23 Mayıs 2024

Yeni “Maarif Modeli” kıvanca değil, endişeye yol açıyor!

Din ve ahlak öğretiminin yokluğunda ya da eksikliğinde bilişsel ve duyuşsal yeteneklerimizin gelişmediğini, sunulan önermeleri analiz becerisini kazanamadığımızı hangi ciddi bilimsel kaynaktan öğrendiniz?

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin

Yürürlüğe konmak üzere olan yeni “Maarif Modeli”, eğitimde uzun yıllar önce kavranmış olan gerçeklerle çeliştiği, din ağırlıklı bir eğitimi ön plana aldığı için endişe vericidir. Proje, bu kaygımızı çoğaltan örneklerle doludur.

5 inci sınıftan 12.ci sınıfa kadar her yıl, Peygamberimizin Hayatı, Kur’an-ı Kerim, Din Kültürü ve Ahlak başlıkları altında din ağırlıklı bir eğitim uygulamanın amacı nedir?

Demokrasiye, insan haklarına, ifade özgürlüğüne, hukukun bağlayıcılığına önem verilmesinin gerekliliği projenin neresinde doğru dürüst anlatılmıştır?

Evrim Nazariyesi, dini kaynaklarla çeliştiği için mi yer almamıştır? Dini kaynaklarla uyuşmayan unsurlara yer verilmemeli midir?

Yapılması istenenin doğru olmadığını anlatmanın yollarını bulmamız gerekir.

***

Liz Behmoaras’ın “Kimsin Jak Samanon?” başlıklı (Sel Yayınları) bir yapıtı var. Bu eserin 11’inci sayfasında yazarın büyükbabasının babası Hayım Samanon ile eşinin fotoğrafları yer almaktadır: 1870-80 yılları arasında çekilmiş bu fotoğrafta şalvarı andıran bir kıyafete bürünmüş Hayım Efendi oturmuş, eşi ise ayakta kameraya bakmaktadırlar.

Hayım Efendi’nin oğlu Jak Samanon, babası gibi din eğitimi ağır basan bir okula değil, laik müfredatlı bir okula, Alyans okuluna gitmiş, ardından da Galatasaray ve Hukuk Fakültesinde okumuştu. Eşi Eliza da Alyans okulunda eğitilmişti. 

Jak’ın kızı Adel’in 1921’de evlendiği gencin annesiyle babası Sümbül ve Avram Anavi, Alman eğitimi almışlardı; Sümbül, Alyans’ta da okumuştu: Kitabın 29’uncu sayfasında yer aldıkları fotoğrafta her ikisi de Avrupa tarzı giyinmişlerdir ve yan yana oturmaktadırlar. 

Bu iki resim arasındaki fark, değişen modaya ayak uydurmaktan daha önemli bir olguyu yansıtmaktadır: Hayım Efendi’nin yaşamı sırasında bir reform gerçekleşmiştir: O zamana kadar İberik yarımadası kökenli Osmanlı Yahudileri - Avrupa’nın değişik bölgelerinde yaşayan Sefarad soydaşları gibi din ağırlıklı bir eğitim görmüşlerken, 1860 da Yahudilerin kültürel, sosyal vb. gelişmelerini sağlamanın yolunun din ağırlıklı değil, zamanın gelişmiş Avrupa devletlerinin okullarınkine benzeyen müfredatlı bir eğitim  görmek olduğunu kavrayan cemaat önderleri, Paris’te Alliance Israelite Universelle adlı bir kurum oluşturmuşlardı. Bu kurum -Ortadoğu, Avrupa ve Kuzey Afrika’da vb. yer alan- birçok kentte, ders programları din ağırlıklı olmayan, ilim ve sosyal bilgilere çağdaş düzeyde yer veren, okullar açmışlardı.

Alyans okullarındaki eğitim, bu toplumunun güçlenmesine, kadınlarının sosyal açıdan erkeklerle eşit düzeylere ulaşmasına yol açmıştı.

19. yüzyılda başlatılmış ve bir toplumun güçlenmesine yol açmış olan bu reformu neden anımsadık? Son zamanlarda açıklanmış olan ve "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" olarak anılan bir projenin içerdiklerini öğrendiğimizde hatırladık bunu!

Yeni “Maarif Modeli”nin, eğitimde uzun yıllar önce kavranmış olan gerçeklerle çelişen, din ağırlıklı bir eğitimi ön plana alması endişe vericidir. Proje, bu kaygımızı çoğaltan örneklerle doludur. Biz sadece birini zikredelim: Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi programı bölümünde (4, 5, 6, 7 ve 8. Sınıflar için öngörülen değişikliklerin gerekçesinde şöyle denmektedir (s.4):

“...Din ve ahlak öğretimi, bireye bilişsel ve duyuşsal yeteneklerini geliştirme ve sunulan önermeleri analiz edebilme becerisi kazandırmaktadır. Bu sayede birey, karşılaştığı önermelerde tutarlılığı ve geçerliliği araştırma; bu araştırmanın sonuçlarına göre de bir duruş geliştirebilme imkânına kavuşacaktır. Böylece birey, kendisine sunulan önermelerde tutarlılığı ve geçerliliği arama ve sorgulama eğilimi kazanacaktır.”

Din ve ahlak öğretiminin yokluğunda ya da eksikliğinde bilişsel ve duyuşsal yeteneklerimizin gelişmediğini, sunulan önermeleri analiz becerisini kazanamadığımızı hangi ciddi bilimsel kaynaktan öğrendiniz? 

Bu gibi gerekçelere dayanarak 5. inci sınıftan 12.ci sınıfa kadar her yıl, Peygamberimizin Hayatı, Kur’an-ı Kerim, Din Kültürü ve Ahlak başlıkları altında din ağırlıklı bir eğitim uygulamanın amacı nedir?

Demokrasiye, insan haklarına, ifade özgürlüğüne, hukukun bağlayıcılığına önem verilmesinin gerekliliği neresinde doğru dürüst anlatılmıştır?

Evrim Nazariyesi, dini kaynaklarla çeliştiği için mi yer almamıştır? Dini kaynaklarla uyuşmayan unsurlara yer verilmemeli midir?

Bu “Maarif Model”ini, Avrupa Konseyi’nin yayınları ile, mesela 2008 Mayıs’ında yayımlamış olan “Kültürlerarası Diyalog Beyaz Kitabı”nda önerilenlerle karşılaştırdığımızda endişemiz pekişmektedir.

Bu yayında önerilenler arasında şu maddeler yer almaktadır:

-Amaç din eğitimi değil, dinleri ve diğer inançları öğretmektir. 

-Din öğretimi tarafsız olmalıdır.

-İyi belgelenmiş bir temele dayanan gerçekler sunulmalı, bilim alanındaki en iyi araştırmalardan yararlanılmalıdır.

Yürürlüğe konmak istenen bu öğretim modeliyle, gençlerimizi, ülkenin sorunlarına çözüm bulacak kimseler olarak yetiştirmenin imkânsız olduğunu belirtmeliyiz.

Bu yeni proje, Milli Eğitimimizi tutulması gereken yollardan başkasına saptıran programlardan ilki değildir: 1990’larda Milli Eğitim Bakanlığı, “Milli duyguların yeni nesillere daha iyi aşılanabilmesi için bu seferkine benzer bir gayret içine girmiş, tarih ve coğrafya gibi derslerden milli şuur, örf ve adetlerimize uymayan Yunan ve Roma konularını ayıklamaya başlamış ve derslerin adları Milli Tarih, Milli Coğrafya olarak değiştirmişti.

O zaman bu girişimin eleştirilmesinin sonuç vermeyeceğini kavradığımızda “Konuyu mizahlayarak anlatmaya çalışalım” demiş, Fiziğin, Milli Fiziğe, Kimyanın da Milli Kimya’ya dönüştürülmesini önererek katkıda bulunmaya karar vermiştik. Yeni reform girişiminin mantığının o zamankini andırdığına bakıp bu sefer de neresini eleştireceğimizi düşünmek yerine projeye örf ve manevi değerlerle çelişmeyecek alıştırmalar katarak destek olma yolunu seçmemiz doğru olabilir.

Nasıl mı? Örnekler verelim:

  1. Milli Fizik (Milli Akustik ve Milli Dalgasal Hareket): Bir yaya üstüne gelen minibüs tarafından çiğnenmeden biraz önce minibüsten gelen şarkının Küçük Emrah tarafından söylendiğini zanneder. Halbuki çalan kaset ortalama ses frekansı bunun yarısı olan İbrahim Tatlıses’indir. Minibüsün hızının ses hızına oranını bulunuz.
  2. Milli Kimya: Bir kaçak votka imalatçısı maliyeti yüzde 50 ucuzlatabilmek için hazırladığı içkiye hacım itibariyle yüzde kaç oranında metanol katmalıdır? Metanolün birim fiyatının içilebilir etanolünkinin dörtte biri olduğunu varsayarsak 200 ml metanol içmek körlüğe yol açabileceğinden bir müşteri kör olabilmek için bu votkadan ne kadar tüketmelidir?

Önerimiz benimsenirse, bunlar gibi ve de öğrencilerimize her alanda “bilişsel ve duyuşsal yeteneklerini geliştirme ve sunulan önermeleri analiz edebilme becerisi kazandıracak” soru ve öneriler geliştirebiliriz.

Yazarın Diğer Yazıları

Gülen neler düşündürür?

İnsanlar kritik düşünemediklerinde, mensup oldukları dinin, tarikatın başında bulunanlara kayıtsız şartsız baş eğdiklerinde, başka ülkelerin çıkarlarına bazen de hem başka ülkelerin çıkarlarına hem de hesabı, kitabı öz-çıkarlarına denk düşmeyen yerel politik gruplara alet oluyorlar

Kralın yalakaları

Maliye Bakanı basın toplantısında “darbe” lafının duyan gazetecilerin merakı üzerine, “Yanlış anladınız. Darp etmek, vurmak demektir, eğlenirken üstüne vurulan çalgı aletine “darbuka” deriz. İşte biz bu vergiyi, çalıp oynamayı yani neşeli bir şeyin habercisi olacağı için böyle adlandırdık” dedi.

Diktatörler ne zaman giderler?

İktidarının sonunun yaklaştığını daha kolay kavrayabilecek bir diktatörün gereksiz çatışmalara girişmek yerine muhalefetle bir şekilde uzlaşıp yerini terk etmesine, böylece belki de yanlışlarının, günahlarının tarih nezdinde daha mülayim bir üslupla irdelenmesine yol açabilir

"
"