21 Mart 2024

Nevruz: Yeniden başlayan zaman ve bereketlenen toprak

Nevruz'un tarih boyunca insanlık için taşıdığı değeri, kutlamaların ardında yatan anlamları tekrar hatırlamak isteyenlere…

Almond Blossoms – Vincent van Gogh

Baharın müjdecisi, kalplerin ısıtıcısı Nevruz geldi çattı! Günlerin geceye eşitlendiği, ardından güneşin yüzünü daha çok göstermeye başladığı bu özel zaman, bir kez daha kapımızda. Dostlukların, kardeşliklerin pekiştiği, yenilenmenin ve tazelenmenin simgesi Nevruz, yüzyıllardır olduğu gibi bugün de bize baharın taptaze nefesini getiriyor.

Güneşin kucak açtığı toprak ana, yemyeşil umutlarımızla bereketlenmeye, can bulmaya hazır. Sofralarda semeni yeşerirken, yüreklerimizde de yeni başlangıçların filizlendiğini hissediyoruz. Ateşler yakılıp üzerinden atlanırken, içimizdeki tüm kötülüklerden, karanlıklardan arınıp, ışığa, güneşe yürüyoruz.

Nevruz, 2009'da Azerbaycan, Hindistan, İran, Kırgızistan, Pakistan, Özbekistan ve Türkiye'nin ortak başvurusuyla İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesine kaydedildi.

Ve işte, bu kadim bayramın ruhunu, kökenlerini, anlam ve önemini daha yakından tanıyabilmek adına, değerli yazar, gazeteci ve arkeolog Özlem Ertan ile bir sohbet gerçekleştirdik. Nevruz'un tarih boyunca insanlık için taşıdığı değeri, kutlamaların ardında yatan anlamları tekrar hatırlamak isteyenlere…

Özlem Ertan

- Sevgili Özlem Hanım merhaba, sizin aynı zamanda müzisyen bir kimliğinizde var. Siz Nevruz'u anlatırken ve okurkarımız da bunu okurken onlara bir parça eşlik etsin isterim. Nevruz'u, uyanışı sana hatırlatan parça hangisi?

A. L. Vivaldi'nin Dört Mevsim konçertosunun "Bahar" bölümü ve I. F. Stravinsky'nin Bahar Ayini. En çok da Stravinsky'nin Bahar Ayini. O eserde eski pagan ayinlerinin etkisi vardır. Tam da bu yüzden ilk seslendirilişinde çok yadırganmış, vahşi bulunmuş ve eleştirilmişti.

O halde sohbete başlamadan önce dinlemek için link iliştirelim: Stravinsky The Rite of Spring 

Spring, Sir Lawrence Alma-Tadema 

Tanrı ve tanrıçanın evliliğiyle yeniden başlayan zaman ve bereketlenen toprak

Evet o halde yeniden merhaba,

- Nevruz'un kökenleri hakkında neler biliyoruz, bu bayramın ilk kutlamalar ne zaman ve  nasıl gerçekleşmiş olabilir?

Nevruz kutlamalarını anlatan en eski yazılı belgeler Mezopotamyalı Sümerlerden kalma. Çünkü Sümerler yazıyı bulan ve ilk kullanan toplum. Ancak Nevruz'un kökeni çok daha eskiye, ilk tarım toplumlarına kadar gidiyor olmalı. Çünkü bir bahar bayramı olan Nevruz, doğanın canlanması ve toprağın bereketlenmesiyle ilgili. Eski tarım toplumlarında yaşamın sürekliliği, toprağın verimine bağlıydı. Depolanan yiyecekler kış aylarında kullanıldığı ve bahara kadar tükendiği için toprağın canlanması ve tekrar ürün vermesi gerekirdi ki insanlar yaşamlarına devam edebilsinler. Bu yüzden eski pagan toplumları kendilerine yaşam bahşeden toprağı kutsal kabul etmişler ve Tanrıçayla özdeşleştirmişlerdi. Gökyüzünü ve Güneş'i ise eril bir güç yani Tanrı olarak görmüşlerdi.

Sümer, Kutsal Evlilik

Bizim bugün Nevruz adıyla kutladığımız bahar bayramının temelinde gökyüzünü temsil eden Tanrı ile yeryüzünün ta kendisi olan Ana Tanrıçanın kutsal evliliği vardı. Bahar geldiğinde Güneş uzun süren kış uykusundan uyanıp, gökyüzünde tüm görkemiyle belirir ve Toprak Ana'nın buz kesmiş bedenini ısıtırdı. Isınan toprak gökten gelen yağmurlarla gebe kalır ve ürün vermeye hazır olurdu. Tanrı ile tanrıçanın evlendiği ve toprağın bereketlendiği bahar günleri yeni bir döngünün başlangıcı sayıldığından, yeni yıl bayramı olarak da kutlanırdı. Yani eski toplumlarda bahar bayramı aynı zamanda yeni yıl bayramıydı. İnsanlar baharla karanlığın ve kaosun öldüğüne ve zamanın yeniden başladığına inanırlardı. Bu inanç, sembolik anlatımını Tanrı ile Ana Tanrıçanın kutsal evliliğinde bulurdu. Bayram kutlamaları kapsamında tanrıçayı simgeleyen bir rahibe ile tanrıyı simgeleyen bir kral ya da rahip birlikte olur ve böylece toprağın yeniden bereketlenmesi sağlanırdı.

Burada kilit nokta insanların, doğanın işleyişine katılma ve katkıda bulunma güdüsüdür. Yaratımın özünde tanrıyla tanrıçanın yani eril ile dişilin uyumlu birlikteliğinin bulunduğuna inanan atalarımız, o birlikteliği her sene yeniden mümkün kılarak ilk yaradılışın gerçekleştiği kutsal zamana dönerdi. Yani tanrıyla tanrıça birlikte olduğunda kutsal zaman başlar ve dünyanın yaratıldığı andaki koşullar oluşurdu.

Sümerlerde kutsal evliliğin özneleri Tanrıça İnanna ile Tanrı Dumuzi'ydi. Kutsal evlilik ritüelinde birlikte olan rahibenin ve kralın, bedenlerini Tanrı ile Tanrıçaya kullandırdıklarına inanılırdı. Yani evlenen aslında iki insan değil, Tanrı ile Tanrıçaydı. İkisinin birlikteliği ise zamanı yeniden başlatmakla kalmaz, bolluk ve bereket de getirirdi. Nevruz'un kökenini oluşturan ilk bahar bayramlarının özü budur. Mezopotamya'ya Sümerlerden sonra hâkim olan Akkadlar, Assurlular ve Babilliler de Kutsal Evlilik ritüellerini devam ettirdiler. Samilerde İnanna İştar oldu, Dumuzi ise Tammuz… Babilliler Nevruz'u Akitu adıyla kutluyorlardı.

Primavera – Sandro Botticelli

- Nevruz'un takvimle olan ilişkisi nasıl kurulmuş?

Nevruz Kuzey Yarımküre'nin bahar ekinoksudur. Her sene 21 Mart'ta gündüz ile gecenin süresi eşitlenir ve bahar gelir. Ardından da günler uzamaya başlar. Eski insanlar hem gökyüzünü hem de doğayı gözlemliyor ve mevsimlerin birbirini takip ettiğini biliyordu. Tam da bu yüzden zamanın döngüsel olduğunu fark etmekte gecikmediler. Zaman gerçekten de belli döngülerin tekrarından müteşekkildir. Her sene 21 Aralık'ta en uzun gece yaşanır ve 24 Aralık'ta günler yeniden uzamaya başlar. 21 Mart'ta gün ve gece eşitlenir. 21 Haziran'da en uzun gün yaşanır ve 23 Haziran'dan sonra günler yeniden kısalmaya başlar. 21-22 Eylül'de gün ile gece yeniden eşitlenir yani sonbahar ekinoksu gelir. Ardından günler kısalmaya ve geceler uzamaya başlayacaktır. Bu döngüler her sene kendini tekrar eder. Tarım takviminin ve ona bağlı ritüellerin özünde bu zaman döngüleri bulunur. Günlerin kısalmasını sembolik olarak tanrının yeraltına inişi olarak tanımlayan atalarımız, günlerin yeniden uzamaya başladığı 24 Aralığı Güneş Tanrısının doğum günü olarak benimsediler. 21 Mart'ta ise Güneş Tanrı, Tanrıçasıyla birlikte olacak, evlenecek kadar güçleniyordu. Çünkü geceyle gündüz eşitleniyordu.

The Spring Festival, Alois Hans Schram

- Nevruz'un mitolojideki yeri nedir? Onunla ilişkilendirilen efsaneler neler?

Zaman ve mevsim döngüleri, ritüellerin ve mitolojinin temelini oluşturur. İnanna ya da Sami dillerindeki ismiyle İştar'ın, Çoban Tanrı Dumuzi (Tammuz) ile evliliği baharı ve zamanı yeniden başlatan kutsal bir olaydı ve eski Mezopotamya'daki bahar bayramlarının en önemli ritüeliydi. Bu ritüelin daha sonra yazıya geçirilerek mitolojiye de girdiğini görüyoruz. Bazı mitolojik anlatıların temelinde direkt ritüeller vardır zaten. Pek çok mit ritüellerden doğmuştur. Babil Yaradılış Destanı Enuma Eliş'te ise Babillilerin Baş Tanrısı Marduk, kadim Tanrıça Tiamat'ı öldürür ve evreni Tiamat'ın bedeninden yaratır. Bu da her sene nisan ayında Babil'de Akitu adıyla kutlanan bahar ve yeni yıl bayramında ritüel olarak icra edilen mitolojik bir anlatıydı.

Tüm eski toplumlarda Nevruz'un atası diyebileceğimiz bu tür bahar bayramları kutlanırdı. Anadolulu Hititlerin de Purulli adıyla kutladıkları bir bahar şenlikleri vardı. Purulli toprak anlamına gelir ve direkt olarak baharın ve yeni yılın başlangıcıyla ilgilidir. Hititler günlerce süren bu bayramı nisan ayında kutlardı. Purulli bayramının en önemli ritüeli, Gök Tanrısı Teşup'un yeraltında yaşayan dev yılan İlluyanka'yı öldürmesiydi. Burada İlluyanka, çetin kış koşullarının ve doğanın buz kestiği dönemin sembolik ifadesidir. Gök Tanrısı Teşup'un İlluyanka'yı öldürmesiyle kaos sona erer ve kutsal zaman yeniden başlar. Ancak zaman döngüsel olduğundan İlluyanka'nın her sene bahar başladığında Fırtına ve Gök Tanrısı Teşup tarafından yeniden yenilgiye uğratılması gerekir.  O yüzden İlluyanka miti her sene Purulli Bayramı'nda canlandırılırdı.

Nevruz, eski Kelt toplumunda ise Ostara adıyla kutlanırdı. Gece ile gündüzün eşitlendiği 21 Mart'ta yani tam da Nevruz günü kutlanan Ostara'da kışın indiği yeraltından çıkıp güçlenen Güneş Tanrısı'nın Tanrıça Ostara ile birleştiğine inanılırdı. Bu mitolojik anlatı yeniden tüm görkemiyle gökteki yerini alan Güneş'in yeryüzünü, toprağı yani Tanrıçayı gebe bırakmasının sembolik anlatımıdır.

Ergenekon, Nevruz

Nevruz, Türk toplumlarında da son derece önemli bir bahar bayramıdır. Eski Türkler de Nevruz'u çok önemser ve her sene 21 Mart'ta coşkuyla kutlardı. Bugün de bu kutlamalar devam ediyor. Türklerdeki Nevruz kutlamalarının mitolojik ve tarihsel temeli ise Ergenekon Destanı'na dayanır. Ergenekon Destanı'na göre, düşmanları tarafından hileyle yenilen Türklerin çoğu yok olur. Sağ kalanlar, Ergenekon denen dört tarafı dağlarla çevrili bir yere sığınır ve burada çoğalır. Aradan 400 yıl geçer ve Türkler Ergenekon'a sığmamaya başlar. Ergenekon'dan çıkış yolu ararlar ve sonunda bulurlar. Dağdaki demir madenini eritirler ve onlara yol gösteren bir kurdun rehberliğinde Ergenekon'dan çıkarak yeni ve geniş topraklara kavuşurlar.  Türklerin Ergenekon'dan çıkış tarihi 21 Mart olarak kabul edilir. Dikkat edilirse burada da kaosun ve karanlık bir dönemin ardından gelen yeni ve aydınlık bir dönem söz konusudur ve bu aydınlık dönem, ifadesini Nevruz bayramında bulmuştur. Bu anlamda Nevruz, Türkler için de yeni ve kutsal bir dönemin başlangıcını teşkil eder.

Kürt mitolojisinde ise Nevruz, Demirci Kawa'nın zalim hükümdar Dehak'a karşı kazandığı zaferi temsil eder. Efsaneye göre, Dehak korunaklı sarayında, insan beyni yiyerek yaşayan bir zalimdi. Sonunda Demirci Kawa isimli bir köylü, yaptığı silahları halka dağıtarak, Dehak'a karşı bir mücadele başlattı. Neticede bu mücadele başarıyla sonuçlandı ve Dehak'ın sarayı, içindeki her şeyle birlikte ateşe verildi. Bu zaferin 21 Mart'ta geldiğine inanılır. Dikkat edilirse burada da acılarla dolu karanlık bir dönemin ardından gelen aydınlık söz konusudur.

"Çin Yeni Yılı", "Başlangıç Günü" veya "Yılın Başlangıcı" olarak da bilinen Bahar Şenliği, Çin halkının en resmi olarak kutlanan geleneksel festivalidir. İhtişam ve şenlik açısından Çin'deki tüm geleneksel festivaller arasında üst sıralarda yer alıyor.

- Bu durumda Nevruz, belli bir halkın değil, tüm halkların ortak bayramıdır, diyebilir miyiz?

Kesinlikle diyebiliriz ve öyledir de. Nevruz, kökeni en eski tarım toplumlarına kadar giden bir bahar ve yeni yıl bayramıdır. Karanlığın ve kaosun, baharın gelişiyle birlikte ortadan kalkmasıyla alakalıdır. Var oluşları toprağın ürün vermesine bağlı olan eski pagan toplumlarının bahar aylarında toprağın yeniden uyanmasını temin etmek yani doğanın döngüsüne katkıda bulunmak için yaptıkları ritüeller Nevruz'un kökenini oluşturur. O yüzden Nevruz ile ilgili tüm mitolojik anlatılarda karanlık bir devrenin ardından gelen uyanışın ve yenilenmenin sembolik anlatımını buluruz.

Jules Breton, 1875

- Nevruz'da ateşin üstünden atlanması geleneği de var. Burada ateşin simgesel anlamı nedir?

Ateş Güneş'i temsil eder. 21 Mart'ta Kuzey Yarımküre'de gündüz ile gece eşitlenince Güneş de kışın kaybettiği gücünü kazanır. Nevruz'da ateşler yakılması Güneş'in yeniden güç kazanmasının sembolik ifadesidir. Yani gökte Güneş neyse, yerde de ateş odur. Aydınlatır, ısıtır ve kaosun karanlığını ışığıyla yok eder.

İlaveten pagan toplumlarında ateşin tanrılardan geldiğine inanılırdı. Helen yani Yunan mitolojisindeki Prometheus'un öyküsünü anımsayalım. Prometheus, ateşi tanrılardan alıp insanlara armağan ettiği için Zeus tarafından cezalandırılmıştı. Çünkü ateş, diğer elementlerden yani hava, su ve topraktan farklı olarak doğada kolaylıkla bulunmaz. Ateşi elde etmek için çaba göstermek gerekir.  O yüzden ateş çok önemlidir. İlaveten pek çok kadim toplum ateşin ritüel anlamda temizleyici, arındırıcı özelliği olduğuna inanırdı. Bazı toplumlarda cenazelerin yakılmasının temelinde de ateşin arındırıcı olduğuna duyulan inanç yatar.

- Nevruz bayramında kullanılan semboller ve ritüeller hakkında neler söylersin?

Kökeni en eski devirlere kadar giden Nevruz, zaman içinde farklı dinlere ve kültürlere sembolizmini de koruyarak girdi. Ancak süreç içinde bazı sembollerin anlamı değişti. Mesela Hıristiyanlıkta belli tarihlerde kutlanan pek çok yortunun kökeninde pagan gelenekleri ve bayramları vardır. 21 Aralık'ta en uzun gecenin yaşandığını ve 24 Aralık'ta günlerin yeniden uzamaya başladığını söylemiştim. İşte 24 Aralık o yüzden eski toplumlarda Güneş Tanrısının yeniden doğuşu olarak görülürdü. Bahar aylarında ise Güneş Tanrısı gücünü kazanır ve Ana Tanrıçayı gebe bırakırdı. Bir zamanlar Güneş Tanrısının doğum gününün kutlandığı 24 Aralık'ta bugün İsa Peygamber'in doğumu yani Noel kutlanıyor. Bahar aylarında ise İsa Peygamber'in göğe yükselişiyle ilgili olan Paskalya yortusunun kutlandığını biliyoruz. Paskalyanın en önemli sembollerinden biri de kırmızıya boyanmış yumurtalardır ve bu yumurta sembolizmi Keltlerin bahar bayramlarından biri ve Nevruz'un muadili olan Ostara'ya dayanır. Ostara bayramı da yumurta ve tavşanla sembolize edilirdi. Tavşan çok üreyen bir hayvan olduğu için bolluk, bereketle ilgiliydi. Yeni bir canın doğumuyla alakalı olan yumurta da yine baharın bereketine işaret ederdi. Paskalya yortusundaki kırmızı yumurta ise İsa Peygamber'in, insanlığı kurtarmak amacıyla döktüğü kanı ve kendini feda edişini ifade eder.  Dolayısıyla sembol aynı kalmış, ama anlamı değişmiştir.

Bugün kutlanan pek çok Hristiyan yortusunun temelinde eski pagan bayramlarının bulunmasının birkaç nedeni var: Birinci nedeni, halka Hristiyanlığı daha kolay benimsetmek için eski Pagan bayramlarının, anlamları değiştirilerek, Hristiyanlığın içine alınmasıdır. İkinci nedeni ise insanlığın kolektif bilinçdışında aramak gerekir. Analitik Psikolojinin kurucusu olan ünlü psikiyatr Carl Gustav Jung, insanlığın ortak bir bilinçdışı olduğunu ve pek çok davranışımızın temelinde bu kolektif bilinçdışının yattığını belirtmişti. Tarihin en eski dönemlerinden beri baharın başlangıcını ışığın zaferi ve kutsal bir zamanın başlangıcı olarak gören atalarımızdan aktarılan ve kolektif bilinçdışında toplanan bilgiler de aynı bayramları farklı isimlerle kutlamayı sürdürmemizin nedenlerinden biri olabilir.

- Dünyanın farklı yerlerinde kutlanan Nevruz ile bizim topraklarımızda kutlanan Nevruz arasındaki farklar ve benzerlikler nelerdir?

Baharın ve başlayan ışıklı günlerin coşkusu dünyanın her yerinde ortaktır, elbette. Güneşi sembolize eden ateş de tüm kutlamaların ortak sembolleri arasında. Yumurta sembolizmi az önce de belirttiğim gibi pagan Keltlerden kalma Ostara bayramından Paskalya'ya geçmiştir. Farsçada "yeni gün", "yeni ışık" anlamına gelen Nevruz'un anlamı, tüm toplumlarda ortaktır aslında. Güneşin ve ışığın gücüyle gelen baharı kutlamak ve güzel günlerin başladığına duyulan inanç her toplumda vardır. Bu yüzden Nevruz'da renkli giysiler giyilir, ateşler yakılır. İnsanlar doğayla iç içe olmak dürtüsüyle yeşil alanlara gider.

Bununla birlikte farklı toplumlarda yerel birtakım uygulamalar da görmek mümkündür. Mesela Azerilerde "semeni" adeti vardır. Nevruz'dan birkaç gün önce bir avuç buğday bir tabağa konur ve her gün sulanarak yeşillenmesi sağlanır. Nevruz günü de bu yeşillenen buğday sofraya konur. Bu, toprağın baharın gelişiyle birlikte yeşillenmesinin, bereketlenmesinin sembolik ifadesidir.

- Nevruz bayramı ile ilgili ritüellerin ve adetlerin toplumsal ve psikolojik etkileri neler?

Her şeyden önce ışıklı günlerin başlaması insana umut ve yaşam sevinci veriyor. Güneşin güç kazanmasıyla birlikte toprak ısınıyor, bereketleniyor. Bu olumlu değişim insanları da psikolojik anlamda rahatlatıyor. Nevruz ritüellerinin bir de insanları birleştiren bir yanı var, tabii. Baharın ve yenilenmenin coşkusunu paylaşmak, kutlamalarda bir araya gelmek rahatlatıcı bir eylem. Ben bunun da büyük oranda kolektif bilinçdışıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Pagan atalarımız için baharın gelmesi hayati öneme sahipti. Zira bahar gelince toprak uyanır, bereketlenir ve Güneş Tanrıdan gebe kalırdı. Bu da insanların topraktan ürün alması ve beslenmesi demekti. Baharın gelişinin Pagan atalarımız için taşıdığı önem, bilinçdışı yoluyla bize de aktarıldı. O yüzden Nevruz'u coşkuyla ve doğanın içinde kutlamak bizi mutlu ediyor, rahatlatıyor.

- Nevruz'un yılın diğer dönemlerinden farklı olarak tarım, ekoloji ve sürdürülebilirlikle ilişkisi nedir?

Doğanın döngüleri ve toprağın bereketi bugün de insanlık için hayati öneme sahip.  Ancak biz bunun pek de farkında değiliz. Doğayı tahrip ediyoruz, ağaçları kesiyoruz, tarım toprağına yüksek binalar inşa ediyoruz. Bunun bedelini de maalesef doğal afetlerle ödüyoruz. Nevruz, doğanın, insanın var oluşundaki hayati rolünü anlamamız gereken bir dönem. Pagan atalarımız, doğadaki her unsurun kutsiyet taşıdığına inanırdı. Bu yüzden doğaya saygı duyar ve doğanın döngüleriyle uyumlu olmaya çalışırdı. Zaten Nevruz da dahil olmak üzere tüm pagan ritüelleri ve bayramları doğanın işleyişine katkıda bulunmak hedefiyle biçimlenmiştir. Bizim de bugün doğaya daha çok saygı duymayı öğrenmemiz lazım.

Nevruz gerçekten de insanlığın en eski bayramlarından biri ve gerek anlamı gerekse ritüelleriyle tam bir kültürel miras. Üstelik de evrensel bir bayram. Öneminin ve değerinin anlaşılması dileğiyle.

Özlem Ertan Kimdir?

Özlem Ertan, Ankara'da doğdu. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarını memleketi İzmir'de geçirdi. 2005 yılında Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi bölümünden hem bölüm birincisi hem de fakülte birincisi olarak mezun oldu. Diyarbakır Kavuşan Höyük, İzmir Ulucak Höyük ve Van Ayanis Urartu Kalesi kazılarında çalıştı.

Anadolu Ana Tanrıça geleneğinin en önemli temsilcilerinden biri olan Hekate'yi tüm yönleriyle anlattığı kitabı "Hekate", Destek Yayınları'nın mitoloji serisinden çıktı. Bunun yanında, yayımlanmış fantastik roman ve öyküleri bulunuyor.

YouTube'da arkeoloji ve mitolojiyle ilgili videolar hazırlamak, Instagram sayfasında antik medeniyetlerle ilgili içerikler üretmek, farklı etkinliklerde arkeoloji ve mitoloji anlatmak gibi faaliyetlerini sürdürüyor.

Aynı zamanda kitap editörü, kültür-sanat gazetecisi ve müzik yazarı olan Ertan, çeşitli basın organlarında klasik müzik, opera, arkeoloji, mitoloji ve edebiyatla ilgili yazılar yazmakta ve söyleşiler yapmaktadır.

 

Sümeyra Gümrah kimdir?

Sümeyra Gümrah Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV ve Sinema Bölümü'nden mezun oldu.

Öğrenim süreci boyunca Kanal D bünyesindeki radyolarda görev aldı. Yönetmen yardımcısı olarak başladığı kariyerini, kültür sanat sektöründe basın danışmanlığı yaparak devam ettirdi.

2006 - 2013 yılları arası Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda görev yaptı.

Fatma Berber ile kaleme aldığı Destek Yayınları'ndan Bir Pera Masalı isimli gezi kitabı ve Pink Floyd - Kilidi Açamazsan Kır Kapıyı isimli biyografi kitabı; Ayrıntı Yayınları Düşbaş Kitapları'ndan Bir Porsiyon Sanat isimli kitapları bulunuyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Bir mumun alevinde ‘an’larda yolculuk: "Işık. Gölge. Sahneler"

Çağatay Odabaş: Mum çok etkileyici hatta yaşayan bir obje. Yani, tıpkı insanlar gibi bir döngüyü tamamlıyor. Bu sergi konseptini oluştururken mumun bu zamansız özelliği beni çok etkiledi. Bu filmin oyuncuları da mumlar oldu

Pavarotti’nin mirasçısı Pati: Mevlâna’nın “Gel, kim olursan ol yine gel” çağrısının, disiplinli bir Katolik metni olan Requiem ile birleştirilmesi cesur bir ifade!

"Her dilin kendine has renkleri ve şarkı söyleme tarzı var. Köprü kurmaya gerek yok. Asıl güzellik, dillerin kendine özgü yönlerini tanımakta. Her dilin kendine özgü lezzetlerini anlamak..."

Ey Yare Man

İran müziği, eski dostun vuslatı gibi kulaklarımızda… Dinleyici, makamdan makama gezinirken Tebriz’in rüzgârı, Şiraz’ın gül kokuları, İsfahan’ın bahçelerinin miskleri nağmelerle içimize sızar…

"
"