04 Aralık 2020

İmamoğlu’na suikast iddiası ve yaşananlar

Türkiye Cumhuriyeti'ni ve yönetimini doğrudan hedef gören bir terör örgütünün, ülkenin en önemli yöneticilerinden birisine eylem yapacağı istihbaratı yabana atılacak cinsten değil. Bu nedenle İmamoğlu'nun "İçişleri Bakanlığı'nın benimle görüşmesi gerekirdi" açıklaması oldukça anlamlıdır

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik suikast iddiasıyla başlayan gelişmeler üç gündür gündemde.

Tekrarlanan yerel seçim sonrasında AKP'nin elinden en büyük iktidar kozunu almayı başaran İmamoğlu, başkanlık koltuğuna geldiği günden bu yana farklı gerekçelerle sürekli iktidar ve yanlılarının hedefinde.

İktidara yakın kişi ve grupların para kaynaklarını kesen ve muhalefetten beklenen sosyal belediyecilik örneklerini sergileyen İmamoğlu, şimdi de "suikast girişimi" üzerinden tartışılıyor iktidar yanlılarınca.

* * *

İmamoğlu'na yönelik suikast iddiasıyla ilgili ilk haberin yayımlanmasıyla birlikte son üç günde şu gelişmeler yaşandı:

* İçişleri Bakanlığı, İmamoğlu ile ilgili istihbarat birimlerine suikast tehdidi bilgisi ulaştığını ancak bunun sadece "duyum" olduğunu açıkladı.

* Olayın asıl muhatabı olan Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) ise, dönem dönem kamu görevlilerine, devlet büyüklerine, korunması gereken kişiler, görevleri nedeniyle veya kamunun gündeminde olan sansasyon yaratabilecek kişi, kurum ve yerlere yönelik bu tür duyumlar ve ihbarlar geldiği belirtilerken, "Bu duyumlar veya ihbarlar ilgili kişiler ile paylaşılır ve bunların her biri bilgilendirilir. Bu konuda birimlerimiz tarafından gerekli tedbirler alınır" değerlendirmesini yaptı. EGM, yakalanan herhangi bir kişi olmadığını açıkladı.

* İBB Başkanı İmamoğlu, "Bize emniyet tarafından gönderilen bir istihbarat notu var. Bununla ilgili gerekli önlemler alınması gerektiği söyleniyor. İnternet sitesinde çıkan haberde bazı detaylar var. Ama bunun muhatabı İçişleri Bakanı ve emniyet. Olması gereken İçişleri Bakanlığı'nın beni araması" dedi.

* İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise, "Suikast girişimi söz konusu değildir. Yakalanan kimse söz konusu değildir. Bu tehditler her zaman vardır. Bunların kamuoyuyla ve medyayla paylaşılmamasını tercih ederiz. Bu konularla ilgili haftada ortalama 65 ile 80 arası eyleme yönelik duyum alırız" diye konuştu.

* * *

Bu gelişmeler ışığında Ankara'daki emniyet kaynaklarında yaptığım araştırmada şöyle bir bilgiye ulaştım:

Ülke genelinde kişi ve yer korumasından sorumlu olan EGM bünyesindeki Koruma Dairesi Başkanlığı, 22 Kasım'da İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne "acil" ve "gizli" koduyla E.2020112213090301062 sayılı bir yazı gönderdi.

Yazının konusu "muhtemel eylem" idi.

Ankara'dan özel iletişim kanalından gönderilen yazının İstanbul Emniyeti'ne ulaşmasıyla birlikte Koruma Şube Müdürlüğü'nce İBB Başkanı İmamoğlu'nun korumasında görevlendirilen 4 polisin bilgilendirilmesi amacıyla "tebliğ ve tebellüğ" tutanağı hazırlandı.

İmamoğlu'nun koruma polisleri 23 Kasım günü İstanbul Emniyeti'ne çağrılarak "istihbari bilgi"nin bulunduğu tebliğ ve tebellüğ tutanağı koruma polislerine imza karlığında teslim edildi.

Peki, koruma polislerine teslim edilen resmi yazının içeriği neydi?

Yazının içeriğine bakıldığında hedefin doğrudan İBB Başkanı İmamoğlu olduğu net biçimde görülüyor.

Yazıda, Suriye'deki bölgelerinde DEAŞ'ın faaliyetlerine yönelik yürütülen çalışmalarda yapılan tespitler çerçevesinde, sözde örgütün sorumlularınca gerek örgütün mensuplarına, gerekse örgütle bağlantılı kişi veya kişilere İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na suikast yapılması talimatı verildiği yönünde istihbari bilgiler verildiği anlatıldı.

Yazı bu kadar. Tek paragraf.

Emniyet teşkilatı yapısı içinde Koruma Dairesi'ne giden bu bilgi içeriği itibarıyla hem Terörle Mücadele Dairesi hem de İstihbarat Başkanlığı kaynaklıdır. Her iki birim aynı zamanda İstanbul'daki kendi birimleriyle de bu bilgiyi paylaşır.

Koruma Dairesi'ne giden bilgilerin diğer bir kaynağı ise MİT'tir. MİT'in Suriye'den elde ettiği kimi ham istihbari bilgiler işlendikten sonra Emniyet ile paylaşılır.

Tehdit altındaki kişilerin koruma önlemleri bu bilgiler üzerinden yürütülür.

* * *

Bu arada, İBB Başkanı İmamoğlu'nun güvenliğinin sağlanmasında dört koruma polisinin yanı sıra İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şubesi'nden sivil polislerden oluşan bir özel koruma ekibi daha vardı.

Ancak, bu ekip bir süre önce İmamoğlu'na yönelik riskin azalması nedeniyle geri çekildi.

Bu bilgiyi İBB kaynakları da doğruladı.

Devletin son yaptığı tespitlere göre demek ki İmamoğlu üzerindeki risk henüz azalmamış!

Ayrıca, İBB yönetimi bu istihbarat sonrasında İstanbul Valiliği'nden Başkan İmamoğlu'na yönelik koruma önlemlerinin artırılması resmi kanaldan talep etti.

Bakalım, valilik eski başkan Kadir Topbaş dönemindeki koruma önlemlerine benzer biçimde tedbir alacak mı?

* * *

Bir konuyu daha hatırlatayım…

Geçmişte bu türdeki gelişmelerde olayın hedefindeki isim ya da isimler devletin uygun gördüğü bir makama davet edilir, eldeki bilgiler ışığında kendilerine doğrudan bilgilendirme yapılırdı. Ve gelişmelere göre yeni bir yaşam biçimi içinde olması tavsiye edilirdi.

Unutmak istediğimiz Hrant Dink olayını yaşadı bu ülke.

Kendisine yönelik bir eylem olacağı bilgisinin ardından Dink, İstanbul Valiliği'ne davet edilmiş ve hakkındaki süreçle ilgili devlet görevlilerince doğrudan bilgilendirilmişti.

Bu bilgilendirmeye karşın devlet, Dink'i koruyamamış ve suikast sonucu yaşamını yitirmişti.

Şimdi, benzer bir durum İmamoğlu ile ilgili yaşanıyor.

İmamoğlu konusuna bakıldığında devletin doğrudan pek böyle bir bilgilendirmeye gerek görmediği anlaşılıyor.

Eldeki istihbarat, muhatabı yerine sadece koruma polisleri üzerinden paylaşılıyor.

Oysa elde edilen istihbarat son derece önemli ve dikkat çekici.

Türkiye Cumhuriyeti'ni ve yönetimini doğrudan hedef gören bir terör örgütünün, ülkenin en önemli yöneticilerinden birisine eylem yapacağı istihbaratı yabana atılacak cinsten değil.

Bu nedenle İmamoğlu'nun "İçişleri Bakanlığı'nın benimle görüşmesi gerekirdi" açıklaması oldukça anlamlıdır.

Devlet ve siyasi iktidar, bu topraklarda nefes alan herkesin can güvenliğini korumakla yükümlüdür.

Yazarın Diğer Yazıları

Burdur'daki taciz skandalında ikinci perde: Tacizi tespit eden müdür vekili görevden alındı!

Yönetimindeki kurumda olanı biteni tespit ederek raporlayan ve devletin önlem almasının önünü açan Kılınç, sonuçta sisteme yenik düştü!

Burdur'da taciz skandalı: Skandalın adresi Burdur Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü!

İşin içinde taciz var, mahkemeden alınan uzaklaştırma kararı var, il müdürlüğünde görevli kamu personeli var, şüpheli, tanık ve mağdura ait adliye yansıyan ifadeler var, adı tacize karışan personelin görevden uzaklaştırılması amacıyla bakanlığa ve valiliğe yazılan yazılar var. Yetmedi, benzerlerinde olduğu üzere dini cemaat iddiası var. Yetmedi, siyaset var

Ayhan Bora Kaplan, polis muhbiri oldu mu?

17 - 25 Aralık 2013'te Gülen cemaatinin emniyetten tasfiyeye başlanması sonrasındaki personel değişimi sırasında yeni göreve gelen ekipler, Ankara'yı kasıp kavuran Aramaz'ı bir türlü yakalayamazken, muhbir olmak amacıyla şubeye gelen genç, Aranmaz'la ilgili önemli bir bilgiyi polise aktardı...