Akademisyen Necip Hablemitoğlu'nun öldürülmesi sürecini aydınlatmak amacıyla hazırlanan iddianameyle başlayan tartışmalar önceki gün son buldu.
Ankara 37. Ağır Ceza Mahkemesi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca davanın terör suçlarına bakmakla görevli mahkemede görülmesi kararına yaptığı itirazı reddetti.
Mahkemenin bu kararı sonrasında suikastla ilgili yargılama, Ankara Adliyesi'nde terör suçlarına yönelik davaları yürüten 28. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilecek.
Gelinen son noktada, Hablemitoğlu cinayeti bir terör eylemi olarak değerlendirilecek ve yargılama terör suçları hükümlerine göre gerçekleşecek.
* * *
Savcılığın hazırladığı iddianame açıklandığı günlerde içeriği itibarıyla pek detaylı olarak kamuoyuna yansımadı.
Savcılık soruşturması çerçevesinde detaylara girilmeksizin genel hatlarıyla değerlendirmeler yapıldı.
İddianamede yer alan detaylara bakıldığında, Akademisyen Hablemitoğlu üzerinde aslında nasıl çalışmalar yapıldığı daha net görülüyor.
Cinayet öncesindeki önemli bir bağlantıyı ortaya koyan bir ifade, tablonun daha sağlıklı görülmesine olanak veriyor.
İddianameye konulan ifade Nizamettin Afşar adlı şüpheliye ait.
Bütüne bakıldığında Afşar'ın önemli konumu var. Zira, Afşar Hablemitoğlu'nun öldürülmesi sürecinde organizasyon içinde faaliyet gösterdiği anlaşılan Eski MİT'çi Enver Altaylı'nın şoförü.
Enver Altaylı
Savcılık talimatıyla gözaltına alınan Afşar, polisteki ifadesinde bakın neler anlatmış:
"(...) Enver Altaylı'nın yanında 23 - 24 yıldır şoförü olarak maaşlı yanında çalıştım. Aydın Köstem'i Avrasya Vakfı'na gelip gitmesinden dolayı tanıyorum. Daha sonra vakıf kapandıktan sonra birçok sefer Enver Altaylı ile görüşmesi olmuştur.
Mustafa Özcan'ı (FETÖ'nün yönetim kademesinde yer alan ve halen firarda. Y.N.) Enver Altaylı'nın yanında tanıdım. Kendisi ile bire bir görüşmem olmamıştır. Enver Altaylı, Mustafa Özcan ile ilgili olarak kendisinin imam olduğunu, Fetullah Gülen hareketi içerisinde yıllardır tanıdığını ve önemli şahsiyet olduğunu söylerdi.
Levent Göktaş'ı Köroğlu'nda (Ankara'nın şehir merkezinde bir semt. Y.N.) bulunan açık adresini bilmediğim ofisine Enver Altaylı'yı götürmemden dolayı biliyorum. Kendisi ile bire bir görüşmem olmamıştır. (...)"
Altaylı ile Özcan'ın yakınlığı
Afşar, ifadesinde Altaylı ile Özcan'ın ayda birkaç kez görüştüklerini açıklarken, şunları söyledi:
"(...) Mustafa Özcan ile Enver Altaylı arasında ayda birkaç sefer görüşmeler olurdu. Enver Altaylı, Mustafa Özcan'la buluşacağı zaman Mehmet isimli şahıs, telefonla arayarak geleceğini bildirmemi söylerdi. Bu aramaların birçoğunda bire bir Mehmet isimli şahısla konuştum. Mehmet isimli şahıs da Mustafa Özcan'ın geleceği zaman beni arıyordu.
Bu konuşmaların içeriği, genellikle Enver Altaylı'nın randevusu için aramalar olmuştur. Kendi şahsi bir görüşmem olmamıştır. İstanbul'da bulunan Sema Hastanesi'nde Enver Altaylı'nın tanıdıklarının tedavileri için Enver Altaylı'nın talimatı doğrultusunda Mehmet isimli şahsı aradım ve Sema Hastanesi'ne gittim.
Enver Altaylı ve Mustafa Özcan bire bir görüşürlerdi. Ben sadece Enver Altaylı'nın ikametinde yapılan buluşmalarda çay ve ikram hizmetlerinde yanlarına girerdim. İstanbul'a Enver Altaylı ile gittiğimizde Mustafa Özcan'la Sema Hastanesi'nde görüşürdü. Birkaç seferde İstanbul'da Kaynak Holding içerisinde görüşmeleri oldu."
Mustafa Özcan
Kapı aralığından duyulan konuşma
"Mustafa Özcan yine Ankara'ya geldi. Benimle Mehmet isimli kişi aynı şekilde iletişim kurdu. Bu defa Mustafa Özcan direkt Enver Altaylı'nın Turan Güneş Bulvarı'ndaki ikametine gelmişti. Mehmet isimli kişi yine dışarıda araçta bekledi. Evde; ben, Mustafa Özcan ve Enver Altaylı dışında kimse yoktu.
Mustafa Özcan ve Enver Altaylı evin mutfak kısmında oturuyorlardı. Kapı aralık şeklinde açıktı. Ben bir ara mutfağa girmek isterken aralarında geçen bir konuşmaya şahit oldum. Mutfak dışından bunu dinledim. Bu konuşmada Mustafa Özcan, Enver Altaylı'ya hitaben 'Bu Necip ile ilgili Halil Şıvgın'la meseleyi konuştuk ancak halledemedik. Bu adam hizmet hareketine zarar veriyor, zarar vermeye de devam edecek. Bu işi halletmemiz lazım, sizin yardımınızı istiyorum' diyordu.
Enver Altaylı da Mustafa Özcan'a 'Haklısınız hocam, nasıl yardımcı olalım' şeklinde cevap veriyordu. Devamında Enver Altaylı, Mustafa Özcan'a 'Cezaevinde bir arkadaşımız var, çıkmasına 1 - 1,5 yıl var. Ona hallettirebiliriz, isterseniz biraz bekleyelim.' şeklinde konuşuyordu.
Mustafa Özcan'ın da Enver Altaylı'ya '1 - 1,5 yıl çok geç olur Enver abi' diye karşılık verdiğini hatırlıyorum. Sonrasında Enver Altaylı, Mustafa Özcan'a 'Ben bir Almanya'ya gideyim, bu meseleyi Serhat ile görüşeyim. Dönüşte sizi arayacağım' dedi. Sonrasında da yemek siparişi verildiği için mutfağa girmek zorunda kaldım. Ben mutfağa girdikten sonra aralarındaki bu konuşma kesildi. Bir süre sonra yemeklerini yediler, o sırada ben de mutfakta idim. Burada havadan sudan konulardan konuştular. Bir süre sonra Mustafa Özcan vedalaşarak evden ayrıldı. (...)"
Altaylı, Almanya'ya gitti
Afşar, anlatımlarına devam ediyor:
"(...) Kapıda vedalaşma sırasında Enver Altaylı, Mustafa Özcan'a hitaben 'hocam ben o dediğiniz seyahati yapacağım' diyordu. Yaklaşık 3 - 4 gün kadar sonra Enver Altaylı tek başına Almanya'ya gitti. O tarihte ben kendisini Esenboğa Havaalanı'na bıraktım. Takriben 5 gün kadar sonra Türkiye'ye geldi. Esenboğa Havaalanı'ndan kendisini ben aldım. Valizlerini eve çıkarttım. Evde iken telefonla Mustafa Özcan'la konuştuğunu değerlendiriyordum. Telefonda karşıdakine 'hocam, ben Almanya'ya gittim, geldim. Malum konuyla ilgili Serhat ile görüştüm. Serhat bize yardımcı olamayacak, bilginiz olsun' dedi. Bu şekilde telefonu kapattığını hatırlıyorum. (...)"
Siemens'in Altaylı'ya verdiği özel telefon
Afşar'ın ifadesinde adı gündeme gelen "Serhat" isimli kişi aslında kamuoyuna yabancı değil.
Bir dönem Tercüman gazetesinin sahibi olan Kemal Ilıcak'ın yeğeni. Uzun yıllardır Almanya'da yaşıyor. Enver Altaylı ile yakınlığı iddianamede var. Hablemitoğlu iddianamesinde onuncu sıradaki şüpheli.
Altaylı'nın şoförü Nizamettin Afşar ifadesinde patronu ile Ilıcak arasındaki bağlantıları şu şekilde değerlendirdi:
"(...) 2002'de Enver Altaylı ile Serhat Ilıcak, Siemens şirketi ile bir iş yapıyorlardı. Bu iş ilişkisinden doğan samimiyetten ötürü Siemens şirketi özel bir telefonu Enver Altaylı'ya vermişti. Aynı şekilde Serhat Ilıcak'a da bir telefon verilmişti. O tarihte bu iki telefon arasında eşleştirme yapılarak dinlemelere karşı korunduğunu biliyordum.
Enver Altaylı, Mustafa Özcan'la yaptığı son görüşmeden birkaç gün sonra bu Siemens telefon üzerinde Almanya'yı Serhat Ilıcak'ı aramıştı. Görüşme sırasında Enver Altaylı'nın bulunduğu odanın kapısı açıktı, ben konuşulanları duyuyordum. Telefonda Enver Altaylı, Serhat Ilıcak'a 'Serhatcığım ben Levent Göktaş ile görüştüm, biz mutabık kaldık. Siz çalışmalarınıza başlayın. Bir sıkıntı vesaire bir şey olursa beni arayabilirsin' diyordu.
Enver Altaylı ile Serhat Ilıcak arasında sıkı bir ilişki vardır. Günde 3-4 defa görüşürlerdi. Enver Altaylı'nın, 12 Eylül 1980'den bu yana Serhat Ilıcak ile tanıştığını biliyorum. Serhat Ilıcak için 'Bu benim ruhumu satın aldı. Dünyadaki birkaç dostumdan biri Serhat'tır' derdi. Serhat Ilıcak'ın o tarihlerde matbaaları vardı. Bir ara Tercüman Gazetesi'ni çıkarıyordu. Ekonomik durumunun iyi olduğunu biliyorum." (...)
Savcılığın, Altaylı'nın şoförü Afşar'ın verdiği ifade sonrasındaki yorumu iddianamede yer aldı:
"(...) Nizamettin Afşar, olay tarihinde Enver Altaylı'nın çok yakınında bir konumunda, onun şoförü olarak, bazen evi içerisinde şahsi hizmetlerinde bulunan birisidir. Mustafa Özcan'ın olay tarihinde Enver Altaylı ile direk irtibatlanmamaya özen gösterdiği, çoğu zaman Nizamettin Afşar'ı aramak suretiyle, bazı zamanlarda ise olay tarihinde şoförü olan Memiş Aytekin üzerinden Nizamettin Afşar ile irtibatlanarak Necip Hablemitoğlu konusunda Enver Altaylı ile görüşmeler gerçekleştirdiği, bir araya geldiği, Enver Altaylı'nın ise, Mustafa Levent Göktaş ile bu amaçla bir araya gelerek görüşmeler gerçekleştirdiği tespit edilmiştir. (...)"
Telefon irtibatlarından çıkan tablo
Savcılık iddianamesinde, Hablemitoğlu'nun öldürüldüğü döneme ait telefon kayıtlarının analizleri mevcut.
Soruşturma çerçevesinde MİT Başkanlığı'ndan özel bir rapor hazırlandı. Ek klasörlerde bulunan bu raporun önemli olan bölümünü yazıya aldım.
Raporda, Enver Altaylı, Aydın Köstem, Levent Göktaş, Nizamettin Afşar ve Mustafa Özcan arasındaki telefon irtibatı şöyle:
"05/11/2002'de saat 08.51 - 09.08 arasında Aydın Köstem'in 903124670724 numaralı sabit hat üzerinden önce Enver Altaylı'nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattını daha sonra Levent Göktaş'ın kullanıcısı olduğu 905355724652 numaralı GSM hattını aradığı hususları belirlenmiştir.
Bu kapsamda, Levent Göktaş ile Enver Altaylı arasında birebir iltisak görünmemesine özen gösterdikleri, 04/11/2002 tarihinde BELPA tesisleri civarındaki bölgede Enver Altaylı, Nizamettin Afşar ve Mustafa Özcan'ın beraber saat 15.00 - 16.00 sularında sinyal verdikleri, anılanların Aydın Köstem aracılığıyla bir araya geldikleri, toplantıya katılmadığı değerlendirilen Aydın Köstem aracılığıyla ve ankesörlü telefonlar aracılığıyla irtibat kurmalarının, ayrıca Enver Altaylı'nın toplantıya gitmeden önce Mustafa Özcan ile iltisaklanmasının dikkati çekici olduğu değerlendirilmektedir. (...)"
Savcılık görüşü
MİT Başkanlığı'nca düzenlenen iletişim raporu sonrasında savcılık iddianamede, Hablemitoğlu suikastı çerçevesinde şu tespiti yaptı:
"(...) Hem Cumhuriyet Başsavcılığımızca düzenlenen 11/03/2020 tarihli dosya inceleme tutanağı, hem de Milli İstihbarat Teşkilatı'nca yapılan 26/03/2022 tarihli görüşme kayıtlarının incelenmesine ilişkin istihbarat notundan, maktul Necip Hablemitoğlu'nun ölümünden önce şüpheliler arasında kurulan yoğun, gizli, aracılar vasıtasıyla yapılan irtibatların, olaydan önce şüphelilerin bir araya gelmelerin maktul Necip Hablemitoğlu için kurulduğu teknik açıdan izah edilebilmekle birlikte, alınan şüpheli ve tanık ifadeleri ile birlikte düşünüldüğünde; bu husus netlik kazanmaktadır. Ayrıca şüpheliler arasında bahsedilen şekilde yapılan irtibatın maktulün ölümünden sonra bittiği de gözlemlenmiştir. (...)"
* * *
İddianameyi inceledikçe bilinmeyenler, ilginç detaylar eşliğinde gün yüzüne çıkıyor.
Bakalım önümüzdeki günlerde daha ne ayrıntıları göreceğiz?
Tolga Şardan kimdir?
Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi'nde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.
Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu.
Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu.
Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı.
2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.
|