Son sayımlara göre, Türkiye'de 131 devlet üniversitesi ve 78 de özel üniversite (vakıf üniversitesi) bulunuyor. Belki bu yazı yayınlanana kadar bir iki vakıf üniversitesi daha kurulmuş olur, onun için sayılara çok takılmamak lazım. Bul bir apartman, hemen cicili bicili bir giriş, bir de kantin ekle, yap reklamını, al sana üniversite. Gelenek de arkadan gelir; öyle kampüs filana da gerek yok, tüm boş alanlar alışveriş merkezi ve TOKİ için gerekli. Daha sırada İTÜ'nün elektrik, makine ve mimarlık fakülteleri ile Gümüşsuyu GATA var.
27 Mart'ta Prof. Dr. Melih Bulu ve bir grup takım elbiseli erkek, Boğaziçi Üniversitesi'ni gezmeye, ara ara da fotoğraf çekmeye başladığında gezinin amacı ilk önce pek anlaşılamamıştı. Öğrencilerin çekip Twitter'dan yayınladığı fotoğrafların altına yapılan yorumlarda, "kesin arazi bakıyorlar" yorumu en popüler olandı. Nitekim Prof. Dr. Bulu da niyetini gizlemedi ve geziden bir gün sonra akademisyenlere bir mail gönderdi:
"Deprem riski altındaki bu lojmanların yıkılıp altı ay içerisinde yerine daha modern, altında kapalı otoparkı olan ve daha fazla sayıda (İsteyen Dr. öğretim üyelerimize yetecek kapasitede olacağını öngörüyoruz) lojmanın yapılması konusunda Rektörlüğümüz ve Bakanlık prensipte bir ön mutabakata varmışlardır. Bu projenin hayata geçirilmesi durumunda halihazırda lojmanlarda yaşayan personelimize İstanbul Valiliği yeterli miktarda misafirhaneyi sağlama taahhüdünde bulunmuş; taşınma masraflarının da Çevre Bakanlığı tarafından karşılanması sözü alınmıştır…"
Bu proje ve inşaat hızı insanda hayranlık uyandırıyor. Daha dün bir bugün iki, ne zaman görüştünüz, ne zaman bu kararı aldınız? Mailin ardından Boğaziçili akademisyenler, "Üniversitenin arazilerinin çoğu tahsisli olsa da Uçaksavar'daki lojmanların bulunduğu arazinin tapusu Boğaziçi Üniversitesi'ne ait. Son derece kıymetli bir arazi olan bahsi geçen araziye Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) aracılığıyla lojman yapılması, üniversitenin arazisinin bir kısmının TOKİ'ye kalıcı olarak devri anlamına geliyor" yorumunu yapmışlardı. Onlara göre, amaç lojmanların yenilenmesi ve depreme dayanıklı hale getirilmesi ise, "Üniversiteye bütçe sağlanarak inşaatını kendisinin yapması sağlanabilir. Boğaziçi Üniversitesi'nin inşaatın planlamasını ve kontrolünü yapabilecek gelişmiş bir yapı işleri var".
Doğramacı'dan Gökçek'e
Kampüsüne en fazla göz konan ve zaman içinde de budandıkça budanan üniversitelerin başında Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) geliyor. Çorak bir arazide, bizzat öğrencilerin ve öğretim görevlilerinin ağaçlandırarak Ankara'nın nefes aldığı bir orman haline getirilen ODTÜ kampüsü, Ankara Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Melik Gökçek tarafından, 8 Eylül 2017'de bir gecede üç bin ağaç kesilerek sıkı bir budamaya kurban gitmişti. Gerçi yolla ilgili olarak TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi, Ankara 9'uncu İdare Mahkemesi'ne başvurmuştu ama adalet biraz geç işlemiş, yol yapımı bittikten sonra, Temmuz 2019'da planların yürütmesinin durdurulmasına karar vermişti. Gökçek, en övündüğü faaliyetini Twitter üzerinden ve büyük harflerle yazdığı, "ODTÜ rektörlüğü ile yapılan protokol gereği açılacak 4,5 km'lik yolu bir gecede açarak büyükşehir belediyesi bir rekora daha imza attı" demişti.
Gökçek, yıkımını emrivakiyle gerçekleştirse de ODTÜ kampüsüne ilk göz koyan kendisi değil. Yöntem farklı olsa da kampüsün ilk müşterisi, Hacettepe Üniversitesi'nin kurucusu, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra kurulan Yükseköğretim Kurulu'nun ilk başkanı olan Prof. Dr. İhsan Doğramacı.
12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren’e fahri hukuk profesörlüğü unvanı o sırada YÖK başkanı olan Prof. Dr. İhsan Doğramacı tarafından verilmişti. İlerleyen yıllarda, Evren'e fahri hukuk profesörlüğü verilmesi fikrinin yine Evren’e ait olduğu ortaya çıkmıştı. Evren isteğini Doğramacı'ya iletmiş, o da emri alır almaz İÜ Rektörü Cemi Demiroğlu'na iletmişti
Müjde, kampüsün yarısını alıyorum!
Gökçek darbesini savuşturamasa da ODTÜ kampüsü ilk darbeyi Nisan 1968'de atlatır. Prof. Dr. Doğramacı, elinde bir kâğıt, pürneşe ODTÜ Rektörü Kemal Kurdaş'ın odasına girer:
"Kemalciğim, sana bir müjdemiz var! Arkadaşlarla Hacettepe'de toplandık, bu kararı aldık, senin de memnun kalacağını ve katılacağın tahmin ettik."
Kurdaş bu müjdenin pek de hayırlı olmadığını düşünür ama sessizce Doğramacı'nın açıklamasını bekler. Doğramacı, Sadrettin Alpan, Ahmet Tokuş, Şaban Karataş, Mümtaz Turhan ve Mustafa Uluöz'den oluşan ODTÜ Mütevelli Heyeti, üniversite arazisinin, ısı santralından hazırlık okuluna, oradan da maden mühendisliği bölümüne kadar uzanan yolun hemen batısında kalan bugünkü kavaklığı ve yukarı tepelere kadar uzanan yaklaşık 10 bin dönümlük bir araziyi içine alan bir parçayı Hacettepe Üniversitesi'ne bağışlama kararı almıştır. Mütevelli heyeti toplantıdan iki gün önce Doğramacı tarafından Hacettepe kampüsüne davet edilmiş, konu görüşülmüş ve karara verilmiştir.
Muhtemelen, Vahşi Batı filmlerindeki iki silahşörün bakışması gibi bir bakışma olmuştur iki rektör arasında. Kurdaş'ın surat ifadesi ürkütücü olmalı ki, Doğramacı ilk neşesini kaybetmiş, "Sen ne düşünüyorsun?" der.
Kurdaş, "İhsancığım, benim düşüncem açıkça şudur: Hacettepe senin bebeğin, onu kurdun, geliştiriyorsun. Hacettepe için her türlü hareketi meşru görmeni, hatta bu olayda olduğu gibi nüfusunu kötüye kullanarak bir kardeş müesseseyi adeta yarı belinden kesmeye teşebbüs etmeni bile anlıyorum. Ama şunu unutma, Hacettepe senin yavrunsa, Orta Doğu Teknik Üniversitesi de benim evladım. Ben evladımın senin elinde yarı belinden kesilmesine müsaade edemem. Aldığınız bu kararı kesinlikle tanımıyorum. Evvela kararınız hukuken geçersiz. ODTÜ Mütevelli Heyeti bu üniversitede ve usulüne göre toplanır. Sen onları ve içlerinde sadece senin lafını dinleyeceklerini tahmin ettiğin arkadaşlarını Hacettepe'de toplamışsın, misafir etmişsin ve sonunda benim tahminim sıkboğaz edip bu kararı aldırmışsın. Heyetin bu kararı resen almaya yetkisi yok. İcraya ait böyle bir kararı ancak rektörlük başlatabilir. Bu konuda nihai kararı da maliye bakanlığının teklifi ile ancak bakanlar kurulu alabilir" der.
Kurdaş'ın önerisi, kararın kimse duymadan hemen geri alınıp, iptal edilmesidir. Bir de süre verir, 48 saat. Doğramacı, "Kızma, arkadaşlarla bir görüşeyim" deyip odadan çıkar.
Birkaç saat sonra odaya ilk olarak Ahmet Tokuş girer. "Kemal Bey olayı etrafıyla tartıştık, siz haklısınız. Bir hata yaptık, ben imzamı geri alıyorum" der. İmzasının altına, "İmzamı geri alıyorum" yazarak yeniden imzalar. Tokuş'u, Alpan, Karataş, Uluöz ve Turhan takip eder.
Yarım gün süren krizin ardından Doğramacı tekrar Kurdaş'ın odasına gelir. "Ben şimdi ne yapacağım Kemal?" diye sorar. Kurdaş, "Sen de hem imzanı geri alacaksın, hem de mütevelli heyeti üyeliğinden istifa edeceksin çünkü aramızda, özellikle benim için, birlikte ve güvenle çalışabilmek koşulları tamamen kaybolmuştur" cevabını verir. Nitekim Doğramacı önce imzasını geri çeker, birkaç gün sonra da mütevelli heyetinden istifa eder.
Melih Gökçek, ODTÜ ile girdiği savaşta çıtayı yüksekten açmış, ODTÜ merkez binalarının tamamının kaçak olduğunu ve isterse kampüse girip tüm binaları yıkabileceğini iddia etmişti, her ne kadar söylediklerinde en ufak bir doğruluk payı olmasa da