21 Ekim 2019

Namuslu fahişe  - Veronica Franco

Veronica Franco 1565’te yayınlanan 'Venedik’in başlıca ve en onurlu kortezanlarının kataloğu' listesinde en seçkin fahişelerden biri olarak yerini alır

Tarihi şahsiyetler ilginizi çeker mi? Büyük komutanlar, krallar, siyasetçiler, din adamları, bir ülkenin kaderini etkilemiş, o ülkeye damgasını vurmuş insanlar. Sanatçılar, yazarlar, bilim insanları. Örneğin İtalya’yı ele alalım. Sezar’ı herkes bilir. Az çok mürekkep yalamış olanlar da Dante’yi , Rönesans’ın ünlü sanatçıları Leonardo, Michelangelo ve Raphael’i ve elbette Galileo Galilei’i de. Peki Veronica Franco’yu bilir misiniz?

Hani bizde yaygın sorudur ya, “nerelisin”, cevap ne olursa olsun, ikinci soru da       ”neresinden”dir? Yanıtta çoğu zaman “içinden” şeklinde verilir. Veronica Franco Venedik şehrinin içindendir. Cittadini Originari’dir, yani öz hemşerisidir bu büyülü kentin. Ailesinin arması bugün bile Venedik’in Dorsoduro mahallesinin , Calle Franchi isimli sokağının başında görülebilir.  “Soylu” bir aileden gelir Veronica. Annesi Paola Fracassa, Cortigiana Onesta’dır. Yani Entelektüel Fahişe. Mesleklerini daha çok Rialto Köprüsü civarında ifa eden “alt sınıf” fahişelerden farklı olarak (ki cortigiana di lume olarak adlandırılırlar)  çok iyi eğitim almış, müziği , sanatı, edebiyatı iyi bilen bir gruptur, entelektüel fahişeler. O dönem Venedikli Kortezanlar (Cortigiana) çok ünlüdürler. Kortezan eşlik eden demektir ve günümüzde bu sözcüğün yerine İngilizcesi escort geçmiştir.

Veronica Franco müthiş bir kadındır. 1992 yılında Chicago Üniversitesi’nde tez konusu olmuştur. Bu tez daha sonra Namuslu Fahişe ismiyle çok satan bir kitaba dönüşmüştür. Yaşamıyla ilgili başka kitaplar da yazılmış, 1998 yılında Tehlikeli Güzellik ismiyle yayınlanmış yaşam öyküsü sinemaya uyarlanmıştır. 2012’de bir Sırp yazar Katarina Brajovic hakkında Sırpça bir kitap yazmıştır. Peki gerçekten nedir, onu bu kadar özel kılan? 1546-1591 yılları arasında toplam 45 yıl yaşamıştır bu dünyada. Yani Rönesans’ın yalnızca İtalya’ya değil dünyaya damgasını vurduğu yıllar. Bizim tarafta Kanuni Sultan Süleyman’ın hüküm sürdüğü bir dönem.

Veronica iyi bir eğitim almıştı, erkek kardeşleri için tutulan özel öğretmenler ona da ders vermiş , annesinden de mesleğin inceliklerini öğrenmişti. O yıllarda Venedik’te kadın olmak kolay değildi. Hangi yıllarda, dünyanın hangi coğrafyasında kolay oldu acaba? Ya biriyle evlenip ev hanımı olacaktınız, ya hizmetçi, ya rahibe, ya da fahişe. 100.000 nüfuslu Venedik kentinde, 11654 fahişe olduğu kayıtlara geçmişti. Veronica da daha on sekiz yaşında bir doktorla evlenmiş, ancak kısa süre sonra boşanmıştı. Yirmili yaşlarında Venedik şehrinin önde gelen entelektülleri ve yazarlarıyla yaşamaya başlamıştı. Mesleğini hiçbir zaman inkâr etmemiş, bir kortezan yani fahişe olduğunu, geçimini bu işten sağladığını kabul etmişti. Bu nedenle daha o yıllarda Namuslu Fahişe olarak anılır olmuştu. Fahişe sözcüğünün başına, namuslu sıfatının gelmesi, en yaygın ve en galiz küfürün orosp*çocuğu olduğu memleketimizde pek anlaşılır olmayacaktır. Bizim memlekette ihale yolsuzluğu yapan, rüşvet alan, sahte dellilerle insanları zindana gönderen, Kuran kursundaki çocuklara tecavüz eden, çalışan ama çalan tiplerin, namusları üzerine yemin edip yeminini tutmayanların namus deyince  yalnızca kadınların bedenini anlamaları, bu toprakların tedavisi en müşkül kronik hastalığıdır.

Veronica Franco 1565’te yayınlanan Catalogo de tutte le principal et più honorate cortigiane di Venetia (Venedik’in başlıca ve en onurlu kortezanlarının kataloğu) listesinde en seçkin fahişelerden biri olarak yerini alır. 1570 yılında kardeşi Stefano Türkler tarafından kaçırılır ve kendisinden bir daha haber alınmaz. Bu sıralarda Veronica’nın, cinselliğe düşkünlüğüyle bilinen Fransa Kralı III.Henry ile ilişkisi vardır. Hatta Venedik şehrinin Türklere karşı savunulmasına destek verir kral, sevgilisinin arzusuyla.

Bir yandan da şiir yazmaktadır. 1575 de  şiir kitabı Terze rime yayınlanır. 25 şiirden oluşan kitabın, 17 şiirini Veronica, kalanını, hamisi, arkadaşı, belki sevgilisi, Venedik’in o dönem önde gelen entelektüeli Marco Venier yazmıştır. Daha ilk şiirinde bir fahişe olduğunu belirtmiş, kendisiyle birlikte olacakları nasıl mutlu edeceğini anlatmıştır. Şiirleri erotiktir. Kadın haklarını da savunur erkeklere karşı. Gondolların dolaştığı  gizemli kanalların şehri Venedik’ te bir aşk kadını, şair ve entelektüel bir figür olarak ününün doruğundayken veba salgını bir kez daha vurur kenti, tüm Avrupa’yı vurduğu gibi. Kara ölüm olarak adlandırılan veba, Avrupa nüfusunun yarıya yakınını yok etmiştir.

Veronica Franco kenti terk eder. İki yıl sonra döndüğünde başka bir Venedik bulur. Katolik kilisesi  veba salgınından “kazançlı” çıkmıştır. Sofular, salgını, Veronica gibilerin ahlakı bozmaları sonucu, tanrının cezalandırması, gazabı olarak sunmuşlardır topluma. Şaka gibi ama, aradan geçen 500 yıldan sonra bizim sofular, dinbazlar da, geçenlerde meydana gelen İstanbul depremini LGBT bireylerinin ahlakı bozmasına bağladılar. Bunu yazıp çizenler bilmez mi depremin fay kırılmasından olduğunu; bilirler elbet, ama böyle doğa olaylarını, toplumu kandırmak, cahil kesimde prim yapıp parsa toplamak, kendi pozisyonlarını güçlendirmek için kullanırlar. Çağ değişiyor ama, bilgiye ulaşmak kolaylaşıyor, bir 500 yıl daha hükmü olmayacağı kesin bu örümcek kafalıların.

Veronica kendisini engizisyon mahkemesinin karşısında bulur şehrine döndükten kısa bir süre sonra. Oğlunun öğretmeni  evde büyü yapıyor diye ihbar etmiştir (ihbarcılık , yalancı tanıklık da çağlar ötesi bir şerefsizliktir, yakın tarihimizde pek çok örneğini gördüğümüz gibi) . Suçlamaların arasında cadılık yaptığı da vardır ki cezası yakılmaktır. Kendisini hukuk tarihine geçecek bir belagatle savunur. Tüm suçlamalar düşer. 1580’de farklı aile mektupları , isimli ikinci kitabı yayınlanır. Cardinal Luigi d’Este’ye ithaf edilmiştir. Kitap 50 mektuptan oluşur ve belirli kişilere yazılmıştır,  gündelik yaşama dair bilgiler içerir. Bu elli kişiden yalnızca ikisinin ismi anılmıştır. Biri yukarda sözü edilen Fransa Kralı III. Henri , diğeri Veronica’nın resimlerini yapmış olan çağdaşı ve hemşehrisi ünlü Venedik’li ressam Jacopo Tintoretto. İkinci kitabı çıktığında 34 yaşındadır. Bundan sonra Franco’nun ihtişamlı günleri geride kalır, engisizyon mahkemesi itibarını zedelemiştir.  Veba sonrasındaki on bir yıllık yaşamı sefalet içinde geçer. 1582 deki vergi kayıtlarına göre şehrin yoksul bir kesiminde yaşadığı görülür. 1591’de ölür. Değişik erkeklerden 6 çocuğu olmuş, üçü hayatta kalmıştır.

 

Venedik küçücük bir kenttir ve bir dönem dünyaya hükmetmiştir. Bu kentte yaşamış bunca ressam, heykeltraş, siyasetçi, kral, kraliçe, tüccar arasında, 16. yüzyılda yaşamış olan Veronica Franco 45 yıllık ömründe yapıp ettikleriyle Venedik tarihine adını yazdırmıştır. Ölümünün üzerinden geçen 500 yılın ardından yaşamı Chicago Üniversitesi’nde tez, Hollywood’da sinema, Sırbistanda roman olarak, bu çağda yaşayanların da ilgisini çekmektedir. Bizim Ekşi Sözlük’te de maddesi vardır, 15. yüzyılda yaşamış bir İtalyan şair olarak geçmektedir kendisi.  

O zaman Veronica Franco’nun bir şiiriyle bitirelim, şiiri de  “namus” cinayetine kurban gitmiş tüm kadınlara adayalım.

Hassas ve nazik olsak da
Biz de silahlanıp eğitildiğimizde
Erkekleri,
Onlar gibi ellerimiz,
Onlar gibi ayaklarımız
Ve bir kalbimiz olduğuna ikna edebiliriz
Ve hassas ve nazik olan bazı erkekler
Aynı zamanda güçlüdür de
Ve kaba ve sert olan bazıları da korkaktır
Kadınlar henüz bunu fark etmedi,
Çünkü eğer buna karar verirlerse
Sizinle ölümüne savaşabilirler
Ve bu kadar çok kadın arasında
Doğruyu konuştuğumu kanıtlamak için
Onlara takip edecekleri bir örnek olmak adına
İlk harekete geçen de ben olacağım *


Çeviri: Ezgi Kırış

İlk üç resim Veronica’nın Tintoretto tarafından yapılmış resimleridir. Dördüncü resim yine Tintoretto’nun Yunan mitolojisinden bir figürü resmettiği Danae isimli resimdir, resmi yaparken poz veren çıplak model Veronica Franco'dur.

Yazarın Diğer Yazıları

Neden susuyorsunuz?

Devlet işi gücü bırakmış kocaman bir sopa olmuş, dövecek muhalif arıyor. RTÜK diye bir kurum var, sopalıktan önce elektrikli şok tabancalığına, şimdilerde de ateşli silahlığa terfi etmiş. İktidarın, dayatılan siyasal İslam ideolojisinin hoşuna gitmeyecek yayın gördü mü indiririm aşağı diyor

Bir sabah metroda

Metrodan iniyorum. Etrafımdaki gençlere daha bir farklı bakıyor gözlerim. Çok da uzak olmayan bir gelecekte daha güzel günler göreceğiz diye geçiriyorum içimden

Ronda Ramirez'in ortadan kayboluşu

Eylül ayının dolunay öyküsü uzak yıllardan ve yakında yapılan bir Ronda seyahatinden damıtıldı. Yıllar önce bir boğa güreşi tutkunuydum, İspanyolların deyimiyle Aficionado. Başta Hemingway, boğa güreşine dair her yazılanı okuyordum. Sonra Madrid'de, Barcelona'da o müthiş atmosferde izledim boğa güreşlerini. Hatta Zaragoza'nın bir köyünde antrenman boğalarıyla dövüşmüşlüğüm bile vardır. Boğa güreşi flamenkoyla birlikte, ölümle kalım arasında gidip gelen sarkacın salınımları arasındaki estetiğin, tutkunun dile gelişidir. Sonraları ama boğaların, bu muhteşem hayvanların arenada acı çekmeleri, öldürülmeleri kabul edemeyeceğim bir şey haline geldi. Başka bir canlıyı öldürmenin estetiği olamazdı. İşte bu öykü Aficionado yıllarımın özeleştirisidir de bir bakıma...

"
"