25 Ekim 2022

Soylu, aynı anda hem İçişleri, hem de Adalet Bakanı mı?

Adli kolluğun bağlı olduğu bakanın, soruşturmayı ya da yargılamayı yürüten başka bir bakanlığın bünyesindeki üst düzey yargı mensubuna ayar vermesi, şimdiye kadar pek görülen durum değil

Mersin Polisevi'ne yönelik terör saldırısı sonrasında CHP'yi suçlamayı hesap ederken, yaptığı açıklamada "yanlış bilgi vererek" siyaseten zorda kalan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun yeni bir olayı yansıdı kamuoyuna.

Gazeteci Seyhan Avşar; Soylu'nun, bir süre önce İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar ile aralarından yaşanan tartışmayı kaleme aldı.

Avşar'ın aktardığı bilgiye göre; Soylu, İstanbul merkezli iki önemli konuda Başsavcısı Uçar'dan deyim yerindeyse hesap sordu.

Soylu'nun takıldığı iki konu varmış meğerse:

İlki, Fikirtepe'de bir apartmanda yaşanan patlama olayı. Soylu, olayın ardından havai fişek imalatı açıklaması yaptı, ancak savcılık soruşturmayı terör boyutunu incelemek amacıyla farklı boyuta taşıdı. Sonuçta, direkt olmasa da dolaylı olarak terör bağı bulunduğu tespit edildi.

Soylu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanıltılmasına neden olan Mersin açıklamasından birkaç gün sonra bir defa daha boşa düştü.

İkinci konu ise, Cahit Çetin'in öldürüldüğü cinayet davasıydı. Koluna SP dövmesi yaptıracak kadar Sedat Peker' e yakın olan Çetin'in cinayet dosyasında, Sedat Peker'in yargılandığı örgüt dosyasından neden ayrıldığını ve bu kararın nasıl verilebildiğini Uçar'a sordu. Uçar, Soylu'ya kararı mahkeme heyetinin verdiğini, kendisinin yargılamaya müdahalesinin olmadığını anlattı.

Soylu, bu konuda Emniyet teşkilatının "rahatsız olduğunu" aktardı.

Olayın taraflarınca şu ana kadar açıklama yapılmayan görüşmede; uyuşturucu satıcılarıyla mücadelede polise "ayaklarını kırın" talimatını veren Soylu'nun, koskoca Başsavcı'ya Emniyet teşkilatı üzerinden "ayar vermesi" dikkat çekici elbette.

Türkiye'deki yargı sisteminde soruşturma yapan savcılıkların, kendileri adına adli kolluk görevini yürüten polisle zaman zaman ters düştüğü gerçeği süregeldi. Ancak, sorunların kurumların kendi aralarında çözüldüğü de bilinir.

Bu noktada, adli kolluğun bağlı olduğu bakanın, soruşturmayı ya da yargılamayı yürüten başka bir bakanlığın bünyesindeki üst düzey yargı mensubuna ayar vermesi, şimdiye kadar pek görülen durum da değil.

Biraz araştırdığımda Başsavcı Uçar'ın lafını esirgemeyen, yerine geldiğinde taşı gediğine koyan bir bürokrat olduğu ifade ediliyor. Zaten Uçar, telefon görüşmesinde de adresi Adalet Bakanı olarak gösterdi, Soylu'ya.

Soylu ile Uçar arasındaki sürecin nasıl sonuçlanacağını yakında görürüz.

* * *

Aslına bakarsanız Soylu ile Uçar arasında yaşananlar, yine Soylu'nun içinde bulunduğu başka bir olayı hatırlattı bana.

Yıl 2016. 15 Temmuz'daki FETÖ'nün başarısız darbe giriminden hemen sonrasında Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı'nca çok önemli soruşturma için düğmeye basıldı.

Bu konuda geçmişte epeyce yazıyı kaleme aldım.

Ülke yönetiminin temel taşı olan mülki idaredeki FETÖ'cü kamu görevlilerinin tespitine başlayan Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı, itirafçı mülki idare amirleri sayesinde epeyce mesafe aldı. Soruşturmada FETÖ'yle bağlantılı yüzlerce mülki idare amirinin ismine ulaşıldı.

Ardından İçişleri Bakanlığı'nda kriz patladı. Savcılığın soruşturmayı yoğunlaştırması üzerine Bakan Soylu, doğrudan Tokat Cumhuriyet Başsavcısı Erdoğan Bayrakdar'ı arayıp üst perdeden konuştu.

Görüşmede özetle Soylu, "çalışacak kaymakam bulamıyoruz" deyince Başsavcı Bayrakdar da Uçar benzeri adresi Adalet Bakanı olarak gösterdi.

Sonrasında da Başsavcı Bayrakdar, Ocak 2017'de Tokat Başsavcılığı'ndan alındı!

Aradan geçen beş yıla karşın halen kimi mülki idare amirleri açığa alınıyor, ihraç ediliyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor.

Bugün gelinen noktada acaba kim haklıymış?

* * *

Bu iki olayı bir kenara koyup devam edeyim.

Büyüteç'te geçen temmuzda Soylu'nun özellikle Ankara Adliyesi üzerindeki etkisini aktardım.

Soylu ve bilhassa Ankara Emniyeti'nin adliyede "yakın" çalıştığı savcıların bulunduğunu unutmamak gerek.

Yakın zamandan bir örnek:

FETÖ'nün mali yapılanmasına yönelik operasyonla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcı vekili Veysel Kaçmaz, sabah erken saatlerde adliye muhabirlerinden oluşan haberleşme grubuna operasyonun bilgisini verdi.

Ancak bu mesaj kısa süre sonra Kaçmaz tarafından silindi. Akabinde İçişleri Bakanı Soylu, canlı yayınla operasyonu açıkladı. Anlaşıldı ki, Kaçmaz, Soylu'dan önce operasyonu açıklamıştı! Soylu'ya yakınlığıyla bilinen yargı mensubunun mesajı İçişleri Bakanı'nın açıklamasına imkân tanıdığı yorumları adliye çevrelerinde hafta boyunca konuşuldu.

* * *

Soylu'nun yargı üzerindeki etkisini anlatan bir örnek daha vereyim.

Gerek İçişleri Bakanlığı, gerekse bağlı kuruluşları Emniyet ile Jandarma teşkilatlarında görev yaparken ihraç edilen, re'sen ya da kurul kararıyla emekli edilen kamu görevlilerinden bir bölümü, haklarındaki kararlara karşı idare mahkemelerinden, bakanlık aleyhine kararlar almaya başladı bir süredir.

Mahkeme kararları, Soylu'nun talimatıyla uygulanmıyor. Personel lehine olan idare mahkemesi kararlarının uygulanmaması anayasal suç.

Süreçte kimi zaman bizzat Soylu, mahkeme başkanlarını arayıp bakanlık aleyhine verilen kararların takibini yaparken; bazen de Emniyet veya Jandarma'dan üst düzey yöneticileri mahkemelere gönderip "birebir" dosya takibi yapılmasını sağlıyor!

Bakan Soylu, yargı konularına bu kadar müdahil.

* * *

Bu arada yine şeytanın avukatlığını yapayım. Verdiğim örneklerin yaşandığı dönemde Adalet Bakanlığı koltuğunda oturan isim Bekir Bozdağ.

Abdülhamit Gül'ün Adalet Bakanlığı döneminde "Milli Görüş kökeninden gelen" Gül ile "dışarıdan AKP'ye katılan" Soylu arasındaki sorunları hatırlatmama sanırım gerek yok.

Sorunları, kabinedeki bakan arkadaşına iletmek yerine, Soylu bizzat çözmeyi tercih ediyor!

Bozdağ'ın bakanlığı dönemlerinde Soylu'nun yargı içinde göreceli olarak daha rahat hareket ettiğini söylemek yanlış olmaz. En azından örnekler bu yorumun yapılmasının başlıca nedeni.

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi'nde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. 

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 

2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Dorukhan Büyükışık cinayetinde polislere yargı yolu

Soruşturmayı yürüten müfettişler, adları geçen 24 personelden dokuzu hakkında meslekten ihraç, maaş kesim cezaları ile kınama cezaları talep etti. Dönemin Narlıdere İlçe Emniyet Müdürü İsmail Köksal ve Komiser Yardımcısı Hüseyin Vurucu’ya “meslekten çıkarma cezası” verilmesi teklif edildi. Ancak polis müdürü Köksal’ın cezası, olayın işlendiği tarihten itibaren iki yıl içinde disiplin cezası verilmesini gerektiren mevzuat nedeniyle zaman aşımına uğradı!

7,5 yıl sonra yapılan keşif ve sıfırlanan telefonlar

"Resmi keşif raporuna göre; Onur muhtemelen bilinci yerinde değilken, birden fazla kişi tarafından balkondan bırakılmış, hafif sol tarafına doğru yere çarpması sonucu balkon altına doğru yönelmiş. Sanıkların beyanları, Onur’un aktif atlama yaptığı şeklinde olmasına karşın, resmi rapor diğer düşme analizleri gibi Onur’un kontrolsüz / serbest ve ilk hızsız düştüğünü tasdik etti"

Adaletin merhem ol(a)madığı yine bir evlat acısı dosyası mı?

Baba Levent Özkan’ın ihmal iddiaları var; olaydan hemen sonra, soruşturmanın ilk günlerinde dosyaya konulması gereken, oğlu Onur Özkan’ın hastaneye götürülmesini sağlamak amacıyla irtibat kurulan 112 Acil Hattı’nın telefon görüşme kayıtlarına 8 ay sonra ulaşabildiklerini söyledi

"
"