28 Haziran 2022

MOSSAD – MİT operasyonun bilinmeyenleri: İsrail vatandaşlarına saldırı nasıl önlendi?

Anlaşılıyor ki, ülkedeki IŞİD'çiler kimi faaliyetleri aleni biçimde yürütüyor. Kendilerini gizlemeden, saklamadan… Kaldı ki, IŞİD yönetiminin Türkiye'ye karşı eylemsellik sürecine yol verdiğini de unutmamak gerek

Davos'ta 2009'da yaşanan "One minute" kriziyle kopan ve son 10 yıldır "sıfır temasta" seyreden Türkiye – İsrail ilişkileri, geçen martta yeniden yapılanma sürecine girdi.

Bilindiği üzere İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, 14 yıl aradan sonra Ankara'yı ziyaret eden ilk İsrail Cumhurbaşkanı'ydı.

İşler tam yoluna girmişken, İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid, 13 Haziran günü kendi yurttaşlarına yönelik önemli bir uyarı yaptı.

Lapid, uyarısında İstanbul'u ziyaret eden İsrailliler'in "mümkün olan en kısa sürede" Türkiye'den ayrılmalarını istedi. Lapid, İsrailliler'in İstanbul'a gitmemeleri gerektiğini uyarısında vurguladı.

Akabinde uyarının yansıması olarak İsrail medyası, Türkiye ve İsrail'in birlikte çalışarak, İstanbul'da İran kaynaklı bir terör saldırısını engellediğini duyurdu.

Ülke medyasından yansıyanlara bakıldığında; İsrail güvenlik yetkilileri, Türk makamlarına "İran'ın ülkedeki İsrailli turistlere saldırı planı" hakkında bilgi verdi.

İsrail güvenlik birimlerine göre; İran, İsrailli turistleri İstanbul'da kaçırmayı planladı.

İlk ipucu Ankara'dan

Gerek İsrail medyasının yayınları, gerekse İsrail Dışişleri Bakanı Lapid'in saldırı uyarısını yapmasının hemen ardından Ankara'da önemli bir operasyon gerçekleşti.

Lapid'in açıklama yaptığı 13 Haziran'ı 14 Haziran'a bağlayan gece yarısından hemen sonra saat 01.00 sularında Ankara Emniyet Müdürlüğü bünyesindeki Terörle Mücadele Şubesi ekipleri, Altındağ bölgesinde bazı adreslere baskınlar yaptı.

Başkentin nüfus bakımından en kalabalık merkez ilçelerinden olan Altındağ'da, Suriyeli mültecilerin yanı sıra IŞID bağlantılı isimler de yaşıyor.

Ankara polisi daha önce aynı ilçe sınırları içinde birçok kez Türk El Kaidesi'nin dışında IŞİD'le bağı olan şüphelilere yönelik operasyon düzenledi.

Daha birkaç gün önce polis, IŞİD adına sosyal medyadan paylaşımlar yapan ve eleman kazanma faaliyetlerinde bulunan yabancı uyruklu A.A. adlı şüpheliyi gözaltına aldı. Şüpheli A.A. çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

Ancak bu kez operasyonun içeriği ve niteliği farklıydı.

Adresler MİT tarafından bir süredir takip altındaydı ve söz konusu evlerde hareketlilik vardı. Bunu üzerine polis, MİT'in verdiği adreslere baskın yaptı.

Baskınlarda, haklarında Interpol'ün kırmızı bülteni olan yine yabancı uyruklu A.N. ve C.V.'yi gözaltına aldı.

İki şüpheli Ankara Emniyeti'nde sorguya alındı.

Bu arada IŞİD'de böylesi önemli konumda olan ve kırmızı bültenle aranan iki örgüt üyesinin Ankara'da yaşamalarına rağmen MİT'in tespitine kadar polisçe nasıl bulunamadıkları sorusunu ve yanıtını da akılda kalması için bir kenara koyuyorum.

İran Gizli Servisi iddiası

MİT'in tespitleri ve polisin operasyonu ile gözaltına alınan yabancı uyruklu iki IŞİD'çinin sıradan isimler olmadığı kısa sürede anlaşıldı.

Her iki ismin örgütün Türkiye ile Ankara'daki önemli bağlantıları olduğu görüldü.

Şüphelilerden C.V.'nin Ankara bölgesi sorumlusu olduğu, A.N.'nin ise, İstanbul'da İsrail yurttaşlarına yönelik silahlı terör eyleminin organizatörü olduğuna yönelik ipuçlarına ulaşıldı.

Ayrıca özellikle A.N.'nin İran gizli servisi ile bağı olduğu iddiası gündeme gelince soruşturmanın boyutu değişti.

Soruşturmanın bir ucu İstanbul'a uzandı.

Şüphelilerden C.V. Ankara'da kalırken, A.N., yer gösterme işlemleri için savcılık talimatıyla hafta başında Ankara'ya gelen özel ekibe teslim edilerek İstanbul'a gönderildi.

İstanbul'a gönderilen şüphelinin verdiği bilgilerden sonra polisin, İstanbul'da IŞİD'le bağlantılı şüphelileri gözaltına almaya başladığı haber bültenlerine düştü.

Ayrıca önemli bir gelişme daha yaşandı, İstanbul'da. Zanlı A.N'nin verdiği bilgiler ışığında Beylikdüzü'nde IŞİD hücresinin kullandığı öne sürülen bir ev ortaya çıkarıldı.

Tabii soruşturma bununla bitmedi.

Şüphelilerin verdiği bilgiler doğrultusunda yeni operasyonların gerçekleştirilmesi muhtemel.

Bu arada söz konusu süreçle ilgili olarak kırmızı bültenle aranan iki IŞİD üyesinin yakalanmasında İsrail Gizli Servisi'nden gelen bilgilerin de etkili olduğunu söylememe gerek yok sanırım.

Finans kaynaklarına operasyon

Ülke genelinde son günlerde IŞİD'e yönelik büyüklü küçüklü operasyonlar yapılmaya başlandı. Bunların kimisi kamuoyuna yansıyor, kimisi de Ankara merkezli son operasyonda olduğu gibi detaylı biçimde yansımıyor.

Ancak bilinen bir durum var ki, IŞİD'in geçmiş dönemdeki operasyonlara karşı – her ne kadar Suriye'de yaşananlar nedeniyle sınır ötesinde fazla etkisi kalmamış gibi gözükse de – Türkiye'deki hareketliliği devam ediyor. Sessiz ve derinden.

Kırmızı bültenle aranan iki IŞİD'çinin soruşturması devam ederken, Ankara'da il jandarma komutanlığı örgütün finans kaynaklarına yönelik operasyonda geçen cuma 18 şüpheliyi yakaladı.

Savcılık koordinesindeki operasyonda; zanlıların, örgüte maddi yardım sağlamak amacıyla örgütsel amaçlarla banka hesapları açtıkları MASAK raporlarıyla delillendirildi.

Finansal faaliyet gösteren zanlıların, MASAK tarafından tespit edilen hesaplar aracılığıyla Türkiye'de yaşayan ve Suriye'deki çatışma bölgelerinde silahlı faaliyetlerde görev alan örgüt üyeleri ile ailelerine aktardığı anlaşıldı.

Bu soruşturma hakkında ilginç ama önemli bir detay daha aktarayım:

Örgüt adına para toplayan zanlıların, gün ışığına çıkartılan para hareketleri çerçevesinde yaptıkları transferlerde "esir bacılar için yardım", "darül erkam" (Mekke'de Müslüman kişilerin henüz açıktan ibadet yapamadıkları zamanlarda kurulmuştur. Müslümanların toplanıp sığındıkları ve burada ibadet ederek Allah'a rahat rahat dua edebildikleri evin adıdır. Y.N.), "tevhide çağrı", "medrese infak yardımı", "kefaret", "Suriye için" gibi kayıtlar düştükleri belirlendi.

Bu notlardan da anlaşılıyor ki, ülkedeki IŞİD'çiler kimi faaliyetleri aleni biçimde yürütüyor. Kendilerini gizlemeden, saklamadan…

Kaldı ki, IŞİD yönetiminin Türkiye'ye karşı eylemsellik sürecine yol verdiğini de unutmamak gerek.

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesinde mesleğe başladı. 1989dan 2018e kadar Milliyet Gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçinin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneğince ödüle layık bulundu. 

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyetince verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü’nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019da Doğan Kitaptan yayımlanan Komonist Masası’nda Nazım Hikmet” adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 

2019dan bu yana T24te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Dorukhan Büyükışık cinayetinde polislere yargı yolu

Soruşturmayı yürüten müfettişler, adları geçen 24 personelden dokuzu hakkında meslekten ihraç, maaş kesim cezaları ile kınama cezaları talep etti. Dönemin Narlıdere İlçe Emniyet Müdürü İsmail Köksal ve Komiser Yardımcısı Hüseyin Vurucu’ya “meslekten çıkarma cezası” verilmesi teklif edildi. Ancak polis müdürü Köksal’ın cezası, olayın işlendiği tarihten itibaren iki yıl içinde disiplin cezası verilmesini gerektiren mevzuat nedeniyle zaman aşımına uğradı!

7,5 yıl sonra yapılan keşif ve sıfırlanan telefonlar

"Resmi keşif raporuna göre; Onur muhtemelen bilinci yerinde değilken, birden fazla kişi tarafından balkondan bırakılmış, hafif sol tarafına doğru yere çarpması sonucu balkon altına doğru yönelmiş. Sanıkların beyanları, Onur’un aktif atlama yaptığı şeklinde olmasına karşın, resmi rapor diğer düşme analizleri gibi Onur’un kontrolsüz / serbest ve ilk hızsız düştüğünü tasdik etti"

Adaletin merhem ol(a)madığı yine bir evlat acısı dosyası mı?

Baba Levent Özkan’ın ihmal iddiaları var; olaydan hemen sonra, soruşturmanın ilk günlerinde dosyaya konulması gereken, oğlu Onur Özkan’ın hastaneye götürülmesini sağlamak amacıyla irtibat kurulan 112 Acil Hattı’nın telefon görüşme kayıtlarına 8 ay sonra ulaşabildiklerini söyledi

"
"