31 Aralık 2021

2021'in en iyi yerli dizi listesi!

Buyurunuz 2021'in benim için en iyiler listesine

En baştan belirtmekte fayda var ki "Kime göre?", "Neye göre?" en iyiler listesi diye sorarsanız kesin ve net bir yanıt vererek herkesi ikna etmek olası değildir elbette. Ancak kişisel tercihlerimi belirlerken anlatı bütünlüğü, orijinal içerik, yer, zaman, karakter tutarlılığı ve güçlü bir duygusu olan dizileri seçkime koyarken hiç zorlanmadım! Çünkü çok sayıda dizide ya Osmanlı yeniden zaferler eşliğinde kuruluyor ya mafya dizileri ortalığı kan gölüne çeviriyor ya da neredeyse milyonlarca kanalda kadınlar yüksek ökçeli ayakkabıları üzerinde yalılar, konaklar, rezidanslarında yürürken entrikalar içinde şirketler sahibi CEO çakması ağaları için aşk acısıyla ağlıyordu. Dolayısıyla çok dizi var diye liste çıkarmak zor olmadı maalesef!

Şimdi buyurunuz 2021'in benim için en iyiler listesine:

Yeşilçam

Çağan Irmak'ın muhteşem bir kadroyla Yeşilçam kodları ve şablonu eşliğinde Yeşilçam sineması üzerinden kurguladığı yakın tarih yüzleşmesi müthiş bir seyir keyfi sunarken tüm Yeşilçam patriyarkal yapısını yerle bir ediyor. Şöyle ki arka planda 6-7 Eylül'ün utanç dolu realitesi azınlıklara yapılan zulmü anlatırken, ön planda kutsal anne miti ve "Ya benimsin ya kara toprağın" namus anlayışı da "Sevgili" prototipi aracılığıyla zarifçe kırılıyor. Yani kahramanın annesi "hayat kadını" olduğu halde "iyi" ve "saygın" bir otoriteyken, sevgilisi pek çok erkekle bazen "mecburen" bazen "isteyerek" birlikte olduğu halde namus sorgulamasına tabi tutulmuyor. Dekoru, kostümü, oyunculukları ve metnin sevgi, iyilik ve barış taşan dokusunu da övmelere doymasak yeridir.

İlk ve Son

Günümüzden tutku dolu bir aşk hikâyesini bugünün gerçek dili üzerinden izlemek isterseniz daha gerçekçi, etkileyici ve dinamik bir metin bulamayacağınız garantidir. Özge Özpirinçi'nin ağır psikolojik şiddeti iliklerinizde hissettirecek Deniz karakteri şimdiden örneği olmayan bir "kadın" karakter katmıştır Türkiye dizi sektörüne. Müziği, dekoru, makyajı, esprisi ve yan karakterleriyle tanışmadan boşanmaya ilerleyen metin seyirciyi her an umulmadık bir şekilde okşuyor, midesine yumruklar indiriyor, güldürüyor, ağlatıyor. Kısacası katharsislere doyurarak yorgun, şaşkın, hayran, üzgün ve yine de mutlu eden İlk ve Son gerçekten bir ilk! (Dizideki makyajların trend olmasına ise aynı makyajla birbirini tanıyanların "kızkardeşlik" demesini öneriyorum. Çünkü Deniz günümüzün tüm kavgacı, uyumsuz, saygısız, marjinal ve sorumsuz ilan edilen masun kadınıdır bence ve yaşasın Deniz'ler gibi cesur, dürüst ve "kendi" olma inadında direnen yalnızlar!)

Fatma

Temizlikçi bir kadının kirlenmiş değer yargıları, normlar, roller ve anneliği üzerinden girdiği büyük bir temizlik katliamı alışılmadık bir anti-kahramanlık hikâyesiyle anlatılıyor. Fatma koca dünyaya sığ/dırıla/mayan oğlunu kaybettikten sonra girdiği hesaplaşmada kendisini yalnız ve çaresiz bırakan eşinden, işinden, ailesinden ve toplumdan tüm engelli ebeveynler adına intikam alıyor. Bir anti-kahraman olarak sıradan tanımlamasına uygun sınıf farkına rağmen pardösüsü bir kalkana, eşarbı bir yemine ve umutsuz uzak bakışları keskin bir nişancıya dönüşüyor adeta! Doğuran anne öldürdükçe koşullar nedeniyle bir türlü hakkıyla yapamadığı anneliğini temize çekerken seyirciye "oh" çektiriyor!

Kulüp

Büyük yankı uyandıran dizi sayesinde üzerinden 80 yıl geçen varlık vergisi ve Yahudilerin bu süreçte yaşadığı haksız zulüm tartışılmaya başlandı şükürler olsun ki! Matilda ve Selim karakterleri aracılığıyla eğlenceli bir kulüp ortamında yüzleşmesi dehşet veren utanç dolu gerçeklik 2021 Türkiye'sinde mümkün kılınıyor. Bu bile Kulüp'ü başlı başına yılın hediyesi ilan etmeye yeter. Ayrıca annelik, aşk, azınlık ve çoğunluk arasındaki zulüm dolu dengesiz ilişkiler eşliğinde kimlik kurma karmaşası da mesafeli bir dille anlatılıyor. Mekan, renk, doku ve oyunculuklar kusursuz olsa da belki de bilinçli tercih edilen seyirci ile kurulan mesafe nedeniyle dizi karakterlerle özdeşleşmeye izin vermese de Kulüp iz bırakıyor.

Gibi

Her bölümü kısa skeçlerden oluşan dizinin güçlü mizahı nevi şahsına münhasır bir kahkaha makinesi gibi gerçekten çok güldürüyor. Stand up tadında bölümler bir devamlılık veya ana bir konu takip etmek yerine sadece iki ana karakter üzerinden hikaye oluşturuyor. Feyyaz Yiğit ve Kıvanç Kılınç'ın başarıyla başrollerini paylaştığı dizinin diğer oyuncuları da merak konusu çünkü farklı yüzlerin her defasında özenle seçildiğini düşündürten bir zenginlik sunuluyor. Gündelik detayları mesele haline getiren Yılmaz ve İlkkan'ın çatışma ve motivasyonlarını anlatmak zor çünkü "Gibi" sadece kendisi gibi bir dizi.

Masumlar Apartmanı 

Ataerkil aile yapısında özellikle kadınlar için evlerin hapishaneye dolayısıyla kadınların mahkûm edildikleri kader nedeniyle psikolojik rahatsızlıklara sıkıştırıldıkları ruh hastası bir aileyi anlatıyor. Dizi tüm Türkiye'yi salı akşamları ekrana kilitliyor çünkü tımarhaneyi aratan bu ev küçük bir ülke replikasını andırıyor. Dizinin obsesif kompulsif kişilik bozukluğuyla aralıksız temizlik yapan Safiye'si, alt ıslatma (Enürezis) sorunuyla boğuşan Gülben'i, mazoşist eğilimlerle bedenine zarar vererek acıyla rahatlayan Neriman'ı bir yana demans babası ve "dispozofobi" nedeniyle sağlıksız, değersiz, kirli vs eşyaları biriktiren Han'ı hasta olduğu halde tedavi ol/a/mayan ve normal bir yaşamda var olmaya çalışan milyonları temsil ediyorlar. Baskıcı ve mutsuz aile yapısının kişilere verdiği sonsuz hasarın yarattığı sonuçlar her hafta romantik ve imkansız aşklar aracılığıyla anlatılıyor.

Doğu 

Komedyen Doğu Demirkol'un meşhur olma yolculuğunu mizahi bir dille anlattığı dizi bir yandan da amaçlarından vazgeçmeyen yeni neslin hayata bakış açısını ve kendisinden mühendis olmasını hatta sigortalı bir işe girmesini umut eden ailesin çatışmasını örneklendiriyor. Son derece zorlu bir mücadele sıradan bir dille ve bugüne dair güçlü eleştirilerle derinleşiyor. Dindar anne ile ateist baba çatışması, Cihangir'de lahmacun yeme çelişkisi, alternatif gettolarla şehrin merkezle ilişkisi ve popüler söylemle içerik tutarsızlığı tatlı bir mizahla şaşırtıyor.

Camdaki Kız 

En azından Orta Doğu toplumlarının en katı dayatmalarından bekaret zarı zorbalığını ilk kez dizi mecrasında göstermesi bile diziyi beğenmek için fazlasıyla yeterlidir. Nalan ağzında gümüş kaşıkla doğsa da annesinin Türkiye değerlerini temsil eden konservatif ahlak kuralları altında travmatik bir çocukluk geçirmiştir. Koroğlu ailesinin veliahtlarından Sedat ise aşağılayıcı baba iktidarında kompleksli bir gençtir ve bu ikisinin göz alıcı görünen evliliği parayla saadet olmadığını ispat eder. Dahası parayla iyi geçmiş bir çocukluk alınamadığından iki hasarlı karakterin evliliğindeki en büyük problem öncelikle kendileri olurlar. Kaldı ki Nur Sürer'in anne performansı en ala patriyarkal ebeveyni bile çileden çıkartacak kadar isyana teşvik ederken dizinin seyir keyfine ayrı bir boyut kazandırıyor.

Yargı 

Otoriteyle problemli gözü kara Avukat Ceylin ve otoritenin başarılı genç savcısı Ilgaz'ın çatışması üzerinden farklı aile yapıları, özgür irade, kader, eşitlik, adalet ve kadın cinayetleri işleniyor. Bir ara kanalları saran doktorlu dizi furyasının yerini hukuk davalarının aldığını ve bu sezon hiç görmediğimiz kadar avukat gördüğümüzü bir kenara koyarak Yargı'nın hepsine açık ara fark attığını belirtmek gerekir. Çünkü izleyiciyi her hafta "katil kim" sorusuna zeki ve şaşırtmalı cevaplar yetiştirirken, "doğru", "gerçek", "sahte", "yalan" ve döne döne bir kez daha "adalet" kavramını odağa alan ciddi sorular soruyor.

Yasak Elma 

Her sezon merkeze zengin ve başarılı bir erkek kahraman ile etrafına en az 5-6 birbirinden güzel kadın karakter konuluyor ve kadınlar sürekli odaktaki erkeği kazanmak için birbirinden şık kıyafetlerle entrika yarışına giriyorlar. Pek çok dizisinin flaş isimler ve iddialı konularla gelip yayından kaldırıldığı sabırsız Türkiye televizyonlarında bu kadar klişe ve cinsiyetçi bir dizinin 5. sezonunda hâlâ yüksek reytingler alması şüphesiz başarıdır. Bu başarının arkasında dizinin kendi parodisine dönüşmesi ve sebep-sonuç ilişkisi kurmayan karakterlerin bizatihi kendileriyle alay etmeleri hatta kendi karikatürlerine dönüşmesi sayılabilir. Dram olarak başlayan türün komediye dönüşmesi seyirciye birbirinden ışıltılı mekanlarda çok çekici kadın ve erkeklerin hem birbirlerini hem kendilerini küçük düşürmesine tanıklık ettirdiğinden müthiş bir tatmin sağlar.

2022'de aşkı, neşeyi, adaleti, barışı ve sağlığı dizilerde ve kahramanlarda değil kendi hayatınızda bulmanız dileğiyle!

Yazarın Diğer Yazıları

Bartleby bu sezon Cihangir Atölye Sahnesi’nde ‘durmayı tercih ediyor’

Ah Bartleby, ah insanlık, ahhh dünya! Senin ahın her ‘hayır’ demeye cüret edildiğinde aynı tazelikle duyuluyor ve bu sezon Cihangir Atölye Sahnesi seni tercih ettiği için bu ahhh çok doğru bir yerden yüreklere, akıllara değmeye zarifçe dokunuyor, izi kalıyor

Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür ve "Uzun Yol"

"Yüzleşmek suçun gerçekliğini kanıtlamaya mı gerekçelerini anlamaya mı yaklaştırır?", "Yoksa yüzleşmek intikam ve misilleme tuzaklarından uzaklaştırarak dengeyi mi sağlar?", "Yüzleşmek suçluyu aşağılamanın medeniyet maskesiyle saldırısı mıdır?", "Bağışlama, insanın önce kendisini sonra çevresindekilerle ilişkilerini onaran bir erdem midir?" … Ya da "Affetmeden uzlaşmak mümkün müdür?"

"Tarihte Yaşanmamış Olaylar" yaşıyor!

-Oyun büyük cümleler, çarpıcı sloganlar, ağır mesajlar ya da çiğ esprilerle seyirciyi etkilemek yerine transparan ilmeklerle birbirine bağlanarak Ülkü Tamer duygu ve düşünce dünyasına hizmet ediyor

"
"