Adları anılmaya değmez minik trolcüklerin önce sosyal medyada başlattıkları ardından da evinin önünde devam ettikleri Sezen Aksu linçi el artırarak devam ediyor. Önce Diyanet Başkanlığı, "dini değerler konusunda herkesi dikkatli davranması için uyardı." Ardından sahneye koalisyonun küçük ortağı Devlet Bahçeli girdi: "Yazdığı ucube bir şarkının sözleri arasında Hz. Âdem ve Hz. Havva'ya cahil diyen şuursuz bir sanatçıya diyorum ki serçeysen serçeliğini bil, sakın kuzgunluğa heves etme."
Ve geçtiğimiz cuma günü son vuruş Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan geldi. Üstelik Erdoğan bu açıklamayı, Büyük Çamlıca Camisi'nde kıldığı namazdan sonra, elinde mikrofon mihrapta yaptı: "Hakaretlerin bini bir para. Bütün bunların karşısında dimdik duracak olanlar sizlersiniz. Hz. Âdem efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yer geldiğinde koparmak bizim görevimizdir. Havva validemize kimsenin dili uzanamaz. Onlara da had bildirmek bizim görevimizdir."
Sezen Aksu, iktidar tarafından topluma üzerlerinde sallanan sopayı yeniden ve
yeniden hatırlatmak için seçilen bir kurban oldu.
Son heceyi tersten oku
Sezen Aksu'nun bunların başına neden geldiği hakkında ne düşündüğünü bilemeyiz ama dışarıdan görünen, Erdoğan'ın, Türkiye'nin en popüler isimlerinden biri üzerinden tüm topluma üstelik adrese teslim bir mesaj verdiği.
Cuppa Cuppa'dan cuntaya davet, Şahane Bir Şey Yaşamak'tan Adem ve Havva'ya hakaret çıkaran zihniyetin Cumhuriyet döneminde pek çok örneği olsa da (bkz. yasaklanan türkü, şarkı, film ve kitaplar) bunların en ünlüsü, 1973 yılında, Erzurum Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerinin beş yıldır çıkardıkları Homongolos dergisinin komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle toplatılıp, dergiyi çıkaran öğrencilerin de haklarında soruşturma açılması ve okullarından atılması olayı. İhbarda bulunan ve öğrencilerin okuldan atılmasını sağlayan ise Atatürk Üniversitesi Rektörü Kemal Bıyıkoğlu. Nedense birden aklıma Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Naci İnci geliverdi. Bıyıkoğlu'nun iddiasına göre, tıp fakültesi öğrencilerinin her sene 14 Mart Tıp Bayramı'nda çıkardıkları derginin ismi bir şifre içermektedir. Tıbbi bir terim olsa da Homonglos tersen okunduğunda (Solgnomoh) kirli niyeti açık etmektedir, evet sözcüğün son hecesi tersten okunduğunda SOL'dur. Tek kanıt bu da değil, dergi o yıl 14 Mart'ta değil, Sovyet devriminin lideri Lenin'in doğum günü olan 22 Nisan'da çıkmıştır.
Prof. Dr. Bıyıkoğlu şifreyi çözmüş, büyük komployu ortaya çıkarmış olmanın haklı gururuyla hazırladığı dosyaları savcılığa gönderir ama beklediği sonucu olamaz. Savcılık iddianın zorlama olduğunu ve dergide suç unsuru bulunmadığını bildirse de yaman rektör kararlıdır sonuç almakta. Bu kez dosyaları Oltu ilçesi savcısına gönderir ve turnayı gözünden vurur, öğrenciler hakkında dava açılır. Dava sürecinin başlamasıyla öğrencilerin okulla ilişkisi ve öğrenci kredileri kesilir. Hepsi daha sonra Danıştay'a açtıkları davalarla okullarına geri dönse de uzun yıllar arkalarından gelecek olan gizli ibareli dosyalardan kurtulamazlar. O sırada son sınıf öğrencisi olan derginin yazı işleri müdürü Zati Altay da uzmanlık eğitimi ve tayin olduğu her ilçede peşinden gelen dosyasından sonunda yılar ve Almanya'ya göç eder. Gerçi Altay'ın durumu diğer öğrencilere göre biraz daha ağırdır çünkü dergide mizahi bir kısa öyküsü yayınlanmıştır: Nurcihan Hanım'ın Erkek Çamaşırları.
Altay disiplin kurulu önünde sorguya çekildiğinde komünizmle bağlantısı, tersten okununca SOL olan dergi ismi değil de ısrarla sorulan, "Kim bu Nurcihan?" sorusuyla karşılaşır. Soruya anlam veremese de mecbur anlatır. Nurcihan, TRT 1'de 1961'den beri yayınlanan Uğurlugiller radyo piyesindeki bacı kalfadır (Tevfik Gelenbe ne kadar da başarılıydı o rolde) ve erkek çamaşırları da bu skecin bir bölümüdür, öyküyü de skeçten esinlenerek yazmıştır. Ancak Bıyıkoğlu kanmamıştır bu yalana, Altay kendisini küçük düşürmek için yazmıştır bu öyküyü, çünkü Nurcihan onun kızının adıdır. Hafiyesi Mahmut bir şifreyi daha çözmüştür artık.
Homongolos (Homunculus) sözcüğünün simyadan tıbba birden fazla anlamı var.
Sözcük, Latince "küçük adam" veya "adamcık" anlamına geliyor.
İhbarcı rektör
Atatürk Üniversitesi Rektörlüğüne Adalet Partisi Hükümeti Bakanlar Kurulu kararıyla atanan Prof. Dr. Bıyıkoğlu, üniversitesini milli ve yerli yapmak için her türlü fedakârlığı yapmış bir insan. 1976'ya kadar sürdürdüğü rektörlüğünde zararlı faaliyetler içinde olduğunu düşündüğü öğretim üyesi, çalışan, öğrenci fark etmez, sıkıyönetime ihbar etmekten hiç çekinmez. Tabii bu ihbarların kimin tarafından yapıldığı başlangıçta bilinmese de davalar açıldıkça ihbarcının kimliği de ortaya çıkar. Bu arada dün bir haberde okudum, Boğaziçi Üniversitesi'nde haklarında soruşturma açılan öğrenci sayısı 500'e ulaşmış.
Erzurum'da başlayan olayların ulusal medyada da haber olmasından sonra konu TBMM'ye de taşınır. Cumhuriyet Senatosu Millî Eğitim ve Senato Hesaplarını İnceleme Komisyonu Başkanı Hüseyin Atmaca, 29 Haziran 1973'te Milli Eğitim Bakanı Orhan Dengiz'in cevaplaması için bir soru önergesi verir:
"Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Bıyıkoğlu'nun bir üniversite rektörüne ve bilim adamına yaraşmayacak davranışları bu ilim yuvamızı huzursuz etmektedir. İlim adamından, bir yöneticiden beklenen tarafsızlığı, olgunluğu ve ağır başlılığı gösteremeyen Kemal Bıyıkoğlı'nun tutumu, istibdat sembolü olan Abdülhamit devrinin jurnalcilerini geride bırakacak hale gelmiştir. (…)
Millî Eğitim Bakanı olarak:
1. Esas görevi gençliği, Atatürk ilkeleri doğrultusunda karakterli, bilgili vatandaşlar olarak yetiştirmek olan bir üniversite hocası ve yöneticisinin gerçek dışı jurnallerle, öğrencilerini ve meslektaşlarını karalamasını tasvip ediyor musunuz?
2. Tasvip etmiyor iseniz; Bıyıkoğlu'nun görevden alınmasını düşünüyor musunuz?
3. Meslektaşlarını ve öğrencilerini, uydurma isnatlarla devamlı jurnal edip zarara uğratan adı geçen rektör hakkında Türk Ceza Kanunu gereğince işlem yapılmak üzere adlî makamlara sevki yapılacak mıdır?"
Atmaca'nın soru önergesine karşı Bakan Dengiz'in cevabı gayet kısa ve nettir: "Atatürk Üniversitesi'nde vuku bulan olayların, adı geçen üniversite rektörü Prof. Dr. Kemal Bıyıkoğlu'nun yönetimdeki tutumundan veya kifayetsizliğinden dolayı meydana, geldiği varit değildir. Atatürk Üniversitesi, bölgesinde, çevreye yararlı olacak eğitim ve öğretim yapmakta, gençlerimizin milliyetçi, memleket sever, bilgili ve şuurlu yetişmelerine büyük katkıda, bulunmaktadır."
Homongolos'tan komünizm çıkaran bu kadim kültür, Sezen Aksu'dan neden darbeci bir din düşmanı çıkarmasın? Genel kanı, Aksu'nun ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizi perdelemek için kullanıldığı yönünde ama bence hiç de öyle değil. Aksu ile tekrar ve tekrar aynı mesaj veriliyor: Yerinizi bilin, sesinizi kesin, Sezen Aksu'ya bunları yapabiliyorsak siz sefil fanilere neler yapmayız? Tıpkı Osman Kavala gibi, tıpkı Selahattin Demirtaş gibi, dokunamayacağımız kimse yok bu ülkede.