Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde (ESOGÜ) Araştırma Görevlisi Volkan Bayar’ın, dört akademisyeni katletmesiyle ilgili yargılamanın sonuna geliniyor.
Üniversite yerleşkesi içindeki Eğitim Fakültesi’nde 5 Nisan 2018 günü yaşanan olayda fakülte sekreteri Mehmet Fatih Özmutlu, Dekan Yardımcısı Mikail Yalçın, Öğretim Üyesi Serdar Çağlak ve Araştırma Görevlisi Yasir Armağan, Bayar’ın bulundurma ruhsatlı silahından çıkan kurşunlarla yaşamını yitirmişti.
Dört akademisyenin ölümüyle sonuçlanan olaylar zincirini kısaca hatırlatmak gerekirse; 15 Temmuz sonrasında devletteki FETÖ tasfiyeleri çerçevesinde devam eden adli ve idari soruşturmalar tüm hızıyla yürürken, ESOGÜ’de akademisyen Volkan Bayar, emniyete yaptığı şikâyet başvurularında üniversite içinde FETÖ’cü olduğunu iddia ettiği isimleri bildirmişti.
Bayar, 2017’de başlattığı şikâyetleri nedeniyle fakülte çalışanlarının tepkisiyle karşılaşmıştı. Zaman içinde kendisi aleyhine tavır takındıkları gerekçesiyle kimi fakülte personeline yönelik saldırgan davranışta bulunan Bayar, olaylar zincirinin baş aktörü olarak karşımıza çıkmıştı.
Fakülte yönetiminin yaşanan sıkıntılı gelişmeleri rektörlüğe aktarmasıyla birlikte kontrolden çıkan sürecin sonunda Bayar, kendisi adına düzenlenen "bulundurma silah ruhsatlı" silahı ile kurşun yağdırıp gözünü kırpmadan dört akademisyeni katletmişti.
* * *
Eskişehir’de 10 Temmuz günü görülen duruşmasında yargılamanın önemli bir aşaması geride kaldı.
Davada iddia makamı savcı, dosyayla ilgili esas hakkındaki mütalaasını heyete sundu. Savcı mütalaasında cinayetlerin zanlıları Volkan Bayar ve ayrıldığı eşi Aylin Bayar hakkında özetle şu görüşü verdi:
"Sanıkların aile ve iş yaşantılarının ortak olması, iş hayatında husumet besledikleri kişilere karşı birlikte hareket ettikleri;
Cep telefonlarına ilişkin dijital materyal incelemesinde, sanıklar arasında gerçekleşen yazışmalarda silah alımı ve ruhsat işlemlerinin tamamlanması ile ilgili ve maktüllere husumet beslediklerini gösteren yazışmaların tespit edildiği, sanık Volkan’ın suç tarihinde fakülte binasına gelirken silahını da yanında ve aracında taşıması, maktüller ile husumet yaşadığını düşünmesi, sanık Saadet Aylin ile aralarında tespit edilen konuşmaların içerikleri, olaydan önce bina içerisindeki tuvalete giderek suçta kullandığı tabancayı atışa hazır hale getirmesi, sanıkların birlikte olay yerine gelmeleri hususları bir bütün halinde değerlendirildiğinde;
Sanık Saadet Aylin’in azmettirmesi neticesinde sanık Volkan’ın maktül Mehmet Fatih’e karşı kasten öldürme suçunu tasarlayarak kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle diğer maktüller Mikail Yalçın, Serdar Çağlak ve Yasir Armağan’a ise kasten öldürme suçlarını tasarlayarak işlediği…"
* * *
ESOGÜ’deki cinayetlerin ardından o dönem çalıştığım gazetede Bayar’ın devletle olabileceği bağlantıları üzerine bir analiz kaleme almıştım.
Dört cinayetin katil zanlısı olarak Eskişehir’deki mahkemede yargılaması devam eden Bayar’ın henüz "kim olduğu"nun net olarak anlaşılamadığını söylemek yanlış olmaz.
Zira, Eskişehir 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın dosyasına giren bir rapor, Bayar hakkındaki soru işaretlerinin yanıtlanmasını güçleştiriyor.
Şöyle ki; Yüksek Öğretim Denetleme Kurulu, Bayar’ın işlediği seri cinayetlerde üniversite personelinin ihmali olup olmadığını araştırmak amacıyla müfettiş görevlendirdi. Müfettişlerin, olayın tanıkları ve sanıklarıyla görüşerek hazırladıkları 119 sayfalık fezlekede, Bayar’ın "devletle bağlantısı" konusunda önemli bulguların yer alması dikkat çekiyor.
İfade veren tanık akademisyenlerin nerdeyse tamamının, Bayar’ın emniyetle ilişkisi olduğu yönünde bilgileri müfettişlere aktardıkları fezlekeden anlaşılıyor.
Örneğin; Bayar’ın asıl hedeflerinden Eğitim Fakültesi Dekanı Cemil Yücel ifadesinde şu bilgiyi verdi:
"(…) Rektörün başkanlığında bütün rektör yardımcıları, ben ve dekan yardımcılarının olduğu bir toplantı yaptık. Toplantı sırasında ben Volkan Bayar’ın yapmış olduğu tehdidin çok ciddi olduğunu beyan ettim. Tedbir alınması gerektiğini söyledim ve emniyetle mutlaka görüşmemiz gerekiyor teklif ve ısrarında bulundum. Israrım sonucunda Rektör Hasan Gönen, il emniyet müdürünü aradı ve ‘Volkan Bayar isimli kişiden üniversitede ciddi bir tedirginlik olduğunu, kendisinden tehdit hissettiklerini’ söyledi. ,
Rektör telefonu kapattıktan sonra il emniyet müdürünün ‘iki müdürümü hemen gönderiyorum’ dediğini beyan etti. Telefon kapandıktan çok kısa bir süre sonra KOM ve Terörle Mücadele Müdürü şeklinde kendilerini tanıtan iki polis toplantıya katıldılar.
Ben ve dekan yardımcılarım yaşanılan tehdit olaylarını bir de polislere aktardık. Polisler endişe etmememiz gerektiğini, ‘gerekli tedbirleri alacağız. Biz bu şahsı tanıyoruz’ dediler. Ben bu süreçte güvenilmemesi gerektiğini dediğimde KOM Müdürü olduğunu söyleyen polis, ‘Bu süreçte bu adamın söyledikleri doğru çıkmıyor mu?’ dedi. Ben de ‘Pek çok şikâyet ettiği kişileri derdest ettiler’ dedim. Bu toplantıdan sonra üniversitemizde ve fakültemizde daha önceden var olan ‘Volkan Bayar’ın güçlü olduğu’ algısı iyice arttı. Daha sonra mahkeme süreçlerinde bu kişinin özgüvenli hareketleri kendisinden daha fazla çekinilmesine sebep oldu. (…) "
YÖK müfettişlerine ifade veren Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Engin Karadağ ise özetle şunları anlattı:
"(…) 6 Ocak 2017 tarihinde sabah ben, Dekan Cemil Yücel ve Dekan Yardımcısı Fatih Bektaş, rektör beye gittik. Toplantıda rektör bey dışında yardımcıları Adnan Konuk, İlhami Ünlüoğlu ve Alpaslan Birdane de bulundu. ‘Volkan Bayar’ın kadrosu ve görev yeri eğitim bilimleri enstitüsünde olduğu için eğitim fakültesi olarak resmi bir işlem yapamıyoruz. Siz önlem alın’ dedik. Rektör Hasan Gönen, cep telefonundan Eskişehir Emniyet Müdürü Engin Dinç’i aradı ve durumu ifade etti. Emniyet Müdürü bunun üzerine KOM ve TEM Müdürlerini toplantımıza gönderdi.
Gelen emniyet amirlerinin kendi aralarındaki konuşmalarından Volkan Bayar’la ilgili bilgilerinin olduğu görülüyordu. Önlem alınmasını hem rektörlükten, hem de emniyetten istedik. Cinayet sonrasında yapılan açıklamalarda Volkan Bayar’ın 6 Ocak’ta zaten ruhsatlı silahı varmış ve emniyetin bunu bilmemesi mümkün değil. Hem rektörlük, hem de emniyet konuyla ilgileneceklerini söylediler ve bizleri gönderdiler. (…) "
Rektörlükte yapılan toplantıya katılan diğer Dekan Yardımcısı Fatih Bektaş ise, yaşananları şöyle özetledi:
"(…) Cemil Hoca, Rektör Hoca’ya Volkan Bayar’ın 'Bir mermiye bakar' (şarjör de demiş olabilir) ifadesini iletti. Rektör Hoca da Volkan Bayar’ın kendisini şikâyet ettiğinden bahsetti ve emniyet müdürlüğünü aradı. Emniyet müdürlüğünden telefonda kiminle konuştuğunu bilmiyorum. Ancak Rektör Hoca iki amir konumunda emniyet mensubunun rektörlüğe bu konuyla ilgili geleceğini söyledi.
Takım elbiseli iki emniyet amiri Rektör Hoca’nın makamına geldi. İsimlerini hatırlamıyorum. Ancak son derece anlayışlı ve güler yüzlü insanlardı. Cemil Hoca durumu emniyet amirlerine de anlattı. Onlar da şahsın ismini sordular ve emniyeti arayıp Volkan Bayar ismiyle ilgili kendilerine bilgi verilmesini istediler.
Yaklaşık beş dakika sonra telefonlarına dönüş gerçekleşti ve Volkan Bayar’ın kendilerine hain FETÖ terör örgütüne ilişkin "İstihbarat bilgisi sağlayan biri" olduğunu söylediler. Biz de durum böyle olsa dahi fakültede ihraç edilen hocaların yakınları veya kendileri tarafından çıkabilecek bir olaya ilişkin bir önlem alınmasını istedik.
Emniyet amirleri de Volkan Bayar’ın "kendilerine bilgi sağlasa" dahi fakülte içerisinde bu şekilde konuşmaya hakkı olmadığını, insanları korkutacak, tahrik edecek bir davranış sergileyemeyeceğini söyleyip gerekli işlemi yapacaklarını bildirdiler. Hatta bize kaygılarımız anladıklarını, Volkan Bayar’a gerekli işlemin yapılacağını ve içimizin rahat olmasını söylediler.
Şimdi düşündüğümde Volkan Bayar’ın silah bulundurma ruhsatını olduğu işlediği cinayetlerden sonra ortaya çıkınca o dönem en azından silah bulundurma ruhsatı iptal edilebilirmiş, odası değiştirilebilirmiş. (…)"
* * *
Akademi cinayetleriyle ilgili hazırlanan YÖK raporunda, dönemin rektörü Prof. Dr. Hasan Gönen ile Eskişehir Emniyet Müdürü Engin Dinç’in de bilgisine müfettişlerce başvurulduğu görülüyor.
Bu konuya devam edeceğim.