Başbakan Hatay’da konuşuyor, “Rabbim müminlere zulme dayanma gücü versin” diyor ki buna “Amin” dememek elde mi?
Gazze, tarihinin en kötü günlerinden birisini yaşadı. Yüzlerce ölü, binlerce yaralı var. İsrail’in var olma ve kendini savunma hakkına saygısı olan herkesin Gazze’deki masum kadın, çocuk, engelli ve yaşlıların yaşadığı katliamlara sessiz kalması mümkün mü?
Arap İsrail sorunundan, İsrail Filistin sorununa dönüşen durum, sonunda Gazze-İsrail sorunu haline geldi. İsrail kendi kanında boğulacak söylemleri, Gazze’de yanmış kor olmuş çocuk bedenlerine eşlik ediyor. Kıtlık, susuzluk, ilaçsızlık….
“Hamas Suriye’den çıkmalı, bu Suriye’ye darbe vuracak, Suriye direnişin merkezi olamayacak” diye telkinde bulunanlar ve Hamas Suriye’den ayrıldığında mutluluk ve kibirle tweetler atanlara, bizlere “barış çığırtkanı”, “Baasçı” yaftası yapıştıranlara sormalıyız:
“Mutlu musunuz? Hamas’ın merkezi neresi şimdi? Hamas güçlendi mi Suriye’den çıkınca? Zenginleşti mi? Verdiğiniz tavsiyeler ne üretti görebiliyor musunuz? Pişman mısınız?”
Camiler ve hastaneler Hamas’ın merkezidir denildiğinde...
Şifa hastanesinin bahçesi tıklım tıklım kadın çocuk doluyken... Ürkmemek mümkün mü?
İsrail’in boğulmasını dilemek yerine, Filistinlilerin bir nebze huzur, yaşamak için umut bulmalarını dilemek daha uygun olmaz mı?
Sorunun en başından beri “Ya hep ya hiç, İsrail’i yok edeceğiz” söylemiyle ayağa kalkanlar ne gibi sonuçlar elde ettiler…
Öfke elbette önemli ve belki de hak. Ve lakin, öfkeyi destekleyecek siyasi, ekonomik ve askeri gücü olmayanlara sadece öfkeli sözlerin ne faydası var?
Gazze'den konuşan pek çok mağdurun dilindeki cümleydi bu…
Hasbin Allah ni’mel vekil…
Dua etme zamanı, ama İsrail’in yok olması, Musevilerin mahvolması için değil…
Filistinlilerin temiz suya, ilaca, sağlığa, huzura kavuşması, bir nebze huzur bulması ve 20 Temmuz 2014’ün asla bir daha tekrarlanmaması için. Her şeyden önce Filistinlilerin nefes almaya ihtiyacı var.