26 Kasım 2018

'BİSMİLLAH'

Diyanet, 100 bin küsur kişilik ordusuyla Freddie Mercury'nin 1975'ten bu yana yeryüzündeki milyarlarca insana çektirdiği “Besmele”nin yanına 100 bin küsur sene uğraşsa yaklaşamaz

(Uyarı: 'Spoiler'!)

Hayat bazen nasıl manidar tesadüfler çıkarıyor insanın karşısına! Geçen hafta Diyanet’in “Eşcinsellik haramdır, sapkınlıktır, kötülüktür; helâk edici büyük günahtır; hak değil, bâtıl davasıdır” açıklamasının basına düştüğü günün akşamı sinemada “Bohemian Rhapsody” filminde eşcinsel yönelimli “rock-müzik ilahı” Freddie Mercury’nin (Rami Malek) “Bismillah” telaffuzu düştü seyrime!..

***

Önceki pazartesi “Müslüm” filmine ilişkin kaleme aldığım, “Çocuk, insanın babasıdır” başlıklı yazım sonrasında okurlarım (aynı minval üzere bir akışı olduğuna dikkatimi çekerek) “Bohemian Rhapsody” için de bir yazıya kışkırtıcı telkinlerde bulundular.

Filmi izledikten sonra bir kez daha anladım ki okur, bir yazar için en doğru yol göstericidir!..

Gerçekten Freddie Mercury odaklı biyografik film “Bohemian Rhapsody” de bu efsane şarkıcının çocukluk deneyimleri üzerine kafa yormaya yöneltiyor insanı… Fakat bu, Müslüm Gürses’in hayat hikâyesine odaklı filmde olduğu gibi doğrudan ve “göstere-göstere” değil, dolaylı ama kanımca çok daha tesirli bir şekilde sergileniyor.

Ve biz, bu filmde de Freddie Mercury üzerinden İngiliz şair William Wordsworth’ün çarpıcı dizesi, “Çocuk, insanın babasıdır”ı işlerliğe sokabiliyoruz.

***

Film, Mercury’nin doğuştan gelen Farrokh Bulsara adıyla ve Zerdüştlük (İslami terminolojide daha yaygın ifadeyle Mecusîlik) inancına sahip bir ailenin çocuğu olarak Zanzibar-Bombay hattında yaşadığı döneme mercek tutarak başlamıyor. Bu “çocukluk” hayatına ilişkin (“Müslüm” filminde olduğu gibi) geri-dönüşler yok. O dönem, Mercury’nin gerçek hayatında olduğu gibi filmde de kayıp, kapalı ve karanlıkta...

Ama o karanlığa dönük, önemli ve düşündürücü göndermeler eksik değil filmde.

Mesela (Hint Okyanusu’nun Doğu Afrika kıyısında, bugün Tanzanya’ya bağlı takım-ada olan) Zanzibar'da doğduğunu solisti olduğu Queen grubunun üyelerinden bile sakladığının açığa çıktığı sahnede, onu Londra-doğumlu sanan arkadaşlarına yönelik, kız kardeşi Kashmira'nın (Priya Blacburn) ifadesiyle: 

“Evet, Londra’da doğdu; ama 18’inden sonra!..”

Mesela kendi ifadesiyle: “Geçmişe bakmak yok; sadece bugün ve gelecek var.”

Mesela yine kendi ifadesiyle: “Nasıl biri olmam gerektiğine sadece ben karar veririm…”

***

Bunlardan anlıyoruz ki Freddie Mercury, Zanzibar’da kan gövdeyi götürdüğü için aile olarak can havliyle gelip sığındıkları Britanya’da 1964’te hayata başlamış olmak gibi bir motivasyona sahip.

Dolayısıyla film de bu motivasyon doğrultusunda onun bir yandan sanat ve grafik tasarımı okurken diğer yandan Heathrow’da bagaj toplayıcısı olarak çalıştığı dönemden istim alıp hızla müzikte yükseldiğini anlatan bir akış içinde… Ve film başlar başlamaz görüyoruz ki o, dış görünüşü itibarıyla kurtulamadığı, kendisine sık sık hatırlatılan (“Dikkat et, Paki!”) kimliği ve geçmişinden ısrarla kaçmakta, bambaşka bir kimlikle varlık sürmek istemektedir.

Bunu da ona müzik ve kendisini dinleyen hayranları vermektedir. O yüzden diyor ki, “Onların önünde tıpkı olmam gerektiği gibi hissediyorum!..”

***

Gel gelelim ne yaparsa yapsın kaçış kolay değil! Geride bıraktığı, derinlere gömmeye çalıştığı geçmiş, kendini an be an ona duyumsatmakta. Parıltılı bir şöhretle sarmaş dolaşken bile hayli kötü hissettiğinde şöyle yakınırken izliyoruz onu: “Geride bıraktığın karanlık anlar geri geliyor gibi…”

İşte bu “karanlık anlar”, çocukluğudur ve o çocukluk (yine “Müslüm”de olduğu gibi) onun varoluş koşulunun merkezinde yer almaktadır.

Büyümüş, şöhret olmuş, daha ötede bir “efsane” olmaya yol alan Freddie Mercury, ne kadar kurtulmaya çalışırsa çalışsın, hâlâ içindeki çocuğun güdümü altında yani...

Bu “Çocuk”, hükmünü, sözlerini onun yazdığı, tüm zamanların en iyi rock-müzik şarkısı sayılan Bohemian Rhapsody’de icra edecektir!.. Ve filmi, görünüşte Mercury’nin Londra’dan itibaren akıp giden hayatının hikâyesi gibi şekillense bile özde onun çocukluk anlatısı yapan da tematik çıkışın bu şarkı olmasıdır.

***

Bohemian Rhapsody, Freddie Mercury’nin “Geçmiş yok” diyerek gömmeye çalıştığı 17-18 yaş öncesi hayatına dair elimizdeki yegâne kaynak.

Bohemian Rhapsody, Freddie Mercury’nin çocukluğu!..

Şarkı, sözleri itibarıyla bir “brikolaj”ı andırmakta. Fransız yapısal antropolojisinin babası Claude Lévi-Strauss’un, efsanelerin yapısına ilişkin kullanıma soktuğu bu kavram (bricolage), bir toplumsal-kültürel ortamda veya bir insanın yaşam deneyiminde mevcut unsurlar, izler, anılar, acılar, olaylar, korkular ve başka şeyler parça-buçuk bir araya getirilerek ortaya çıkan “ürün”ü (mit/efsane) anlatır.

İnsanların çevresinde bugün olup bitenlerin de, geçmişte olup bitmiş şeylerin de toparlanıp yaşanılan ânın imkânları, dinamikleri, özellikleri doğrultusunda farklı bir kullanıma sokulmasıyla oluşur “brikolaj”…

İşte bu anlamda Bohemian Rhapsody, Freddie Mercury’nin Farrokh Bulsara olarak geçmişinde, çocukluğunda olup bitmişlere ilişkin bir “brikolaj”dır denilebilir.

Bohemian Rapsody filminden bir kare

***

Elbette bu söylediğimiz bir iddia ve onu temellendirme imkanı hayli sınırlı. Çünkü bilindiği üzere Queen üyeleri şarkı sözlerinin anlamına, neye/nelere işaret ettiğine dair hiçbir açıklama yapmamaya söz vermişler; sözlerin anlamına anlam katmayı dinleyenlere bırakmışlardır.

Bu çerçevede Bohemian Rhapsody’nin sözlerinin de ne anlattığını, neyi, kimi, ne çerçevede, hangi doğrultuda imlediğini bilemiyoruz.

Yine de grubun Mercury’den sonra ikinci önde gelen ismi sayılabilecek gitarist Brian May, bir soru üzerine Bohemian Rhapsody’nin sözleri hakkında Mercury ile ilişkili şu ipucunu vermiştir:

“Freddie çok karmaşık bir kişiliğe sahipti; görünüşte çok hareketli, geveze ve komikti ama içinde, derinliklerinde çocukluğu ile bağlantılı ve tüm hayatını çevreleyen güvensizlikler, sorunlar saklıydı. Hiçbir zaman şarkının sözlerini açıklamadı ama sanırım kendisini bu şarkının içine fazlasıyla koymuştu.”

***

Nasıl bir hayattır o?.. Bakalım biraz!..

Başta belirttiğimiz gibi Freddie Mercury 1946’da Farrokh Bulsara namı ile Zerdüştî inanca sahip bir ailenin oğlu olarak İngiliz manda yönetimindeki Zanzibar’da dünyaya geldi ama ailesinin kökeni Zerdüştlüğün ana vatanı İran’a gidiyor. İslamiyet’in yayılması sonrasında İran’da yaşamları tehdit altına giren bu inanç sahipleri Hindistan’a göç etmek zorunda kalmış, Hint Yarımadası’nda artık onlara “Parsî” denmiştir.

Filmde de bir sahnede baba Bomi Bulsara’yı (Ace Bhatti) “Ailemiz 1000 yıl önce İran’da Müslüman baskısından kaçan Parsîler’den gelir” derken izliyoruz.   

Babası, İngiliz yönetimi altındaki Hindistan-Bombay’dan yine İngiliz yönetimi altındaki Zanzibar’a daha iyi iş olanakları nedeniyle geldikten sonra orada doğan Mercury’nin çocukluğu Zanzibar-Bombay arasında İngiliz okullarında mekik dokumakla geçer. Bu okullarda Batı pop müziğiyle de ilk ilişkisi kurulur.

Ve o, her ikisi de İngiliz kontrolü altındaki bu topraklarda etno-dinsel yönden son derece çeşitlilik, o ölçüde de çatışkı arz eden bir ortamda "çocuk" olmuştur. Bu ülkelerde hâkim bir inanç sistemi olan İslam ve onun pratisyeni Müslümanlarla da belli ki hayli etkileşimsel ilerlemiş bir çocukluk sürecidir bu…

***

Bohemian Rhapsody’de tam bir “brikolaj” tadındaki sözcükler arasında merkezi noktada ve vurgulu şekilde karşımıza çıkan “Bismillah” sözcüğünün izi, işte o çocukluğa kadar sürülebilir kanısındayım.

Acaba çok sevdiği bir Müslüman arkadaşı mı vardı; yoksa Parsî olduğu için onu dışlayan, alaya alan, iten-kakan Müslüman çocuklar mı vardı, bilemiyoruz. Bilebildiğimiz, olumlu ya da olumsuz yönde, “Bismillah”ın Mercury’nin hayatında çocukluktan iz bırakmış bir “kalıt” olduğudur.

Bu, Bohemian Rhapsody şarkısında aşikar şekilde karşımızdadır.

Elbette şarkıya ilişkin sözünü ettiğimiz "brikolaj"ı besleyen bir dizi simge-sözcük arasında şeytanın bir adı olan "Beelzebub" da var. Ancak, şarkıdaki sözlerin ne anlatmak istediğine ilişkin bazı yorumlarda da karşımıza çıktığı üzere, iyilik-kötülük, tanrı-şeytan arasında karmaşık ve fantastik bir çatışma hikayesinde "tanrı"dan yana tercih "Bismillah"la simgeselleştirilmiş görünmektedir. Ve Mercury'nin, İslam'ın en önemli yapı taşı niteliğindeki bu ifadeyi alaycı, küçültücü, aşağılayıcı mahiyette kullandığını düşündürecek bir akış yoktur ortada. 

Dahası, filmde tam aksi yönde düşünmeyi teşvik eden çok çarpıcı bir sahne var: Bohemian Rhapsody’nin ticari getirisi konusunda hayli karamsar ve endişeli olan yapımcı (Mike Myers) ile Mercury arasında geçen bir diyalog bu…

Orada yapımcı “Ne iş bu İşmillah” diye suratını ekşiterek sorduğunda Mercury hayli anlam yüklü bir yüz ifadesi eşliğinde düzeltiyor: “İşmillah değil, Bismillah…”

Sonrasında yine yapımcının “Ne demek bu Bismillah, kim ne anlar bundan” tepkisi üzerine de şunu söylüyor:

“İsteyen, istediği gibi yorumlar…”

***

Genç Freddie Mercury (Farrokh Bulsara) Zanzibar'daFilme gidin ve esas ismi Farrokh Bulsara, efsane ismi Freddie Mercury olan müzik abidesinin hayatında İslam’ın bırakmış olabileceği izin, onun “çocukluk brikolajı” olan şarkısına nakşettiği “Bismillah” aracılığıyla ne kadar derin olduğunu, sözünü ettiğim sahneyi izleyerek hissedin!..

Evet, bu iz ne kadar olumlu, ne kadar olumsuzdur, bilmiyoruz. Acaba, onu çocukluktan itibaren ha bire “İyi niyet, iyi söz, iyi eylem” (Good thoughts, good words, good deeds) diye bunaltmış Zerdüştî babasına bir tepkinin dışa vurumu mudur bu?..

Yoksa tersine, hep mutlu etmek için çırpındığı ve filmin sonuna doğru izlediğimiz üzere, Afrika’da açlıktan ölenlere yardım (Live Aid) konserine katkısından bahsederken, “İyi niyet, iyi söz, iyi eylem; sen hep öyle demez miydin Baba” diyerek kalbini kazanmaya çalıştığı o babadan yana bir tepki midir; o babayı inancından dolayı mazlum ve de mahzun kıldığını düşündüğü İslam’a karşı?..

Dedik ya, bilemiyoruz. Ama şarkının ilk kulaklarımıza dolduğu zamandan bugüne alımlanmasına, bu alımlanmada “Bismillah” sözcüğünün nasıl dillere dolandığına bakarak bir yorum yapmadan da geçmek istemiyorum!..

Mecusî kökenli, eşcinsel yönelimli bir naçiz şahsiyet olarak Freddie Mercury’nin 1975’ten bu yana yeryüzündeki milyarlarca insana çektirdiği “Besmele”nin yanına, 100 bin küsur kişilik ordusuyla Diyanet, 100 bin küsur sene uğraşsa yaklaşamaz.

Öyleyse siz karar verin; bir yanda eşcinselliği sapkınlık sayan Diyanet, diğer yanda eşcinsel yönelimli Mercury…

“İyi niyet, iyi söz, iyi eylem” bunların hangisinde?!    

Yazarın Diğer Yazıları

Vurun kanatlarınızı karanlığa kuşlarım!

Yöresel ve evrensel düzlemlerde eşzamanlı yaşananları 'insan' gerçeğinde birbirine organikçe bağlamak… Daha iyi bir hayatı var etme umut ve inancıyla gelenekten geleceğe taşınmak… Bunlar, Hasan Hüseyin şiirini bu coğrafyanın en özgün ve özgül yapıtlarından biri kılar

Goebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!"

Bir okurum, siyaseten Refah Partisi - AK Parti çizgisinde yol almış olmakla birlikte bugün gelinen noktada Ak Parti'nin yapıp ettiklerine ve olup bitenlere bağlı olarak bu ideolojik 'gönül bağı'nın nasıl koptuğunu samimi bir eleştirellikle bizimle paylaşıyor

Goebbels'leşme karşısında muhalefeti sorgulamak!

Matbu medyanın hazan mevsiminin, televizüel medyanın da sonbaharının yaşandığı bir dönemde, insanları sıkan, bıktırıp usandıran karakterlere, ağızlara, kabadayılıklara kimse katlanmak zorunda değil. CHP hiç değil