03 Eylül 2024

Gizli tanık Sertçelik'in firarıyla ilgili İçişleri Bakanlığı müfettişleri hangi bilgilere ulaştı?

Şube Müdürü'nden habersiz görüşmeler. Polis müdürü, görüşme kayıtlarını neden sakladı? Üçüncü kişilerin telefonları kullanıldı! Emniyete verilmeyen kelepçe bilgisi

Serdar Sertçelik

Adli yıl dün itibarıyla başladı. 2025'in temmuzuna kadar adliyelerde nelerin yaşandığına hep birlikte tanık olacağız.

Ülke genelinde geçen yıl başlayan ancak tamamlan(a)mayan on binlerce soruşturma ve yargılama, bu adli yılda da devam edecek.

Ankara Adliyesi'nde de pek çok soruşturma ve yargılama dosyası var kuşkusuz.

Fakat bunlardan ikisi, içerikleri nedeniyle öne çıkıyor:

Suç örgütü lideri olduğu iddiasıyla yargılanan Ayhan Bora Kaplan ve Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesi yargılaması.

Her iki dosya, ülkenin iç siyaseti ve yönetilmesi çerçevesinde önemli. Zira, Kaplan ve Ateş dosyaları, Cumhur İttifakı'nın ana bileşeni AKP ile MHP arasındaki siyasi tabloyu ortaya koyuyor.

Bakanlık müfettişlerinin "ihmal" soruşturması

Ayhan Bora Kaplan dosyasının içinde bir dosya daha var. Ana soruşturmada gizli tanık olarak yer alan Serdar Sertçelik'in yurt dışına kaçışıyla ilgili devam eden kovuşturma.

Bu konu, Ankara Adliyesi'nde adli olarak devam ederken, diğer yandan İçişleri Bakanlığı müfettişlerince de idari açıdan soruşturuluyor.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın talimatıyla başlatılan "Serdar Sertçelik'in yurt dışına firarında ihmali bulunanların ortaya çıkarılması" kapsamında, müfettişler olayda adı geçen polis müdürleri ve amirlerinin bilgisine başvurdu. Süreçte neler yaşandığının, kimin / kimlerin ihmali olduğunu ortaya çıkarmak için...

Haklarında disiplin soruşturması yapılan isimlerin başında, Ankara Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde patlak veren "gizli tanık skandalı" çerçevesinde adı geçen polis müdürleri ve amirleri var.

Söz konusu dosyanın bizzat MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından "hükümete darbe" olarak nitelendirildiğini ancak Bahçeli'ye yapılan bilgilendirme sonrasında yaşananların darbe girişimi olmadığı, emniyet içinde bir grup polisin gerçekleştirdiği hukuksuz işlemler olarak kayıtlara girdiğini hatırlatayım.

Adli soruşturmada tutuklu yargılanan Eski Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik ve Eski Ankara Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan, tutuksuz yargılanan Eski Ankara Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Kerem Öner'in yanı sıra diğer tutuklu amirler, müfettişlere ifade verdi.

Müfettişlerin ulaştığı bilgiler

Müfettişler, polislerden aldıkları ifadelerden ilginç bulgulara ulaştı.

Aslına bakarsanız; söz konusu bilgiler ve bulgulardan bir bölümü kovuşturma aşamasında gündeme gelmişti. Ancak idari soruşturmada bazı yeni bilgiler bu konuya eklendi.

Aldığım bilgilere göre, Kaplan dosyasında savcılık – polis hattında herhangi adli sorumluluk ve görevi bulunmayan polis müdürü Murat Çelik'in, hiyerarşik sistem dışında şube müdür yardımcısı Şevket Demircan'a "doğrudan" talimatlar verdiği bilgisi müfettişlerin dosyasına girdi.

Çelik'in emniyetin hiyerarşik sistemine uymayacak şekilde şube müdürü atlayarak emrindeki polis amirlerine söz konusu dosyayla ilgili telefon ve yüz yüze talimatlar verdiği anlaşıldı.

Müfettişlerin ulaştığı bir başka bilgi ise, özellikle Ayhan Bora Kaplan soruşturması sırasında Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç'in odasında gerçekleşen değerlendirme toplantıları oldu. Bu toplantılarda Dinç'in Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nden sorumlu yardımcısı Murat Çelik ve Konya'dan getirdiği Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan'la, adli kolluk görev ve sorumluluğu bulunan Şube Müdürü Kerem Öner olmaksızın dosyayla ilgili görüşmeler yapması dosyada yer alan bilgilerden.

Şube Müdürü'nden habersiz görüşmeler

Müfettişler, asıl soruşturma konusu olan gizli tanık Serdar Sertçelik'in içinde yer aldığı adli ve operasyonel işlemler konusunda da dikkat çeken bilgilere ulaştı.

Şöyle ki; savcılık tarafından Kaplan dosyasının adli kolluk amiri olarak belirlenen Şube Müdürü Kerem Öner'in, dosyanın firari ismi Serdar Sertçelik'le arandığı dönemde herhangi bir görüşme ve bağlantı kurulması için yardımcısı Şevket Demircan başta olmak üzere personeline yazılı veya sözlü talimat vermediği belirlendi.

Ayrıca, mevcut adli dosyada Serdar Sertçelik ile polis amirleri arasında yapılan görüşmeler de müfettişlerin dikkatini çekti.

Yapılan telefon görüşmelerinin içeriklerine bakıldığında, Sertçelik'le kurulan telefon bağlantılarının resmi niteliği olmayan, yürütülen soruşturmanın gerekliliği içinde olmayan değerlendirmeler bulunduğu da müfettişlerin ulaştığı bilgiler arasında.

Polis müdürü, görüşme kayıtlarını neden sakladı?

Sertçelik'le yapılan telefon görüşmelerinin, adli kolluk amiri konumundaki şube müdürünün bilgisi olmaksızın gerçekleştirildiği anlaşıldı.

Ayrıca, Sertçelik'le telefon irtibatı kuran Demircan'ın, ses kayıtlarını saklaması soruşturmada dikkat çeken başka bir yönü oldu.

Yeri gelmişken bu konuda ek bilgi paylaşayım.

Demircan, gizli tanık skandalı patlayıp gözaltına alındığında adliyede bir ifade verdi.

İfadesinde Demircan'a, "Serdar Sertçelik ile yapmış olduğunuz görüşmeleri 'kayıt altına alın' şeklinde bir talimat verildi mi? Almış olduğunuz ses kayıtlarını şube müdürünüze, il emniyet müdür yardımcısına, Ankara İl Emniyet Müdürü'ne, soruşturma savcısına, mahkeme başkanına gönderdiniz mi veya bunlar dışındakilere de ses kayıtlarını gönderdiniz mi?" sorusu yöneltildi.

Sertçelik'le "mevcut hukuki koşullara aykırı biçimde" telefon görüşmesi yaptığı öne sürülen Demircan, soruyu şöyle yanıtladı:

"Ses kayıtlarının alınması yönünde herhangi bir kimsenin talimatı olmamıştır. Tedbir amaçlı bu kayıtları aldım. Almış olduğum ses kayıtlarını idari tahkikata konu için sadece kendi lehime delil olsun diye ibraz ettim. İdari tahkikattan önce ve tahkikat sonrasında bu ses kayıtlarını hiç kimseyle paylaşmadım."

Şimdi; polis müdürünün böylesi önemli bir soruşturmadaki mesleki davranışına ne demeli?

"Tedbir amaçlı aldım" cümlesinin mesleki pratikteki karşılığı, "kendimi kurtarmak için aldım" demek en basit haliyle.

Müfettişlerin bu tespiti de önemli kuşkusuz.

Üçüncü kişilerin telefonları kullanıldı!

Bu konu başlığına devam ediyorum.

Disiplin soruşturması yürüten müfettişler, Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan'ın dosya firarisi Serdar Sertçelik'le irtibat kurduğu telefon görüşmelerinin 3. kişilere ait telefonlar kullanılarak gerçekleştiği bilgisine ulaştı.

Resmi arama kayıtlarına yansımaması için Demircan'ın başkalarına ait telefonları kullandığını söylemek yanlış olmaz.

Müfettişlerin ulaştığı önemli bir bilgi daha var.

Demircan'ın, Sertçelik'le 15 Nisan'da yaptığı bir telefon görüşmesi sırasında aynı zamanda Şube Müdür Vekili olarak görev yaptığı ortaya çıktı.

Kayıtlara göre 7 dakika 34 saniye süren telefon görüşmesi sırasında Şube Müdürü Kerem Öner'in resmi bir görev nedeniyle Ankara dışında olduğu ve yerine Demircan'ın vekalet ettiği anlaşıldı.

Müfettişlerin edindiği diğer bir bilgi, Sertçelik'e elektronik kelepçe takılması konusu.

Bilindiği üzere, yargılamaya konu olan iddianamede, Sertçelik'in, elektronik kelepçe takılı olmasına rağmen farklı tarihlerde adli kontrol tedbirlerini ihlal ettiği belirtildi.

Türkiye'den yasa dışı yollarla kaçtığı dönemde Sertçelik'e yönelik elektronik kelepçe takılması uygulaması devam ediyordu.

Emniyete verilmeyen kelepçe bilgisi

Sertçelik'in söz konusu uygulamanın devam ettiği süreçte gerçekleştirdiği ihlal hakkında Elektronik İzleme Merkezi'nce ihlal ya da ihlallerin "kaçma şüphesi" barındırması halinde, kelepçe takılı olan kişinin bulunduğu bölgedeki kolluk birimlerine bilgi verilerek, kişinin yakalama işleminin sağlanması, hatta Cumhuriyet Savcılığı'nca verilecek talimatla gözaltına alınması gerekiyor. Mevcut yasalara göre uygulama böyle.

Buna karşın, Sertçelik'le ilgili söz konusu süreçte, sorumlu birimlerin Ankara Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'ne bilgi vermediği görüldü.

Süreç şimdilik bu aşamada devam ediyor. Müfettişler, çalışmalarını tamamlamak üzere. Hazırladıkları raporu İçişleri Bakanlığı'na teslim ettikten sonra idari ceza süreci başlayacak doğal olarak.

Sürecin sonuçları yakında kamuoyuna yansıyacak.

MİT'in uçağı İstanbul yerine neden Ankara'ya indi!

Binali Camgöz

Büyüteç'in bu bölümünde geçen hafta sonu yaşanan önemli bir gelişmedeki "küçük ama önemli" bir ayrıntıyı aktarayım.

İzmir'de adını duyuran ve Karadağ'da tutuklu bulunan organize suç örgütü lideri olmaktan dolayı Interpol'ün kırmızı bülteniyle aranan Binali Camgöz, MİT tarafından Türkiye'ye getirildi.

Camgöz, gerek FETÖ borsası gerekse halen Arjantin'de tutuklu Serkan Kurtuluş'la beraber İzmir ve çevresini perişan eden hatta Eski AKP İzmir İl Başkan Yardımcısı Ahmet Kurtuluş'un öldürülmesine adı karışan isim.

İşte küçük ama önemli ayrıntı burada.

MİT, yurt dışından ülkeye getirdiği kaçakları genellikle İstanbul'a getirip emniyete veya adliyeye teslim eder.

Ancak bu defa böyle olmadı.

MİT, firari Camgöz'ü İstanbul yerine Ankara'ya getirip emniyete teslim etti!

Karadağ'dan havalanan ve içinde Camgöz'ün yanı sıra MİT personelini taşıyan özel uçak, İstanbul Havalimanı yerine Esenboğa Havalimanı pistine indi.

Yoğun güvenlik önlemleri içinde havalimanından çıkarılan Camgöz, Ankara Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'ne teslim edildi. Camgöz, hafta sonu Ankara'da adliye çıkarıldıktan sonra cezaevine götürüldü.

MİT'in yurt dışından getirdiği firariyi İstanbul yerine Ankara'da teslim etmesi, her ne kadar kamuoyunu pek ilgilendirmese de süreci yakından takip edenlerde bir şaşkınlık yarattı.

Mesela, Camgöz'ün İstanbul'da teslimini bekleyen İstanbul Emniyeti ile Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Başkanlığı, uygulamaya şaşıran kurumlardan ikisi.

Bir bilgi daha vereyim; MİT, Camgöz'ün teslimatını Emniyet Genel Müdürlüğü'ne son ana kadar bildirmedi. Hatta hiç bildirmedi demek belki daha doğru. KOM Başkanlığı, uçak Ankara'ya indiğinde gelişmeden haberdar oldu. Gizlilik üst düzeydeydi.

MİT'in bu uygulamasının, sistemin kendi dinamikleri içinde elbette bir amacı vardır. Şimdilik nedeni bilinmiyor.

Önümüzdeki günlerde yeni gelişmelere hazır olsun, kamuoyu. 

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. 

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 

2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Kara Harp Okulu’nda İzmir Marşı süreci ve Beşiktaş’ta “turuncu devrim”in önlenemeyen tükenişi

MSÜ yönetimi görüntü kaydında İzmir Marşı’nın yasaklanmadığı göstermeyi amaçlasa da okulun bir önceki komutanı Gültekin Yaralı’nın imzasını taşıyan talimat / emir Büyüteç’in yayımlandığı güne kadar “talimat panosu”nda asılıydı. “Okunacak marşlar ve yürüyüş kararları” başlıklı listede; Harp Okulu Marşı, Vatan Marşı ve piyade, istihkâm, topçu sınıf marşları olmasına karşın “İzmir Marşı” yok!

Kara Harp Okulu’nda yeni vaka: Öğrencilerin İzmir Marşı okuması da yasaklanmış!

İzmir Marşı'nın Kara Harp Okulu’nda okunması, "siyasi mesaj taşıması" gerekçesiyle, geçen yıl yasaklanmış. Yasak, öğrencilere ve sorumlu komutanlara yazılı olarak değil, sözlü olarak verilmiş!

Ufuk Uras: Bahçeli "Bizim 50 vekilimiz var, çoğunluk AK Parti’de, onların adım atması gerekiyor" dedi

"Bahçeli, 'İlk adım olarak DEM grubunda el sıktım' dedi. Türkiye açısından tarihsel önemi var, atılan adımlar olumludur. Devlet akılsız olacağına, devlet aklı olsun. Bu olay bir turnusol kağıdı”

"
"