25 Aralık 2022

Avrupa'yı sarsan sarışın

Güvenlik makamları 1 milyon 500 bin nakit paranın çantalar içinde ve yataklar altında bulunmasını "ancak Escobar gibi uyuşturucu kaçakçılarında" görülen olarak yorumladı

ATİNA 

Eva Kaili (44), geçtiğimiz haftaya kadar Avrupa Parlamentosu (AP) başkan yardımcılığından azledilen Yunanistan'ın sosyalist PASOK parlamenteri ve güzelliğiyle dikkatleri üzerine çeken, İstanbullu bir Rum babanın kızı.

Eva Kaili

Kaili'nin ve İtalyan hayat arkadaşı olan parlamenter Andrea Cozzolino'nun yardımcısı ve AP İnsan Hakları sorumlusu Francesco Giorgi ile birlikte, Kaili'nin babası, AP eski İtalyan parlamenter Antonio Panzeri ve keza İtalyan parlamenter Alessandra Moretti'nin İtalyan yardımcısı Luca Vicentini'nin "Qatar'dan rüşvet almak" suçuyla tutuklanmaları yalnız Avrupa Parlamentosunu değil; Avrupa Birliği'nin olduğu gibi sarsacak megatonluk bir skandal patlamıştı.

AP'nin tarihinde ilk kez böylesine patlak veren bu rüşvet skandalı sırasıyla Yunanistan'ı, İtalya ve Belçika'yı da bünyesine alacak ve mahkeme önüne çıkarıcakları güne kadar Belçika cezaevinde tutuklananların kendi ülkelerindeki mal varlıklarına da el konulacaktı.

Aslında her şey, geçtiğimiz yaz aylarında Belçika makamlarının "şüphe" ya da "ihbar" üzerine Eva Kaili ve diğerlerini yakın takibe almasıyla başlamıştı.

Kaili'nin Katar ziyaretleri bu şüpheleri daha da arttırmıştı ki, Kaili'nin Katar dönüşünde AP kürsüsünden yaptığı konuşması herkesi hayrete düşürecekti. Kaili bu konuşmasında "Katar'ın insan hakları alanında yaptığı olağanüstü reformlara rağmen Avrupa tarafından dışlanmasını" kınıyordu.

Kaili'nin bu konuşmasını"rüşvet aldığının itirafı" olarak algılayan Belçika makamları, yaz aylarından itibaren zaten topladığı delillere de dayanarak geniş çaplı bir operasyonun düğmesine bastı.

Kaili'nin evinde yapılan aramalarda 2 yaşındaki kızının yatağının altında 150 bin Euro nakit; Kaili'nin suç üstü yakalanan babasının kaldığı otelden çıkarken elindeki tekerlekli valizin içinde 750 bin Euro nakit bulundu.

Aynı operasyonda İtalyan eski parlamenter ve STK başkanı Antonio Panzeri'nin evinde yapılan aramalarda 600 bin Euro nakit ele geçirildi. Panzeri'nin eşi Maria Colleoni ile kızı Silvia da İtalyan makamları tarafından göz altına alındı.

Güvenlik makamları 1 milyon 500 bin nakit paranın çantalar içinde ve yataklar altında bulunmasını "ancak Escobar gibi uyuşturucu kaçakçılarında" görülen olarak yorumladı.

Kaili'nin Brüksel'de ve Atina'da sahip olduğu ikişer daire ile birlikte Yunanistan'ın popüler Paros adasında satın aldığı 7 dönümlük arsa için ödediği miktarın kaynağı ve Yunan bankalarındaki mevduatları mercek altına alınarak el konuldu.

Skandal ilk bakışta adeta bir "grekoromen" işbirliğini anımsatıyorsa da Belçika makamları özellikle Körfez ülkeleriyle AB ilişkilerini yürüten her bir Avrupa parlamenterini yakın takibe almış bulunuyor.

Yürütülen araştırma ve soruşturmalarda "Arap ülkelerinden rüşvet almakla suçlanan Avrupa parlamenterlerinin amacı, para karşılığında Katar gibi zengin Arap ülkelerinin vatandaşlarına AB ülkelerinde Schengen benzeri serbest dolaşımlarını sağlamak için Avrupa parlamentosunu ikna etmek" olduğu kanaatine varıldı.

Kaili kendisinin "masum" olduğunu söylemesi ve tüm sorumluluğu hayat arkadaşı bon viveur Francesco Giorgi'ye yüklemesine rağmen, mahkeme önüne çıkana kadar Noel ve yılbaşı dahil en az bir ay Belçika cezaevinde kalacak.

Francesco Giorgi

Yunanistan'ın günlerce gündeminde bulunan "Qatargate" davası Avrupa basınına da damgasını vururken; AB'nin "huysuz çocuğu" olarak tanımlanan Macaristan Başbakanı Viktor Orban AP'nin dağıtılması ve yerine yeni bir parlamenter sisteminin getirilmesi talebinde bulundu. 

Azınlık hakları ve adalet divanı

Atina'nın gündemine oturan diğer bir konu da Yunanistan Başbakanı Kiryakos Mitsotakis'in Türkiye ilişikilerini de ilgilendiren Arnavutluk ziyareti oldu.

Bir ay içinde Tiran'dan sonra önceki güm Arnavutluk'un güneyinde yaşayan Yunan kökenli azınlık köylerini ziyaret eden Mitsotakis, oradaki Helen (Yunan)n kökenli Arnavut vatandaşlarından oluşan azınlığa "milli kimliklerini tanımlama ve yunan dilini öğrenme haklarından" söz etti.

Mitsotakis, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ile birlikte o azınlık köylerinde Yunan bayrakları ve sevgi gösterileriyle ile karşılandı.

Ne var ki Yunan resmi yetkililker keza azınlık statüsünde bulunan Batı Trakya Müslüman Türk, Pomak ve Roman azınlığı için aynı hakları savunmuyor. Yakın bir geçmişe kadar "Türk azınlığı" olarak tanımlanan bu azınlığın Lozan anlaşmasında "Müslüman azınlık" olarak tanımlandığını gerekçe göstererek Yunan resmi politikası, Mitsotakis'in Güney Arnavutluk'taki azınlık için dile getirdiklerini Batı Trakyadaki azınlık için dile getirmekten kaçınıyor.

Mitsotakis aynı zamanda Yunanistan ile Arnavaurluk arasındaki kıtasahanlığının belirlenmesi için Yunanistan'ın Arnavutluk ile birlikte Uluslararası Lahey Adalet Divanına başvurulması için yapılan çalışmaların Türkiye'nin Yunanistan ilişkileri için örnek olması gerektiğinden de söz etti.

Yazarın Diğer Yazıları

Türk-Yunan ilişkilerinde yeni gelişmeler: Ege ve Doğu Akdeniz’de kıta sahanlıkları mı belirlenecek? Ruhban Okulu açılması tekrar gündemde

İki ülke liderinin Ege ve Doğu Akdeniz’de karşılaşılan sorunların giderilmesi; insan tacirlerinin yakalanması gibi güvenlik makamları arasında iş birlikleri; azınlıkların dini özgürlüklerinin sağlanması, Kıbrıs sorununun çözümünü öngören müzakerelerin yeniden başlatılması gibi alınacak kararları hayata geçirilirse, işte o zaman “Türk-Yunan ilişkilerinde gerçekten yeni bir sayfanın açılacağından” söz edilebilir

2024 Paris Olimpiyat Oyunları'nın hayali...

Mesela tüm dünya liderliği kadınların eline geçse. Devlet ve hükümet başkanlarının hepsi; bakanların yarısından çoğu kadın olsa... Dünya yönetimine bir "kadın eli" değse... Zamanımızın kanlı savaşları, sınır çatışmaları, din kavgaları, hırs, aç gözlülük sona erer miydi? "İmagine"de hayal edilen "bütün insanlığın tek bir gökyüzü altında kardeşçe yaşamasını" sağlar mıydı?

Bizanslıların gözüyle fetih

Orhan Pamuk’un bir konferansta, “İstanbul’un fethinde binlerce insan ölmüştü. Bu nedenle İstanbul’un fethi kutlanmaz, anılır” dediğini hatırlıyorum

"
"