21 Kasım 2023

Paranın siyasete ilgisi ve İyi Parti'de yaşananlar...

İstifa eden ve istifa edeceği öne sürülen milletvekillerinin iş insanı olması tesadüf mü?

Hep merak etmişimdir; "para sahipleri" neden siyasete ilgi duyarlar?

Para sahiplerinden kastım, küçük esnaf ve büyük sermayeye hükmedip en zenginler listesinde üst sıralarda yer alanlar değil elbette.

"Orta ölçekli" şeklinde değerlendirilebilecek iş insanları. Mesela; müteahhitler, tüccarlar, üst sermaye grubunu zorlamaya çalışanlar, büyük gayrimenkul danışmanları ve benzerleri.

Öyle ya; insanların daha çok elde etmek için varlarını yoklarını koydukları paraya zaten hükmediyorlar, aynı zamanda bir de Türkiye'de siyaset yapmanın gereksiz ağırlığını taşıyorlar omuzlarında!

Sorunun yanıtını yine kendim vereyim; servetlerine servet katmak değil, asıl amaçları ülkenin çağdaşlaşması, daha demokratik hale gelmesi, ekonomik güce ulaşması, dünya üzerinde memleketin önemli konuma ulaşması gibi süreçlere katkı sağlamak olarak düşünürüm, hep.

Kişisel düşüncem böyle olmakla birlikte, sahadaki yansımalarını gördükçe her defasında üzülürüm, ülke adına, siyaset adına.

Bir tek ceketle siyasete atılıp Meclis'e girenler ve giremeyip siyasette kalarak Karun kadar zengin olanlardan bağımsız olarak iş insanları, hayal kırıklığına neden oluyor her zaman.

İyi Parti'de para merkezli tartışmalar

Bu konuya girmemin sebebi, İyi Parti'de son günlerde yaşanan "para odaklı" iç tartışmalar.

Eskişehir Milletvekili ve iş insanı Nebi Hatipoğlu, İyi Parti'den istifa edip AKP'ye katıldı. Nebioğlu'nun istifasının ardından "ticari ilişkiler" konuşulmaya başlandı.

Peşinden bu kez Ankara Milletvekili ve iş insanı Adnan Beker, istifasını parti yönetimine sundu. Beker, Ankara siyasi kulislerinde İyi Parti'nin önde gelen finans sağlayıcıları arasında sayılıyor.

Bu arada küçük bir not aktarayım; istifasının ardından Beker'in AKP'ye geçeceği ciddi biçimde konuşuluyor. Hatta AKP'ye geçiş için Eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in aracı olduğu yine kulislere yansıyan bilgilerden.

Şimdi de yine iş insanı olarak resmi kayıtlarda yer alan Sakarya milletvekili Ümit Dikbayır'ın istifa edeceği dillendiriliyor, bir kaç gündür.

T24'ten Eray Görgülü bu konuda kapsamlı bir haberi kaleme aldı hafta sonunda.

Ve İstanbul Milletvekili ve holding sahibi iş insanı Seyithan İzsiz'in partisi ile yolları ayıracağı iddia ediliyor.

Bu istifalar partide yeni bir tartışmayı ve iddiaları tekrar gündeme gelmesine sebep oldu. Milletvekili seçimleri için adaylık sıralarının para karşılığı satıldığı, Dikbayır'ın Genel Başkan Akşener'in banka hesaplarını incelettiği, Dikbayır'ın teslim ettiği parti kasasının eksi bakiyede olduğunu ortaya çıktığı iddiaları, yerel seçimler öncesinde partinin kamuoyu önünde tartışılmasının önünü açtı.

Genel Başkan Akşener, bu iddiaları sert dille yalanlıyor son birkaç açıklamasında.

Fakat ilginç bir tablo da ortada maalesef.

İstifa eden ve istifa edeceği öne sürülen milletvekillerinin iş insanı olması tesadüf mü?

Erdoğan, AKP'ye geçen Eskişehir Milletvekili Hatipoğlu'na rozetini taktı.

Bu kadar iş insanının İyi Parti'de yer alması tesadüf mü?

Aslına bakarsanız; her ne kadar siyaseti, diğer meslektaşlar kadar yakından izlemesem de bu duruma "şaşırdım" diyemem.

Bu işin, yani para mevzularının ne zaman patlayacağını bekledim seçimden bu yana.

Zira Büyüteç'in takipçileri hatırlayacaktır, seçimlerden kısa süre sonra 27 Haziran'da İyi Parti saflarında siyaset yaparak milletvekili adayı olan ve TBMM'ye girenlerin iş insanlarının profilini ortaya koydum.

Ve sordum: Neden bu kadar iş insanı İyi Parti'den siyasete girmeye çalıştı?

Yazının linkini buraya bıraktım. Bilgi tazelemesi yapabilirsiniz.

Şimdi bu kadar iş insanının İyi Parti aracılığıyla siyasete soyunmalarının ve kimilerinin de milletvekili seçilerek etkin konuma dönüşmelerinin bir anlamı olduğu açık!

Linkini verdiğim yazının yayımlanmasının ardından özellikle İyi Parti içinden kimi siyasiler, olumlu değerlendirmelerini aktardı.

Ayrıca yazının yayımlandığı günlerde görüştüğüm İyi Partili bir siyasi, parti içindeki iş insanlarından oluşan bir grubun, AKP'nin başını çektiği ittifaka katılınması talebiyle Genel Başkan Akşener'e baskı yaptığını aktardı. Ancak Genel Başkan'ın bu talebe olumlu bakmadığını o dönem söylemişti kaynağım.

Aynı kaynak, AKP saflarına geçilmesi halinde ciddi biçimde oy kaybı yaşanacağını ve kayıpların büyük oranda CHP'ye, küçük oranda da MHP'ye kayacağı yönünde anket sonucu olduğunu söyledi.

İyi Parti'de iş insanlarının başını çektiği istifa dalgası sonrasında bu görüşme aklıma geldi nedense?!

Görülüyor ki; Meral Hanım bugünlerde, siyasete girmelerine aracılık ettiği iş insanlarından kaynaklanan sorunla boğuşmak zorunda.

İşin içine para konusu girince sıkıntıların boyutu da değişiyor doğal olarak.

İyi Parti, para odaklı bu siyasi kaostan nasıl çıkacak, herkes gibi ben de merak ediyorum.

POL-SAN'da Soylu'nun ekibine operasyon

Bu arada Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dönemindeki Polis Sandığı, yani Pol-San yönetimi tasfiye edildi.

Pol-San'da alınan olağanüstü genel kurul kararı sonrasında, Soylu'nun bakanlıktan ayrıldığı gün gerçekleştirilen genel kurul kararıyla göreve gelen yönetim iki kişi dışında değiştirildi.

Eski yönetimden sadece Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Adem Çakıcı ile İstanbul Emniyet Müdürü olması nedeniyle Zafer Aktaş kaldı. Aralarında Eski Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz, Eski Genel Müdür Yardımcısı Resul Holoğlu, Eski Genel Müdür Yardımcısı Vekili Hasan Yiğit, Eski Asayiş Dairesi Başkanı Vedat Mercan, Pol-San yönetimindeki görevlerinden alınan yöneticiler.

Yeni yönetimin en dikkat çeken ismi Soylu ile "sorunlu" olmasıyla tanınan Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan oldu. Ayrıca, Genel Müdür Yardımcısı Adem Çakıcı, Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç yeni yönetimde görev alan isimler olarak seçildi.

Seçimler çerçevesinde, Soylu'nun döneminde Pol-San'ın denetme kurulunda görev yapan ve halen Emniyet Genel Müdür Yardımcısı olan Mahmut Çorumlu'nun dışarıda kalması dikkati çekti.

Bu arada, Pol-San'da yeni yönetimin göreve gelmesiyle birlikte eski dönemde yapılan iş ve işlemlerin mercek altına alınacağı bilgisi emniyet kulislerine yansımış durumda.

Pol-San'ın ortaklığı bulunan şirketlerin faaliyetlerine yönelik yeni yönetimce inceleme yürütüleceği emniyet kaynaklarınca ifade ediliyor.

 

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. 

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 

2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Dorukhan Büyükışık cinayetinde polislere yargı yolu

Soruşturmayı yürüten müfettişler, adları geçen 24 personelden dokuzu hakkında meslekten ihraç, maaş kesim cezaları ile kınama cezaları talep etti. Dönemin Narlıdere İlçe Emniyet Müdürü İsmail Köksal ve Komiser Yardımcısı Hüseyin Vurucu’ya “meslekten çıkarma cezası” verilmesi teklif edildi. Ancak polis müdürü Köksal’ın cezası, olayın işlendiği tarihten itibaren iki yıl içinde disiplin cezası verilmesini gerektiren mevzuat nedeniyle zaman aşımına uğradı!

7,5 yıl sonra yapılan keşif ve sıfırlanan telefonlar

"Resmi keşif raporuna göre; Onur muhtemelen bilinci yerinde değilken, birden fazla kişi tarafından balkondan bırakılmış, hafif sol tarafına doğru yere çarpması sonucu balkon altına doğru yönelmiş. Sanıkların beyanları, Onur’un aktif atlama yaptığı şeklinde olmasına karşın, resmi rapor diğer düşme analizleri gibi Onur’un kontrolsüz / serbest ve ilk hızsız düştüğünü tasdik etti"

Adaletin merhem ol(a)madığı yine bir evlat acısı dosyası mı?

Baba Levent Özkan’ın ihmal iddiaları var; olaydan hemen sonra, soruşturmanın ilk günlerinde dosyaya konulması gereken, oğlu Onur Özkan’ın hastaneye götürülmesini sağlamak amacıyla irtibat kurulan 112 Acil Hattı’nın telefon görüşme kayıtlarına 8 ay sonra ulaşabildiklerini söyledi

"
"