Pandeminin en yoğun günlerini kazasız belasız atlattıktan sonra nihayet Covid-19'la tanıştım. Ama ne tanışma, sanki virüs kardeş başpehlivanlık kategorisinde yağız bir yiğit, ben deste küçük boyda çelimsiz bir pehlivan. Kaldırıp kaldırıp yere çarpıyor. Ne kemik kaldı, ne kas. Bir de ateşler içinde yanıp öksürüklere boğuluyorum. Evde hasta yatağında günü geçiren, kitap bile okumakta zorlanan hasta ne yapar? Gündemi takip edip oyalanayım bari diyorum. Gündem Koronavirüs'ten daha beter. Ekrem İmamoğlu'na verilen ceza, altı milyon oy almış partinin başkanını ilçe binasına sokmayıp, il başkanını tokatlamak, ne ararsan var.
Bir yandan yüksek ateş, bir yandan aldığım ilacın içindeki kodeinin verdiği rehavet, içim geçmiş. Kendimi bir anda Çağlayan'da mahkemede buldum. Bildiğin sanık sandalyesindeyim. Karşımda da acayip kuvvetli bir heyet. Son dönemdeki ağır kararları veren, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Gezi Davası, İmamoğlu Davası hakimleri ve savcıları. Hepsi birden karşımda. Hatta en kenarda biri daha var. Yargıtay'ın önündeki simitçiden simit aldıktan sonra Yargıtay kontenjanından Anayasa Mahkemesi üyeliğine mi seçilmişti ne, ona benzetiyorum. Bu kadar kalabalık heyet oluyor muydu ya diye aklımdan geçiyor ama, tepede bir yazı: Hepimiz Bir Kişi İçin, Bir Kişi Kendisi İçin. Ateşim var ya okuyamıyorum düzgün herhalde diyorum, çünkü altında da Adalet Kupon Arazinin Temelidir yazıyor. Olacak şey değil yani.
Neyse mahkeme başlıyor. Ben kendimi ihbar etmiştim, Gezi'nin ilk gününden son gününe kadar oradaydım, hepimiz oradaydık, sekiz kişiye bu işi yıkamazsınız diye, herhalde ondan yargılanacağım diyorum. İddianame okunmaya başlıyor. Efendim ben kentin sembolü, insanlarımızın kutsalı Tek Boynuzlu At'a hakaret etmişim, ona köpek demişim. Fantastik bir iddianame, ciddi ciddi okuyor savcı bey ve aynen de kabul ediliyor.
Nerden tutsan, ordan elinde kalan bir durum. İstanbul'un sembolü ne zamandan beri Tek Boynuzlu At, bildiğim İskoçlar sahiplenmiştir. Sonra bir köpek sever olarak benim için köpek sözcüğü hakaret değildir ki. Ayrıca da böyle bir laf etmedim. Derken ekranda bir görüntü beliriyor. Salondaki izleyicilerden ne olduğu anlaşılmaz sesler yükseliyor. Bir kısmı bana küfrediyor kutsal hayvana hakaret ettim diye, bir kısmı iyi de bu Tek Boynuzlu At değil diyorlar. Fantastik iddianame bombastik bir hâl alıyor. Hemen söz istiyorum.
"Efendim bir yanlış anlaşılma var herhalde, resmini gösterdiğiniz canlı, bizim mahallenin pek sevdiğimiz köpeklerinden biri. Adı Pırtık, yani Tek Boynuzlu At değil. Zaten malumunuz Tek Boynuzlu At bir efsane, masallarda falan geçer."
Vay sen misin bunu diyen, azarı işitmekle kalmıyorum, heyete ukalalık yapmaktan ayrıca suçlanıyorum. Savcı Bey ekranda görülen Pırtık Köpeğin nasıl soylu bir Tek Boynuzlu At olduğunu edebi ifadelerle anlatırken adeta kendinden geçiyor. Avukatlarım söz alıyor ve ekranda resmi görülen canlının bir köpek olduğu , Tek Boynuzlu At olmadığı yolunda heyeti ikna etmeye çalışıyorlar. Bu arada savcı kutsala hakaretten, halkı bölmekten, kin ve nefret tohumları atmaktan hakkımda ağırlaştırılmış müebbeti isteyivermiş.
Olaya bak, Alice Çağlayan Adliyesi'nde. Beyaz tavşan çıkar mı bir yerlerden diye bakarken kolluk uyarıyor, "Nereye bakıyosun lan heyete bak" diye. Şimdi beyaz tavşan geldi mi ona bakıyorum desem bu bağlama cuk oturacak ama, SS kolluğu bunlar belli olmaz. Ciddiyim kollarında SS pazubantları var, Alman SS lerininkinden biraz farklı, pazubantta bir dazlak kafa, alnının ortasında SS işareti. Demek insan ateşler içinde rüyalar alemine uzanınca böyle tuhaf şeyler görüyor.
Karar bir sonraki duruşmada verilecek. Basın üstüne atlıyor tabii meselenin. Beni arayan kanalların haddi hesabı yok. Yandaş olmadan önce izlediğim bir kanalın ve aynı grubun artık pek okunmayan gazetesinin üst düzey yöneticisi arıyor. "Tabii ceza alsanız bile daha bunun istinafı var, yargıtayı var. Röntgen çekilecek, kan alınacak, veterinerlik fakültelerinden, zoologlardan bilirkişi raporları istenecek. Neden böyle şiddetli reaksiyon gösteriyorsunuz?" diyor. "Abiiii, köpek ya, bildiğin mahallenin köpeği, ne röntgeni, ne zooloğu, ne istinafı. Sen köpeğe baktığında köpek görmüyor musun?" "Efendim" diyor "Yayın yasağı da geldi zaten bu davaya ilşkin yani o açıdan devam edemeyeceğiz."
Kafayı yiyeceğim. Memleket ikiye ayrıldı. Bizim Pırtık Köpek bir anda ülkenin en meşhur yüzü oldu. Açık oturumlarda sabahlara kadar tartışılıyor, profesör, rektör falan titrinde adamlar, gönül gözüyle, uhrevi bir aşkla bakıldığında görülebildiğini, diğer bazıları bizim Pırtığın dolunayda nasıl da Tek Boynuzlu Ata dönüştüğünü falan ciddi ciddi anlatıyorlar. Ekonomi olsun, siyaset olsun, işte terördü, uluslararası ilişkilerdi, Meksika'daki çetelerdi, kürtaj, deprem falan her ota maydanoz olan zevat bir anda Tek Boynuzlu At uzmanı kesiliveriyor. O kadar ki Cübbeli olsun, Bardakçı olsun, Ortaylı Hoca olsun hiçbiri mevzudan uzak kalamıyor. Hele Cübbeli'nin bu konudaki vaazı YouTube da yüzbinlerce tık alıyor. Konuya ilişkin özel bir Teke Tek programına, yakasına sırmadan Tek Boynuzlu At işlenmiş bir cübbeyle çıkıyor. Program ve videosu öyle yankı yapıyor ki, daha olayın haftası dolmadan Tek Boynuzlu Atın kuyruk kıllarından dokunup zemzemle yıkanmış kumaştan imal edilmiş kefenleri satışa sunuyor ve bir kefen izdihamı yaşanıyor ülkede.
Tabii herkesin kitlendiği bir isim var, o ne zaman bu konuda konuşacak, hani açığa da düşmeyelim diye. Ona gelene kadar önce öfkeli bir bakan gözlerinde kırmızı kalp olan bir Tek Boynuzlu At emojisi ekleyip "Vatan bölünmez, bayrak inmez, Soylu Tek Boynuzlu Atların soyu tükenmez" diye bir tweet atıyor.
Ardından iki numaralı ortak "Tek Boynuzlu Atlar kişnedikçe turan ülkesinde, bu şer odaklarını, şecereleri şedid olan bu şerefsizleri şerefiyelerden sallandırmak boynumuzun, boynuzuna olan borcudur" diye gürlüyor.
Derken bir numara da topa giriyor. "Ecdadın sembollerine sahip çıkılacağını, sembollere dil uzatanların dilini koparacaklarını söyleyip, bizim için Ebabil Kuşu nasıl mukadesse Tek Boynuzlu At da öyle mukaddestir" diye topu sanal bir kalenin üst köşesine doğru şandelliyor.
Altılı Masa ekibi ise konuya temkinli yaklaşıyor. Bir sonraki liderler toplantısında konunun ele alınacağını ifade edip köpeğe benzeyen Tek Boynuzlu At olamayacağının altını çizmekle birlikte milletin kutsallarının bu şekilde gündeme getirilmesinin ekonomideki kötü gidişatı gözlerden saklamak için bir bahane olduğu yönünde hem fikir olduklarını vurgulayıp Cumhurbaşkanı adaylarını açıklamak konusunda bir aceleleri olmadığını da ekliyorlar. Bu arada T24'te yayımlanan "Meral Hanım'la, Ekrem Bey Tek Boynuzlu Atla Saraçhane'de dolaşırken, Kemal Bey'in köşede Pırtık Köpeğin başını okşadığı" karikatür bayağı bir ses getiriyor, uluslararası basında bile yer buluyor.
Bir kamuoyu araştırma şirketi, bir sonraki seçimdeki muhtemel adaylar arasına Tek Boynuzlu Atı da yerleştirince, yaptıkları araştırmada kararsızlar dağıtıldıktan sonra yüzde 68 civarında bir oyla Tek Boynuzlu'nun en yüksek oyu aldığını açıklıyor.
Konuyla ilgili en eğlenceli yorum yine Selahattin Bey'den geliyor. "Bu at, sürücüsünü sırtından atan at olmasın sakın" diye bir tweet atıyor.
Kararın açıklanacağı gün Çağlayan'a gidecekken sokakta Pırtık Köpekle karşılaşıyorum. Muzip bir ifadeyle diyor ki "Ya sabır, bunlar da geçer, takma kafana, sen git bir ateş düşürücü daha al, bir de alt komşuna teşekkür et her akşam beni beslediği için".
Tere batmışım, artık yüksek ateşten mi, gördüğüm fantastik rüyanın gerçeğe bu denli yakın olmasından mı bilemiyorum. Bunca çileye ateşim düşmüş olsa bari dedim dereceyi bir koydum 38.7, daha göreceklerimiz var anlaşılan.
Talat Kırış kimdir?
Talat Kırış, 1961 yılında İstanbul'da Süleymaniye Doğumevi'nde dünyaya geldi. Sırasıyla Ataköy İlkokulu, İstanbul Erkek Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdi.
Öğrenciliği sırasında yurtiçi ve yurtdışında kaza cerrahisi ve beyin cerrahisi kliniklerinde staj yaptı. Prof. Dr. Türkan Saylan'la birlikte Van'da lepra hastalığı üzerine saha çalışmalarına katıldı. Konya Devlet Hastanesi Acil Bölümü'nde mecburi hizmetini; 1986-1992 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı'nda ihtisasını tamamladı. Uzmanlık tez çalışmasıyla Beyin Araştırmaları Derneği ve Japon Nörotravma Derneği'nden ödül aldı. Uzmanlık sonrası Kartal Eğitim Araştırma ve Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanelerinde çalıştı.
1995-1996 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri, Arizona, Phoenix'te bulunan Barrow Nöroloji Enstitüsü'nde burslu olarak, kafa kaidesi tümörleri ve beyin damar hastalıkları üzerine üst ihtisas yaptı. İstanbul Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı'nda 1999 yılında doçent, 2006 yılında profesör oldu.
2006 yılında 9. Uluslararası Serebral Vazospazm Kongresi'nin başkanlığını yaptı. Türk Nöroşirurji Derneği Yeterlik Kurulu kurucu üyeliği, Nörovasküler Eğitim Öğretim Grubu başkanlığı, Nöroonkoloji Eğitim Öğretim Grubu başkanlığı, Temel Kurslar eş başkanlığı, yönetim kurulu üyelikleri, Türk Nöroşirurji Dergisi ve Turkish Neurosurgery dergileri baş editörlüğü, Nöroonkoloji Derneği ikinci başkanlığı ve Türk Nöroşirurji Derneği başkanlığı yaptı.
Avrupa Nöroşirurji Dernekleri Birliği Araştırma Komitesi üyeliği görevinde bulundu. Akdeniz Beyin Cerrahları Derneği Eğitim Komitesi Başkanı olan Kırış, 2017-2021 yılları arasında Dünya Nöroşirurji Dernekleri Federasyonu Beyin Damar Hastalıkları Komitesi Başkanlığı yaptı.
Dünya Nöroşirurji Dernekleri Federasyonu'nda Türk Nöroşirurji Derneği'ni temsil eden delege olan Prof. Dr. Talat Kırış, meslek yaşamını Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi Beyin Cerrahisi bölümlerinde sürdürüyor.
Kırış'ın editörleri arasında bulunduğu İngilizce iki kitabı, 100'den fazla kitap bölümü, ulusal ve uluslararası dergilerde makaleleri yayımlandı; çok sayıda ülkede beyin cerrahisinin çeşitli alanlarında eğitim kursları ve konferanslar verdi, yurtiçi ve yurtdışında eğitim amacıyla çok sayıda beyin cerrahının izlediği canlı ameliyatlar yaptı.
Tıbbiye öğrenciliği yıllarından itibaren 40 yılı aşan öğretim üyeliği ve hekimlik hayatını, 2021'de yayımlanan "Beyne Giden Yol / Bir Beyin Cerrahının Anıları" adını verdiği kitabında anlattı. TEDx ve farklı sosyal platformlarda konuşmaları yayımlanan Kırış, aynı zamanda kıdemli bir denizci olarak Güney Amerika'dan Antarktika'ya kadar uzanan yelkenli seyahatler yaptı, Grönland'da kanoyla Kuzey Kutup dairesi geçiş yaptı. Anılarında hayalini, "Bir Şehir Hatları Vapuru'na ismimin verilmesini isterim. Kimbilir, kısmet..." sözleriyle paylaştı.
Gençlik yıllarından itibaren yazın dünyasıyla ilgilendi, 1984 yılında Düşün dergisi masal yarışmasında mansiyon kazandı. Argos sanat dergisinde öykü ve denemeleri, Cumhuriyet ve Radikal gazetelerinde yazıları yayımlandı. 2012 yılından Yacht Türkiye dergisinde yazmaya başladı.
Ağustos 2019'dan itibaren T24'te düzenli yazılar yazıyor.
|