15 Ocak 2020

'Hayal Satıcı'sının eril dilli feminizmi

Kadına hazmettirilen edilgen dilden ve dişil çağrışımlardan uzak buyurgan bir 'ben' yaratıyor. Serpil 'özne' olunca 'eylemi gerçekleştiren' bir güce erişiyor ve ataerkil sistemin erklerinden biri gibi davranması gerektiğini asla unutmuyor, duyulmak istenenin içine mesajlarını sızdırıyor

Zehra İpşiroğlu'nun yazdığı, Berfin Zenderlioğlu'nun yönettiği ve Berna Laçin'in oynadığı 'Hayal Satıcısı' kendisine alan açmak, varoluşuna anlam ve değer katmak isteyen Kadife'nin Falcı Serpil'e tinsel ve ussal dönüşümünü anlatıyor. Tek kişilik oyunda Berna Laçin karakterin kendisiyle çatışmasından seyri müthiş keyif veren çok devinimli bir performans sunuyor. Serpil'den Kadife'ye, müşterilerine, kızına, kocasına, oğluna geçişlerle tek başına koskocaman bir kadroya dönüşüveriyor oyuncu. İç içe geçen öyküler kimi zaman monologla ilerliyor, birden seyirciyle küçük diyaloglarla devam ediyor, derken bilinç akışıyla anlatım sersemletici bir hız ve tempoyla sürekli canlı kılınıyor. Berna Laçin star aurasına sahip iyi bir oyuncu olarak sahnede İşpiroğlu'nun güzelim metniyle ve Zenderlioğlu'nun az öğeyle çıkardığı temiz rejisiyle (örneğin sahnede mumların ve ışığın dekor gibi kullanılması gibi) kesişince enerjisi yüksek, şahane bir iş çıkıyor.

Kadife içine doğduğu evde babası, evlendiği yerde kocası tarafından tartaklanan milyonlarca kadından birini temsil ediyor. İçinde olduğu kafesten kurtulmak için çevrelendiği kültürün kodlarını ustaca kullanıyor ve Falcı Serpil olmayı başararak çıkmazından bir başarı hikâyesi yaratıyor. Hayatının Kadife yanlarını sevmiyor çünkü Kadife için aşağılanmak, ezilmek, aldatılmak, sövülmek hatta gerekirse öldürülmek içselleştirilmiş doğrulardır. Kadının kaderi budur ve değişmez! Falcı Serpil ise zamanı elinde tutan dahası geleceği gören, yön veren ve güç sahibi bir kadın olarak kaderini bizatihi yazmaya yelteniyor, yazıyor.

İşpiroğlu genel kadın profilini yansıtan Kadife'nin kaderine itirazla yarattığı Falcı Serpil'in sistemde var olabilmek için sinsi bir eril dil kullandığının altını çiziyor. Serpil egemen erkek söylemiyle nasıl baskı altında tutulduysa aynı cinsiyetçi dille müşterileri olan kadınları baskı ve kontrol altında tutuyor. Güç kazanmak, özgür kalmak ve bir daha asla Kadife olmamak amacıyla emir kipiyle çevresindekileri sindiriyor.

Kadına hazmettirilen edilgen dilden ve dişil çağrışımlardan uzak buyurgan bir 'ben' yaratıyor. Serpil 'özne' olunca 'eylemi gerçekleştiren' bir güce erişiyor ve ataerkil sistemin erklerinden biri gibi davranması gerektiğini asla unutmuyor, duyulmak istenenin içine mesajlarını sızdırıyor. Sömürülen, ikincil, her anlamda olumsuz ve pasif ilan edilen Kadife'yi korumak ve susturmak için öteki beni Serpil'i bağırtıyor ve sürekli çelişerek yarattığı kimliğiyle kendini yeniden dolayımlıyor ve vermek istediği feminist mesajları seyirciyi ürkütmeden onların anlayacağı formda usul usul enjekte ediyor. Kadının ikincil olduğunu kabul ediyormuş gibi yaparak ikincil olmaktan kurtulmaya çalışan Kadife/Serpil dişil benliğini temsil eden Kadife'yi öldürüp eril benliği taklit ederek Serpil'i güçlendirmeye ve yerini sağlamlaştırmaya çalışıyor. Öyle ki Serpil kendisinin Kadife geçmişine bir erkek gibi acıyor ama hak vermiyor. Örneğin Kadife'yi ve tüm kadınları aptal olmakla suçluyor…

Neticede Serpil sahibi olmadığı bir söylemi bağırıyor, içinde olduğu ezici söylemin Serpil'in sahibi olduğunu gayet iyi biliyor, bu yüzden de erkeğin dilinden, tonundan, damarından konuşuyor. Her zaman erkeğe ilintili, bağımlı kılınan yani sınırlı bir 'benlik' alanı olacağını bilerek varoluş alanını genişletmeye çalışıyor, çaktırmadan mücadele veriyor, aslında savaşıyor. Böyle bir var oluş hikayesinden eşitlikçi ve adil mesajlar çıkmaz gibi görünse de Kadife'den Serpil ve Serpil'in kızından da gerçek eşitlikçiliğe doğru ilerleneceğini müjdeliyor oyun.


Not: Oyun bu yazı gibi sıkıcı değildir ancak bilinmelidir ki eril dille konuşan gizli feminist bir kadını anlatması zor izlemesi çok keyiflidir. (Yazar da ne yapsındır yani?)  

* Belki zevk meselesidir tartışılmaz ama Falcı Serpil için seçilen kostüm sanki hayal satan bir kadına çok da uymuyor. Her neyse çok da mühim değil zaten, neticede Hayal Satıcısı mutlaka izlenmeyi hak ediyor.  

Yazarın Diğer Yazıları

Bartleby bu sezon Cihangir Atölye Sahnesi’nde ‘durmayı tercih ediyor’

Ah Bartleby, ah insanlık, ahhh dünya! Senin ahın her ‘hayır’ demeye cüret edildiğinde aynı tazelikle duyuluyor ve bu sezon Cihangir Atölye Sahnesi seni tercih ettiği için bu ahhh çok doğru bir yerden yüreklere, akıllara değmeye zarifçe dokunuyor, izi kalıyor

Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür ve "Uzun Yol"

"Yüzleşmek suçun gerçekliğini kanıtlamaya mı gerekçelerini anlamaya mı yaklaştırır?", "Yoksa yüzleşmek intikam ve misilleme tuzaklarından uzaklaştırarak dengeyi mi sağlar?", "Yüzleşmek suçluyu aşağılamanın medeniyet maskesiyle saldırısı mıdır?", "Bağışlama, insanın önce kendisini sonra çevresindekilerle ilişkilerini onaran bir erdem midir?" … Ya da "Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür?"

"Tarihte Yaşanmamış Olaylar" yaşıyor!

-Oyun büyük cümleler, çarpıcı sloganlar, ağır mesajlar ya da çiğ esprilerle seyirciyi etkilemek yerine transparan ilmeklerle birbirine bağlanarak Ülkü Tamer duygu ve düşünce dünyasına hizmet ediyor

"
"