Açılan galerilerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Bunlar şehrin içinde konuşlanmış oksijen alanları gibi. Eserde anlatılan her ne olursa olsun -ister bizi bekleyen kaotik dünyaya bir gönderme olsun- eser panzehrini içinde saklıyor sanki… Sanat sadece estetik bir tatmin değil, basit görünenin ardındakini fark etmemizi sağlayarak, ruhumuzu farklı duygular yumağıyla genişleten bir iksir. Hislerimizi hissedemeyecek kadar hızla yaşadığımız bu çağda, bizlere “görebilme” zamanı tanıyan, bir nevi “bakma” durakları.
Geçtiğimiz ay sanat dünyamıza bunlardan bir yenisi eklendi, Ruzy Gallery… Çekingen bir sanatsever olarak, beni içine fazlaca çektiği için size de bu galeriden bahsetmek istedim.
İlk sanat galerisi deneyimimi hatırlıyorum. İlkokulda sınıf olarak gitmiştik. "Şşşıttt, konuşmayın!", "Hiçbir yere dokunmayın!” kısık ama otoriter uyarı rabarbaları arasında; loş odalar, gardiyan bakışlar kıskacında; biraz uzunca bakmaya dahi korktuğum tablolar... Sergi alanından dışarı çıktığımızda küçük bedenime aldığım koca nefesle kurtuluşumu kutladığımı hatırlıyorum.
Sonra neler değişti bilmiyorum… Galeriler mi? Galerideki görevliler mi? Sanatçılar mı? Yoksa ben mi? Ama sanat denilen şeye karşı duygularım değişti… Üniversite dönemimde galerideki malzeme kokusunu duymaya, sergilenen eserlerin karşısında öylesine durup bakmaya galerilere kaçıyordum. Kimseciklerin olmadığı saatleri tercih ederdim. Şimdi düşünüyorum da, sanki sadece ben onlara bakmıyordum da, onlar ortalarına beni almış izliyorlardı. Bir zamanlar girmeye korktuğum yerler, sığınma ve sessizliğinde teselli bulma alanlarım olmuştu.
Ardından anne oldum. O sıralar müzeler sergiledikleri koleksiyonlar için çocuklara özel atölyeler düzenlemeye başlamışlardı. Beş yıl boyunca İstanbul’da sergilenen her koleksiyonu oğlumla deneyimleme imkânım oldu. İşte o esnada anladım!.. Sanatın aslında hayatın her alanında olduğunu… “Sanatçı” denilen insanların kristal kulelerde yaşamadığını, senin – benim gibi etten kemikten olduklarını… Eserleri hakkında farklı bir şey düşünürsek bizi yemediklerini… Sanat mekanlarına sadece insanlardan kaçmak amacıyla gitmemek gerektiğini… Bir esere bakarken, ille de huzur aramak gerekmediğini; huzursuzluğun, korkunun, neşenin, şaşkınlığın, hüsranın, hayranlığın, hazzın, umarsızlığın hepsinin aynı anda veya tek başına hissedilebileceğini… Tüm bunları o zamanlar minik oğlumun her türlü duyguyu ayna gibi yansıtan bakışları eşliğinde öğrendim.
Geçtiğimiz ay Etiler’de çağdaş sanat tutkunlarının yeni buluşma noktası olmaya hazırlanan yeni bir galeri açıldı. İsmi Ruzy Gallery. Bu yeni galeri açılışını, ülkemizin değerli sanatçısı Ahmet Güneştekin'in "Uyandığımız Çağ" sergisiyle gerçekleştirdi.
Kadın dayanışması
Galerinin kurucusu, Boğaziçi Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra uzun yıllar finans sektöründe çalışan bir isim, Esra Çevik. Bir sanat tutkunu olan Çevik, süreç boyunca kişisel ilgi alanı olarak hatırı sayılır bir koleksiyon sahibi olmuş. Koleksiyonundaki parçalar sadece çağdaş sanat eserlerinden oluşmuyor. Aynı zamanda farklı dönemlere ait obje ve mobilyalar da bu koleksiyona dâhil. Çevik şimdi, çağdaş sanatın farklı alanlarındaki sanatçılara Ruzy Gallery’nin kapılarını açarak bu tutkusunu sanatseverlerle de paylaşmak istiyor. Ona bu yolculuğunda iki genç isim eşlik ediyor: Begüm Güney ve Polina Somochkina.
Esra Çevik – Kurucu / Begüm Güney – Kurumsal Danışman - Polina Somochkina – Direktör
Galerinin kurumsal danışmanlığını üstlenen Begüm Güney, çağdaş sanat alanında çalışan bir küratör. Ruzy’nin stratejik konumlamasını belirlerken, Türkiye’de ve dünyada temsil edeceği sanatçılar üzerinde çalışıyor. Sanat yöneticisi ve danışmanı Polina Somochkina ise galerinin direktörlüğünü üstlenmiş. Sanat tarihi ve restorasyon alanlarında uzman olan Somochkina, Ruzy’de, kültürel diploması ve müzecilik alanlarında kazandığı deneyimi uluslararası bir bakış açısıyla hayata geçirecek.
Sanatçı Ahmet Güneştekin, Kurucu Esra Çevik
Ruzy Gallery açılışını, kuruluş aşamasında da desteğini esirgemeyen Ahmet Güneştekin solo sergisiyle gerçekleştirdi. Üç katı kaplayan geniş alanda, sanatçının karakteristik çizgilerini ve derin temalarını yansıtan eserleri bir araya getirdi. “Uyandığımız Çağ” başlıklı sergi, Güneştekin'in Anadolu coğrafyası, kültürleri, mitleri ve hafızasıyla kurduğu derin bağa ışık tutuyor. "Şahmaranı Arayan Medusa", "Güneşe Yolculuk Serisi", "Amazon Savaşçılar", "Kurukafa, Zülkarneyn Serisi" gibi eserlerle, bu toprakların zengin hikâyelerini, geleneklerini ve inançlarını sanatseverlerle buluşturuyor. Güneştekin'in eserleri, mitlerin ve kültürel hafızanın, zamanın ötesine geçen bir düşünce alanı oluşturduğunun da altını çiziyor.
Galeri ismini Esra Çevik’in kızı Ruzenin’den alıyor. Çevik’in galeri için heyecanlandığı projelerin arasında, galerinin kapılarını çeşitli sanat atölyeleriyle çocuklara açmak da var. Evet, şimdiki çocuklar çok şanslı! Ve elbette veliler de… Yukarıda kendi hikayemde anlattığım gibi belki anne babalar da sanata çocukların gözlerinden bakabildiklerinde bambaşka şeyler keşfedecektir.
Her ne kadar bir sanat koleksiyoneri olmasam da -olamayacak olsam da- heyecan verici bulduğum bir diğer nokta “Ruzy People”dı. Ruzy People’nin misyonu sanat koleksiyonerlerini topluluk haline getirmek, kaliteli koleksiyonculuğu teşvik etmek ve çağdaş sanatta yeni isimler ve trendlere dikkat çekmek. Bir koleksiyon sahibi olmak isteyip de nereden başlayacağını bilemeyenler, başlamış fakat nasıl devam ettireceği konusunda çelişkide kalanların, özellikle tecrübe sahibi koleksiyonerlerle etkileşimde bulunabileceği bir oluşum olacak.
Size biraz da Ruzy Gallery’i kendi hissettiklerimle anlatmak isterim: Etiler’i bilmeyenler için kısaca bahsetmekte fayda var. Etiler, her ne kadar eski dokusunu kaybettiğine dair görüşler olsa da, “gelişen!” İstanbul semtlerinin aksine mimarisine sahip çıkmaya çalışan bir semt. İki, üç katlı yapılardan oluşan bazı mahallelerinde, seksenlerin, hatta daha öncesinin izlerini seyretmek mümkün. Ruzy Galley, Tepecik Yolu’nda ferah bir mahallede konumlanmış olarak, panoramik pencerelerle genişletilen 600 metrekarelik üç katlı bir villada sanatseverleri karşılıyor. Küçük kapısından içeri girdiğinizde iç bahçede bizi Ahmet Güneştekin’in eseri karşılıyor. Onu bahçeye konumlarken amaç ne idi? Eminim özel bir anlamı vardır. Fakat bana dalları göğe uzanan, derinlere kök salmış kadim bir çınar ağacını anımsattı. Umarım Ruzy Gallery, sanatın farklı disiplinlerini bünyesinde birleştirerek bir çınar gibi uzun ömürlü olur.
İç avluda bizi karşılayan bir diğer şey ise restoran. Gerek yeme-içme ile sosyalleşmeyi seven bir toplum olarak gerekse gastronomi ve sanatın birlikteliğinin daha çok konuşulur hale geldiği günümüzde, bir galeriye restoranın eşlik ediyor olması tamamlayıcı olmuş.
Gün ışığı eşlik ediyor
Neredeyse zeminle eşit kottaki giriş ve oldukça geniş camlar sebebiyle dışarıyla bağlantınızı kaybetmeden galeriye giriş yapabiliyorsunuz. Bu dışarıyla bağlantılı olma hissi genişletilmiş camlar sayesinde üst katta da devam ediyor. Ruzy Gallery’nin, doğanın gücünden faydalandığını söylemek yanlış olmaz.
Dışarıdan giren gün ışığı, sanki içerideki eserlere eşlik ediyor. Günün farklı saatlerinde, farklı şekilde… Bu da galeri ziyaretçisinin her farklı ziyaretinde farklı hisler deneyimlemesine imkân sunuyor. Bunu değişen mevsimlerle deneyimlemek ayrı bir haz olacaktır. “Uyandığımız Çağ” sergisiyle Ruzy Gallery’in açılışına destek veren Ahmet Güneştekin’in galerinin üst katında cam önüne konuşlandırılmış kırmızı heykeli gibi… Bir gün, dışarıda güçlü bir yağmur varken gidip o kırmızı heykeli uzun uzun seyretme isteğimin önüne geçemiyorum.
Açılan galerilerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Bunlar şehrin içinde konuşlanmış oksijen alanları gibi. Eserde anlatılan her ne olursa olsun -ister bizi bekleyen kaotik dünyaya bir gönderme olsun- eser panzehrini içinde saklıyor sanki… Sanat sadece estetik bir tatmin değil, basit görünenin ardındakini fark etmemizi sağlayarak, ruhumuzu farklı duygular yumağıyla genişleten bir iksir. Hislerimizi hissedemeyecek kadar hızla yaşadığımız bu çağda, bizlere “görebilme” zamanı tanıyan, bir nevi “bakma” durakları.
Ruzy Gallery’i öncelikle İstanbul’a bahar gelmişken, gönlünüze de bahar gelsin diye kısa zamanda ziyaret etmenizi dilerim. Güneştekin'in hayal gücünü ve mitlerin zaman ötesi doğasını Ruzy Gallery de keşfetmek için ise son tarih 21 Nisan.
Sümeyra Gümrah kimdir?
Sümeyra Gümrah Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV ve Sinema Bölümü'nden mezun oldu.
Öğrenim süreci boyunca Kanal D bünyesindeki radyolarda görev aldı. Yönetmen yardımcısı olarak başladığı kariyerini, kültür sanat sektöründe basın danışmanlığı yaparak devam ettirdi.
2006 - 2013 yılları arası Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda görev yaptı.
Fatma Berber ile kaleme aldığı Destek Yayınları'ndan Bir Pera Masalı isimli gezi kitabı ve Pink Floyd - Kilidi Açamazsan Kır Kapıyı isimli biyografi kitabı; Ayrıntı Yayınları Düşbaş Kitapları'ndan Bir Porsiyon Sanat isimli kitapları bulunuyor.
|