10 Temmuz 2019

16. Altın Kayısı Festival’inde müstesna durumlar…

‘Mayıs 68 olaylarına, kuzeniyle katılmış, IDHEC sinema okulunu bitirmiş, o günleri çekmiş ve 50 yıl sonra yeni bir montajla bir film hazırlamış olmak her babayiğidin harcı değil. Üstelik bir de buram-buram Yozgatlı ise… 

Gino Moskova’nın kırmızı salonunda, çok özel bir insanın filmi vardı, Fransa’dan… Kebapçıyan soyadını (zamanın Fransa şartları gereği) Kebadian yapmış, Paris 68 Mayıs olaylarında, amcaoğlu Jean Claude Kebabpçıyan ile katılmış, belki de bu olaylarda ‘tek’ demeyelim ama ender Türkiye kökenli gençlerden biriydi Jacques Kebadian. 

Kendisi gibi, Mayıs 68 kuşağından sinemacı arkadaşı, Michel Andreiu ile o zamanın bu hareketle ilgili, diğer filmleri de, birleştirip, yeni bir film yaratmışlardı…

16. Uluslararası Altın Kayısı Film Festival'ini, arkadaşımız Raffi A. Hermonn günü gününe izliyor

İsyankârlar’ adını vermişlerdi bu yeni filme… 

68 Paris olayları ile 2018’in Sarı Yelekliler hareketini, Fransa TV izleyicileri için kıyaslayıp değerlendirdikleri bu röportajda, yine sevgili ortağı Michel Andrieu ile yaptıkları analizler (Fransızca bilenler için tabii), bizim için öğretici niteliğinde…  https://www.youtube.com/watch?v=3doyf1NPcvM

 İsyankârlar’ filmine geçmeden, Türkiye seyircisi, 68 kuşağı, felsefeci ve sinemacıların mutlaka ama mutlaka yakından tanımaları gerektiğine inandığım, Jacques Kebadian’ın özelliklerinden biri, adeta bir tarihi belge niteliğindeki ‘Memoires Armenienne (Ermeni hatıraları)’ adlı müthiş bir belgesel filmdir…

 Bir veya iki duygu patlaması hariç, en ufak bir hakaret veya benzeri söylem içermeyen, 1915 tarihindeki o melun cehennemden canhıraş vaziyette (tabii ki, onların hayatını, canları pahasına kurtaran İNSAN EVLADI insanların yardımıyla da) kurtulup, kapağı Fransa’ya atan, kısaca o günleri bizzat yaşayanların tanıklıklarını içeren bir filmdi bu.

 1980’lerin başında çekilmişti, artık o filmde olanlardan bir-iki kişi hariç kimse kalmadı. Bu filmin, CD halinde bir Türkiye’de bir dergiyle, zarf içinde, ücretsiz dağıtılması için çok çalışılmış ama maalesef, heyecanla başlayan tüm projeler bir türlü gerçekleşememişti…

Paris Mayıs 68 olaylarından, Paris 2018 (Sarı Yelekliler)'e gelirken 50 yıl sonra bir bakış Yozgat kökenli Jacques Kebadian

Andrıeu ve Kebadian’ın ‘isyankarlar’ına gelince…

 İnsan neler öğreniyor neler…

Zannedildiği gibi, bu olayların arkasında Fransa Komünist Partisi ve bu partiye en yakın CGT sendikasının olmadığı gibi, her iki resmen solcu kurumlar karşı bile çıkıyorlar… Bir taraftan Charles de Gaulle’ün sağ siyasetlerine, sabahtan akşama karşı çıkmak için her şeyi yapıyorlar ama Mayıs 68 olaylarına karşı çıkıyorlar. 

Dahası, Fransa Komünist Partisi ve CGT sendikasından ‘idarecilerimizin bu anlaşılmaz tutumu karşısında, daha fazla bu çatı altında kalama’ deyip istifalar başlıyor… 

Tarih mi öğretmek, işte okullarda bunları öğreterek, filmleri izlettirerek (de) tarih öğretilmeli bence… http://www.allocine.fr/video/player_gen_cmedia=19581005&cfilm=269286.html 

Paris’in Nazi işgali sırasında,  konjonktür ve dengeler (!) gereği, Paris’teki tüm siyasal gazete ve dergiler yasaklanmışken, sadece ve sadece (Fransa Komünist Partisi’nin yayın organı, günlük) l’Humanité gazetesine izin verildiği (!) gibi, mesela…

Zira SSCB ile Nazi Almanya’sı arasında geçici bir saldırmazlık anlaşmasına varılmıştı…

Ezbere siyasi konuşmalar yapanlara, ezberlerle fikir teatisi yapmaya çalışanlara, işte bu ‘cilveleri’ de anlatmak lazım; dünün benzeri gelişmeleri bilinmeyince, bugün ve yarın hakkında ahkâmlar kesmek hakikaten abesle iştigal oluyor… 

Dediğimiz gibi, Michel Andrieu ve Jacques Kebadian, önce tabii kendi çekmiş oldukları filmleri ve sonra da diğer arkadaşların çektiklerini yan yana getirerek, bugünkü göz ve solukla, izleyiciyi Mayıs 68 olayların göbeğine ışınlıyor sanki… 

Kendinizi, Bastille Meydan’ında veya olayların patladığı Nanterre’de Danile Cohn Bendit’in megafonla bir konuşma yaptığında yanı başında ya da Citroen, Renault gibi araba fabrikalarının işgalinde eylemlerin işçileştiğinde buluyorsunuz kendinizi… 

İşçilerin, köylülerin, öğrencilerin, hepsinin ayrı-ayrı ama sonuç itibariyle aynı kaynak, aynı sebeple, yaşıyor oldukları hazımsızlığı, rahatsızlığı, sorunları daha fazla ertelemeden, dile getirebilmek için bir platform bulma sevinçlerine tanık oluyoruz… 

Hani ‘küçük burjuva öncü devrimcilerin eyleme başlayıp, bir bakmışsın, arkalarında kimse yok’ durumunun tam tersi… Sosyolojik olarak, isteyerek veya istemeyerek ‘timing’ müthiş ‘cuk’ oturduğu bir durumla karşı karşıya kalınmış. Bir grup öğrencinin başlattığı eylemler, fabrikalardaki işçilere, oradan tarlalardaki köylülere ve giderek devlet veya özel sektördeki daire veya yazıhanelerdeki, beyaz yakalılara kadar, herkesi kaplamış. 

Zaten böyle olduğu için haftalar ve aylar boyunca işinden gücünden olan, maaş alamayan insanlar; devletin onca baskısına, zorbalığına, şantajına, grev kırıcılığı denemelerine rağmen, geri adım atmamış ve sonunda, hükümet (Fransa toplumunun köklü şekilde değişmesine yol açacak) büyük zihniyet değişikliklerine gitmeyi kabul etmişti… 

Filmin sonrasında, artık kar gibi beyaz ama gür saçları, zayıf ama zinde haliyle tam bir büyüleyici özelliklere sahip (karizmatik) halini almış bu yaşlı delikanlı, Jacques Kebadian, sorularınızı yanıtlarken ‘(…) Taleplerimiz, başka bir toplum yaratmaktı; başaramadık;ama kadın hakları, kürtaj hakkı, işçilerin sayılamayacak kadar sosyal hakları, ödemeler, tatil hakları, fazla mesai hakkı, haftalık çalışma saatinin 40 saatle sınırlandırması (SSCB’nin yıkılmasından önce bu 35 saate inmişti), yabancıların hakları gibi birçok konularda, Fransa bir evrimi yaşadı’ diyordu… 

Tabii, her devrim gibi, Mayıs 68 olayları da, birçok yeni, pozitif değişiklikleri getirmiş olmasına rağmen, bazı olumsuzlukları da getirdi belki ama bu da doğal…

Her halükarda, Hıristiyanlığın Rönesans ile nasıl ‘çağa ayak uydurması, zihinlerde ayar düzeltilmesine’ gidildiyse, Mayıs 68 olaylarının da (sadece Fransa’da değil, dünyada da) toplumlarda, kalıplaşmış, katılaşmış, köhne zihniyetlerin de tazelenmesine sebep olmuştur …

Kökleri Yozgat’lı olan, rahmetli annesinin o kadim Yozgat Türkçesini hiç unutamadığım, Kebadian ile Andreui’nin tam 50 yıl sonra, yeni bir ses, yeni bir nefes ve de yeni bir gözle eski filmleri montajlayıp, yeni bir film çıkarmaları ise, hakikaten alkışlanacak, müstesna bir durum… 

Müziği Rene-Marc Bini’ye ait olan filme, merkez Fransa yani Ile de France eyaleti destek vermiş; 2018’de FID Marseille - Uluslar arası Film Festival’inden (yarışma dışı) davet almış ve 2019’da ise Décines şehrindeki ‘Les Ecrans du doc’ festivaline de seçilmiş…  

Yerevan (16.) Uluslar arası Altın Kayısı Film Festival’inden selamlar, görüşmek üzere…

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

16'ncı Altın Kayısı Festivali'nde Türk asıllı yönetmen ve Türkçe filmler de ödül aldı

Ermenistan Başbakanlığın ödülü, bizim ‘GAIFF Sinema’yı Kalkındırma Platformu’, Ermenistan’dan Datev Hagopyan’ın ‘Tagart (Tuzak)’ filmine takdim edildi…

Ve "iyi ki var" dediğimiz 16'ncı Yerevan Altın Kayısı Film Festivali'nin sonuna geldik...

Güzel, eğlenceli, değişik yani yeknesaklıktan kurtaran ama belirli bir düzene ve disipline alışkın özellikle yabancı konuklar için biraz yorucu ve yıpratıcı ama ‘araziye uymaya çalışıyor’ insanlar, ne de olsa kayısı ülkesi… 

‘Azerbaycan Filmi’ derken

İnsanlığın unuttuğu ulvi değerleri, günümüzde inatla yaşatan Malakanlar!