18 Nisan 2022

T24, belgeye ulaştı: Kaşıkçı dosyası 'uluslararası nezaket' gerekçesiyle S. Arabistan'a devredilmiş, cinayet '40 mg. doz'la işlenmiş!

15 kişinin dosyası ne olacak?

Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili yargılamanın Suudi Arabistan’a devredilmesiyle ilgili gündem tartışmaları devam ediyor.

Kaşıkçı’nın, İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürüldüğü iddiasıyla başlatılan yargılamanın durdurulup, dosyanın devredilmesinde Suudi Arabistan makamları Türkiye’yi nasıl ikna etmişti?

Gelişmeyle ilgili siyasette yaşanan tartışmalar bir yana bu sorunun yanıtını bulmak amacıyla kısa bir araştırma yaptım. Araştırma sonucunda Riyad yönetiminin Ankara’ya gönderdiği yazıya ulaştım.

Aslı İngilizce olan Suudi Arabistan Krallığı Başsavcılığı yazısının tercümesi 12 sayfa. Yazı, gayriresmî tercüme edildikten sonra Dışişleri Bakanlığı tarafından yargılamayı yürüten İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.

Yasal gerekçe: Uluslararası nezaket ilkesi!

Başsavcı Suud Bin Abdullah El – Muceb’in imzasını taşıyan 13 Mart 2022 tarihli yazıda, gerek dosyanın devri, gerekse Kaşıkçı’nın nasıl öldürüldüğüne yönelik önemli bilgiler var.

Suudi Arabistan’da yürütülen yargılama hakkındaki bilgileri aktarmadan önce önemli bulduğum bazı bilgileri dikkatinize sunayım.

Adli Yardım Talebine Cevap Yazısı” başlığını taşıyan yazıda adli yardımı talep eden taraf olarak İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi yani Türkiye gözüküyor. Bu durum “Dosyanın devredilmesi teklifi Türkiye’den mi yapıldı?” sorusunu doğuruyor, kuşkusuz.

Ancak Türkiye’nin talepleri konusunda bir açıklık yok. Zira aynı belgede Türkiye’nin 2020’de iki kez daha adli yardım talebinin olduğu aktarılıyor. Adli yardımın belge bilgi paylaşımı için mi yoksa dosyanın devri için mi yapıldığı konusunda açık bir ifade kullanılmıyor.

Gelen belgede ise Suudi Arabistan makamları açıkça 11 kişiyle ilgili yargılama sürecinin tamamlandığını, Türkiye’de ayrıca yargılanmalarının, “Bir kişinin aynı suçtan iki defa yargılanmasının mümkün olmaması” yasal ilkesine göre mümkün olmadığını belirtiyor. Suudi makamları, bu nedenle Türkiye’de yargılanan 26 kişinin isminin kırmızı bülten listelerinden çıkartılmasını talep ediyor. Suudi makamların talebi bundan ibaret. Ancak yazının devamında, Suudi Arabistan, şunu da ekliyor:

“Davanın devri durumunda dava ve davadaki iddialar değerlendirilecek ve sonucunda Türk adli makamlarına bilgi verilecektir.”

Burada da devir ihtimalinin hangi aşamadan itibaren konuşulduğu konusunda bir açıklık bulunmuyor.

Aynı yazıda, adli yardımlaşmanın yasal temeline de yer verildiğini görmek mümkün. Yazıya göre, dosyanın devir işlemin yasal temelinin “uluslararası nezaket ilkesi” olarak açıklanması dikkat çekici!

Devir kararından sonra, hem dosyanın tarafı olan Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz, hem de muhalefetten kimi isimler, işlemin yasaya aykırı olduğunu öne sürmüştü. Kararda imzası bulunan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise yasalara uygun davranıldığını açıklamıştı.

Kaldı ki, iki ülke arasında adli yardımlaşma anlaşması yok. Ayrıca Suudi Arabistan yine adli yardımlaşma konusunda herhangi bir uluslararası anlaşmaya taraf değil.

Bu kapsamda devir işleminin “uluslararası nezaket ilkesi”ne dayandırılmasının yasal karşılığı süreci tartışmaya açık hale getiriyor.

15 kişinin dosyası ne olacak?

Türkiye’de 26 kişi yargılanırken, Suudi Arabistan’da 11 kişi hakkında adli yargılama yapıldı.

Suudi Arabistan Başsavcılığı, Türkiye’de adı geçen diğer 11 şüpheli hakkında delil yetersizliği nedeniyle adli işlem yapılamadığını ifade etti.

Büyüteç’te geçen cuma yazdığım yazıda Türkiye’nin haklarında dava açılan Suudi Arabistanlı 26 şüpheli hakkındaki Interpol’ün kırmızı bültenlerinin kaldırılması kararı aldığını aktarmıştım.

Bu konudaki talebin Suudi Arabistan’dan geldiği de aynı yazıdan anlaşılıyor.

Ancak Suudi makamları Türkiye’de haklarında dava açılan diğer 15 isimle ilgili bir suçlamada bulunmadı ve yargılama yapmadı. Türkiye’nin dosyayı devretmesi, bu kişilerin de Suudi hukuku esas alındığında, aklanmaları sonucunu doğuracak.

Kaşıkçı’yı öldüren 40 mg.lık doz

Yazı çerçevesinde, yargılamayı yürüten Riyad Ceza Mahkemesi Birinci Ceza Dairesi’nin 23 Aralık 2019 tarihli kararı açıklandı.

Söz konusu kararda yerel duruşmada yaşananlara yer verilirken, “40 mg.lık dozun kurban Cemal Kaşıkçı’nın ölümüne neden olduğunu” anlatan adli tıp raporu açıklandı. Ancak, Kaşıkçı’ya verilen dozun niteliğiyle ilgili bilgi yazıda yar almadı.

Suudi makamlarının gönderdiği yazıda yargılanan kişilere yönelik iddiaların yanı sıra haklarında verilen kararlara esas olan gerekçeler de mevcut.

Gerekçelerde Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Başkonsolosluğu’nda nasıl öldürüldüğünün detayları gün ışığına çıktı.

Kararda şu ayrıntılar bulunuyor:

* Yargılanan sanıklardan Maher Abdülaziz M. Mutreb, Turki Mushaffaf M. Alshehri, Salah Mohammed A. Tubaigy, Waled Abdullah M. Alshehri ve Faad Shabib A. Albalawi’nin Cemal Kaşıkçı’yı kasten öldürücü ve saldırgan bir madde enjekte ederek öldürmeyi planladıkları,

* Sanıklar Mansour bin Othman M. Abahussain, Mustafa Mohammed M. Almadani, Saif Saad Q. Alqahtani, Mohammed Saad H. Alzahrani, Muflih Shaya M. Almusleh ve Ahmed Bin Mahammed El Asıri’nin Kaşıkçı’yı öldürmeyi planlamadıkları,

* Özel hak davacılarının, davalılara karşı özel hak iddialarından “Allah rızası için” vazgeçtikleri,

* Sanıklar, Maher Abdülaziz M. Mutreb (Albay / Veliaht Prens’in istihbaratçısı): Bir kişiyi hukuka aykırı olarak öldürme ve ölünün vücudunu parçalayarak kutsallığını ihlal etme emrini vermek, cinayet ve faillerini gizlemedeki suçluluğu,

*Salah Mohammed A. Tubaigy (Albay / Suudi Bilimsel Adli Tıp Konseyi Başkanı): Öldürmek amacıyla kurbana ölümcül bir madde enjekte etmek ve cesedini parçalara ayırarak ölünün kutsallığını ihlal etmek, suçu ve suç ortaklarını örtbas etmek ve ticareti kısıtlı ruhsatsız tıbbi malzeme kullanma ve güvenlik yetkililerini yanıltmaktan suçluluğu,

Turki Mushaffaf M. Alshehri: Kurbanın elini bağlamak vücudunu parçalama eylemine katılmak, cinayeti ve faillerini örtbas etmekten suçluluğu,

Waled Abdullah M. Alshehri: Kurbanın elini bağlamak vücudunu parçalama eylemine katılmak, cinayeti ve faillerini örtbas etmekten suçluluğu,

Faad Shabib A. Albalawi: Kurbanın elini bağlamak vücudunu parçalama eylemine katılmak, cinayeti ve faillerini örtbas etmekten suçluluğu,

Mansour bin Othman M. Abahussain: Kurbanı zorla getirmek için ekip oluşturmak, suçu ve faillerini örtbas etmek, kendisine verilen emirleri ihlal etmek, suçu ve izlerini gizlemesini emretmek olayla ilgili yalan rapor sunmak, cep telefonlarının imha edilmesini sağlamak, mağdurun kılığına girmekle yönlendirme yapması, kameralara zarar vermek ve kullanılan aletlerin imha edilmesi talimatını vermekten suçluluğu tespit edildi.

Mustafa Mohammed M. Almadani: Cinayeti ve faillerini örtbas etmek, kurbanın kılığına girmek, kurbanın eşyalarını ve cep telefonunu imha etmekten suçluluğu,

Saif Saad Q. Alqahtani: Cinayeti ve faillerini örtbas etmek, sanık Mustafa Mohammed M. Almadani’nin yardımıyla kurban kılığına girerek suçu ve izlerini gizleme ve eşyalarından kurtulmaktan suçluluğu tespit edildi.

Yazıda; Maher Abdülaziz M. Mutreb, Turki Mushaffaf M. Alshehri, Salah Mohammed A. Tubaigy, Waled Abdullah M. Alshehri ve Faad Shabib A. Albalawi hakkında verilen ölüm cezaları 20’şer yıl hapis cezasına çevrildiği aktarıldı.

Ayrıca, Mansour bin Othman M. Abahussain 10 yıl hapis, Mustafa Mohammed M. Almadani ve Saif Saad Q. Alqahtani 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

*              *               *

Bu yazıda, Türkiye’de son dönemde işlenen önemli bir cinayetin dosyasını özetlemeye çalıştım. Türkiye’nin iç ve dış siyasetini fazlasıyla etkileyen cinayetin tam olarak bilinmeyen detayları da böylelikle açığa çıkmış oldu.

Türkiye, böyle bir dosyayı “uluslararası nezaket ilkesi”nin gerekçe gösterildiği süreçte Suudi Arabistan’a devretmeyi tercih etti.


Yazarın Diğer Yazıları

İçişleri Bakanlığı, Sisli Vadi faciasında ikisi vali, 9 kamu görevlisi hakkında “soruşturma izni” verdi

Denetimi gerçekleştiren personel, “yapı tatil zaptı” hazırlayıp arazi üzerindeki yapıları mühürledi. Mühürleme işlemiyle birlikte 28 Mart 2022’de toplanan İl Encümeni, söz konusu kaçak işleme yönelik imar para cezası uygulanmasına karar verdi. Nihayetinde, kaçak olduğu tespit edilen ve yıkılması gereken tesis, sosyal medyadan yaptığı duyurularla faaliyete geçirildi!

Kara Harp Okulu’nda İzmir Marşı süreci ve Beşiktaş’ta “turuncu devrim”in önlenemeyen tükenişi

MSÜ yönetimi görüntü kaydında İzmir Marşı’nın yasaklanmadığı göstermeyi amaçlasa da okulun bir önceki komutanı Gültekin Yaralı’nın imzasını taşıyan talimat / emir Büyüteç’in yayımlandığı güne kadar “talimat panosu”nda asılıydı. “Okunacak marşlar ve yürüyüş kararları” başlıklı listede; Harp Okulu Marşı, Vatan Marşı ve piyade, istihkâm, topçu sınıf marşları olmasına karşın “İzmir Marşı” yok!

Kara Harp Okulu’nda yeni vaka: Öğrencilerin İzmir Marşı okuması da yasaklanmış!

İzmir Marşı'nın Kara Harp Okulu’nda okunması, "siyasi mesaj taşıması" gerekçesiyle, geçen yıl yasaklanmış. Yasak, öğrencilere ve sorumlu komutanlara yazılı olarak değil, sözlü olarak verilmiş!

"
"