15 Temmuz 2022

15 Temmuz'un altıncı yılında FETÖ'yle mücadele ne âlemde?

FETÖ lideriyle fotoğrafları olanlardan, faaliyetlerine methiye düzenlerin, ülkeye dönüş çağrısı yapanların bazıları halen kamu görevinin başında. Hatta zaman içinde bakanlık yapanlar bile var. Geçmişlerini unutarak FETÖ'yle mücadele ediyorlar!

Ülkenin demokrasi tarihindeki karanlık gecelerin başındaki 15 Temmuz'un üzerinden altı yıl geçti.

Altı yıl önce 15 Temmuz gecesi saat 21.00 sıralarında başlayan olayların, topluma ve ülkeye yönelik faturası bugün ortada.

İzmir'in Kestanepazarı semtinde 1960'ların ortasında ilk filizleri atılan ve 12 Eylül 1980'deki askeri darbe sonrasında iyiden iyiye palazlanarak 2000'lere ulaşan Gülen cemaatinin gerçek yüzünü görebilmek için bu kadar yüksek faturayı ödemeyi hak etmedi bu topraklarda yaşayanlar.

Gülen cemaatinin, ABD'nin Orta Doğu coğrafyası için kurguladığı senaryonun "kıymetli bir parçası" olan Türkiye'yi kontrolde tutmak amacının bulunduğunu şimdilerde söyleyenler, yıllarca aynı cemaatle kol kola nefes almayı tercih etti.

Hatta öyle ki; iktidar hırsıyla Atatürk'ün silah arkadaşları ve halkın desteği ile ilân ettiği Cumhuriyet'in kurucu değerlerine sırt çevirenler, Gülen cemaatinden gelen talepleri tek tek kabul ederek yürürlüğe koydular.

Anayasa'yı kenara bırakıp kendi bildikleri yolda ilerlediler.

AKP iktidarıyla beraber Cumhuriyet'in kurumlarının DNA'sı bozuldu adeta. Toplum, barışçıl yaklaşımlardan uzaklaştırıldı. "Biz ve onlar" diyerek her konuda bölünme yaşandı, halen de yaşanıyor.

AKP, 1970'lerden itibaren askeriye, adliye, mülki idare ve emniyet üzerinden sızarak can damarlarını ele geçirdiği devlete hükmetmeye başlayan Gülen cemaatini kolladı. "Kazan – kazan" yaklaşımı kabul edildi.

Aynı zamanda Gülen cemaatinin "ılımlı İslam" söylemini uzunca bir dönem kullanmayı tercih eden Siyasal İslam'ın temsilcisi AKP; ne zaman işler tersine döndü veya zülfüyâre dokundu, işte o zaman Gülen cemaatini bir anda terör örgütü kimliğiyle değerlendirmeye başladı.

"Halk arasında saygın bir yapısı olduğu" yakın geçmişte AKP'lilerce hemen her zeminde dillendirilen Gülen cemaati, devleti yönetmekte iktidara ortak olunca eskilerin deyimiyle "tekke düştü, kel göründü" durumu ortaya çıkıverdi birden.

Sadece mevcut iktidar değil elbette. Geçmişten günümüze tarikatları ve cemaatleri "ülke ve toplum gerçeği" diyerek yanlarından eksik etmeyen iktidarları da akıllarda tutmak lazım.

Gerek kamusal denetim gerekse mali ve finansal kontrollerin dışında kalan tarikatlar ve cemaatlerin Atatürk ve Cumhuriyet değerleriyle mücadele ederek bugün ülkeyi getirdikleri durum ortada.

* * *

15 Temmuz sonrasında yaşananlar bir kez daha gösterdi ki; darbe girişimi sonrasında silahlı terör örgütüne dönüşen FETÖ'nün devletten tasfiyesiyle iktidar, bu kez tamamıyla kendi yönetimini yerleştirdi.

Liyakat, beceri veya görevin üstesinden gelme gibi kriterlerin yerine tarikat, cemaat veya dini grupların referansları geçerli olmaya başladı.

Kurumlar, adeta dini gruplar arasında paylaştırıldı. Bir kurumda birden fazla tarikat veya cemaat varsa, birbirlerinin işlerine karışmadan "kardeş kardeş" durumu idare ettiler, ediyorlar. Adı konmamış kontenjan sistemi sürüyor bir bakıma.

Gerek üniformalı bürokrasi, gerek sivil bürokrasiden tasfiye edilen FETÖ'nün yerine yerleştirilen kadroların faaliyetleri, gelecekte ülkenin benzer süreçlere taşınmasına sebep olacak maalesef.

Bilhassa Türk Silahlı Kuvvetleri, MİT Başkanlığı, Emniyet ve Jandarma teşkilatları, adliye ile mülki idare gibi devlet yönetiminin birbirinden ayrılmayan ve can damarı olan kurumların güncel fotoğraflarında gelecek için kaygı veren görüntüler mevcut.

Bu kurumlara, milli eğitim, sağlık, diyanet kurumlarını eklediğimizde tablo biraz daha karamsar hâle dönüşüyor kaçınılmaz olarak.

Hemen her kurumun farklı dini grup, cemaat ve tarikatların kadrolaşmasına bırakılması, iktidarın en kolay yönetim modeli.

Menzilciler, İsmailağa cemaati, Erenköy cemaati, Meşveretçiler, Kurtoğlu Grubu, kısmen Okuyucular ve Yazıcılar, İskenderpaşa cemaati, Erzincan Grubu ve biraz da KÖZ'cüler olarak tanımlanan Kemalettin Özdemir'e bağlıların oluşturduğu gruplar öne çıkanlar.

Süleymancılar, bir dönem muhalif kaldıkları için tasfiye edilenlerden. Ancak, grup halde olmasa da bireysel görevlendirmelerle yine aktif biçimde devlet yönetimindeler.

Bir de sivil toplum örgütü statüsünde olanlar var. Mesela İlim Yayma Cemiyeti, Hak-Yol ve Cihannüma gibi oluşumlar cemaat ve tarikatlara bağlı STK'ların önde olanlarından.

* * *

Tabii aslına bakarsak; FETÖ'nün devletten ne kadar temizlendiği tartışılır.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nde cemaatin kriptosu personel tespit ediliyor. Hem de üst rütbeli. Hatırlayın Eski Tuğgeneral Serdar Atasoy'u. 15 Temmuz'un üzerinden epeyce zaman geçmesine, TSK'dan tasfiyelere karşın gözden kaçan Atasoy, beş yıl sonra "tesadüfen" ortaya çıkarıldı!

Diğer yandan mülki idaredeki FETÖ'cü valiler, vali yardımcıları, kaymakamlar halen tam bitmedi. Soruşturmalar kimi zaman Adalet Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında krize neden oluyor.

Kısa süre önce Sayıştay üyeliğine seçilen İçişleri Bakan Yardımcısı Muhterem İnce'nin görev ve kurum değişikliğinin perde arkasında, Tokat'ta başlatılan ve bugüne taşınan FETÖ'cü mülki idare amirleri soruşturmasının olduğunu ekleyim.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı halen soruşturma üzerine soruşturma yürütüyor. FETÖ'nün mahrem imamlarla bağlantıları tespit edilenler hakkında iddianameler hazırlanıyor.

Düşünsenize; emrinde iki özel istihbarat birimi olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun kendi memleketi Of'a atadığı kaymakam FETÖ'cü çıktı!

İstihbarat birimlerinin azizliği mi? Yoksa gözden kaçan atama mı? Yanıtı Soylu'da!

Haklarında mahrem imamlarla görüşmeler yaptıkları kayıtlara giren kimi valiler halen görevde.

Nasıl oluyor? Cevap belli: Siyasi koruma.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndaki "FETÖ'nün siyasi ayağının soruşturulması" konulu dosya halen açık! Nedense bir türlü sonuçlanmadı?

Yanı sıra TSK personeline yönelik yürütülen "ardışık telefon araması" soruşturmaları halen devam ediyor.

Buna karşın, 22 bin şüpheli ismin yer aldığı emniyet teşkilatına yönelik ardışık telefon araması konusunda jandarmanın ön hazırlık yaptığı adli soruşturma ise halen askıda! İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nda sıra bekliyor.

Araya Cumhur İttifakı'ndan siyasilerin, özellikle İçişleri Bakanı Soylu'nun devreye girdiği KHK'yla ihraç edilen bazı isimler, yeniden göreve dönüyor.

İçişleri Bakanı Soylu, hakkında FETÖ soruşturması açılan ve sonrasında ihraç edilen polis müdürü ile henüz soruşturma devam ederken hem de kendi makamında özel görüşme yapıyor. Göreve döneceği konusunda söz veriyor. Neden acaba?

* * *

Tam tersi, göreve dönmesine onay verilmeyenlerin soruşturmalarını yürüten müfettişler, kamu görevlileri emekli ediliyor. Ya da sisteme uymayan kamu görevlileri, hiç ilgileri olmamasına rağmen haklarında FETÖ iddiasıyla başlatılan soruşturmalarla kendilerini ihraç edilmiş buluyorlar. Özellikle KHK ile yetki verilen İçişleri Bakanlığı'nda yaşanıyor böylesi işlemler.

FETÖ Borsası iddialarına hiç girmiyorum bile. Para karşılığı FETÖ'cülükten yırtanlar var.

Kamu kurumlarında özellikle adliye ve emniyette FETÖ'yle mücadele, kendilerine verilen görevleri meslek ahlakıyla, namusuyla, dürüstlüğüyle, ülke için yerine getirenler elbette var. Ancak bir de bu süreçten kendilerinin ikbali için çaba harcayanlar var.

FETÖ soruşturmalarını yürüten kamu görevlilerine değerinden daha ucuza daire satan müteahhitler var memlekette.

Mafya cinayeti işleniyor FETÖ Borsası yüzünden.

İmza attıkları resmi yazılar / raporlar sonrasında FETÖ'cülükten kurtardıklarından makam mevki sözü alanlar var güvenlik kurumlarında.

FETÖ lideriyle fotoğrafları olanlardan, faaliyetlerine methiye düzenlerin, ülkeye dönüş çağrısı yapanların bazıları halen kamu görevinin başında.

Hatta zaman içinde bakanlık yapanlar bile var. Geçmişlerini unutarak FETÖ'yle mücadele ediyorlar!

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988’de yerel yayımlanan Ankara Ulus Gazetesi’nde mesleğe başladı. 1989’dan 2018’e kadar Milliyet Gazetesi’nde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.

Haber ve yazılarıyla, 1992’den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi’nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği’nce ödüle layık bulundu.

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü’nün sahibi oldu.

Şardan, 2019’da Doğan Kitap’tan yayımlanan “Komonist Masası’nda Nazım Hikmet” adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı.

2019’dan bu yana T24’te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Sinan Ateş cinayetinden gözaltına alınan iki polis, nasıl Özel Harekatçı oldu?

Söz konusu iki polisin, kim tarafından ve nerede hazırlanan listeyle Özel Harekatçı olduğu sorusunun yanıtı önemli. Kim ya da kimlerin referans olduğu önemli

Özel Harekat'ta neler oluyor?

Spor ayakkabısı alımına müfettiş incelemesi, Özel Harekat'ın dikkat çeken ziyaretçileri, yemek ihalesindeki isim, hibe alınan zırhlı araçların hurdaya yakın çıkması ve dahası...

Bir trafik kazasının anatomisi: 35 saatte belirlenemeyen kimlik ve soruşturmada yaşanan gariplikler

"Sürecin başından itibaren haklarında ceza istenilen polislerin, bu kadar küçük ve basit ceza verilmesi, iki polise ceza verilmemesi ve bizin yaşadıklarımızla dosyaya müdahale edildiğini görmüş olduk"