15 Aralık 2018

O Gece, o gece mi?

O Gece, ruhunda aydınlık kalmayan ışıltılı yaşamları sahneye taşıyor

Bilge Emin’in yönettiği O Gece adlı yeni oyunda Şencan Güleryüz, Begüm Birgören, Tolga Güleç, Gözde Çığacı ve Cahit Gök gibi son derece popüler bir kadro rol alıyor. Her biri izleyicinin  sinema ve dizi dünyasından gayet iyi tanıdığı ve seyirci kitlesi olan sevilen yüzler. Oyun yakın tarihimizde ünlü bir yazarın oğlunun trajediyle biten bir gece kaçamağını andırıyor pek çok açıdan. Kimseler bilmeden, görmeden, duymadan yaşanılacak ve hemen unutulacak cinsten bir macera. Hatta macera da değil aktivite! Ancak işler planlandığı gibi gitmemiş ve genç kadın ani astım krizi geçirip ölmüştür. Bu beklenmeyen ölüm genç kadını kurban, genç adamı ise şüpheli bir katil durumuna düşürmüştür ne yazık ki! Oysa kimse kimseyi kandırmamış ve bile isteye iki yetişkin bir tercihte bulunmuştur.

Özlem Saraç’ın yazdığı metnin bu konudan esinlenip esinlenmediği bilinmez ve zaten pek çok açıdan farklılıklar içerir. O Gece, sınıf farklılıkları ve kendi sınıfına ait olamayan bireylerin başka dünyalarda mutluluk arayışını merkeze alır. Bir zengin, bir de fakir çiftin kesişen dünyasında gizlice yaşanacak bir heyecan her iki taraf içinde hayattan ara almak, teneffüse çıkmak ve kendi gerçeğinden kaçmak şansı yaratacaktır. Mevzu masum olmasa da bu kadar basit ve önemsizdir. Dolayısıyla bu basit ve önemsiz konu bir an önce örtbas edilmeli ve tamamen kapatılmalıdır. O Gece’nin kiri, utancı, günahı gecede kalmalı ve sabaha her şey kendi  rutinlerinde olduğu gibi devam etmelidir ve zaten öyle olur. Metnin en ilginç tarafı O Gece’yi karartmada ve unutmada hiç tereddüt geçirmeden herkesin iş birliği içinde tüm güçleriyle el ele vermeleridir. Konu menfaat çıkarlarına gelince duygu, düşünce hatta vicdan gereksiz romantizm olarak bile görülmez. İnsanın ismi kendisinin önündedir, çıkarları hayatından kıymetlidir. Belki de gösteri çağının en şaşmaz doğrusu ve kutsal ilkesi şova dönüşen yaşamlarını oynamaya devam eden günümüz insanının insanlığını kaybetmesi ve bundan asla rahatsız olmamasıdır. Rahatsızlık verecek olan yegane şey konunun bilinmesidir. Ve bilgi her zaman güçlünün elinde şekil alır, değişir ve gerekirse güzelleşir gerekirse çirkinleşir.

Özlem Saraç ülkemizde 10 parmağında 10 marifet olan ilginç bir sanatçıdır. Takip edenler hızına ve yaratıcılığına yetişmekte zorluk çeker çünkü oyunculuk, yönetmenlik ve yazarlık dışında beslenme koçluğu yapan ve her üretiminde iyiliği, güzelliği, doğruluğu yani pozitif olanı seçmeyi öneren mesajlar verir. Sanatı ve yaptığı her işi sanata çevirme yetisiyle bir nevi çağdaş şifacıdır! O Gece’de ise ruhunda aydınlık kalmayan ışıltılı yaşamları sahneye taşıyor. Bu gece O Gece mi bilinmez ama sanatın aydınlatıcı gücünün tüm kurumların üstünde olduğu bir kez daha hissedilir.
 

Yazarın Diğer Yazıları

Bartleby bu sezon Cihangir Atölye Sahnesi’nde ‘durmayı tercih ediyor’

Ah Bartleby, ah insanlık, ahhh dünya! Senin ahın her ‘hayır’ demeye cüret edildiğinde aynı tazelikle duyuluyor ve bu sezon Cihangir Atölye Sahnesi seni tercih ettiği için bu ahhh çok doğru bir yerden yüreklere, akıllara değmeye zarifçe dokunuyor, izi kalıyor

Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür ve "Uzun Yol"

"Yüzleşmek suçun gerçekliğini kanıtlamaya mı gerekçelerini anlamaya mı yaklaştırır?", "Yoksa yüzleşmek intikam ve misilleme tuzaklarından uzaklaştırarak dengeyi mi sağlar?", "Yüzleşmek suçluyu aşağılamanın medeniyet maskesiyle saldırısı mıdır?", "Bağışlama, insanın önce kendisini sonra çevresindekilerle ilişkilerini onaran bir erdem midir?" … Ya da "Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür?"

"Tarihte Yaşanmamış Olaylar" yaşıyor!

-Oyun büyük cümleler, çarpıcı sloganlar, ağır mesajlar ya da çiğ esprilerle seyirciyi etkilemek yerine transparan ilmeklerle birbirine bağlanarak Ülkü Tamer duygu ve düşünce dünyasına hizmet ediyor

"
"