Belki farkındasınız, alfabedeki harfleri bitirdik. Kuşakları harflerle sınıflamaya X kuşağı diye başlamıştık. Y ve Z kuşağı olarak devam ettik ve yeniden alfabenin başına döndük. Artık A harfini kullanarak önümüzdeki yıllarda yoğun bir şekilde Alfa kuşağını konuşmaya başlayacağız.
Bu yazının konusu ise sadece Z kuşağı. Kim bu Z kuşağı? Özellikleri neler, iş hayatından ne bekliyorlar?
Farkı kaynaklar farklı başlangıç yıllarını temel alsa da genellikle 1997-2012 yılları arasında doğmuş kişileri Z kuşağı olarak tanımlıyoruz. Yani 20’li yaşların başındalar. Eğitim hayatları ya bitti ya bitmek üzere. Önemli bir kısmı ise iş dünyasında yoğun olarak yer almaya başladı bile. Küresel iş gücünün yaklaşık yüzde 24’ü şu anda bu kuşaktan oluşuyor. 2030 yılında ise küresel iş gücünün yüzde 30’u Z kuşağı çalışanlardan oluşacak.
Bu kuşağı etkileyen 2 önemli faktör var. Bunlardan ilki teknoloji ile yoğrulmuş olmaları, hatta teknolojinin keskin dönüşümünün içinde doğmuş olmaları. Diğer faktörse kendilerinden önceki kuşakta şahit oldukları ekonomik krizler, yoğun işsizlik, öğrenci kredisi borçları, karamsar gelecek beklentisi ve ekonomik zorluklar. Bu 2 önemli faktör bu kuşağın beklentileri ve hayata bakışlarını da şekillendiriyor doğal olarak. Özellikle ülkemizde okulda veya iş yerinde olmayan genç nüfusun yüzde 30’lara varan oranı bu kuşağın gözünü epey korkutuyor.
Teknolojik bakış açısı özellikle iş tercihlerinde çok önemli. Dell firmasının 12 bin Z kuşağı temsilcisi üzerinde yaptığı çalışmanın sonuçları çok açık. Araştırmaya katılanların yüzde 80’i teknoloji üzerinde çalışmak istediğini söylerken, yüzde 91’i, iki iş arasında tercih yapmak gerekirse ayrıştıran faktörün teknoloji olacağını söylüyor.
Z kuşağı, iş yerindeki unvanlarla kendilerinden önceki kuşaklar kadar ilgilenmiyor. Hatta kariyer basamaklarını tırmanmak bile onlar için çok çekici olmayabilir. Fakat iş yerinde yeni şeyler öğrenmek, yeni sorumluluklar almak, liderlik edebilecekleri işleri yapmak konusunda çok istekliler. Kendilerini geliştirebilecekleri işleri yapmak, işlerine anlam katmak onları işyerlerine bağlıyor. Araştırmalar, Z kuşağı çalışanların yüzde 75'inin aynı işyerinde birden fazla rolü üstlenmek konusunda istekli olduğunu gösteriyor, yani farklı işleri öğrenebilecekleri birden fazla işin sorumluluğunu almaya açıklar.
Bunun yanı sıra iş güvenliği ve elde ettikleri gelir bu bireylerin hassas noktaları. Parayı kazanmanın zorluğunun farkındalar ve bunun devamlılığı önemli. Parasal ödüllerle motive oldukları gibi, gelir elde edebilecekleri durumlara uzun çalışma saatlerine için istekliler.
Bu kuşak stresli ve daha endişeli bir kuşak. Stres yönetimi bu kuşak için iş dünyasında alarm veren bir nokta. Pandeminin olumsuz etkilerini de eklediğimizde yönetilmesi gereken önemli ve zor bir alan burası. Pozitif bir iş ortamı yaratmak, özgüvenlerini olumlu etkileyecek şekilde ilişki kurmak, işlerinde cesaretlendirmek endişelerini azaltabilir.
Şahit oldukları krizler, sosyal medyanın yoğun ve yaygın kullanımı, hızlı değişim onları her şeye karşı şüpheci ve ihtiyatlı hale getirdi. Bu sebeple herkesi ve her şeyi sorgulamaktan geri durmayan bir yaklaşımları var. Teknolojiye olan yakınlıkları neyin doğru neyin yanlış olduğunu hızlı ve kolay anlamaları için onlara epey fırsat da sunuyor. Bu sorgulama eğilimi karşısında sabırlı ve ikna edici olmak şart.
Dünyamız adına Z kuşağından ümitli olabileceğimizi gösteren sinyaller de var. Her şeyden önce çevresel faktörlere karşı çok duyarlılar. İklim değişikliği, eşitlik, iş gücü çeşitliliği gibi toplumsal problemler her zaman gündemlerinde. Kendilerinden önce gelen kuşaklara göre daha fazla aktivist olma eğilimleri var. Toplu taşıma kullanma, az et tüketimi, hızlı moda tüketiminden uzak durma gibi önemli ve faydalı olduğundan şüphe duymayacağımız davranış eğilimlerine sahipler. Bu değerlerle örtüşen iş yerlerinde çalışmak ve bu anlayışa sahip iş yerlerinin müşterisi olmak istiyorlar. Bu da Z kuşağını potansiyel satın alma gücü olarak gören iş yerlerinin işe bakışını etkiliyor.
Deloitte firmasının yaptığı bir çalışmaya göre Z kuşağının üçte ikisi servet ve gelirin eşitsiz bir şekilde dağıtıldığını düşünüyor. Birçok kişi bunun değişmesi için devlet müdahalesine ihtiyaç duyulacağına inanıyor. Katılımcıların yaklaşık üçte biri gelir eşitsizliğini azaltmayı isteyen siyasetçileri destekliyor. Grubun yüzde 60'ı üst düzey yöneticiler ve çalışanlar arasındaki ücret eşitsizliğini önemsiyor ve bunun yasalarla kısıtlanması gerektiğini söylüyor. Yani iş hayatının daha adil olması gerektiğine dair somut bir dünya görüşleri var. Araştırmaya katılanların sadece yüzde 44’ü, iş dünyasının toplum üzerinde pozitif bir etkiye sahip olduğunu düşünüyor.
Z kuşağı hayatımızın içine çoktan girdi bile, onları anlamak ve iyi yönleri ve kötü yönleri ile bir bütün olarak değerlendirmeliyiz. Dünyamız için onlardan çok şey beklerken, onlara vermemiz gereken çok şey olduğu da aklımızda olsun.