13 Temmuz 2018

Yaz dizileri acımasızca güldürüyorlar

İçeriği yenilemek ve derinleştirmek yerine renkleri, dekorları mekanları parlattıkları için yaz dizileri daha çok ana okulu çocuklarına hazırlanan sahne dekorları gibidir

Fakir kız-zengin erkek aşkının yaz versiyonları yayına tek tek girmeye başladı. Bu tür dizilerin başı sonu genellikle 4 mevsimde aynıdır ancak en sulusu, bol klişelisi ve saçmalıkta sınır tanımayanı özellikle yazın çekilir. Uzun süre izlendiğinde zeka geriliğine sebep olacak bu dizilerin en temel özelliği genellikle müzik klipi mantığıyla çekilmesi, herhangi bir konunun asla işlenmemesi ancak içinde doğru dürüst bir müzik de olmamasıdır. Formülü bilmeyen yoktur gel gör ki piyasaya yeni senarist almazlar, oyuncular ise neredeyse hep aynı kadro ile temmuzda belirir en geç eylül sonu kaybolurlar. Kış oyuncuları farklıdır yani! Aslında dizi dünyasının belgeseli çekilmelidir artık!

Kızlar güzel ancak güzel oldukları kadar saf ve saf oldukları kadar da sakar olmalıdır. Bu kızların çok komik aileleri aşırı iyi kalpli olmayı gerizekalılık noktasına vardırırlar. Bir de manyak anne kuralı yerine getirilirse tadından yenmez bir yaz dizisi ile seyircinin canına okumak işten bile değildir. Özendirici bir sıcaklık, yaşanmışlık ve tabii sonsuz samimiyet yaratmak üzere yemyeşil bahçeler, rengarenk duvarlar, her yerden fışkıran çiçekler fakirlerin güzel dünyasını plastik ucuz bir yalana çevirir. Zenginlerin mekanları ise genellikle havuzlu, illa ki merdivenli soğuk iç mekanlardan oluşur. Aksesuar olarak hizmetçi, aşçı, şoför ve elbette masada sabahları portakal suyu kullanılır. Bu uzun masalarda yalnızlık ve sıkıcılık esastır.
Yakışıklı ve zengin gencin şüphesiz başı arşı-alaya ulaşan holdingleri boy boydur. Tabii podyum mankenlerine taş çıkartan genç kız ve erkekler gün boyu şirket koridorlarında ellerinde dosyalarla cirit atarlar. Genç adam kaslı, uzun, ilkeli, feci akıllı, inanılmaz eğitimli, yeri geldiğinde hoşgörülü ve nasıl oluyorsa aynı derecede alabildiğine sinirlidir. Bu hep böyledir. Kısacası içeriği yenilemek ve derinleştirmek yerine renkleri, dekorları mekanları parlattıkları için yaz dizileri daha çok ana okulu çocuklarına hazırlanan sahne dekorları gibi aşırı renkli, cıvıltılı, parlak ve cilalıdır.

Müjdeler olsun ülkenin yoğun gündeminden fırsat bulamayan yaz sonunda gelmiş bulunmaktadır. Haliyle ‘Erkenci Kuş’, ‘Darısı Başımıza’ gibi diziler yukarıdaki altın formül eşliğinde soğuk, durağan, bayat ve ezbere bilinen esprilerle komedi yapmaya çalıştıkları için komik duruma düşmekte ve seyirciye çaresiz anlar yaşatmak konusunda bu sezonda ciddi görünmektedirler.  Fona şakacı bir müzik koyduktan sonra karakter, düşen uçaktan ütüsü bozulmadan çıksa seyircinin gülmesi gerekir ve senelerdir seyirciye de bunu tekrar ettiklerinden millet katıla katıla gülmesi gerektiğini bilir ve güler. Böylece her yaz, sadece bu mevsim beliren ülkemiz televizyonlarına özgü komedi türü, giderek çok acıklı hatta seyirci için tehlikeli boyutlara varmıştır. Kanalların böyle şakalı diziler yapma konusunda şakaları yoktur, acımazlar ve seyirciyi ağlanacak hale düşürür hem kendilerine hem diziye güldürürler.

Birbirinden değerli oyunculara ise bu eklektik taklidin kopyası metinler içinde çırpınmak kalır. Her yaz oyuncuya, seyirciye ve ömürden giden zamana yazık edilir.  Gerçi kış dizilerinin ciddiyeti de ayrı komedidir.

Yazarın Diğer Yazıları

Bartleby bu sezon Cihangir Atölye Sahnesi’nde ‘durmayı tercih ediyor’

Ah Bartleby, ah insanlık, ahhh dünya! Senin ahın her ‘hayır’ demeye cüret edildiğinde aynı tazelikle duyuluyor ve bu sezon Cihangir Atölye Sahnesi seni tercih ettiği için bu ahhh çok doğru bir yerden yüreklere, akıllara değmeye zarifçe dokunuyor, izi kalıyor

Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür ve "Uzun Yol"

"Yüzleşmek suçun gerçekliğini kanıtlamaya mı gerekçelerini anlamaya mı yaklaştırır?", "Yoksa yüzleşmek intikam ve misilleme tuzaklarından uzaklaştırarak dengeyi mi sağlar?", "Yüzleşmek suçluyu aşağılamanın medeniyet maskesiyle saldırısı mıdır?", "Bağışlama, insanın önce kendisini sonra çevresindekilerle ilişkilerini onaran bir erdem midir?" … Ya da "Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür?"

"Tarihte Yaşanmamış Olaylar" yaşıyor!

-Oyun büyük cümleler, çarpıcı sloganlar, ağır mesajlar ya da çiğ esprilerle seyirciyi etkilemek yerine transparan ilmeklerle birbirine bağlanarak Ülkü Tamer duygu ve düşünce dünyasına hizmet ediyor

"
"