15 Mart 2024

Emniyet'te Dallasvari olaylar...

Merkez teşkilatında bir daire başkanı ile bir avukatın arasında başlayan "elektriklenme"nin savcılıkta biten süreci...

Büyüteç'te, Emniyet teşkilatında olan bitenden bir bölümünü haftanın ilk yazısında aktardım.

İkinci yazıda bu konuya biraz daha devam edeyim.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, iki kişinin birbirlerine yönelik şikayet dilekçelerini inceleyerek "kovuşturma yapılmasına gerek olmadığı (KYOK)" kararı verdi, geçtiğimiz günlerde.

Başsavcılığın verdiği binlerce KYOK'tan birisi elbette bu karar. Ancak söz konusu kararı önemli veya ilginç hale getiren ise olayın tarafları.

Aralık 2022'de yapılan başvurunun bir tarafı erkek emniyet müdürü. Üstelik Süleyman Soylu'nun İçişleri Bakanı olduğu dönemde Emniyet Genel Müdürlüğü'nde "daire başkanı" konumunda görev yapan bir polis müdürü. Soylu'nun en güvendiği (!) daire başkanlarından.

Karşı taraf ise, Ankara'nın tanınmış kadın avukatlarından.

Bu arada, olayın taraflarıyla ilgili bilgiler mevcut. Resmi kayıtlarla birlikte. Fakat, yazıya erişim yasağı gelmesini önlemek amacıyla isimleri tam açıklamaktan kaçındım, işin doğrusu.

Önce ilk olayı anlatayım.

İddiaya göre, kadın avukat N.G.'nin çalıştığı bir bilişim firması, 2022 yılı içinde polis müdürü E.Ç.'nin başkanı olduğu Emniyet teşkilatının en gözde birimlerinden birisiyle ticari faaliyete girmek için girişimde bulundu.

Devam eden süreçte, daire başkanı E.Ç. ile bilişim firması adına çalışan avukat N.G. arasında yaşanan "elektriklenme", ticari görüşme boyutunu aştı. İkili arasında yaşananlar sırasında polis müdürü yine iddiaya göre, eşinden ayrılıp evleneceği sözünü verdi.

Olay emniyet kulislerinde konuşulmaya başlandı. Dönemin İçişleri Bakanı Soylu'nun kulağına gitti. Daire başkanı görevi bırakmak zorunda kaldı. Halen Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı'nda Polis Başmüfettişi!

Bu arada firma ise, "ticari başarı gösterip" söz konusu birimle çalışmaya devam etti.

Peki sonra ne oldu?

Verilen sözler tutulmayınca, polis müdürü E.Ç. ve avukat N.G. arasındaki beraberlikte sıkıntı baş gösterdi.

Aradan geçen süreyle beraberliğin boyutu olumsuzluğa dönerken, avukat N.G., Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği şikayet dilekçesiyle E.Ç.'nin kendisini dövdüğünü iddia etti. Polis müdürü E.Ç. de avukat N.G.'den şikayetçi oldu. Avukat N.G., E.Ç hakkında dört ayrı dilekçe verirken, E.Ç. ise N.G. hakkında tek şikayette bulundu.

Her iki taraf da savcılığa birbirlerine daha önce gönderdikleri mesajları delil olarak sundu.

Polis müdürü E.Ç. ile avukat N.G. arasında yaşananların adli soruşturma konusu olması üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü de harekete geçti. Avukat N.G.'nin yaptığı ayrı başvuru üzerine, Polis Başmüfettişi E.Ç. hakkında idari soruşturma başlatıldı.

Yazının başında söylediğim gibi; savcılık yapılan şikayetleri değerlendirip KYOK verdi. Savcılık verdiği kararda, her iki tarafın dosyaya sunduğu cep telefonu üzerinden gönderilen mesajlara ait ekran görüntülerinin olmaması sebebiyle iddianın soyut kaldığı kaydedildi.

Ayrıca avukat N.G.'nin, E.Ç. hakkında kendisini dövdüğü iddiasının da yeterli delil olmadığı için soyut kaldığı anlaşıldı.

Böylelikle, polis müdürü E.Ç. ile avukat N.G. arasındaki soruşturma adli olarak düştü.

Adana'da yaşananlar

İkinci olay ise, Adana'da yılın ilk günlerinde yaşandı.

Buradaki olay da yine farklı bir "elektriklenme" üzerine. Tarafları ise, Adana'da emniyet müdür yardımcısı A.E. ile bir önceki olayda adı geçen kadın avukat N.G.

İddiaya göre, avukat N.G., polise giderek Adana Emniyet Müdür Yardımcısı A.E.'den şikayetçi oldu.

Polis müdürü A.E., daha önce yıllarca Ankara'da görev yaptı. Sonrasında geçen yılın sonlarına doğru Adana'ya geçici görevle Ankara'dan gönderildi.

Polise başvuran avukat N.G., polis müdürü A.E.'nin kendisinin imam nikahlı eşi olduğunu öne sürdü.

Avukat N.G., Ankara'dan tanıştığı ve Adana'da görev yapması nedeniyle polis müdürü A.E. ile hafta sonları kendisinin Adana'ya giderek görüştüğünü iddia ederken, birlikte yaşadıkları evin adresini de ifadesinde açıkladı.

Şikayetçi avukat N.G., polis müdürü A.E.'nin kendisinden başka ikinci imam nikahlı eşinin bulunduğunu, A.E.'nin cep telefonuna gelen mesajdan öğrendiğini ifade etti.

Polis müdürü A.E.'nin, beraberliği bitirmek istediğinde kendisinin babasına ve ağabeyine şikayet etmekle tehdit ettiğini ileri sürdü.

Avukat N.G., polis müdürü A.E.'den şikayetçi olduğunu belirtti.

Bu gelişme üzerine Adana Emniyet Müdür Yardımcısı A.E. hakkında idari soruşturma başlatılırken, Adana'daki görevine son verildi.

Ancak, bir süre sonra avukat N.G., polise yeni başvuru yaparak A.E. hakkındaki şikayetinden vazgeçti.

Garson'un kodlamalarına yönelik soruşturma

Büyüteç'te kısa süre önce "Emniyet'i karıştıran terfiler" başlığıyla yazı kalem almış ve Garson adlı gizli tanığın verdiği kodlama fişleriyle bağlantılı olarak Emniyet Müdürü Ömer Zeren'in iddialarına yer vermiştim.

Söz konusu yazıya erişim yasağı getirildiği için linkini bırakamadım.

Ancak kısaca özetleyim. Polis Müdürü Ömer Zeren, kendisiyle ilgili terfi kararına gerekçe olan Garson fişlemeleri üzerinde oymana yapıldığını iddia etti. Zeren, Garson'dan çıkan kendisine ait veri ile daha önce açtığı idari dava çerçevesinde Emniyet Genel Müdürlüğü'nden mahkemeye gönderilen veriler arasında fark olduğunu ve evrakta sahtecilik suçu işlendiğini iddia etti.

Zeren, halen Emniyet Genel Müdürlüğü Personel Başkanı olarak görev yapan Ahmet Acar'ın söz konusu süreçte payının olduğunu iddia etti.

Arkasından KRT'ye özel açıklama yapan Acar ise, Kayseri KOM Müdürü iken dönemin Ankara Emniyet Müdürü Orhan Özdemir'e yönelik yürüttüğü operasyonun arkasında olduğunu belirtti.

Şimdi gelinen son noktaya bakalım.

Emniyet Genel Müdürlüğü Zeren hakkında sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar nedeniyle soruşturma başlattı. Teftiş Kurulu'ndan bir müfettiş, konuyu soruşturmaya başladı.

Madalyonun diğer yüzünde ise, Zeren'in "Garson'dan elde edilen fişleme kodları üzerinde oynama yapıldığı ve böylelikle sahte evrak tanzim edildiği" yönündeki önemli iddiasıyla ilgili herhangi bir müfettiş görevlendirmesi henüz yapılmaması dikkat çekici.

Küçük bir ekleme yapayım; Zeren'in hedefine aldığı Personel Başkanı Acar, 'sahte evrak üretildiği' iddia edilen dönemde yine personel biriminde aktif görevdeydi. Acar'ın hedef olmasının gerekçesi bu olsa gerek.

Bu arada yine aldığım bilgiye göre, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Zeren'in ortaya attığı iddiayla ilgili Emniyet İstihbarat Başkanlığı ile KOM Başkanlığın'dan sorumlu Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mahmut Çorumlu'dan bilgi aldı. Çorumlu, Yerlikaya'ya iddiada gündeme getirilen evrakta sahtecilik konusunu doğruladı. Çorumlu, bu görüşmeyi detaylı biçimde yakın çevresine de aktardı.

Tabloya bakıldığında müfettiş soruşturması başlamasıyla beraber sahte evrak düzenlendiğinin somutlaştırılması halinde halen görevde olan ve yakın zamanda emekli olmuş kimi üst düzey emniyet yöneticileri savcıların önüne çıkabilir.

Ne de olsa evrakta sahtecilik, hapis cezasıyla sonuçlanan bir suç olarak görülüyor yasalara göre.

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. 

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 

2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dorukhan Büyükışık cinayetinde polislere yargı yolu

Soruşturmayı yürüten müfettişler, adları geçen 24 personelden dokuzu hakkında meslekten ihraç, maaş kesim cezaları ile kınama cezaları talep etti. Dönemin Narlıdere İlçe Emniyet Müdürü İsmail Köksal ve Komiser Yardımcısı Hüseyin Vurucu’ya “meslekten çıkarma cezası” verilmesi teklif edildi. Ancak polis müdürü Köksal’ın cezası, olayın işlendiği tarihten itibaren iki yıl içinde disiplin cezası verilmesini gerektiren mevzuat nedeniyle zaman aşımına uğradı!

7,5 yıl sonra yapılan keşif ve sıfırlanan telefonlar

"Resmi keşif raporuna göre; Onur muhtemelen bilinci yerinde değilken, birden fazla kişi tarafından balkondan bırakılmış, hafif sol tarafına doğru yere çarpması sonucu balkon altına doğru yönelmiş. Sanıkların beyanları, Onur’un aktif atlama yaptığı şeklinde olmasına karşın, resmi rapor diğer düşme analizleri gibi Onur’un kontrolsüz / serbest ve ilk hızsız düştüğünü tasdik etti"

Adaletin merhem ol(a)madığı yine bir evlat acısı dosyası mı?

Baba Levent Özkan’ın ihmal iddiaları var; olaydan hemen sonra, soruşturmanın ilk günlerinde dosyaya konulması gereken, oğlu Onur Özkan’ın hastaneye götürülmesini sağlamak amacıyla irtibat kurulan 112 Acil Hattı’nın telefon görüşme kayıtlarına 8 ay sonra ulaşabildiklerini söyledi

"
"