12 Mart 2023

Altılı Masa'daki gelişmeler Atina'da nasıl karşılandı?

Türkiye'de merak edilen "seçimleri kim kazanacak" sorusu, Yunanistan'ın da siyasi gündemine oturmuş durumda

ATİNA

Türkiye'deki fırtınalı siyasi gelişmeler, komşu Yunanistan'da da yakından izleniyor.

Altılı Masa'daki taşların yeniden yerine oturması; Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanlığı adaylığının açıklanması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçimlerin 14 Mayıs'ta yapılacağının resmen açıklanması gibi son siyasi gelişmeler, Yunan basınında oldukça geniş yer aldı.

Yunanistan'da ise kendi milletvekili seçimlerinin 9 Nisan'da yapılması beklenirken; bir hafta önce meydana gelen büyük tren kazasından sonra seçim tarihinin daha ileriki bir tarihe -büyük bir olasılıkla Mayıs ayına- erteleneceğe benziyor.

İktidardaki muhafazakâr Yeni Demokrasi Partisi ve Başbakan Kiryakos Miçotakis'in seçim tarihini, tren kazasından sonra yayımlanacak anketlerin sonuçlarına göre belirleyeceğinden söz ediliyor.

Yunanistan'daki seçim tarihi beklenedursun; Yunan basını kadar Yunan siyasetçiler de Türkiye'deki seçimlere odaklanmış bulunuyor.

Bunun nedenlerinden biri, Türk-Yunan ilişkilerinin üç yıl aradan sonra depremlerin ve kazaların sayesinde tekrar bir yumuşama sürecine girdiği halde, Türkiye'deki seçimlerden sonra bu yumuşama sürecinin devam edip etmeyeceğinin merak edilmesi.

Bir diğer nedeni de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 21 yıllık iktidarı döneminde yarattığı profil ve halet-i ruhiyesi enine boyuna bilinmesine rağmen, Altılı Masa'nın oluşturduğu muhalefet cephesinin, yani Milllet İttifakı'nın ve Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile açıklanan Cumhurbaşkanı yardımcıları adaylarının profillerinin pek bilinmemesinden kaynaklanıyor.

Yunan hükümet yetikilileri "Türkiye'nin iç işlerine karışmak istemedikleri" gerekçesiyle bu konuda hiçbir yorum yapmak istemiyor.

Yani Türk-Yunan ilişkilerinin -ve hatta Türkiye'nin AB içindeki geleceği- için Erdoğan'ın mı yoksa Kılıçdaroğlu'nun mu daha "hayırlı / isabetli lider" olacağı konusunda bir fikir sergilemekten kaçınılıyor.

Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu; ile Yunan Savunma Bakanı Nikos Panayotopoulos da Savunma Bakanı Hulusi Akar ile yaptıkları temaslarda deprem sonrası yumuşayan iklimi sıcak tutmaya çalıştıkları gözleniyor.

Başbakan Kiryakos Miçotakis de zaman zaman yaptığı açıklamalarında "Türk ve Yunan halklarının yakaladığı bu dostluk ve dayanışma ruhunun iki ülke arasındaki ilişkilere de yansımasını temenni" etmeye devam ediyor.

Bazı Yunan hükümet yetkilileriyle deprem öncesinde yaptığım özel sohbetlerimde "Yunan askeri yetkililerin Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın diyaloga davet çağrılarına niçin ısrarla cevap vermediği" yolundaki sorularıma karşı özetle "Türkiye'nin en resmi ağızlarından dile getirilen 'bir gece ansızın' ya da ‘Tayfun füzesi Atina'yı vurabilir..' gibi tehditvari söylemler bir yana, Atina'nın Türkiye'deki seçimlerin yapılmasına kadar bu çağrıları yanıtsız bırakmayı tercih ettiği..." gibi yanıtlarla karşılaştım.

Her iki ülkede izlenilen bu "katı" denilebilecek resmi politikalar depremlerden sonra yumuşadı. Yunanistan'daki tren kazası sonrasında daha da yumuşadığı görülüyor.

Şimdi Türkiye'de merak edilen "seçimleri kim kazanacak" sorusu, Yunanistan'ın da siyasi gündemine oturmuş durumda.

Kimi yorumcular Millet İttifakı'nın iktidara gelmesiyle Türkiye'nin yalnız Yunanistan ilişkilerini değil; AB ve hatta dünya ilişkilerinin ekonomisi ve demokratik düzeni ile birlikte bir düzelme yoluna gireceğine inanırken; kimisi de Erdoğan'ın "her an her şeyi değiştirme yeteneğine" sahip olduğu gerekçesiyle -ve gerçekten istiyorsa- Yunanistan ilişkilerine de daha sıcak bakabileceğine inanıyor.

Ancak daha gerçekçi olanlar, Türk-Yunan anlaşmazlıkları o denli bir çıkmaza girdi ki; her iki ülkenin birbirine karşı izlediği devlet politikalarının rotası değişmedikçe ülke iktidarlarında kim olursa olsun, bu anlaşmazlıkların kolay kolay giderilemeyeceği görüşünü savunuyor.

Her şeye rağmen daha "romantik" olanlar, deprem gibi felaketlerden sonra yakalanan bu ivmenin devam etmesi için her iki ülkede yapılacak seçimlerden sonra kurulacak yeni hükümetlerde, iyi niyet hakim olursa bu anlaşmazlıkların diyalog yoluyla giderilebileceği görüşü hakim.

Batı cephesinden bakıldığında da Erdoğan'ın deprem öncesinde izlediği izlenimini yarattığı "Batı karşıtı" ve "kibirli" olarak tanımladıkları siyasetini ve ülkenin demokratikleşmesi konularında deprem sonrasında değiştirip değiştirmeyeceği sorusu irdeleniyor.

Avrupa'da ve özellikle ABD'de Erdoğan'ın büyük bir oy çoğunluğu ile iktidardaki yerini korursa, bunlardan hiçbirini yapmayacağına, deprem sonrasında da aynı siyaseti izleyeceğine ve Türkiye'yi "İslam cumhuriyeti" benzeri Batı değerlerinden uzak bir ülkeye dönüştüreceğine inananlar yok değil.

Ancak Kılıçdaroğlu alternatifinde de bazı kuşkular var Batı cephesinde.

Örneğin 6 ayrı partinin nasıl bir eşgüdüm içinde olacağı. İYİ parti lideri Meral Akşener'in "milliyetçilik damarına" karşı Kürt seçmelerin alacağı tavır ve Erdoğan'ın seçimleri kaybetmesi olasılığında, AKP'nin dağılıp dağılmayacağı ya da dağılmazsa nasıl bir muhalefet izleyeceği soruları merak ediliyor.

Her şeyin 14 Mayıs ve sonrasında belli ve hayırlı olması ümidiyle.

Yazarın Diğer Yazıları

Türk-Yunan forumları yakınlaşma hedeflerine ulaşıyor: Siyasetçiler mesajı alıyor mu?

Her iki ülkedeki yöneticilerin teşvik ettikleri ‘halklar arasındaki yakınlaşma ve iş birliği’ yolunda atılan olumlu adımları kendileri de izleyebilecekler mi, yoksa “çevir kazı yanmasın” gibi yıllarca uygulanan “çözümsüzlük” formülünü yeni nesillere mi yükleyecekler?

Yunan siyaset tarihinde bir ilk: Ana muhalefet partisi düştü!

Yunan siyaset dünyasında yaşanan gelişmeler, elbette kendisine ciddi bir muhalefet yapacak herhangi güçlü bir muhalefet partisi görmeyen iktidardaki YDP partisinin ve Başbakan Kiryakos Miçotakis’in işine yarıyor (mu acaba)?

Miçotakis hükümeti, parti içinden darbe yedi

Siyasette her an herşeyin olabileceği; hiçbir şeyin garantisi olmadığı Yunan iç siyasetindeki gelişmeler gösteriyor

"
"