10 Nisan 2024

Jacky Terrasson: Türk müziği maneviyatı yükseltiyor ve aynı zamanda içsel bir huzur sunuyor

"Caz, bireysel ifadenin ve kolektif uyumun mükemmel bir örneği. Performanslarım ve kayıtlarım aracılığıyla, insanların birbirleriyle ve çevreleriyle olan bağlarını güçlendirebilecek bir müzikal deneyim sunmayı umuyorum"

Jacky Terrasson

Jacques - Laurent (Jacky') Terrasson'ın hikâyesi, caz müziğinin zengin dokusuna işlenmiş altın ipliklerle dolu. Berlin'de doğup, Paris ve New York gibi dünyanın müzikal başkentlerinde yaşayan Fransız asıllı Amerikalı piyanist, kendini cazın sonsuz evreninde bir gezgin olarak konumlandırıyor. Terrasson, müzikle iç içe bir ailenin çocuğu olarak, piyanonun tuşlarını ilk kez dokunduğunda, henüz hayatının melodisini bile tam olarak kavrayamayacak kadar gençti. Çocukluk yıllarında pilot olma hevesi olsa da piyano ile oldukça erken buluşması, onun kaderini belirleyecek bir tutkunun başlangıcı oldu.

Terrasson'un kariyeri, müziğin dilini sadece öğrenmekle kalmayıp, aynı zamanda bu dili yeniden şekillendirme arzusunu yansıtıyor. Berklee Müzik Okulu'nda aldığı eğitim, ona müziğin temellerini sağlam bir zemin üzerinde sunarken, Jeff Gardner ve Francis Paudras gibi isimlerle olan çalışmaları, cazın sınırlarını zorlama konusunda ona ilham verdi. Kendi ifadesiyle, "Başkalarını kopyalamak değil, kendimi bulmak istedim." Bu, Terrasson'ın müzikal yolculuğunun temel taşlarından biri haline geldi.

Caz dünyasına adım attığı ilk günden itibaren, Terrasson'ın yıldızı hızla yükseldi. The Thelonious Monk Yarışması'ndaki başarısı, onu uluslararası bir caz fenomeni haline getirdi ve New York Times tarafından "müziğin geleceğini belirleyecek genç müzisyenler" arasında gösterilmesini sağladı. Ancak, Terrasson için asıl başarı, müzikal bir kimlik oluşturmak ve dinleyicilerine dokunabilmekti. Bu, onun Betty Carter, Charles Aznavour, Dee Dee Bridgewater, Abbey Lincoln ve Ry Cooder gibi efsanelerle sahne almasını sağladı ve albümleri dünya çapında övgüler topladı.

Terrasson'ın müziği, klasik cazın derinliklerinden modern ritimlere ve melodilere uzanan bir yelpazede geziniyor. Her bir notada, farklı kültürlerden ve yaşam deneyimlerinden beslenen bir sanatçının imzasını taşıyor.

Müziğiyle dünyayı dolaşan Terrasson, yaşamın ve müziğin iç içe geçtiği bir hikâyenin kahramanı. Sanatçı, 19 Nisan'da yayınlanacak yeni albümü Moving On çıkmadan hemen önce, - NewYork, Los Angeles ve Madrid konserlerinin hemen ardından- 12 Nisan akşamı İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu'nda konser verecek. Konserde, albümün çekirdek kadrosundan Sylvain Romano (kontrbas) ve Lukmil Perez (davul) kendisine eşlik edecek. Konser vesilesiyle kendisiyle kısa bir söyleşi yapma imkânı bulduk. 

Jacky Terrasson

- Her meslekten insanın bir ilham kaynağı, itici gücü vardır. Müzikal yolculuğunuzda sizi etkileyen isim kim oldu?

Thelonious Monk'un müzikal dehası ve yenilikçi yaklaşımı her zaman büyük bir ilham kaynağı oldu. Monk'un bestelerindeki ritmik karmaşıklık ve melodik özgünlük, caz müziğine olan bakış açımı derinden etkiledi. O, müziğinde sınırları zorlayarak benzersiz bir ses ortaya koydu ve bu da bana kendi müzikal ifademde cesur olma konusunda ilham verdi.

- Caz müziğiyle ilgili toplumda var olan bazı önyargılar var. Elitist gibi… Bu düzelir mi?

Caz bazen elitist veya anlaşılması zor olarak görülebilir, ancak ben cazın herkes için olduğuna inanıyorum. Caz, özünde özgürlük ve ifade çeşitliliği üzerine kurulu. Toplumun bu yanılgıları aşmasının en iyi yolu, caz müziğine erişimi arttırarak insanları cazın farklı yönleriyle tanıştırmak. Genç nesilleri cazla tanıştırmak ve caz eğitimine yatırım yapmak, bu müziğin zenginliğini ve erişilebilirliğini artırabilir.

- Teknolojinin müziğinizdeki rolü nedir ve dijital çağ, caz müziğini nasıl etkiliyor?

Teknoloji, müzik yapma şeklimizi ve müziği nasıl paylaştığımızı büyük ölçüde değiştirdi. Benim için, dijital araçlar müzikal fikirlerimi denemem ve geliştirmem konusunda değerli birer yardımcı. Aynı zamanda, teknoloji sayesinde dünyanın dört bir yanındaki dinleyicilere ulaşabiliyor ve müziğimi daha geniş bir kitleyle paylaşabiliyorum. Ancak, cazın canlı performansın yerini hiçbir şeyin alamayacağına inanıyorum. Dijital çağ, cazı daha erişilebilir hale getirse de, müziğin ruhu sahnede can buluyor.

- Müziğinizle dinleyicilere iletmek istediğiniz mesaj nedir?

Umut, sevgi ve bağlantı duygularını iletmeyi amaçlıyorum. Caz, bireysel ifadenin ve kolektif uyumun mükemmel bir örneği. Performanslarım ve kayıtlarım aracılığıyla, insanların birbirleriyle ve çevreleriyle olan bağlarını güçlendirebilecek bir müzikal deneyim sunmayı umuyorum. Aynı zamanda, müziğimin dinleyicileri günlük hayatın stresinden bir anlığına olsun uzaklaştırmasını ve onlara ilham vermesini istiyorum.

- Uzun ve başarılı kariyeriniz boyunca öğrendiğiniz şey nedir?

Müzikal bir ifade olarak dürüstlüğün ve kendine sadık kalmanın önemi. Caz, kişisel hikâyenizi ve duygularınızı paylaşmanın bir yolu, bu yüzden müziğinizde dürüst ve otantik olmak, dinleyicilerle gerçek bir bağ kurmanıza olanak tanır. Ayrıca, müzikal bir yolculukta sürekli öğrenme ve gelişme fırsatları olduğunu kabul etmek, beni her zaman yeni keşifler yapmaya ve kendimi geliştirmeye itti. Müzik, hayat gibi, sürekli bir öğrenme ve keşfetme süreci.

- Türkiye'de pek çok kez konser verdiniz. Özellikle İstanbul hakkında fikir sahibi olduğunuzu düşünüyorum.

İstanbul'u seviyorum. İlk kez 1994'te, Betty Carter'ın grubuyla performans sergilemek için geldiğimde, neredeyse her akşam farklı bir yerde çalma şansımız oldu. Bu, kısa süreli bir ziyaretti ve başlarda şehrin atmosferi benim için oldukça yeni ve ilginçti. Ancak İstanbul, her ziyaretimde beni daha çok etkiledi. Şehri yeniden keşfetme fırsatını dört gözle bekliyorum. İstanbul'un kültürel zenginliği ve mimari güzellikleri beni her zaman büyülüyor. Şanslıyım ki, konserimden bir gün önce İstanbul'un sokaklarında dolaşma fırsatım olacak. İnsanlar her zaman inanılmaz derecede dost canlısı. Hatta Paris'teki yakın arkadaşım bir Türk. Piyanist Ahmet Gülbay ve onunla olan dostluğum oldukça değerli. Uzun bir aradan sonra İstanbul'a dönmek, yeni albümümün ilk konserlerinden birini şehrinizde verecek olmaktan mutluyum.

- Hem Gülbay ile dostluğunuz hem de konserleriniz vesilesiyle ülkemizi ziyaretleriniz sayesinde Türk müziği hakkında bir fikriniz oluştu mu?

Benim için Türk müziği, derin halk köklerine sahip, duygu dolu ve dünya müziğinin çeşitliliğini içinde barındırıyor. Maneviyatı yükseltiyor ve aynı zamanda içsel bir huzur sunuyor. Müziğiniz, beni hem bir dinleyici hem de bir müzisyen olarak etkiliyor.

- Son olarak, genç müzisyenler için tavsiyeleriniz neler?

Müziğin temellerini sağlam bir şekilde öğrenmeleri ve ardından kendi seslerini bulmaya odaklanmaları… Caz, özünde bir özgürlük ve keşif, bu yüzden müzisyenlerin kendi yaratıcılıklarını keşfetmeleri ve sınırları zorlamaları önemli. Ayrıca, çeşitli müzik türleriyle deney yapmak ve farklı kültürlerden müzikal unsurları kucaklamak, geniş bir perspektif kazanmalarını ve müziklerini zenginleştirmelerini sağlayacaktır.

Sümeyra Gümrah kimdir?

Sümeyra Gümrah Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV ve Sinema Bölümü'nden mezun oldu.

Öğrenim süreci boyunca Kanal D bünyesindeki radyolarda görev aldı. Yönetmen yardımcısı olarak başladığı kariyerini, kültür sanat sektöründe basın danışmanlığı yaparak devam ettirdi.

2006 - 2013 yılları arası Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda görev yaptı.

Fatma Berber ile kaleme aldığı Destek Yayınları'ndan Bir Pera Masalı isimli gezi kitabı ve Pink Floyd - Kilidi Açamazsan Kır Kapıyı isimli biyografi kitabı; Ayrıntı Yayınları Düşbaş Kitapları'ndan Bir Porsiyon Sanat isimli kitapları bulunuyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Bir mumun alevinde ‘an’larda yolculuk: "Işık. Gölge. Sahneler"

Çağatay Odabaş: Mum çok etkileyici hatta yaşayan bir obje. Yani, tıpkı insanlar gibi bir döngüyü tamamlıyor. Bu sergi konseptini oluştururken mumun bu zamansız özelliği beni çok etkiledi. Bu filmin oyuncuları da mumlar oldu

Pavarotti’nin mirasçısı Pati: Mevlâna’nın “Gel, kim olursan ol yine gel” çağrısının, disiplinli bir Katolik metni olan Requiem ile birleştirilmesi cesur bir ifade!

"Her dilin kendine has renkleri ve şarkı söyleme tarzı var. Köprü kurmaya gerek yok. Asıl güzellik, dillerin kendine özgü yönlerini tanımakta. Her dilin kendine özgü lezzetlerini anlamak..."

Ey Yare Man

İran müziği, eski dostun vuslatı gibi kulaklarımızda… Dinleyici, makamdan makama gezinirken Tebriz’in rüzgârı, Şiraz’ın gül kokuları, İsfahan’ın bahçelerinin miskleri nağmelerle içimize sızar…

"
"