02 Mayıs 2023

Süleyman Soylu'nun Erdoğan'ı zorlayan açıklamaları: Hedef yeniden İçişleri Bakanlığı

Soylu, geldiği noktadan memnun değil. İçişleri Bakanlığı'nı milletvekilliğine tercih eden bir görüntü veriyor son zamanlarda, özellikle parti tabanına

Türkiye'nin son yıllardaki en önemli seçimine iki hafta kala iktidarın en dikkat çeken çıkışlarından birisini yaptı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu.

AKP İstanbul 2. Bölge Milletvekili Adayı olarak siyasete devam eden Soylu'nun, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı'nı ziyareti sırasındaki değerlendirmesi geçen haftanın siyaset gündemi oldu.

Soylu, 14 Mayıs'taki seçimi Batı'nın siyasi darbe girişimi olarak değerlendirdi:

"15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi, halkın sokağa dökülmesi karşısında başarısız oldu. 15 Temmuz onların fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs da siyasi darbe girişimleridir. Bu kadar açık ve nettir. 14 Mayıs 2023, Batı'nın siyasi darbe girişimidir. Türkiye'yi tasfiye etmeye yönelik hazırlıkların 14 Mayıs'ta her birini bir araya getirerek oluşturulabilecek darbe girişimidir. Bunu ben söylemedim. Bunu bugün Amerika'nın başındaki zat yıllar önce söyledi. Yıllar önce denedikleri bütün yöntemler berhava olunca ancak böyle bir yöntemle Türkiye'yi ele geçirebileceklerini ifade ettiler."

Yeniden adaylık listesinde

Milli Görüş çizgisinden olmamakla birlikte AKP iktidarında "dışarıdan" gelerek en uzun süre siyaset yapan isimlerin başında geliyor, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu.

Hatta listenin ilk sırasında yer aldığını söylemek mümkün. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı koltuğundaki yaklaşık bir yılı da hesaba kattığımızda 7.5 yıldır AKP'nin bakanı.

15 Temmuz'daki FETÖ'nün başarısız darbe girişiminden 45 gün sonra kurulan yeni AKP hükümetinde başladığı İçişleri Bakanlığı'nda ise neredeyse 7 yıldır koltukta.

Bu süre içinde pek çok polemik içinde görüldü kendisi. Hele ki, organize suç örgütü lideri hükümlüsü Sedat Peker'in açıklamalarından sonra CHP başta muhalefet tarafından "Fotoroman" lakabıyla anılır oldu. İçişleri Bakanı olarak görev yaptığı dönemde hakkındaki iddialar çerçevesinde "SS" adıyla kitabı bile yazıldı.

Hatırlayacağımız üzere; Soylu, 2018'de de milletvekili olarak TBMM'ye girdi. Ancak, Cumhurbaşkanlığı kabinesi açıklanmasına sayılı dakikalar kala Cumhur İttifakı'nın küçük ortağı MHP'nin lideri Devlet Bahçeli'nin ricasını kır(a)mayan Erdoğan'ın kabinesindeki İçişleri Bakanlığı görevine devam etti. Tabii ki; TBMM üyeliğinden istifa etmek koşuluyla.

Soylu, 14 Mayıs için AKP Genel Başkanı Erdoğan tarafından bir kez daha TBMM üyeliği için aday yapıldı.

Önce, deprem sonrasında en çok tepki çeken kurumlardan AFAD'ın başı olarak uzun süre saha çalışmalarını yürüttüğü Kahramanmaraş'tan, sonra Samsun derken, nihayetinde İstanbul'dan bir kez daha milletvekili adayı oldu.

Bilhassa son dönemde gerek AKP'yi, gerekse bizzat Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın siyaseten zor durumda bırakan yaklaşımlarda bulunmasına karşın MHP lideri Bahçeli'nin desteği ile durumunu muhafaza etmeyi başardı.

AKP kulislerini yakından izleyenler; AKP'li kimi siyasilerin en az muhalefet kadar Soylu'dan rahatsız oldukları görüşüne sahipler. Kapalı kapılar ardında Soylu'nun bakanlıktaki çalışmalarının yanı sıra kendilerine yönelik "bireysel faaliyetleri"nden duydukları hoşnutsuzluğu dile getiriyorlar.

Bu çerçevede, Soylu'nun pek çok AKP'li siyasetçiye "uygun yer ve zaman koşullarında" değişik mesajlar verdiği başkent kulislerinin uzun süredir bilinen gerçeklerinden. Fakat, Soylu'ya tepki gösteren AKP'liler, İçişleri Bakanı ile karşılaştıkları anlarda birden "poker face"e dönüşmeyi tercih ediyor nedense!

Hedef; vekillik değil, yeniden bakanlık

Bir aksilik olmadığı takdirde, Soylu'nun TBMM'ye girmesi garanti.

Ankara'da siyaseti takip edenler, iki kez istifa etmesine rağmen yine de bakanlık görevine devam eden Soylu'nun bu kez neden milletvekili adayı yapıldığını biliyor.

Ancak Soylu, geldiği noktadan memnun değil. İçişleri Bakanlığı'nı milletvekilliğine tercih eden bir görüntü veriyor son zamanlarda, özellikle parti tabanına.

Bakanlıktaki yakın çalışma ekibine de benzer değerlendirme yaptığı yine bakanlık kulislerine yansımış durumda.

Soylu, geçtiğimiz günlerde emniyet teşkilatı içinde yeni yapılanma ortaya çıkarıldığından söz etti. Katıldığı son televizyon programlarından birisinde tespit edilen yapı içinde yer aldığı anlaşılan polisler için "gerilla polisler" değerlendirmesini yaptı.

Çalışmaların son aşamaya geldiğini ve savcılığa dosya gönderileceğinden bahsetti.

Emniyet teşkilatında son günlerin konusu, Soylu'nun ortaya koyduğu "gerilla polisler" oldu.

Bu işin sonunda ne çıkacak şimdilik belli değil. Ama Soylu, teşkilatta kendisi ve ekibine muhalif duruş sergileyenleri "aba altından gösterdiği sopayla" tehdit ediyor bir bakıma.

Siyasetteki kartları yerinde kullanmayı bilen politikacılardan sayılan Soylu'nun, "muhteşem" bilgi elde etmesi halinde, en ince ayrıntısına kadar kamuoyuyla paylaşarak siyasi güç devşireceğini bu işlerin içindeki hemen herkes biliyor.

Ayrıca, seçim öncesinde bir kez daha Amerika'ya yüklenmesi, seçim kararını alan mensubu olduğu iktidarın lideri Erdoğan olmasına rağmen, demokrasinin koşulu seçimi "darbe" olarak nitelemesi, boşuna değil. Hepsi Soylu'nun planlarının bir parçası.

Soylu'nun bu konudaki söylemlerinin ardında yeniden İçişleri Bakanı koltuğuna oturmak istediği mesajını Erdoğan'a gönderdiğini düşünmek yanlış olmaz.

Nihai amacının Erdoğan sonrasında AKP'nin başına geçmek olduğunu unutmamak gerek elbette.

15 Mayıs'ın ilk saatlerinde durumun nasıl şekillendiği daha net ortaya çıkacak kuşkusuz.

Bürokratların 14 Mayıs mesajları!

Soylu'nun "14 Mayıs – darbe girişimi" bağlamındaki sözleri, seçim döneminde son düzlüğe girildiği bu haftada da konuşulmaya devam ediliyor.

Bakan konuşur da; bürokratları geri kalır mı?

Soylu'ya bağlı olan Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı üst yöneticileri bir süredir hummalı çalışma içinde.

Özellikle Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş ile Jandarma Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Ali Çardakçı, seçimlerde alınacak güvenlik önlemlerini planlamak amacıyla illere ziyaretler yapıyorlar.

Birbirlerinden farklı kentlere giderek valiler, vali yardımcıları, kaymakamlar, polis ve jandarma yetkilileriyle güvenlik toplantıları yapan Aktaş ve Çardakçı'nın, "üst yönetici" yaklaşımı göstermeleri gerekirken, aleni biçimde siyaset yaptıkları bilgileri ulaşıyor.

Bu iki isme halen Soylu'nun yardımcısı olarak görev yapan Tayyip Sabri Erdil'i de eklemek gerekir.

Hatta öyle ki, kimi Doğu ve Güneydoğu Anadolu kentlerindeki değerlendirmelerde "bu iktidar kaybederse, buralara pasaportla girilir", "Millet İttifakı, PKK ile birlikte. Oy vermeyin", "Çevrenize deyin; PKK'nın desteklediği malum aday var. Biz PKK'nın karşısındayız. Sayın reisi destekliyoruz. Telkin edin, Emniyet PKK'yı destekler mi?" türünden konuşmalar yaptıkları belirtiliyor.

İktidarın ilk kez seçim kaybetme olasılığının ortaya çıkması, siyasiler kadar bürokratları da etkilemeye başladı anlaşılan!

Adalet Bakanı Bozdağ'ın Öcalan açıklaması

İktidarın Abdullah Öcalan ile görüştüğü yönünde kamuoyuna bilgiler yansıması sonrasında başlayan siyasi tartışmalar alevlendi.

Bu konuda topa en son giren Adalet Bakanı Bekir Bozdağ oldu. Bozdağ, seçim bölgesi Şanlıurfa'da yaptığı açıklamada Öcalan ile görüşme yapıldığı iddialarını kesin dille yalanladı:

"Çok net söylüyorum, Mansur Bey de yalan söylüyor, bunu dile getiren başkaları da yalan söylüyor. Buradan çağrıda bulunuyorum, ellerinde ne delil varsa koysunlar ortaya. Cezaevleri yönetimi Adalet Bakanlığında. Böyle bir görüşme yoktur. 'Görüşme vardır' diyenler milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar. Ayıptır, günahtır. Siyaseten kendileri istismar edecek konu bulamayınca 'orada görüşme yapıldı' diye konuşuyor. Yani böyle bir şey yok. Çok net, yalan, yalan, yalan."

Bozdağ'ın yerinde olsam bu kadar kesin konuşmazdım. Sadece siyaset bağlantılı isimler değil, zaman zaman kimi devlet kurumlarının da Öcalan'la görüştüğü bilinen gerçeklerden.

Gün gelir, bu görüşmenin ayrıntıları ortaya çıkar. Öcalan; belki de serbest kalıp, taraftarı olduğu kulübün futbol maçına gitmek istediğini iletmiş olabilir mesela. Ya da "artık fazlasıyla İmralı'da hükümlü kalmaktan duyduğu huzursuzluğu" yansıtmıştır.

Burası Türkiye malum. Hiç bir şey gizli kalmaz!

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi'nde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. 

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 

2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Narin'in amcasının aracında ağabeyi Enes de var mıydı, diğer iki genç nerede?

İddiaya göre, Narin yaşadığı anı, o sırada köyde olmayan babasına aktaracağını ifade edince sonun başlangıcı için aile içinde düğmeye basıldı... Ağabeyi yanında iki arkadaşı olduğu halde Narin'i boğarak öldürdü. Amca Güran; ahıra geldi, üç genç ve Narin'in cesedi ile aracına binerek köyden ayrıldı...

Mafya liderine tahsis edilen "çakarlı" vekil aracı ve Harp Okulu'ndaki yemin krizinde ikinci perde

Aracın, Giresun Milletvekili Ertuğrul Gazi Konal adına ruhsat kaydının bulunduğu anlaşıldı

Narin, aile içinde olmaması gereken 'uygunsuz' bir sürece mi tanıklık etti; teğmenlerin yemin krizinin arkasında neler konuşuluyor?

Okula gitmesi gerekirken, mezara konulan Narincik'in aile içinde olmaması gereken "uygunsuz" bir sürece tanıklık ettiği, kanaat önderinden edindiğim bilgilerden. Bu bilgiyi, bu satırların yazarı olarak bir hafta kadar önce öğrendiysem, bunu savcılık ve kamu görevlilerinin bilmemesi mümkün değil

"
"