13 Aralık 2019

Ceren Özdemir cinayetinin anlattıkları

Ordu’da bir kurumdan diğerine bürokratik deyimle "kanaldan" gönderilen bir evraka rutin işlem muamelesi yapıldığı iddiası, ne yazık ki Ceren Özdemir’in yaşamına mal oldu

Üniversite öğrencisi Ceren Özdemir’in, cezaevi firarisi Özgür Arduç tarafından evinin önünde katledilmesi, son yıllarda artan kadına yönelik şiddet olaylarının en dramatik örneklerinden birisi oldu.

Psikolojik sorunları olan bir hükümlünün cezasını çektiği yarı açık cezaevinden firar ederek, genç bir kızı yaşamdan koparması, devletin "şapkayı önüne koyup düşünmeye başlamasının zamanının gelip geçtiğini" göstermesi açısından da önemlidir.

Yetimhanedeki yaşamında başlayan sorunlardan kaynakladığı ifade edilen kriminal geçmişi nedeniyle rehabilitasyona alınması gereken bir hükümlünün, sağlık raporlarına rağmen hayatın içinde yer almasını sağlayan infaz sisteminden faydalanması, devletin bazı uygulamaları yeniden gözden geçirmesi zorunluluğunu ortaya koyuyor.

Özdemir’in öldürülmesinden itibaren olayı yakından takip eden ve adli soruşturmaya müdahil olan Ordu Barosu Başkanı Haluk Murat Poyraz’la görüştüm.

Telefon görüşmemizde Poyraz, cinayete sadece kriminal boyutuyla bakmanın doğru olmadığına, aksine sonuçlarının daha etraflıca değerlendirilmesi gerektiğine dikkati çekti.

Soruşturma kapsamında Ordu Barosu olarak davaya müdahil olmak isteyen avukatlara yetkilendirme yapılacağını anlatan Poyraz, "İddianame yavaş yavaş hazırlanmaya başladı. Zaten her şey ortada olduğu için zaman alacak bir durum yok. Ancak, olayın ardından kamuoyu gündemine gelen bazı iddiaların araştırılması için başsavcılıkla görüşme yaptık. Dosyada bir eksiklik kalsın istemiyoruz" dedi.

Poyraz’ın savcılıktan araştırılmasını istediği iddialar arasında olayla bağlantılı komplo teorisi de yer alıyor.

Başkan Poyraz’a aynı zamanda baro başkanı olması nedeniyle infaz sistemindeki sıkıntıları nasıl değerlendirdiğini sordum. Yanıtı şöyle oldu:

"Türkiye’deki hukuk sistemiyle ilgili halen iki temel sorun var. Birincisi, cezaların ağırlaştırılması, yani idam cezasının yeniden hukuk sistemine alınması. Diğeri ise; infaz indirimi yani, örtülü af. Biz, her ikisine de karşıyız. İnfaz sisteminde sıkıntı var. Yarı açık cezaevine geçme sorunlu. Belirli süre kapalı cezaevinde infazını yatan hükümlülerin, sanki otomatiğe bağlanmış gibi yarı açığa geçişleri oluyor. İdam cezası tartışmasında ise Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler var. Buna karşın bizim de iç hukuk normlarımız var. İdam cezasını yeniden koymanın Türkiye’ye ne getirip ne götüreceğini iyi değerlendirmek gerekir."

* * *

CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel, Özdemir’in öldürülmesiyle ilgili Çarşamba günü Meclis’te bir basın toplantısı düzenleyip, olayla ilgili bazı soruların ilgililerince yanıtlanmasını talep etti.

Adıgüzel’in sekiz sorusu içinde dikkat çekenlerden birisi, katil zanlısı Arduç’un firarının Ordu Emniyeti’ne bildirilip bildirilmediği, emniyetin bu firardan haberinin olup olmadığıyla ilgiliydi.

Bu sorunun yanıtı akşam saatlerinde ortaya çıktı. Ordu Cumhuriyet Başsavcılığı, 30 Kasım’ı 1 Aralık’a bağlayan firarla ilgili olarak "yakalama emri" çıkarmıştı.

Ancak, iş bununla bitmiyordu elbette.

Yakalama yazısının emniyete ulaşıp ulaşmadığı, ulaştıysa yazının sadece kayıt defterinde mi kaldığı, yoksa savcılık yetkililerinin yazıyı göndermekle birlikte emniyetle sözlü iletişim kurup durumun hassasiyetini anlatıp anlatmadıkları, emniyetin bu bilgiyi aldıktan sonra harekete geçip, firariyi yakalamaya çalışıp çalışmadıkları sorularının yanıtları önem taşıyor kuşkusuz.

Baro Başkanı Poyraz, bu süreci şöyle anlattı:

"Bir firarinin yakalanmasında özellikle cezaevi idaresi infaz savcılığına durumu bildirir. Bunun üzerine infaz savcılığı da bir yazıyla yerel kolluk birimini, yani emniyet ve jandarmayı bilgilendirir. 1 Aralık’ta savcılıktan kolluğa gelen yazı kayıtlara alınıyor. Biz şekli olarak geçtiğini varsayıyoruz. Bu aşamada hukuki açıdan eksik gözükmüyor. Ama cinayetin olduğu zamana kadar yakalanmamasında kamuoyunun bilgilendirilmemesi konusunda tartışmalar var burada. Emniyetin bu konuyu rutin işlem olarak mı gördü? Yoksa görmedi mi? Firarinin eşgali kamuoyuna açıklansaydı önceden yakalanabilir miydi? Bu tartışma var."

* * *

Poyraz’ın bu değerlendirmesine mesleki bilgi ve tecrübe çerçevesinde eklemeler yapmakta fayda var.

Açık kaynaklara yansıyan bilgilere göre, cezaevi firarisi olması nedeniyle hakkında yakalama kararı olan bir şüpheli, hakkındaki yazının emniyete ulaşmasından sonra firar ettiği günden cinayeti işlediği güne kadar Ordu’da geziyor.

Yine kendi ifadesine göre zanlı, bu süre içinde bir otelde kalıyor, alışveriş yapıyor, birilerinin öldürmek için plan yaparken eylemde kullanmak için bıçak çalışıyor, kentteki boş bir inşaatta geceliyor.

Kısacası, sade bir vatandaştan farksız biçimde hayatın içinde yer alıyor.

Zira zanlı, eşgali sosyal medyaya düştükten kısa süre sonra bir esnafın ihbarıyla yakayı ele veriyor. Polis, bu paylaşımın ardından gelen ihbarla Arduç’u gözaltına alıyor.

İşte bu zaman diliminde belki de devlet kurumları arasındaki koordinesizlik ortaya çıkıyor.

Belki de savcılık ve emniyet arasında sözlü bir temasın olmaması, "çok farklı bir profili olan zanlı"nın olaydan önce yakalanmasına öncelik verilmesini engellemiş oldu.

Oysa olayın önemi kavranmış olsaydı, büyük kentlere göre güvenliği ve denetimi daha kolay olan Ordu’da sokaklarda dolaşacak resmi veya sivil polis ekipleri, cezaevi firarisinin adım atmasını zorlaştıracaktı.

Nitekim Arduç’un merkezinde olduğu meselenin ciddiyeti kentteki devlet kurumlarınca kavranmış olacak ki, benzer konumdaki firariler 24 saat içinde kolluk görevlilerince yakalandı.

Ordu’da bir kurumdan diğerine bürokratik deyimle "kanaldan" gönderilen bir evraka rutin işlem muamelesi yapıldığı iddiası, ne yazık ki Ceren Özdemir’in yaşamına mal oldu.

Bu noktada, kentin mülki idare sisteminin İçişleri Bakanlığı’nca gözden geçirilip incelenmesi, yanlışlarını bulup düzeltme yoluna giden devleti daha güçlü hale getirecektir.

Yazarın Diğer Yazıları

Burdur'daki taciz skandalında ikinci perde: Tacizi tespit eden müdür vekili görevden alındı!

Yönetimindeki kurumda olanı biteni tespit ederek raporlayan ve devletin önlem almasının önünü açan Kılınç, sonuçta sisteme yenik düştü!

Burdur'da taciz skandalı: Skandalın adresi Burdur Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü!

İşin içinde taciz var, mahkemeden alınan uzaklaştırma kararı var, il müdürlüğünde görevli kamu personeli var, şüpheli, tanık ve mağdura ait adliye yansıyan ifadeler var, adı tacize karışan personelin görevden uzaklaştırılması amacıyla bakanlığa ve valiliğe yazılan yazılar var. Yetmedi, benzerlerinde olduğu üzere dini cemaat iddiası var. Yetmedi, siyaset var

Ayhan Bora Kaplan, polis muhbiri oldu mu?

17 - 25 Aralık 2013'te Gülen cemaatinin emniyetten tasfiyeye başlanması sonrasındaki personel değişimi sırasında yeni göreve gelen ekipler, Ankara'yı kasıp kavuran Aramaz'ı bir türlü yakalayamazken, muhbir olmak amacıyla şubeye gelen genç, Aranmaz'la ilgili önemli bir bilgiyi polise aktardı...