03 Mayıs 2022

Soylu'yu mutsuz eden sosyal medya paylaşımı ve Emniyet Genel Müdürü'nün KKTC ziyareti

Kavala hakkındaki karar süreci, Soylu ile Kocabıyık arasındaki dostlukta turnusol kağıdı vazifesi gördü. Vali Hanım'ın görevden alınması sonrasında Soylu'nun Kocabıyık'ı eleştirdiği yönünde bilgiler gelmeye devam ediyor

Gezi davasında Osman Kavala'ya "ağırlaştırılmış hapis cezası" verilmesinin ardından kararı eleştiren sosyal medya paylaşımı yapan AKP'li siyasetçi Hüseyin Kocabıyık, geçen haftanın gündeminde olan isimdi. 

Kocabıyık'ın gündem olmasının sebebi sadece Kavala kararını eleştiren paylaşımı değildi elbette.

Sosyal paylaşımından sonra Uşak Valisi olan eşi Funda Kocabıyık'ın, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun onayı ile Uşak'tan merkeze çekilmesiydi.

Kocabıyık'ın paylaşımı AKP'de tepki toplamasına karşın asıl Bakan Soylu'yu zor durumda bıraktı. 

Her ne kadar Kocabıyık, iki dönem AKP'den milletvekili olarak parlamentoda kendisine yer bulsa da aslında DYP kökenli bir politikacı.

Uzun süre DYP saflarında siyaset yapan bir isim.

Şimdi 1990'ların ikinci yarısına dönelim hep birlikte. 

1996'da yaşanan Susurluk kazası sonrasında ortaya çıkan siyasi atmosferi hatırlayalım. 

Kazanın hemen öncesinde kapalı kapılar ardında konuşulan "karanlık ve karmaşık ilişkiler" kazadan sonra artık kamuoyu önünde tartışılmaya başlandı. 

Karmaşık ve karanlık ilişkiler iddiaların odağındaki parti, Tansu Çiller'in genel başkanlığını yürüttüğü DYP'den başkası değildi. 

Çiller'in yakın çalışma ekibi içinde yer alan akademi kökenli danışmanlardan Mümtazer Türköne'nin Susurluk kazasında ölen firari ülkücü Abdullah Çatlı'yla birlikte Ülkü Ocakları yönetiminde çalıştığı gün ışığına çıktı. 

Yine hatırlayalım, Çiller'in o günlerdeki en önemli sözlerinden birisi "Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir" cümlesiydi. 

O dönemde ortaya çıkan siyasi tabloda DYP'ye yer bulmakta zorlanan Çiller ve ekibi, partinin siyasetini muhafazakâr RP ile milliyetçi MHP arasında bir çizgiye oturtmayı planladı. 

Çiller'in yeni stratejisinde parti içindeki isimler yerine Türköne gibi bazı isimlerin yer aldığı özel danışmanlar grubu aktif hale dönüştü. Bu kapsamda DYP, Analitik Araştırma Şirketi adındaki firmayla çalışmaya başladı. 

Parti içinde Analitik Grubu adıyla bilinen özel danışmanlar grubunda Türköne ile birlikte Şükrü Karaca ve Hüseyin Kocabıyık gibi isimler vardı. 

Danışmalar grubu partide oldukça etkin konumdaydı. Hatta öyle ki, Şükrü Karaca'ya bizzat Genel Başkan Çiller tarafından oda bile tahsis edilmişti. 

Zaman içinde Türköne ve Kocabıyık, araştırma firmasından ayrılıp kendilerine ait başka bir firma kurdu. 

Uzun lafın kısası Kocabıyık, o dönemlerde Tansu Çiller'in "akıl hocaları"ndan birisiydi. 

Çiller'in o dönemdeki en büyük siyasi rakibi ANAP'ın Genel Başkanı Mesut Yılmaz için kullandığı "Taocu Mesut" "ve "Boğazlıyan Kaymakamı" adlandırmaları halen unutulmazlar arasındadır. Çiller, DYP içinde ağırlığı olan Hüsamettin Cindoruk için de "muharip gazi" benzetmesinde bulunmuştu. 

DYP Genel Başkanı'nın kullandığı bu takma isimlerin mucidi de Kocabıyık ve Türköne'nin içinde yer aldığı strateji ekibiydi. 

Köprünün altından akan sular sayesinde geldik bugünlere. Türköne ve Kocabıyık bu kez AKP içinde siyasete başladı. 

Türköne, FETÖ'den gözaltına alınıp tutuklandı. Yargılama sonunda 10 yıl ay hapis cezası aldı. Ancak 2020'de Yargıtay kararıyla Türköne tahliye edildi. Aynı zamanda kaymakam olan eski eşi Özlem Piltanoğlu AKP'den milletvekili seçildi. 

Gelelim Hüseyin Kocabıyık'a. DYP'deki eski ekibin temsilcisi Kocabıyık, AKP'de İzmir Milletvekili oldu.

Milli Eğitim Bakanlığı'nda görevli eşi Funda Kocabıyık, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından Uşak Valisi yapıldı.

Bu konuda edindiğim bir bilgiyi aktarayım.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ilk kabinesi açıklandığında Soylu koltuğunu korudu. Milli Eğitim Bakanlığı'na ise Ziya Selçuk getirildi. 

Kocabıyık'ın eşi Funda Kocabıyık ise Milli Eğitim Bakanlığı kadrosunda üst düzey yöneticiydi o günlerde. 

Yeni bakan değişikliğiyle Milli Eğitim camiasında beklenen yeni görevlendirmeler öncesinde Soylu, Selçuk'tan Kocabıyık ile ilgili herhangi görevlendirme tasarrufunda bulunmamasını rica etti. Bu ricanın gerekçesi ise, Soylu'nun Kocabıyık'ı vali yapmak istemesiydi. Selçuk, kabine arkadaşının ricasını kırmadı.

Nitekim kısa süre sonra Kocabıyık vali olarak atandı. Cumhurbaşkanlığı nezdindeki referansı ise Soylu'dan başkası değildi. 

Soylu'nun Funda Kocabıyık üzerindeki ısrarı ise elbette geçmişte DYP'de birlikte görev yaptığı eşi Hüseyin Kocabıyık'tan geliyordu. 

Osman Kavala hakkındaki karar süreci, Soylu ile Kocabıyık arasındaki dostlukta turnusol kağıdı vazifesi gördü. Vali Hanım'ın görevden alınması sonrasında Soylu'nun Kocabıyık'ı eleştirdiği yönünde bilgiler gelmeye devam ediyor. 

Kocabıyık'ın eleştirel sosyal paylaşımı, kabinenin şahinlerinden Soylu'yu zor durumda bıraktı.

Bu sürecin diğer bir çıktısı ise, bilgi ve liyakatın göz önüne alınmadığında yaşananların ne olduğu. 

Her kurumun ve mesleğin bir DNA'sı var. Validen öğretmen olamayacağı gibi öğretmenden de vali olamayacağına tanık oldu ülke. Ahbap – dost – tanıdık ilişkilerinin liyakata tercih edildiği bu durumda Soylu, tercihinden dolayı puan kaybetti.

Emniyet Genel Müdürü Kıbrıs'ta!

Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş, geçen hafta iki günlük çalışma ziyareti için KKTC'deydi. 

Aktaş'ın heyetinde Emniyet İstihbarat Başkanı Sabit Akın Zaimoğlu, KOM Dairesi Başkanı Mahmut Çorumlu, Siber Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanı Erdal Çetinkaya, Kriminal Dairesi Başkanı Ogün Vural ve Bilgi Teknolojileri Dairesi Başkanı İlhan Karslı yer aldı. 

Heyette yer alanlardan KOM Dairesi Başkanı Çorumlu'nun iş insanı Sezgin Baran Korkmaz'ın İçişleri Bakanı Soylu ile buluşmasını ayarlayan iki isimden birisi olduğu zaten biliniyor.

Keza CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır'ın, Bodrum'daki ünlü Paramount Otel'de konaklayanlardan birisinin Emniyet İstihbarat Başkanı olduğunu açıkladığının altını çizeyim. 

Başarır'ın isim vermeden işaret ettiği Sabit Akın Zaimoğlu'nun da Aktaş'ın KKTC heyetinde yer alması dikkat çekici. 

KKTC'nin son dönemdeki durumu malum. Özellikle Türkiye'deki suç dünyasında yaşananların bir bölümünün KKTC bağlantılı olması, KKTC'deki suç organizasyonlarının faaliyetlerinin Türkiye'ye uzanması, Güney Amerika kökenli kokain sevkiyatlarının bazılarının KKTC'yi hedeflemesi, önümüzdeki sürecin daha sıkıntılı olacağının göstergesi. 

Bu çerçevede Türkiye'den polis heyetinin KKTC'ye gitmesinin sonuçlarının ne olacağını yakın zamanda tanık olacağız.

Aktaş ve beraberindekiler KKTC polisi ile bir araya geldi. Görüşmelerin odağında elbette suç ve suçlularla mücadele vardı.

Ziyaretle ilgili Emniyet Genel Müdürlüğü'nün resmi internet sitesindeki bilgilendirme metni dikkatimi çekti:

"Aktaş, daha sonra Lefkoşa Büyükelçiliği'nde düzenlenen iftar programında görevli personel ile bir araya geldi. Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda ezanın okunmasıyla birlikte oruçlar açıldı."

Ramazan takvimi içinde katılınan iftarda orucun ezanla birlikte açılacağı ve dua edileceği ortalama zekaya sahip olan herkesçe bilinir. Kaldı ki iftarın özel ritüeli vardır. Bu ritüel, diğer ibadetler gibi kişiye özeldir. 

Bu durumda Emniyet Genel Müdürlüğü'nün resmi açıklamasında, yukarıda tırnak içine aldığım cümlelerin yer almasında nasıl bir kamu yararı vardır? 

Açıklamadaki bu cümlelerle Emniyet Genel Müdürlüğü neyi hedeflemektedir?

* * *

Yazı günü bayrama rastlayınca, hafızalardaki bilgilerin tazelenmesini sağlayan bir Büyüteç'i tercih ettim. Tekrar mutlu bayramlar.

Yazarın Diğer Yazıları

Burdur'daki taciz skandalında ikinci perde: Tacizi tespit eden müdür vekili görevden alındı!

Yönetimindeki kurumda olanı biteni tespit ederek raporlayan ve devletin önlem almasının önünü açan Kılınç, sonuçta sisteme yenik düştü!

Burdur'da taciz skandalı: Skandalın adresi Burdur Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü!

İşin içinde taciz var, mahkemeden alınan uzaklaştırma kararı var, il müdürlüğünde görevli kamu personeli var, şüpheli, tanık ve mağdura ait adliye yansıyan ifadeler var, adı tacize karışan personelin görevden uzaklaştırılması amacıyla bakanlığa ve valiliğe yazılan yazılar var. Yetmedi, benzerlerinde olduğu üzere dini cemaat iddiası var. Yetmedi, siyaset var

Ayhan Bora Kaplan, polis muhbiri oldu mu?

17 - 25 Aralık 2013'te Gülen cemaatinin emniyetten tasfiyeye başlanması sonrasındaki personel değişimi sırasında yeni göreve gelen ekipler, Ankara'yı kasıp kavuran Aramaz'ı bir türlü yakalayamazken, muhbir olmak amacıyla şubeye gelen genç, Aranmaz'la ilgili önemli bir bilgiyi polise aktardı...