08 Haziran 2016

Değişim dalgaları ve kaybolan ruhlarımız

Peki, biz ülke olarak bu dalgaların ve değişimlerin neresindeyiz?

Bugünlerde en trend konu ''endüstri 4.00'', onu izleyen ''big data'', ''robotik'', ''yapay zeka'', ''5G'' ''dikey ve yatay entegrasyon'', ''siber güvenlik'', konularında seminerler, zirveler, toplantılar aldı başını gidiyor.

Bildiğiniz üzere,

 1. dalga su ve buhar gücünün insan gücünün yerini almasıyla başlamıştı.

2. dalga da elektrik ile kütlesel üretime geçilmişti.

3. dalga bilişim teknolojileri (otomasyon) ile devam etti.

4. dalga da ise bilişim teknolojileri ile endüstriyi bir araya getiren dijitalleşme dönemi ile birlikte robotlar robotlarla konuşmaya başlayacak.

Anlayacağınız dev bir teknoloji otobanında, bilgi bombardımanı (big data) altında ilerliyoruz.

İş tanımlarının yüzde kırkı kaybolacak.

Fortune 1000 listesinde yer alan firmalar daha da büyük bir hızla değişmeye devam edecek.

ABD'de Çalışma Bakanlığı'nın yaptığı bir araştırmaya göre; bugün ilkokulda okumakta olan çocukların yüzde altmış beşinin  gelecekte henüz keşfedilmemiş mesleklerde çalışıyor olacağı söyleniyor.

Peki insanlar bu dalgalarla baş edebiliyor mu?

Aslında 2. dalga geldiğinde İspanya da çalışan insanlar makineler yerimizi alacak diye sandaletlerini makinelerin dişlilerinin arasına çalışmasın diye yerleştirmişler. Sabo denen bu sandaletler daha sonra meşhur ''sabotaj'' kelimesini terminolojimize kazandırmış.

Terminolojiye  bir terim sokulmuş ama sabolarla değişime karşı konulması mümkün olamamış.

Değişim artık bir seçim değil,  zorunluluk!

Bunu artık kabul etmeliyiz.

Peki, değişimin gittikçe artan hızı insanları nasıl etkileniyor?

Bildiklerini unutup sürekli yeni şeyler öğrenmek durumundalar.

 Bu değişime uyum sağlamaya çalışırken çoğu özleri ile ilişkisini bir noktada kaybediyor.

Ve ruhları da geride kalıyor.

4. dalga da robot robotla konuşacak peki insan insanla ne zaman konuşacak?

Ruhları geride kalan insanlar, özleriyle tekrar ne zaman buluşacak?

Ne zaman insanlar birbirlerine geri besleme, ileri besleme yapıp birlikte yükselmeyi başaracak?

İnsanlardaki değişimi bir çok ülkede araştıran Deloitte'un 2015 ''Human Capital Report'' unu araladığımızda bu konuda karşımıza farklı ve yeni bir HR bakış açısı çıkıyor.

Artık çalışanların ilk öncelik haline geleceğini çalışanı mutlu etmeden müşteriyi mutlu etmenin pek mümkün olamayacağını anlatıyor rapor.  Big data'yı  doğru yorumlayan insanların öne çıkacağını, performans yönetim sistemlerinin terk edildiğini ve terk edilmeye devam edeceğini, bunun yerini Koçluk ve Mentorluk sistemlerinin alması gerektiğini anlatıyor. Ayrıca, sorun değil çözüm odaklı bir HR yönetimine olan ihtiyacın altı kocaman harflerle çiziliyor.

Peki, biz ülke olarak bu dalgaların ve değişimlerin neresindeyiz?

Dört dalga arasında dalga boyumuz iyimser bir yaklaşımla muhteşem bir azınlığı da dikkate almazsak 2.5 dalgadayız diyebiliriz.

HR konusunda ise gidecek yolumuzun uzun olduğunu söylersek yanlış olmaz.

Performans sistemlerini terk etmeye başlayıp Koçluk ve Mentorluk sistemlerine  geçiş yapan globallere karşı daha geri besleme yapmasını beceremeyen koltuk yöneticisi profillerimizin öncelikle bir paradigma kayması yaşaması gerekiyor.

Ülkemiz enteresan ülke...

Üç yanımız denizlerle, dört yanımız yalanlarla çevrili...

Can kurtarana ihtiyaç var da ruh kurtarana ihtiyaç yok mu dersiniz?

Bu kadar sert esen değişim dalgaları  özümüzle bağlantı kesmeye devam edecek görünüyor.

Hala direniyorum, ruhum geride değil benimle derseniz sorun yok!

Sorun varsa, kurumunuz Deloitte'un raporunda önerdiği gibi size değer verip koç, mentor bulmuyorsa  siz kendinize değer verin ve bu uzun yolculukta kendinize bir Mentor veya Koç bulup yanınıza oturtun.

İstedikten sonra modern zamanlar sizleri  ihtiyacınıza göre Koç, Mentor, Danışman, Terapist, Psikolog'la buluşturur. Size dayatılan düşünce ve duygu denizinden bir süreliğine de olsa dışarı çıkarır ve akıntıda gitmekte olan kendinize daha net bir bakış atar farkındalık kazanırsınız.

Araştırmalara göre; İnsan cüzdanını kaybettiğinde dört saatte, telefon kaybettiğinde on beş dakikada fark ediyor. Kendini kaybettiğinin ise farkında bile olamıyor maalesef.

Şarap ve peynir çeşitlerini, dizi kahramanlarını, Survivour oyuncularını,  komşularımızı, yöneticilerimizi çok iyi tanıyoruz peki  ya kendimizi?

Kimlik aslında bizim kendimize ve başkalarına kendimiz hakkında anlattığımız sanal hikayedir.

İtibar ise belli bir dönem için sergilediğimiz davranışların özet değerlendirmesidir.

Koç ve Mentorler önce durum tespiti yaparlar sonra yaşam ile hayalleriniz arasındaki boşluğu kapatan boşluk analizini yapmanızı sağlarlar. Yapmayı düşünmek ile gerçekten yapmak arasındaki boşluğu kapatırlar.

Yaşam tekerleğiniz  yol boyunca belli konularda takırdamaması ve düz bir yüzeyde yol almanızı  için yaşamın oyuklarını doldurmak ve engelleri ortadan kaldırarak potansiyellerinizi, hayal ve özlemlerinizi gerçekleştirmeniz için sizi teşvik ederler.

Sadece doğru soruları sorarak, danışanı destekleyip, cesaretlendirerek ve farkındalık yaratarak  Koç olabilirsiniz. Mentor, koçluğun bu özelliklerine ek olarak daha kapsayıcı deneyim paylaşımı ile zenginleştirilmiş bir üst modelidir. Koç aklınıza, Mentor hem aklınıza hem ruhunuza dokunur. Mentorluk ve koçluk almaktan çok kimden aldığınız çok daha önemlidir. İyi bir Mentor birden fazla başarı öyküsü olmasının yanında ayrıca bir dip de görmüş olması tercih nedenidir. İyi networker bir Mentor'a denk gelirseniz sizi çok önemli kontaklarla tanıştırabilir.

Özünüz (ruhunuz) ile ilişki halinde iseniz zaten sorun yoktur artık hedeflerinizi belirleyin ve yolunuza devam edin.

Özünüzle bağlantı halinde değilseniz hedefiniz ulaşıp, beklediğiniz başarı geldiğinde onları bomboş ellerle ve kalplerle karşılamak zorunda kalırsınız.

Doğru Koç veya Mentoru bulun ve özünüzle tekrar ilişki kurarak hedeflerinize doğru onları da yanınıza alarak ilerleyin.

Son söz;

Beyaz yakalılar özünüzü kaybetmeyin, değerlerinizi bilin, kendinizi sevin.

Kurumlar çalışanınızı kaybetmeyin, çalışanınızı sevin.

Çalışanlarınızı severseniz onlarda müşterilerinizi sever.

Temel kuraldır.

Kalp kalbe karşıdır.

Aşk aşkı doğurur.

Bu ilk çağlardan beri çift taraflı bir ilişki olarak süregelmiştir.

Eğer bir insanı kalbinden yakalayamazsınız kayar gider bir dalgada anlayamazsınız!

Yazarın Diğer Yazıları

Kariyer-bitimsiz oyun

İş yaşamı tehlikelere karşı maskelerle dolaşılan, maskeler düştüğünde ise kiminle karşılaşacağını bilemediğiniz “vahşi bir orman”dır. Bu ormanda kiminle karşılaşacağınızı asla bilemezsiniz

Pathos: Kariyerde oyunu sürdürebilmek için...

Muhteşem bir lider olmak istiyorsanız; duygusal zekâ yanında analiz, strateji, disiplin, icra, innovasyon, vizyon ve rezilyans olma yetkinliklerini de kariyer çantanıza eklemeniz gerektiğini belirtelim

Kuş Uçuşu liderlik

Erdemlere dayanmayan hiçbir duruş veya uçuşun kalıcı ve sürdürülebilir olamayacağını ifade ederek, ufku açık, ışığı parlak liderlere, iyi uçuşlar...

"
"