının çıkarılarak sadece et kalmış haline verilen isim. Bir nevi "yedek akçe" misali.
Zorunlu haller ise, et fiyatlarının kontrolden çıkmaya başladığı dönemler ya da hükümetin "halka ucuz et satılması" kararını verdiği süreçler olarak tanımlanıyor sektörde.
Yaklaşık 70 bin tonluk karkas etler, ESK'nın depolarının yanı sıra özel sektöre ait soğuk zinciri sağlayan depolarla tutuluyor.
Gerek ESK'nın, gerekse özel sektöre ait depolar ülkenin farklı kesimlerde faaliyette. Zorunlu haller yaşandığında işletme maliyetleri dikkate alınarak karkas etler depolardan belirli oranlarda piyasaya sürülüyor.
Boşalan depolar, yeni alımlarla beraber başka bir zorunlu hâl yaşanması olasılığı dikkate alınarak yeniden 70 bin tona ulaştırılıyor.
Taze bir örnek vereyim: Cumhurbaşkanı Erdoğan, son kabine toplantısının ardından açıklamalarında artan et fiyatlarına karşın, hükümet olarak Ramazan'da halka ucuz et yedirmek istediklerini açıkladı.
Erdoğan'ın ESK'ya vereceği talimatla ucuz fiyattan satılması beklenen etler, söz konusu depolardan piyasaya sevk edilecek.
ESK'ya yapılan kritik atama
Bu bilgilendirmeden sonra sıra asıl konuya geldi.
Uzun'un görevden alınmasının ana sebeplerinden birisi işte, bu depolama sistemiyle ilgili.
Bir hatırlatma yapayım: Devletin yani ESK'nın etleri bekleteceği özel sektöre ait depolarla yapılan anlaşmalarda ihale sistemi kullanılmıyor. Depo sahibi ile ESK arasındaki standart sözleşmeyle depo kullanımı hakkı elde ediliyor.
İddiaya göre, bu konuda yaşanan olaylar zinciri ESK'ya yapılan bir atamayla oluşmaya başladı. Önceki Bakan Bekir Pakdemirli, ağabeyi Mehmet Pakdemirli'nin kayınbiraderi Hasan Hüseyin Aydemir'i ESK'nın yönetim kurulu üyeliğine atadı. Genel Müdür Uzun da aynı zamanda yönetim kurulu başkanı olarak görevliydi.
Üç katı ücret teklifi
İlerleyen günlerde ESK yönetimi, depo hizmeti veren özel sektör temsilcileriyle ücret konusunu görüşmeye başladı.
ESK, depo sahiplerine o güne kadar kilo başına 15 kuruş olan et saklama bedelinin yine kilo başına 45 kuruşa çıkarılmasını teklif etti.
Normal uygulamada fiyat artışını özel sektör talep etmesi ve ESK'nın fiyatı sabit tutması veya daha düşürmesi gerekirken, burada tersi yaşandı!
Depolama fiyatı birden üç katına çıkartıldı.
Hatta o dönemde Ankara'nın Gölbaşı ilçesindeki bir depo sahibi kilo başına 45 kuruş yerine 20 kuruş verilmesi halinde yeterli parayı kazanacağını ESK yönetimine bildirdi. Bu rakama karşın ESK yönetimi 45 kuruşta ısrarcı oldu.
Sevilen depolar, sevilmeyen depolar
Bu arada, anlaşma yapılacak depoları ESK yönetimi kendisi belirliyor. Ayrıca, depo sahibinin ESK'nın kuralları dışına çıkması halinde o depoya mal sevkiyatı yapılmıyor. Böylelikle örneğin 5 bin tonluk depoya 2 ton et sevkiyatı yapılması depo sahibin para kaybetmesine neden oluyor, ya da tam tersi 5 bin tonluk deponun sürekli tam dolu olması depo sahibin rakiplerine göre daha fazla para kazanmasını sağlıyor. Bazı depoların boş ya da kapasite az olarak faaliyet yürütmesine karşın bazı depoların tam kapasite çalışmasının getireceği ranta da dikkatinizi çekmek isterim.
Tanıdık veya söz dinleyen depoya tam kapasite stokla, söz dinlemeyenlere ise daha az sevk yapmak tamamen ESK'nın elinde. Söz dinleyenlerin ödüllendirilmesi, söz dinlemeyenlerin cezalandırılması demek yanlış olmayacak.
Yıllık 252 milyon liralık maliyet artışı
Ayrıca 70 bin ton etin depolama bedelindeki 3 kat artışın sonucunu ortaya koyalım.
70 bin ton et aynı zamanda 70 milyon kilo et demek. Kiloda 30 kuruş yapılan artış, devlete aylık 21 milyon lira fazladan maliyet yaratıyor. Bu aylık maliyet.
Yıllık hesaplandığında 252 milyonluk maliyet artışı ortaya çıkıyor.
Dört yıldaki karşılığı ise bir milyarı aşıyor.
Devlet, 15 kuruşu örneğin 10 kuruşa indirmesi gerekirken acaba neden üç katına çıkartılıyor?
Yüz milyonların, milyarların havada uçuştuğu ülkede aylık 21 milyon lira sadece tebessüm ettirir belki.
Ancak, devletin kâr etmesinin sağlanması gerekirken, maliyetin bu şekilde yükseltilmesinin de bir anlamı olması lazım!
Devlet, her ay fazladan 21 milyon lira zarar ediyorsa, o zaman bu para nereye gider? Birileri nasipleniyor olabilir mi?
Dosyanın içeriği geniş, bir güne sığdırmak mümkün değil maalesef.
Yarın devam edeceğim. Sonrasında neler yaşanmış birlikte göreceğiz.