Sonunda Suriye konusunda neden Türk dış politikasının başarısız olduğunu buldum… Eureka! 40 kere söyleyince olurmuş ya… İşte burada da suçlular biziz.. Benim de ne acıdır ki dahil olduğum bir liste var… Öyle Selam Tevhid örgütü kadar ünlü, parallel yapı kadar çekici değil bizim grup… Hatta gruptaki pek çok isim birbirinden bihaber, çoğu hiç tanışmamış, ortak hareket ettiklerini söylemek zor, ama bunların ne önemi var… Bu liste Suriye’nin dostu olamamışlar, Suriye’de bugünleri 3 yıl öncesiden görmüşler, bunu söylemekten çekinmemişler, ve hatta bu yüzden ekmeğinden olmuş kişileri içeriyor.
Bu liste ayrıca Suriye, Mossad, İran, ABD ajanları olarak –bazen hepsi aynı günde—yaftalanmış, bazen Alevi, çoğunlukla Nusayri, zaman zaman cihadısever ve her daim İkhwan düşmanı ilan edilmişlerden oluşuyor. İşte bu kişiler sorumlu şu andaki Suriye’deki durumumuzdan. Elbette… Herşey biz 40 kere söyledik diye oldu… Bizim kehanetlerimiz tuttu, sizin “ama canım Suriye laik ülke, cihadiler yabancı bu Suriyenin doğasına aykırı” şeklindeki derin ve karışık stratejiniz ne acıdır ki tutmadı. Neden acaba?
Daha da önemlisi siz neden gözgöre bu stratejiyi onayladınız… Neden Reyhanlı yaşandı? Neden 49 Türk vatandaşı bilmediğimiz bir yerlerde rehin? Neden biz bu rehinelerin çoğunun ismini bilmiyoruz. Kimlerdir, ne severler, nedir uzmanlık alanları, çolukları çocukları sevenleri kimlerdir? Neden 49 aile kendi acısında tek başına kıvranıyor? Neden ssürekli başarısız olanlar koltuklarda sımsıkı çakılmış gibi kalıyor ve hatta yükseliyor bu topraklarda?
Savaşlar birileri ciddi menfaatler elde ettiği için devam eder… Silah tüccarları, askeri mühimmat üreticileri, hatta ilaç firmaları her yeni savaşta hisselerinin yükselmesiyle kutlamalar yaparlar… O sınır kapansın dedik… Kardeş düşmanı ilan edildik. Ne oldu o kardeşlere? Organları, kadınları, canları, malları, çocukları, onurları sizin emanetinizdi hani…Herşey Esad rejimi gidince halolacaktı, bu amaç için kaybettikçe daha büyük mü kumar oynadınız? Bu kumara neyi garanti verdiniz? Bu kumarın sonunda Türkiye ne kazandı, ne kaybetti bir dökümü var mı? Türkiye’nin Suriye karnesi analizi hangi düşünce örgütünce yayımlandı?
İslami Cephenin en güçlü gruplarından olan Ahrar’ın üst kademesini tek bir hamleyle yok etti İslam Devleti. Pek çok muhafazakar, İslamcı –ne derseniz- grup Türkiyede bu şehitler için gıyabında cenaze namazı kıldı. Yani Türkiye içinde pek çok Türk bihaber de olsa, bu gruplarla konuşan görüşen, bu gruplara değer verenler var… Davalarına inananlar… Ve İslami Cephe’nin en üst kademesini bir hamlede şehit eden İslam Devleti neden 49 rehineyi yaşatsın? Neden İslam cephesiyle maddi ve manevi ilişkiler içinde olanlardan şüphelenirse onları sakınsın? Korkunun ecele faydası var mı?
Yıllar önce tanıştığım çok dirençli bir Humuslu bana şöyle demişti “Suriye sizin terror örgütü dediğiniz gruplara ev sahipliği yapmak zorunda, başka türlü bir gelir kazanma şansımız yok”. Suriye, Kamp David sürecinde Mısır’ın tüm ısrarlarına karşı İsraille barış yapmayı kabul etmemiş, ve global ekonominin dışında kalmıştı. Yıllarca ABD’den de hiç bir maddi destek almadı, ve ne askeri ne de ekonomik sistemini dünyaya entegre edemedi. Erdoğan ailesiyle tatile çıkan Esad bir diktatördü, evet. Erdoğanlar tatil yaparken Hama yaşanmıştı, binlerce İkhwanı katl edilmişti¸ onlarcası sürgündeydi. Ve pek çok siyasi suçlu, çok küçük suçlardan ötürü zindarlarda çürüyordu. Eski Şamda Emevi camisini gören kafelerde helli kahvesi içerek, nargile üfleyerek Suriye uzmanı olanlar nedense 2011 öncesinde bunlardan hiç bahsetmiyorlardı.
Irak’ta seyirci kaldık, Suriye’de geri kalamayız aktif oyuncu olacağız dediniz. Ama Suriye’de kaybettiniz, kaybediyorsunuz ve korkarım bu çizgide giderseniz daha da kaybedeceksiniz çünkü:
Hama 1982de yaşandı, sizler 2011 Ağustosunda anımsadınız.
Suriye İkhwanını Mısır İkhwanı sandınız yanıldınız. Suriye İkhwanı 2000lerde çoktan tükenmiş, Başar ve adamları kamusal alanı pek çok farklı İslami cemaate açmıştı. Yanlış ata oynadınız.
Özgür Suriye Ordusu vardı hani? İstanbul’u çok sevmişlerdi? Bir kısmı çok zengin oldu diyorlar? Yoksa hepsi gerçekten şehit mi oldu?
Türkiye’den kaçan onlarca Hristiyanın sığındığı Halep gerçeğini bile göremediniz. Suriye’yi yüzde yirmi “Nusayri” yönetiyor söylemine kapılıp gittiniz. Suriye ordusunun, yine 2011’e dek pek bir sevdiğiniz Lübnan Hizbullahinin –ki içinde Hristiyan askerler de vardır- ve ikinci evimiz ilan ettiğiniz İran’ın sahadaki tecrübelerini, Lübnan içşavaşını gözardı ettiniz.
Doğru söylemeye çalışan, gerçekleri göstermeye çalışanları susturdunuz. Gerçek dostlarınız bizlerdik oysa. Gerçek dostlarınızı bir bir sildiniz. Dosta düşman dediniz, bilmediklerinizi çok yakın dost ilan ettiniz…
Dünyanın en eski şehri Şam’a bir rivayete göre girmemiş Peygamber efendimiz, cennete ancak bir kez girilir demiş? Bunu da mı unuttunuz?
Ve tabii… herşey aslında doğruları söyleyenlerin, hiç istemediği halde haklı çıkanların suçu değil mi? Türkiye içinde Türkçe bu gerçeklerin yazılması uzun süre mümkün olmadı. Yazanlar çarmıha gerildi, şimdi katmerli haliyle, AKP elitlerinin nerelerden nasıl kar ettikleri sayfa sayfa çıkıyor, İslam Devletiyle, İslam Cephesiyle Türkiyenin ilişkileri de… Onlar da dış mihrak elbette… Hep Büyük ve yeni Türkiyeye düşman oldukları için böyle davranıyorlar değil mi? Hepsi yalan ama nedense sizler hiç doğruları ispat edemiyorsunuz? Gerçekten neden böyle? Tek becerebildiğiniz doğru söyleyenleri yok etmeye çalışmak, oysa dost acı söyler, yoksa övgüler yazmak size çok kolay, çok kazançlı, çok huzur verici. Keşke bir dakika durup görebilseniz, Allah korusun, İslam Devleti Türkiye’ye saldırırsa ilk hedef alacağı nedir?
Savaş aşka benzese de... Aşk savaşmak değildir.