23 Ekim 2020

Herkes gerçekten terörist miydi?

Stalin, çok sayıda entelektüeli hapislerde çürütmekle, generallerini kurşuna dizdirmekle, önüne geleni terörist ilan edip yok ettirmekle ülkesine ne kazandırdı?

İkinci Dünya Savaşı'nın başlarında, 1939 sonlarında, Stalin, Finlandiya'dan sınırına yakın bazı toprakların Rusya'ya (o zamanki adıyla SSCB) terk edilmesini istedi. Böylece kendini Almanya'dan gelebilecek bir saldırıya karşı daha iyi koruyabilecekti.

Fin Hükümeti bu isteği kabul etmeyince Stalin'in kumandanlarından Meretskov, Finlandiya'nın on beş gün içinde bitirileceğini söyledi ve SSCB, bu küçük ülkeye orantısız bir güçle saldırdı.

Savaş on beş günde bitti mi? Hayır, bitmedi, üç ay sürdü. SSCB beklenenin çok üstünde tank, top ve asker yitirdi. Gerçi savaşa son veren anlaşma ile SSBC istediği bazı bölgeleri ele geçirdi ama Finlandiya da bitmedi, varlığını sürdürdü.

Koskoca SSCB, minik bir ülke karşısında neden böyle bocalamış, bu kadar çok zayiat vermiş ve Britanya'nın başbakanı Churchill'e "Biz galiba kendimize yanlış bir müttefik seçtik" dedirtmişti?

Finliler, insanüstü güçleri, askeri yetenekleri yüzünden mi böyle dayanabilmişlerdi? Finlilerin kahramanlıkları göz ardı edilmemelidir ama asıl neden başkaydı: Stalin, bu savaştan bir süre önce Rusya'da yaptırmış olduğu büyük çapta bir kıyım yüzünden bu duruma düşmüştü. Darbe tasarladıkları gerekçesiyle değişik rütbeden 30 bin asker idam edilmiş, ordu eski gücünü yitirmişti. İdam edilenlerin 81'i general ve amiraldı.

Stalin sadece ordu mensuplarını değil, yazarları, tiyatrocuları, birçok alanda öndegelen entelektüelleri, bilim insanlarını da hapsettirmiş ve "casus", özellikle "terörist" oldukları ileri sürülerek idam edilmelerini sağlamıştı. Bu devlet terörü, Fin savaşından sonra da devam etti.

Mesela ünlü yazar Izak Babel, Troçki yanlısı olduğu ve Fransız yazarı Andre Malraux ile işbirliği yaparak Fransızlara devlet sırlarını aktardığı, aynı zamanda Avusturya lehine de casusluk yaptığı itiraf ettirilerek idam edilmişti.

Başka önemli bir yazar, Boris Pilnyak ise Fransız yazarı Andre Gide'e Rusya'nın devlet sırlarını aktardığı iddiasıyla 15 dakika süren bir duruşma sonunda ölüme mahkûm edilmişti. 

Gürcü şair Titsian Tabitze vatana ihanet iddiasıyla suçlanmıştı. "Suç ortakların kimlerdi?" diye sorulduğunda Titsian, onun "Besiki" olduğunu söylemişti.

Zavallının idamından sonra Besiki'nin yüz yıl önce yaşamış bir Gürcü şair olduğu, ne söylerse söylesin idam edileceğini bilen şairin, celladıyla alay ettiği anlaşılmıştı.

Stalin, çok sayıda entelektüeli hapislerde çürütmekle, generallerini kurşuna dizdirmekle, önüne geleni terörist ilan edip yok ettirmekle ülkesine ne kazandırdı? SSCB, sadece ufacık Finlandiya karşısında rezil olmakla kalmadı, çok şey kaybetti. Bir ülkeyi her açıdan kalkındıracak, uygarlık alanında yüceltecek entelektüel gücünü yitirdi.

Tek kazanan Stalin oldu; ülkesinde korku ve dehşet salarak diktatörlüğünün uzun sürmesini sağladı.

Yazarın Diğer Yazıları

AKP, CHP'nin gerisinde kaldı; başka bir şey olmadı mı?

İktidarın ikinci plana düşmesi çok önemlidir ama iktidarın dayanağı olan, her fırsatta vurguladığı düşünce ve inanç tarzının etkisini yitirmesi çok daha önemlidir ve kalıcıdır

AKP artık birinci parti değil! Sonra ne olur?

Otoriter bir rejimden demokrasiye geçiş ne zaman sona erer? Bu sorunun cevabını vermek öyle kolay değil; demokrasiye yöneliş ile demokrasinin pekişmesi arasında fark var. Demokrasinin, bir kez varıldığında, sonsuza dek duvarlarındaki muhallebileri yalayacağımız bir cennet olmadığını da unutmamız gerekir; demokrasi daha çok Tokat'ın bazı yörelerinde oynanan omuz halayına benzer, alttakilerin omuzlarına basmış, keyifle oynayan kimseleri taşıyanlar yorulduklarında sona erer

İçen de, üreten de, sunan da mı lanetlik?

Düşüncelerimizin değiştirilmesi için yapılacak girişimlerde başlıca iki yol kullanılabilir: Bilimsel gerekçelerle desteklenen tartışmaya dayalı ikna yolu ya da önyargılar, semboller ve imgeler kullanılarak düşünceyi sınırlayan bir yaklaşım tercih edilebilir. Kişinin davranışını etkilemek için düşünceyi sınırlayan yöntemler değil, bilimsel gerçeklere dayalı ve müzakere ile sürdürülen demokratik bir ikna yolu yeğlenmelidir