11 Haziran 2020

Korona günlerinde işsizlik: Sis perdesini aralamak

İşini kaybedenler neden iş aramıyorlar? Şöyle de sorabiliriz: "Buharlaşan" işsizler neredeler?

TÜİK’in 10 Haziran Çarşamba günü mart dönemi (şubat-mart-nisan) işgücü istatistiklerini açıklamasının ardından deyim yerindeyse kimi medya ve sosyal medyada küçük bir kıyamet koptu. "Nasıl oluyordu da Koronavirüs şoku ekonomide bugüne dek görülmemiş şiddette bir yıkım yaratırken işsizlik azalabiliyordu?" Nitekim TÜİK manşet işsizlikte şubat dönemine kıyasla mart döneminde belirgin bir düşüş olduğunu söylüyordu; işsiz sayısı 4 milyon 228 binden 3 milyon 971 bine, işsizlik oranı da yüzde 13,6’dan 13,2’ye gerilemişti.

İşgücü ekonomisinin karmaşık dünyasına aşina olmayan vatandaş haliyle şaşkınlık içindeydi ve haklı olarak açıklanan rakamlara kuşkuyla bakıyordu. Aslında bu manşet işsizlikte şüpheli bir durum yoktu. Mevsimsel etki bariz bir şekilde açığa çıkmıştı. Mevsim etkisinden arındırılmış (MEA) rakamlara bakıldığında en azından işsizlik oranlarının arttığı görülüyordu: Genel işsizlik oranı "lütfen" yüzde 12,7’den 13,0’e, tarım dışı işsizlik oranı da, biraz daha çabalayıp, yüzde 14,6’dan 15,1’e yükselmişti.

Sıra dışı gelişmeler

Ancak bu rakamlar da şüpheleri giderecek kıvamda değildi. Koronavirüs şokunun işsizlikte çok daha belirgin bir artış yaratması bekleniyordu. Dahası, MEA temel göstergelere yakından bakıldığında sıra dışı bir anormallik göze çarpıyordu: Şubat döneminden mart dönemine tarım dışı istihdam 982 bin kayıp vermişti.* Beklenenden daha düşük bir kayıp söz konusuydu -nedenlerine aşağıda değineceğim- ama anormallik bu noktada değildi. İşini kaybeden 1 milyon kadar insanın, en azından büyük bir bölümünün, iş aramaya başlaması ve bu nedenle işsiz olarak kayda geçmesi beklenirdi.

Oysa tarım dışı işsiz sayısına baktığımızda 3 milyon 908 binden 3 milyon 891 bine 17 bin eksildiğini görüyoruz (!). İşlerinden olanlar adeta buharlaşmışlar. İşsizlik oranında görülen 0,5 yüzde puanlık artış da aslında tamamen matematik bir sonuç. İşsizlik oranı işsiz sayısının işgücüne bölünmesi ile bulunur. İşgücü de tanımı icabı istihdamdakiler ile işsizlerin (iş arayanların) toplamında ibarettir. Eğer paydada yani istihdamda büyük bir azalma varsa pay yani işsiz sayısı biraz azalsa bile işsizlik oranında artış ortaya çıkar.

Açıkça vurgulamak isterim: Bu matematik sonuç anlamlı değildir. İşgücü piyasasında gerçekte neler cereyan ettiğini göstermez. Koronavirüs günlerinde Türkiye işgücü piyasasını kaplayan sis perdesini elden geldiğince aralamak için iki soruya yanıt bulmamız gerekiyor:

- İşini kaybedenler neden iş aramıyorlar? Şöyle de sorabiliriz: "Buharlaşan" işsizler neredeler?

- Nasıl oluyor da Koronavirüs tahribatına rağmen istihdamda kayıp 1 milyonla sınırlı kalabiliyor?

İş bulma ümidi olmayanların sayısında dramatik artış

2018 şubat döneminden itibaren artışa geçen işsizlik 2019 yılında ekonominin canlanmaya başlaması sonucu ortaya çıkan tarım dışı istihdam artışlarıyla ağustos döneminden itibaren düşüşe geçmişti. Gerçi çalışabilir nüfus artarken işgücü artışında bariz bir yavaşlama dikkat çekiyordu ama bunu yüksek işsizliğe yorup derinlemesine incelemeyi sonraya bırakmıştık. Ancak aralık döneminden itibaren Türkiye işgücü piyasasına sis inmeye başladı. Tarım dışında toplam istihdam düşüşe geçti ama aynı zamanda işsiz sayısı da düşmeye devam etti. Dolayısıyla işsizlik oranı da azalmaya devam etti.

Sis Şubat döneminde yoğunlaştı. Sanayi, inşaat ve hizmetlerin her birinde istihdam gerilerken toplamda kayıp büyük bir sıçrama yaparak 277 bine yükseldi. Ama aynı zamanda işsiz sayısı da 79 bin azaldı, işsizlik oranı da yüzde 14,7’den 14,6’ya indi; sıra dışı gelişmeler çarpıcı hale gelmişti. Dikkatinizi çekerim, halen Koronavirüs öncesindeyiz. Salgını kontrol altına almak için alınan önemler martın ikinci yarısında devreye girmişti. Ocak-şubat-mart ortalamasını temsil eden şubat dönemi istatistiklerinde biraz etkiliydiler.

Çarşamba günü açıklanan mart döneminde ise yukarıda da belirtildiği gibi istihdam kaybı 982 bine sıçrarken** işsiz sayısı da 17 bin azaldı. "Buharlaşan" işsizler neredeler sorusuna gelirsek: Olağan şüpheli TÜİK’in "iş bulma ümidi olmadığı için iş aramayanlar" olarak kayda geçirdiği kişilerdir. Bu ümitsizlerin sayısı ocak döneminde 500 bin kadardı. İki ay içinde 600 bin artışla 1 milyon 100 bine çıktı. Şubat ve mart dönemlerinde işini kaybeden bir milyon 260 kişinin bir bölümünün bu ümitsizlere katıldığını kestirebiliriz. Ama gerisi nerede? Bu şimdilik bir muamma. 2020 yılı HİA mikro verileri açıldığında kısmen öğrenebileceğiz.

Sonuçta işsiz sayıları ve işsizlik oranları gerçek durumu yansıtmaktan uzaklar. Bir fikir vermek için şu basit hesabı yapabiliriz: İşgücüne yeni katılımların durması bir yana işini kaybedenler işsiz sayılsalardı tarım dışı işsizlik oranı yüzde 15,1 yerine yüzde 18,2 olacaktı.

İstihdamda görünen işsizler ve yarı işsizler

Mart döneminde kayda geçen yaklaşık 1 milyonluk istihdam kaybının göreli düşüklüğü aslında o kadar şaşırtıcı değil. Bir bakıma buzdağının sadece görünen kesimi. Ülkede Koronavirüs salgını başladığında bir yandan getirilen kısıtlamalar diğer yandan düşen iç ve dış talep sonucu pek çok ekonomik faaliyet ya tamamen durdu ya da düşük kapasiteyle çalışmak zorunda kaldı. Yönetim de istihdamda bir facia yaşanmaması için bazı bazı önlemler aldı.

Her türden esnaf dükkânı kesin olarak kapatıp işsizler ordusuna katılmasın diye kredi, vergi ve borç erteleme paketleri açıldı. Ama daha önemlisi kayıtlı ücretli kesim için iki paket devreye sokuldu. Kısa Çalışma Ödeneğinin (KÇÖ) yaralanma koşulları gevşetildi daha sonra da işten çıkarma yasağı getirildi ama aynı zamanda işverene ücretsiz izne çıkarma yetkisi de verildi.

Halen KÇÖ statüsündeki 3 milyon 91 bin (İŞKUR) çalışan istihdamda görünüyorlar. Bu normal sayılır. Ancak biliyoruz ki önemli bir kısmı hiç çalışmıyor. Ne kadarı bilmiyoruz. Devlet ücretlerinin yüzde 60’nı ödüyor, bir kısmı için de işveren kalanı tamamlıyor. Yani zor da olsa yaşamı idame edecek kadar bir gelire sahipler ve mevcut koşullarda işten ayrılmayı da herhalde düşünmüyorlardır.

Ama zorunlu olarak ücretsiz izne çıkarılanlar ki sayıları 1 milyon 358 bin olarak görülüyor (İŞKUR), tamamen pranga mahkûmlarına dönüşmüş durumdular. İstihdamda görünüyorlar ama aslında değiller. İşsiz de değiller çünkü sözde bir işleri var. Ama ayda 1.176 TL ile geçinmek gibi bir imkânsızla yüz yüzeler. İşten ayrılsalar kıdem tazminatlarını işverene hediye edecekler. Dahası ancak küçük bir kısmı işsizlik tazminatı alabilecek. Ayrılmasalar aylarca bu parayla nasıl geçinecekler?

Daha söylenecek epey şey var ama yazı uzadı. İkinci bir işsizlik oranı hesabı daha yaparak noktalayalım. KÇÖ statüsündekileri bir yana bırakalım ve sadece ücretsiz izne çıkarılanları işsiz kabul edelim. Bu durumda tarım dışı işsizlik oranı yüzde 22,1’e ulaşıyor. Bu oran kuşkusuz yüzde 15,1’e kıyasla gerçeğe daha yakın.


*Bu yazıda kullanılan MEA arındırılmış tüm rakamlar için Betam İşgücü Görünüm notunda yer alan tablolara bakılabilir.

** Sanayide istihdam 25 bin, inşaatta 202 bin, hizmetlerde 694 bin azaldı 

Yazarın Diğer Yazıları

Avrupa’da bireylerin yaşamdan en az memnun olduğu ülke Türkiye

TÜİK, “Ülkenin en önemli sorun sizce nedir?” diye sormak yerine, “Sizce ülkenin en önemli üç sorunu hangileridir?” diye sorsaydı acaba dış göç kaçıncı sırada yer alırdı?

İşsizlikte düşüşün endişe verici arka planı

İşsizlik oranının üç ay gibi nispeten kısa bir sürede 0,7 yüzde puan azalmasına sevinmek için istihdamda esaslı bir artıştan kaynaklanıyor olması gerekir. Oysa istihdamda üç aylık artış 123 binden, artış oranı da yüzde 0,4'ten ibaret. Bu yılın ilk üç ayından ikinci üç ayına istihdam artış oranı yüzde 2,3'tü. İstihdamın hız keserek duraklama eğilimine girdiği açıkça görülüyor

İkinci çeyrekte istihdam artışında tuhaflıklar

Kısacası, nereden bakarsanız bakın 2. Çeyrekte istihdam artışında özellikle de sanayi istihdam artışında bir tuhaflık olduğu aşikâr. İstihdam artışında bir tuhaflık varsa işsizlikteki azalmayı yorumlamaya değer mi? Ben değmeyeceğini düşünüyorum