11 Ağustos 2019

Yazın "dımtıs" hit'lerine alternatif parçalar

Sıcağın rehavetine kapılmadan son sürat üretmeye devam eden yerli alternatif müzik sahnesi, yazın o tekdüze dımtıs müziklerinden yorulmuş bünyelere ilaç gibi parçalar sunuyor

Fantezi müziği kendi alanından çıkarıp synth pop'un karanlık alemine taşıyan cover'lar, "kimsenin bilmediği bir kabilenin dans müziği" olarak kurgulanan hareketli enstrümantal parçalar, post-rock'ın karanlığa meyilli ezgileri, R&B ile trap beat'i harmanlayan sesler ve rock'n roll'un coşkulu ruh halini bu coğrafyadan seslerle birleştiren psikedelik şarkılar…

Sıcağın rehavetine kapılmadan, son sürat üretmeye devam eden yerli alternatif müzik sahnesi, yazın o tekdüze dımtıs müziklerinden yorulmuş bünyelerine ilaç gibi yepyeni parçalar sunuyor.

Peş peşe gelen havadislere bakılacak olursa son birkaç gündür bu cephede tempo her zamankinden de yoğun…

Lin Pesto'dan neşeli gibi tınlayan puslu sesler

Arabesk ve fantezi klasiklerine getirdiği kendine has yorumuyla internet aleminde büyük ses getirse de gizemli kimliğinden hâlâ ödün vermeyen bir isim, Lin Pesto.

Aslında bir kere duyduktan sonra bir daha aklınızdan çıkmayacak bir müziğe sahip Lin Pesto. Sevseniz de sevmeseniz de, bir şekilde hafızanızda yer eden parçaları alıyor, synth'lerin ağırlıkta olduğu farklı bir yorumla yeniden çalıp söylüyor. Tabii şarkılar da bambaşka bir kimliğe bürünüyor onun yorumu sayesinde. Kimi zaman ironik bile olabiliyor: Fantezinin çok sesli temposunda dikkatinizi çekmeyen bir sözün aslında ne kadar derin anlamlı olabileceğini keşfediyor ya da neşeli gibi gelen bir şarkının ne kadar hüzünlü olduğunu fark ediyorsunuz.

2017 yılında adını daha sık duymaya başladığımız Lin Pesto, "Son" adlı altı parçalık bir kısaçalarla karşımızda. Bu sefer o meşhur cover'larına değil de kendi yazdığı, orijinal parçalarına yer veriyor. Vokallerin ve synth-pop'un o melankolik hali  "Son"un her anına hakim. "Hareketli gibi" tınlarken bile. Bu Partide Yalnızsın, neşeliymiş gibi başlasa da yine dinleyeni karanlık yerlere götürmeyi başarıyor. Bu arada albümde bir cover da var: Bülent Ersoy'un Maazallah'ı, bu sefer bambaşka hislerle yüklü.

Lalalar'la psikedelik bir diyarda

Lalalar aslında bir "süpergrup". Bubituzak grubundan tanıdığımız Ali Güçlü Şimşek, solo kariyerine 2017 yılında başlasa da Kırkaltı grubundan ve Korhan Futacı, Bülent Ortaçgil, Gaye Su Akyol'la olan iş birliklerinden de tanıdığımız Barlas Tan Özemek ve İstanbul müzik sahnesini hareketlendiren DJ Kaan Düzarat'ın bir araya geldiği bir müzikal proje.

"İsyanlar" adlı ilk teklisini geçtiğimiz şubat ayında dijital ortam üzerinden yayınlayan Lalalar, birkaç gün önce ikinci teklisi "Mecnun'dan Beter Haldeyim"i yayınladı. Bu coğrafyadan seslerle pekişen hareketli ritimleri ve canlandırdığı yarı-nostaljik hislerle gerçeküstü diyarlara yolculuğa çıkaran şarkı, "bildiğimiz" yaz hit'lerinden ayrışsa da aynı canlı hisleri uyandırdığını söylemek mümkün.

R&B sahnesinin en yenisi

Geçmişinde caz vokalliği olsa da bizi R&B ritimleriyle karşılayan genç bir ses Seda Erciyes. Lise yıllarında sahneyle tanışan ve bir yandan İstanbul Teknik Üniversitesi'nde mühendislik okurken diğer yandan da müzik çalışmalarına devam eden Seda Erciyes; Elif Çağlar, Güç Başar Gülle, Randy Esen gibi yerel caz sahnesinin usta isimleriyle birlikte çalışma fırsatı bulmuştu.

İstanbul'un çeşitli sahnelerinde yine caz, hip hop ve R&B gibi türlerin ağırlıkta olduğu repertuarlarıyla sahne aldıktan sonra kendi şarkılarını yazmaya başlıyor. Geçtiğimiz günlerde bir klip eşliğinde yayınladığı teklisi "10:50" de paylaştığı ilk parçası aslında. Bu defa R&B ve trap'in kesiştiği bir yerden sesleniyor Seda Erciyes. 10:50'de ise ilişkilerdeki güç dengelerini (hatta dengesizliklerini demek daha doğru olabilir) ve aydınlanışla gelen isyankar ruh halini anlatıyor.

Coğrafyalar arası yolculuk

Tolga Böyük'ün Eralp Güven ve Erdem Başer yoldaşlığında devam ettiği müzikal projesi Islandman'in yeni albümü Kaybola, 18 Ekim'de dijital platformlar üzerinden yayınlanacak. Geçtiğimiz hafta, Kopenhag merkezli müzik şirketi Music for Dreams etiketiyle plak formatında basılan "Kaybola"dan tekliler de birer birer gelmeye başladı; son olarak karşımızda albümden paylaşılan üçüncü parça "Sahara" var.

"Kaybola", Bulgaristan'dan Japonya'ya uzanarak bu coğrafyalara ait etnokültürel sesleri elektronik yapılarla harmanlıyor. Aslında tam da bu yüzden coğrafyaları aşkın hislere sahip. Sesler bir taraftan tanıdık gelse de Islandman'in akıcı ritimleri sizi bilmediğiniz diyarlara doğru götürüyor. Aslında "Sahara" için yaptıkları "Kimsenin bilmediği bir kabilenin dans müziği" tanımlaması da bu noktada daha açıklayıcı oluyor: bu dünyaya ait gibi gözükse de Islandman'in zihnindeki sesler farklı bir evrene ait sanki.

Sahara'daki trompetleri ise Barıştık Mı adlı müzikal çalışmalarından da tanıdığımız Barış Demirel çalıyor.

Doğada geçen bir hikaye

2011 yılından bu yana birlikte müzik yapan Sezgin Çelik, Hüseyin İflazoğlu ve Umut Şah'ın, 2018 yılında şekillenen enstrümantal post-rock grubu Panøpsis, dört şarkılık ilk EP'si ‘'More-Than-Human-World"ü geçtiğimiz Mart ayında dinleyiciyle buluşturmuştu. Dünyanın insandan ibaret olmadığı fikrinden yola çıkan albümdeki şarkıların isimleri aslında grubun dünyaya bakış açısını anlamaya da fırsat veriyor.

Panøpsis, geçtiğimiz günlerde yeni bir parça daha yayınladı: "Solitude of the Forest". Gitarların ağırlıkta planda olduğu parçaya, post-rock'ın karanlık hisleri hâkim olsa da anlattığı hikayenin dinginliğine kapılmanız da mümkün. Sürükleyici bir kitabın sayfalarında kaybolur gibi…

Yazarın Diğer Yazıları

Moda dünyasının ipliğini pazara çıkaran Instagram hesabı: Diet Prada

Bunların hepsi belki de bir tür pazarlama stratejisi olarak zorunluluktan sahipleniyor markalar tarafından ama bu "zorunluluk" bile büyük bir kazanım. Diet Prada gibi, moda bekçileri sayesinde...

'Black Lives Matter' hashtag'i, siyah kareler ve sosyal medyada bir ayaklanma

Black Lives Matter hareketine destek olmak için dünya çapında sosyal medyada yapılan paylaşımlar, bir noktadan sonra hareketin eylemlerine köstek olmuş olabilir mi? Peki sadece "siyahiler değil, tüm hayatlar önemlidir" diyen "All Lives Matter" sloganındaki sorun nerede? Ya da "iyi niyetli" gibi gözüken ama içselleştirilmiş bir ırkçılığın bas bas bağırdığı paylaşımlarda anlaşılmayan ne? İnsanlık yine sosyal medyada ağır bir sınavdan geçiyor…

Ergenlik ömür boyu: Günümüz dünyasında yetişkin olma çabası

Durun ve "Annem-babam benim yaşımdayken neredeydiler, ne yapıyorlardı" diye düşünün. (Karantinada olmadıkları kesin, şimdilik o noktaya takılmayın, büyük resme bakın!) Onların sizin yaşlarınızdayken olduğu noktaya varmak, 10 yıllık planlarınız içerisinde bile kendine pek yer edinememişse, bu yazıda bazı ortak dertlerde buluşacağız demektir.

"
"